Tahrifatın ideolojik saptırmadaki önemini kavrayabilmiş mütercimler tarafından Almancadan Türkçeye tercüme edilmiş metni, gerek facebook sayfamda, gerekse ‘Devrimci Dinamik’ kapalı grup sayfamızda yayımlamıştım. Kısa olarak açıklamak gerekir ise; Marx-Engels’in kendi yaşamları boyunca, öldükten sonra da ve de 150 yıl sonra ülkemizdeki tercümelerinde de tahrifat sorunları yaşanmıştır. Bunun en tipik örneği Marx’ın ünlü “8.Tez”idir…
Ünlü “8. Tez”i -bizce en doğru olarak internette okunan- adsız mütercimlerin aşağıda yayımlanmış olanıdır. Katılmadığımız sadece “pratik” kavramının “kılgısal” olarak yine sözlük anlamında tercüme edilmiş olmasıdır. Çünkü “pratik” bir “eylem” ve “etkinlik” olgusu olarak felsefi ve sosyolojik anlamda “gerekir eylemdir”. “Pragmatik”te bir etkinlik-eylemselliktir ama ne “pratik”tir ne de “praxis”; çünkü özgül olarak felsefi ve sosyolojik olgu olarak “faydacı eylem”dir.
Evet, konumuza dönersek 8.Tez şudur:

“Tüm toplumsal yaşam, özü bakımından kılgısaldır. Kuramı gizemciliğe sürükleyen bütün sırlar, ussal çözümlemelerini insansal praksiste ve bu praksisin anlaşılmasında bulurlar.”
Alliance İsrael eğitimli Fransızca mütercimi Sevim Belli’nin Fransızca’dan tercüme ettiği Sol yayınlarındaki (Alman İdeolojisi/Feurbach.1976.s.26) yazımı:

“Her* toplumsal yaşam esas olarak pratiktir. Teoriyi mistisizme** götüren bütün sırlar, usçul çözümlerini, insan pratiğinde ve bu pratiğin anlaşılmasında buluyorlar.”
(* Toplumsal yaşam; **döndüren [saptıran]) olarak dipnot düşmüş.)

Almanca, İngilizce, Fransızca bilir; yazar ve mütercim TKP/120 üyesi, felsefe Prof.Dr.Selahattin Hilav’ın Sosyal Yayınlarda yayımlanan Marx’ın “Alman İdeolojisi” tercümesine paralel olarak Henri Lefebvre’nin “Marx’ın Sosyolojisi” (Sorun yay. S.34) tercümesindeki alıntı:

“İnsanoğlunun özü toplumsaldır; toplumun özü ise praxistir; Edim, eylem, karşılıklı-etki. Praxisten ayrılan teori, kötü konulmuş ve çözülmesi olanaksız sorunlar, sırlar ve mistisizm içinde kaybolur gider.”

İngilizce, Almanca bilir; endüstri mühendisi, iktisatçı, mütercim ve yazar, “Kapital”lerin ve “Alman İdeolojisi”nin editörü Erkin Özalp’e göre tercümesi:

“Toplumsal yaşam özünde pratiktir. Teoriyi gizemciliğe götüren tüm gizemler, akla uygun çözümlerini, insan pratiğinde ve bu pratiğin kavranmasında bulur.”

Prof.Dr.Selahattin Hilav’ın, metni Henri Lefebvre’nin yorumuna göre mi, yoksa kendi hocalık disiplinine göre mi açıkladığı açık değildir. Ama orijinal metne onun da uymadığı anlaşılmaktadır. Sevim Belli (Fransızcadan) ve Erkin Özalp tercümelerinde kılavuz yapıtın İngilizce baskısıdır. Metnin, Marx tarafından yazılmış orijinal Almancası ise benim 26-28 Şubat 2010’da (www.haberveriyorum.net) internet üzerinden sayın Erkin Özalp’le yaptığım iletişim sırasında tarafımdan (kendisinin kişisel bloğundan alarak) gündeme getirilmişti. Yani E.Özalp Almanca metne sahip olduğu halde nedense İngilizce metne sadık kalmayı tercih etmiştir. Aşağıda dialoğu iktibas ediyorum:

8.Tez “Praxis” mi “pratik” mi?

