13010823_10154119842768674_8890211109988732514_n

Köy Enstitüsü mezunu Artvin’in yaşayan asırlık çınarları ile 17 Nisan Köy Enstitülerinin 76. Yılı Kuruluş yıl dönümünü v e 24 Kasım Öğretmenler Gününü Cumhuriyetin aydınlık yüzü asırlık çınarlarıyla geçirdik. 2016 yılında bu değerli şahsiyetlerle sohbet edebilmek, onlarla birlikte oturup konuşabilmek, inanılmaz bir keyif. Belki de gazeteciliğin en cazip yanı bu olsa gerek.

13015518_10154119838313674_1331503339127741107_nOsman Peker, Mahmut Delikanlı, Osman Altun, Nizamettin Akın ve Hasan Yavuz 17 Nisan’da bir araya geldi. Nizamettin Akın ve Hasan Yavuz, Köy Enstitüsünden değil, daha sonra açılan öğretmen okullarından mezun oldular.

Cilavuz Köy Enstitüsü mezunu emekli öğretmen merhum Ahmet Üstündağ’ın oğlu Tekin Üstündağ, ısrarla Osman Peker ile bir söyleşi yapılmasını istiyordu. Osman Peker 91 yaşında. Artvin’de yaşayan en kıdemli emekli öğretmen ve idareci.. Çok kıymetli Artvin’in önemli değerlerinden…

Köy Enstitülerinin kurulduğu yıllarda, ilk mezunlarının ardından 1945 yılında Cilavuz Köy Enstitüsünden mezun olmuş bir değerimiz, Osman Peker öğretmenimizle Köy Enstitülerinin 76. Yılı kuruluş etkinliğinde konuştu. Orada yetişen öğretmenleri ve eğitim sistemini değerlendirdi.

Osman Peker, giyimi, kuşamıyla, duruşu, kişiliği ile Atatürk sevgisini her daim yüreğinde yaşatan ve bu sevgiyi kendisine has söylemleriyle anlatan, Atatürk’ü hala anlayamamış olanları anlayamadığını ve asla anlayamayacağını söyleyen muasır aydınlık yüz, insanın temelinin sevgi olduğunu, söylüyor. Bu yörede efsane okul olarak bilinen Kars-Cilavuz Köy Enstitüsü’nün 2. Mezunu Osman Peker. 1925 yılında Artvin’de doğmuş. 1945 yılında Cilavuz’dan mezun olduktan sonra öğretmenliğe başlamış. 10 yıl öğretmenlik yaptıktan sonra o zamanki adıyla Çocuk Esirgeme Kurumu Müdürü olarak yıllarca görev yapmış.1978 yılında emekli olmuş. 17 Nisan Köy Enstitülerinin Kuruluşu’nun 76.yılında Eğitim İş Artvin Şubesi’nin düzenlediği etkinliğe katılan Peker açıklamalarda bulundu.

Nüfusun %70’i köylerde yaşıyordu ve okuma yazma bilenler neredeyse yoktu!
“Ben 1925 yılında Artvin’de doğdum. 1945 yılında Cilavuz Köy Enstitüsü’nden mezun oldum. Önce kısaca Cilavuz’u Köy Enstitüleri nedir onu anlatayım;

Neredeyse tüm Anadolu’nun okulsuz ve öğretmensiz olduğu gerçeği göz önüne alınarak, dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün zamanında, Millî Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel tarafından İsmail Hakkı Tonguç’un çabalarıyla köylerden ilkokul mezunu zeki çocukların bu okullarda yetiştirildikten sonra yeniden köylere giderek öğretmen olarak çalışmaları düşüncesiyle kuruldular.

Geleneksel öğretmen okullarında yetişmiş öğretmenler için köylerde öğretmenlik yapmak, istenerek yapılacak bir görevden çok zorunluluk olarak algılanıyordu. Çalıkuşu romanındaki karakter gibi gönüllü ve özverili öğretmenlerin sayısı azdı. Oysa okuma yazma oranı Cumhuriyet ilk kurulduğu yıllarda %5 bile değildi. Bunun yanında nüfusun %80’lik bölümü köylerde yaşıyordu.

