Şavşat’ın … Köyünde Ahmet amca çocuklarını okutmuş, her birini devlet memuru yapmış kendisi ise doğup büyüdüğü ,köyde eşiyle beraber yaşayıp gidiyordu. Ta ki ani bir rahatsızlık sonucu eşini kaybedene kadar.
Artık Ahmet Amca için zor günler kapıya dayanmıştı. İlk defa oğlunun yanına gitmeyi aklından geçiriyor,fakat gelini Selma’ya da pek güvenemiyordu. Gerçi oğlu Mustafa bazen telefonla arıyor, yarım ağızla olsa baba istersen gelebilirsin diyebiliyordu.
Kendisi düşündü taşındı herkes gidiyor. Ben bu kış günü yalnız başıma ne yaparım diyerek gitmeye karar verdi. Elinde olan bir kaç hayvanını sattı. Önceden biriktirdiği paraları da ekleyerek gömleğinin iç cebine yerleştirdi. Torunlarımın yanına boş gitmeyeyim diye de elinde ne varsa yağıdır, peyniridir, patatesidir kolilere yerleştirerek İstanbul’un yolunu tuttu.
Ahmet amca, yol boyunca geride bıraktığı köyünü, evini,getiremediği kedisini düşündü.Yetmiş beş yılını verdiği bu topraklara acaba bir daha dönebilir miyim? Diye aklından geçirdi.
Nihayet uzun bir yolculuktan sonra, eve vardı.Oğluyla, torunlarıyle sarılıp kucaklaştı. Gelini Selma ise uzaktan yarım ağız hoş geldin dedi. Bu durum Ahmet amcanın biraz canını sıktı. Hoş sohbetten sonra Ahmet Amca cebindeki paraları masanın üzerine koyarak,”alın bu paralar sizin olsun ben ne yapacağım.Sizin yediğiniz yemekten bende bir tabak yesem yeter.” Dedi.
Yorgun olduğu için erkenden yattı. Sabah kalktığında çocuklar okula ,oğlu Mustafa ise işe gitmişti. Gelini Selma sert bir şekilde “Masanın üzerinde bir şeyler var,oturda zıkkımlan”Demez mi? Ahmet amca bir kez daha yıkıldı. Bir ay böyle devam etti. Cami yakın olduğu için namazlarını camide kılıyordu. Özellikle sabah namazı için gelinin sitemi bitmek bilmiyordu. Kapıların açılıp kapanmasından rahatsız olmuştu. Ahmet Amca da kapıyı açmayayım diye zemin kattaki evin penceresinden girip çıkıyordu.
Yine bir gün pencereden çıkarken oradan geçen polis ekibi bunu fark etti. Ahmet Amcayı yakaladılar. Derdini anlatmaya çalışsa da inandıramadı. Kendisini karakolda buldu. İlk defa böyle bir yere geliyordu. Kendisine hırsız muamelesi yapılması onu yaralamıştı. Sonunda durum anlaşılınca oğluna haber ettiler. Oğlu Mustafa babasını alarak eve götürdü.
Yine bir akşam gelini Selma ,büyük bir ses tonuyla,eşine bağırmaya başladı. “Bıktım bu babandan ben onu bu evde istemiyorum. Tercihini yap. Ya o ,ya ben. Deyince Ahmet Amca eşyalarını topladı. Evden ayrılmaya karar verdi. Oğlu ne kadar ısrar ettiyse de kararı kesindi. Allahtan ki yine memleketten tanıdığı asker arkadaşının oğlu Süleyman da aynı mahallede oturuyor, onun evini biliyordu.
Gece geç saatte zile bastı. Kapıyı açan Süleyman’dı. Ahmet Amcayı çantasıyle karşısında görünce şaşırdı. “Hayrola Ahmet Amca gecenin bu saatinde” İçeri girince anlatırım deyince Süleyman valizini alarak içeri buyur etti. Ahmet Amca olanları bir bir anlattı. Kendisinden yarın için Artvin ‘e bir bilet almasını rica etti. Süleyman o işin kolay olduğunu Kendisinin yatıp dinlenmesini söyledi.
Açılan yatağa giren, Ahmet Amcanın gözüne bir türlü uyku girmiyordu. Gözlerini tavana dikmiş öylece bakıyordu. Oğlunun aldığı evin parasının yarısını kendisi vermişti. Sabaha karşı uykuya dalmış olacak ki rüyasında eşini gördü. Beraber çok mutluydular. Tarladan getirdikleri otlarla hayvanları beslediler. Eşinin tere yağıyle erittiği peynir eritmesini çayla beraber yediler. Bir asker arkadaşının seslenmesiyle uyanan Ahmet Amca bir kez daha hayal kırıklığına uğradı. Kan ter içerisinde kalmıştı. Çünkü gördükleri gerçek değil bir rüyaydı.
Sabah kalktı kahvaltısını yaptı. Süleyman bilet işini halletmişti. İyi bir çocuktu.Kendi arabasıyle Esenler otogarına götürerek ,Artvin arabasına bindirdi. Yolda lazım olur diye de Ahmet Amcanın cebine elli lira para koydu.
İlk gidişinde acaba bu memlekete gelmek bir daha bana nasip olur mu diye düşünen Ahmet amca ,Artık o doğup büyüdüğü özlemini çektiği o memleketin yollarındaydı.

Not: Bu olay yaşanmış bir gerçektir. Sadece köy ve kişi isimleri değiştirilmiştir.