26 Şubat 2010, yazan Ziyaretçi,
Yorum no: 2078
Selahattin Hilav sizin “pratik” olarak tercüme ettiğinizi “praxis” olarak geçirmiş; hem almancaya hem marxizme vakıf mütercim, keza Lefebvre de “praxis” olarak açıklıyor.
Sevim Belli “pratik” olarak tercüme etmiş sizin gibi…
Ayrıca tüm kelimeleri öztürkçe derdi ile tercüme ettiniz mi düşünce “derinlik”i kaybolmuyor mu? Gramsci’de “praxis”i vurgular.
“Praxis” ile “pratik” aynı olgular mıdır?

‘praxis’- pratik

26 Şubat 2010, yazan Erkin Özalp,
Yorum no: 2079
Tezlerdeki “Praxis” sözcüğü, Fransızcaya “pratique” (Kaynak), İtalyancaya “pratica” (Kaynak) ve İngilizceye de “practice” (Kaynak) diye çevrilmiş durumda. Türkçede bulunmayan “praxis” ya da “praksis” sözcüğüne sonradan daha özel anlamlar yüklendi; bence, Marx’ın metnini çevirirken “pratik” sözcüğünü tercih etmek daha doğru olacaktır.
Türk Dil Kurumu, Fransızcadaki “pratique” sözcüğünün Türkçeleştirilmişi olan “pratik” sözcüğü için şu karşılıkları da veriyor: “1.Teoriye dayanmayan, davranış ve uygulama ile ilgili olan, kılgılı, uygulamalı, tatbikî, amelî”, ve “3. Bir şeyi yapma yöntemi veya biçimi, teamül. 4. Bir sanat ve bilim dalının ilkelerinin, kurallarının uygulanışı, kılgı, uygulama, tatbik, ameliye” (Kaynak).

praxis ve pratik

28 Şubat 2010, yazan Ziyaretçi,
Yorum no: 2098
“Alles gesellschaftliche Leben ist wesentlich praktisch. Alle Mysterien, welche die Theorie zum Mystizism[us] veranlassen, finden ihre rationelle Lösung in der menschlichen Praxis und im Begreifen dieser Praxis.” (sizin kaynağınız.)
Yukarıda dikkat ederseniz Marx ilkinde “praktisch” kelimesini kullanmasına karşın altta BİLİNÇLİ olarak “praxis” kelimesini kullanmıştır.
Hem Fransa ve İtalya’da yaşamış ayrıca İngilizce bilen sayılabilecek bir marxist olarak söyleyebilirim ki “PRAXİS”in özelliğini belirleyen “özel” anlam yükleyen” Marx’tır çünkü ilk olarak Hegel tarafından amuda kalkmış terimi yine o ayakları üstüne oturtmuştur. Bunu Henri Lefebvre “Marx’ın Sosyolojisi” kitabında çok güzel açıklamakta Selahattin Hilav’da doğru olarak tercüme etmiştir. (kaldı ki Almanca sözlüklerde her iki kelimede ayrı olarak ifade edilmiştir. Ama gerçek ve hakiki anlamlarının bir burjuva sözlüğünden açıklanmasını beklemek abesle iştigal etmek olur.
TDK Türkçesine veya sözlüğüne hiç güvenilmemelidir. TDK’a göre “gerçek” ile “hakikat”, “yanlış” ile “hata” gibi birçok farklı olgu Aristo mantığı ile eşitlenmiştir.
Saygılarımla

bir kez daha ‘praxis’ ve ‘pratik’

28 Şubat 2010, yazan Erkin Özalp,
Yorum no: 2099
Türkçedeki “uygulama” (ya da tatbikat) sözcüğü üzerinden gidersek, “uygulama”nın (tatbikat’ın) Almanca karşılığı “Praxis”, “uygulamalı”nın (tatbiki’nin) Almanca karşılığı ise “praktisch”. İngilizceden gidersek, “practice”in Almanca karşılığı “Praxis”, “practical”ın Almanca karşılığı ise “praktisch”. Marx, “pratik” (Praxis) sözcüğüne özel anlamlar yüklemiyor… Ama sonradan, bazıları, Marksizmin, “Praksis (ya da Praxis) felsefesi” olduğunu ileri sürüyor, bu şekilde yazılan kavrama özel anlamlar yükleyerek…