1940 yılından başlayarak, tarım işlerine elverişli geniş arazisi bulunan köylerde veya onların hemen yakınlarında Köy Enstitüleri açıldı. Türkiye’de seçilen şehirlerden uzak ancak tren yollarına yakın tarıma elverişli 21 bölgede köy ilkokullarına öğretmen yetiştirmek üzere açılmıştı. Öğretmenler köylülere hem örgün eğitim verecek, okuma yazma ve temel bilgileri kazandıracak hem de modern ve

ilmi tarım tekniklerini öğretecekti. Öğretmenler gittiği yörelerde bilinmeyen tarım türlerini de köylülere öğretecekti. Kitaba deftere dayalı öğretim yerine iş için, iş içinde eğitim ilkesi tatbik ediliyordu. Her köy enstitüsünün kendisine ait tarlaları, bağları, arı kovanları, besi hayvanları, atölyeleri vardı. Derslerin %50’lik bölümü temel örgün eğitim konularını içeriyordu. Geri kalanı ise uygulamalı eğitimdi. Eğer bu eğitim sistemiyle devam etmiş olsaydık, Bugün dünyanın en gelişmiş ülkeleri arasında yer alabilirdi. Çünkü okuyan, üreten, araştıran, sanata, bilime değer veren bir sistemdi.

12998577_10154119848788674_5260865000813925234_n

Cilavuz’da tuvaletlerin kapısı yokmuş diye sordular bana!
Cilavuz’a 12 kişi beraber gittik. 12’miz de mezun olup döndük. Görev yerlerimiz belli oldu. Ben köyde göreve başladığım için nahiye’deki arkadaşları görmek için sık sık gelirdim. Bir gün nahiye’de otururken, nahiyenin ileri gelenlerinden Mahmut Şimşek vardı. Kahvede oturuyoruz. Bana dedi ki öğle yemeğini birlikte yiyelim. Tamam dedim, yemeğimizi yerken, şöyle bir soru sordu; “Osman, Cilavuz’un tuvalet kapıları yokmuş, doğru mudur?

Bu şekilde menfi propagandalar döneminden bahsediyorum. Demin sordunuz ya komünistlik mi öğretiliyordu diye, Ben o yaşıma kadar ne okulda ne başka yerde komünist sözünü dahil duymamışım, bilmem. Geriye dönüyorum, Ben şimdi buna cevap vereyim. Dedim ki; Tuvaletin bir tanesinin kapısı yıkılmıştı, Ertesi günü müdür bunu yaptırdı dedim. Bu anladı ki bunun dünyadan haberi yok. Benden bu dedikoduların art niyetli propagandaların teyidini istemişti demek ki.

13006467_10154119836188674_5280865004590473278_n

Köy Enstitüleri; üretmenin, kalkınmanın, aydınlanmanın projesiydi…
Cilavuz Köy Enstitüsü bir eğitim yuvasıydı, Aydınlanmanın meşalesiydi, üretmenin, kalkınmanın öğretildiği, topyekün, cehalete karşı bir eğitim seferberliğiydi. Köy Enstitülerinden mezun olmuş her arkadaşımız teorik, pratik bilgilerle donanmış olarak köylerimize dağıldı. Köy Enstitüleri, kalkınmayı, eğitimi köylerden başlatarak hem eğitimi, hem üretmeyi öğreten okullardı. O zaman nüfusumuzun %70’i köylerde yaşıyor. Ve okuma yazma bilen çok az insan var. Zaten bu yüzden eğitim seferberliği başlatıldı. Köy Enstitüleri kuruldu. Ama yapılan menfi propagandalar sonucu bu okullar kapatıldı. O tarihten sonra sürekli geriye gidiş oldu.

Artvin’de görülmemiş değişiklikler var. Çarpık kentleşme var!
Artvin’de görülmemiş değişiklikler, Ben 4 ve 5. Sınıfları burada okudum: her evin bahçesi vardı. Meyve bahçeleri vardı. Elma ağaçları, armut ağaçları her çeşit meyveler vardı. Maalesef betona boğdular. Buraya zamanında kadın jeolog verdi. Bir rapor yazmış. Buranın altında su var 4 kattan yukarı bina yapılmaz demiş. Sonra yurt binası için sondaj yapılıyor yeniden. Sağlık müdürlüğü arsa verdi. Kadın jeologun raporu ortaya çıktı. Babür Ünsal iminde döneminde sondaj yapıldı. Bu sefer yapılabilir dendi, ondan sonra bu binalar yapıldı. Ve şehir çarpık çarpıklaştı. Bu şehirde kaynak suyumuz, çeşmelerimiz vardı. Şu anda neredeyse hiç kalmadı. Peki bu sular nereye gitti. Yer altında akmaya devam ediyor.

