Siyasetle ilgilenmek, ülkenin koşulları hakkında meraklı olmak, merakta olmak iyidir; en azından sadece kendini düşünmüyorsun demek olabilir bu. Ne güzel. Sosyalistler/komünistler de tam böyledirler işte. Tek dertleri çoğunluğun çıkarı, refahı, özgürlüğü, mutluluğudur. Ki bu çoğunluğun da kahir ekseriyeti emekçi insanlardır.  Yani bundan anlayacağımız sosyalistlerin/komünistlerin derdi, tasası emekçi halklar ve onların iyiliği ve çıkarı ise ki  öyledir o halde biliniz ki bizim dinle, inançlarla bir alıp veremediğimiz yoktur. Biz ancak emekçi halkımıza olan görev ve sorumluluklarımızı yerine getirmek derdindeyiz.

Siz okuyucularımızdan da tek isteğimiz vardır; okuyunuz ve elbette eleştiri hakkınız baki kalmak üzere anlamak için ve ikna olmaya hazır olarak okumanızdır. Zaten bizim toplum olarak birbirine zıt iki yanlış alışkanlığımız yok mudur; 1- Ya değişmez önkabullerimiz vardır ve bu önkabulleri doğru/yanlış dile getiren, onaylayan, ululayan, kutsayan kişilere, örgütlere meftunuzdur ya da 2- İkna olmak yerine illa kendi tezimizi, fikrimizi kabul ettirmek derdinde, inadındayızdır.

Gelin bu ikisinden de vazgeçelim. En azından bu iki özelliğin de yanlış olduğunu hiç de iyi birer özellik olmadığını kabul edelim.

Eğer emekçiler olarak, sosyalistler olarak, devrimciler olarak  biz  bir araya geldiğimizde karşılıklı olarak ikna olmaya açık ve hazır bireyler olabilirsek birinci olumsuz özellik olan önkabullerimizden de yavaş dahi olsa kurtulabiliriz. En azından bunun için denemeye değmez mi? Ve ikna olmalarımız (karşılıklı) kolaylaştıkça ilişkilerimiz her birimizi daha motive edici, daha yüreklendirici, daha verimli, daha mutlu edici olur, olmaz mı?

Haydi değişime buradan başlayalım. HAZİRANLAŞALIM…