Buradan en başa dönerek isimsiz mütercimin tercümelerine ve yorumlarına katıldığımı açıklıyorum. Ayrıca her okuyucunun yorumu özgürdür, ama açık olan “kıymeti kendinden menkul” 1980 sonrası serbest piyasayı işgal eden kariyerist gurularla “Felsefenin Sefaleti”ni oynayarak nereye kadar gidilebileceği de nettir ve açıktır…

Ne ki “praxis” kavramını felsefeye sokan Alman klasik felsefesinin önemli adlarından Fichte’dir. Ondan sonra Hegel bu kavramı kullanmıştır. Ardından Marx, “devrimci praxis” olarak bilimsel sosyalist literatüre sokmuştur, kavramı. Marx’ın “1843 Elyazmaları” olarak da bilinen “Hegel’in Hukuk Felsefesinin Eleştirisi”, “1844 Elyazmaları”, “Kutsal Aile” ve “Alman İdeolojisi”nde “praxis” kavramı kullanılmışsa da nedense hep İngilizce veya Fransızca basım tekelini elinde bulunduran Moskva’nın “pratik” düzeltmelerine takılmıştır. Tabi bu tercümelere mahkûm mütercimlerde “ilahların kurbanı” olmuşlardır. Ama özellikle Almanca özgün basımlara sadık kalanlar haklı olarak bu revizyona itiraz etmişlerdir.

Ayrıca XIX.yy.’ın sonlarında hala daktilo diye yaygın bir yazım teknolojisi bulunmadığı için bütün yazarlar önce “not” tutarlar daha sonra bunu kitaplaştırırlardı. Marx-Engels, Avrupa’da burjuvazi tarafından mimlenmiş entelejantsia olarak yazışmalarını süratlendiren stenografiyi sadece ikisinin çözeceği özgün bir yapıya ulaştırdıkları bilinmektedir. Bunun için yazılanları “not” olarak küçümsemek büyük hatadır… Ayrıca bilimsel sosyalizmi tahrif etmeyi amaç edinmiş burjuva entelektüellerinin Marx’ı; “genç Marx”, “olgun Marx” kategorilere ayırması tastamam kendi ahmaklıklarının bir ürünüdür. Çünkü 1840’lı yılların başında tanışarak bir ikili oluşturan Marx-Engels’i ne tikel ne de tümel olarak Aristo mantığı ile tanımlayamazsınız. Buluşmalarından ölümlerine kadar dünyada eşine bir daha rastlanması çok zor olacak bir ikilidir onlar. Burjuva idealist ve metafizikçi kafasının alamayacağı bir bütündürler. Onun için onların sosyolojileri bir bütün olarak felsefe, ekonomi-politik, bilim-teknik, kültürel yaklaşımları ve yapıtları ilk tanıştıkları zamandan sonuna kadar tasarlanmış planında yürümüştür. Tamamlayamadıkları iddia edilen tezlerinin muhakkak anahtarlarını bırakmışlar ya da dâhilik payesi ile değerlendirilebilecek bir öngörü ile o çalışmaya girişmemişlerdir. Örneğin, Marx’ın “Metodoloji” üzerine yazamamasına sebep zamanı yetmediği veya vazgeçmesi değil, “diyalektik”in bir yöntem olarak “yetersiz kaldığı” her ikisi tarafından fark edilmiş olmasıdır. Gerçekten de 120 yıl sonra İsviçre-Cern’de yapılan astro-fizik deneyinde “maddenin tekli veya ikili değil, çoklu olduğu” kanıtlanarak onların dâhiliği de bir kere daha kendini ispat etmiştir.