Bütün bunların üstüne şimdi de Cerattepe’yi çıkardılar. Orada maden çıkarsa Artvin yok olur!
Şimdi Cerattepe’de maden çıkarmak istiyorlar. Bu Artvin’i yok eder. Çünkü zaten heyelanlı bir yer ve bu şehrin altından bu sular akmaya devam ediyor.

Nihayetinde orda bir şirket var. O şirket başka yerlerde iş yapabilir de Artvin başka yere taşınamaz, Artvin yok olur. Orada n geriye bize kalacak olan pasalar kalır, Heyelanlar gelir. Burada kimse rahatça uyuyamaz. Sağlıklı nefes alamaz. Bu proje ortaya çıktıktan sonra Artvin huzursuz oldu. Artvin çok göç verdi. Köyler boşaldı.

Köylerin boşalmasının nedeni, siyasilerin yanlış politik tercihlerinin sonucudur. Sonuç: çarpık kentler, kent-köy arasında cendereye alınmış kimlikler!
Öyle köyler var ki tek hane kaldı, 3 hane kaldı. Bu çok kötü bir şey. O zaman politikacılar olsun, memlekette söz sahipleri olanlar, hep şunu söylediler. “ Hiçbir memleket tarım, hayvancılıkla zengin olmamıştır. Her kürsüye çıkan böyle diyordu. Köylü de şehre aktı. Sonuç bugün. İstanbul 15 milyon insan dar alanda sıkışışmış, köyler iflas. Köyler, yaylalar bomboş, araziler ormanlaşmış.

Diğer taraftan barajlar Artvin’e büyük zarar verdi. Memlekete, ülkeye muhakkak ki bir faydası olacak. Bu havzada Mayıs’ta başlayan meyve mevsimi Kasım’a kadar devam ederdi. Bu baraj çok büyük yatırım ama istihdam da sağlamadı. İnsanlar göç etti, köyler yok oldu. Çok kötü oldu, çok!

Atatürk dünyanın kabul ettiği bir büyük lider.
Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, aydınlanma devriminin öncüsü,  dünyanın kabul ettiği saygın, büyük bir liderdi. Maalesef  halen onun değerini bilmeyenler var. Onu başkalarıyla mukayese edenler var. Olur, mu canım, bunu hangi akıl kabul eder? Atatürk olmasa Türkiye Cumhuriyeti olmayacaktı. Bugün bu güzel sohbeti edemeyecektik. İnsan ne kadar sersem olsa, yaptıklarını takdir eder, gerçekleri görür. Bir ev kuramıyorsunuz. Bu insan Türk halkıyla bir olmuş bir ülke kurmuş. Atatürk vefat ettiğinde, okula iniyordum. O zaman radyolar yok. Haberim yok. Baktım okulda herkes ağlıyordu. Onu herkes çok, hepimiz çok seviyorduk.

Artvin’de doğdum, Artvin’de yaşıyorum. Bu şehrin dışında hiçbir yere gitmedim. Az önce söylemiştim. Artvin çok değişti diye. Bundan insanlar da nasibini aldı. Artvin’in bir kültürü vardı. Eğitimli insanları vardı. Birbirlerini seven, tanıyan, sohbetli, birbirlerine yardım eden güzel insanları vardı. Şimdi onlar yok. İnsanlar yalnızlaştı. İnsanlar geçim derdine düştü. Kimse, kimse ile konuşmuyor. Saygı, sevgi çerçevesi kırıldı. Sokakta gülen yüz göremiyorsunuz. Tanıdığınız insan sayısı azaldı. Belki bu bizden de kaynaklanıyor olabilir. Ama maalesef genel durum bu. Biz birbirimizi sevmeyi öğrenmeliyiz. Galiba kaybettiğimiz en önemli değer bu..