Bunun içindir ki ben mütercimlerin hangi sınıftan geldiklerine ve hangi eğitim merkezinde eğitildiklerine dikkat ederim. Çünkü nesnel gerçeklik sınıflar mücadelesi ile ifade edilir, “eleştirel eleştiri” olarak değil. Türkiye’de Anglo-Amerikan kültür emperyalizminin eğitim ocağı olan Robert Collage/Boğaziçi/Marmara Üniversitesi çıkışlılara özel olarak dikkat ederim. Adları CIA-MI.6 ile geçen Doğu Perinçek ve avenesi, sol liberal Murat Belge ve avenesinin yuvası olan bu kurumdan proleter devrimci saflara hayırı dokunan birilerinin çıkmaması bu yüzden rastlantı değildir. Bu yuva Troçkist-Maoist-Anarşist-Etnik milliyetçi radikal ve sol; ayrıca sağ kariyerist oportünizm, determinist revizyonizm sapmalarının kaynağı olması da rastlantı değildir. Çünkü bilimsel sosyalist terminoloji “eylem” kavramını tek bir kategori içinde toplamaz… Onun için proleter devrimci bilimsel komünistler çok haklı olarak tek bir kelimenin üzerinde fırtına koparmak zorundadırlar. Ne ki ustaların yapıtları bunların somut kanıtlarıdır. Bunun için küçük burjuva oportünizminin ideolojik tahrifatları teşhir edilmek zorundadır. Hele bu kelime Marx’ın tanımı ile “devrimci PRAXIS” olur ise…

Bir arayüz sunumu olarak şunu eklemekte fayda görüyoruz: “özel alanlardaki eylem (fiil/act), kamusal alanın edim (amel/agent) ve süreçleri haline”* gelmesi aynı zamanda “praxis”in sunumudur. Bu aynı zamanda tek boyutlu analizleri, hatta mikro/makro uzanımlı diyalektik analizleri aşarak mikro/mezzo/makro uzanımları yani polyalektik sunumları zorunlu kılar ki bu “praxis”tir. Marx’ın; Fichte, Hegel’e üstünlüğünü vurgulayan bütünsel tarihsel materyalist epistemolojisinin de kanıtıdır. Bunu fark etmeyenler Hegelyan “teori-pratik” düalizmine takıldıklarından nesnel gerçeklik tarafından yenilgiye uğratılmışlardır. İnanmak ile devrimci-bilinçli eylem (praxis) arasındaki somut toplumsallaşmış birliktelik farkı arasındaki sınıflar mücadelesinin iz düşümü bu kadar açık ve seçiktir. Kavrayabilenler için…

Mütercim Kenan Somer’in Fransızcadan tercümesi ile Sol yayınlarından Ekim 1976 yılında yayımlanan “Kutsal Aile” (Marx-Engels) kitabının Ağustos 1976 tarihli “Çevirenin Notu”nda sayın Kenan Somer şu açıklamayı yapmış:
“…. 2) “yabancılaşma” kavramının, toplumsal, siyasal, ideolojik sorunların açıklanmasında, bundan böyle “Praxis”(üretken etkinlik) kavramı yararına, hemen hemen büsbütün bir yana bırakılması ile ıralanır.
Bir başka deyişle, Marx ve Engels, yeni bir komünizm anlayışına temel hizmeti gören diyalektik ve materyalizmin genel ilkelerini kurarken, “merkezi kavram” olarak, “yabancılaşma” kavramını değil, “Praxis” kavramına dayanırlar.” (a.g.e.s.7)
Sayın Kenan Somer bu “not”u ile entelejantsia görevini yapmıştır. Ne ki aynı notta Somer; bu tür tercümelerin aslında bir kurul tarafından yapılmasının zorunluluğunun da altını çizmiştir. “Marxolog editör”ümüz E.Özalp o zaman 8 yaşındadır. Ama inatla “Alman İdeolojisi” tercümesinde Marx-Engels’i tahrif etmekte inat eden (ki bu fiil de Evrensel yayınları da sorumludur) entelektüel editörün bahanelerinin tutarsızlığı böylece bir kere daha kanıtlanmıştır.
Onun için Marx-Engels hatta Lenin kitaplarını alırken okuyucunun zorunlu olarak yayınevi-mütercim-editör üçgenine dikkat etmesi zorunlu hale gelmiştir. (Ayrıca 2016 İzmir Kitap Fuarında yayınevinin yetkilisini bu konuda bizzat uyarmıştım.)
Galiba en doğrusu Almanya’da yaşayan orada sosyoloji veya siyasal bilgiler lisans eğitimi almış gençlerden ve deneyimli yaş kuşağından bir ekip ve platform oluşturup doğru tercümeler ile Marx-Engels’in stratejik yapıtlarını Türkçeye kazandırmaktır. Unutmayalım, ıskalamayalım; bu da proleter devrimci mücadelenin çok önemli bir praxisidir…
Halid Özkul
06.10.2016