(Kerem Karalı yoldaşın orijinal Almanca metinden “ROSA LUXEMBURG”un yazısının tercümesinin devamı) Bölüm: 2

“KARL MARX ve MARXİZM”

…Marx ve Engels, yüzlerce yıllık eski bir soruya cevap bulmayı, kendilerine görev bilerek yola çıktılar. Bu soru şuydu; ’’tarih sahnesine çıkmış tüm toplumların tarihi, üretim ve takas temeline dayalı insan ilişkileri tarihi olduğu’’ gerçeğidir. Bu gerçek, gelişip dönüşüme uğrayarak1, özel mülkiyetin egemen olduğu şartlar altındaki siyaset arenasında ve işçi barakalarında kendini sınıf savaşı olarak kabul ettirmiştir. Tarihsel gelişmenin motoru olan bu saptama ile Marx, bir bilinmezi gün ışığına çıkarıyordu. Böylece, geçmiş toplumsal aşamalarda var olan, insanın bilinci ile varlığı, insani gereksinimleri ile toplumsal çabaları ve hesap ile sonuçları arasındaki tüm çarpıklıkların, birbirleriyle olan ilişkisi açıklığa kavuşmuş oluyordu.

Marx’ın yol göstericiliği ile kendisinin toplumsal var oluşunun sırlarını çözen insanoğlu, bununla beraber kapitalizmin gelişim sürecini de kavradıktan sonra, bir arının işlediği ama neden işlediğini bilmediği kovan örneğindeki durumdan çıkıp bilinçlenerek, kendi tarihsel gelişiminin önünü açmıştır. Artık, insan bilinçsiz bir devreyi geride bırakarak bilinçli yeni bir devreye adım atmıştır. Bu devrede toplumsal ihtiyaçları ile toplumsal çabaları uyum içindedir. Artık insanoğlu binlerce yıldır ilk defa dilediğini yapmakta özgürdür. Bunu Engels’in ifade ettiği şekilde dile getirirsek bu; ’’insanoğlunun hayvanlar

âleminden çıkıp, özgürlükler âlemine sıçraması”dır. Bu sıçramanın sosyalist devrime dönüştürülme çabalarını da şahit olmaktayız. Hâlihazırda sosyal demokratlar2 böyle bir politika izlemektedir. Marxizm öğretisini Ariadne halatı3 gibi elinde tutarak faaliyet gösteren işçi partisi, tarihsel konumu gereği, neyi niçin yaptığının bilincinde olan tek partidir. İşte! Sosyal demokrat mücadelenin asıl gücü de bu gizemde yatmaktadır.

Toplum uzun zamandır, sosyal demokrat mücadelemizin, tüm zorluklara göğüs germesini, gösterdiği akıl almaz gelişmeleri hayretle takip etmektedir. Bunların arasında başarılarımızdan şaşkına dönmüş, akıldan zoru olan, beyni bunamış olanlara da dikkat çekmek istiyorum. Bu tipler burjuvaziye bizi örnek almasını, bilgeliğimizi ve çalışkanlığımızı taklit etmelerini tavsiye ediyorlar. Ne yazık ki; bunların bir türlü anlamakta zorluk çektiği şey; işçi sınıfının ilhamı olan, ona kılavuzluk yapan kaynak, küçük burjuva partileri için öldürücü zehirden öte başka bir şey değildir.

Peki, on iki yıl süren, yasaklar?4 Sosyalistlerin ve sosyal demokratların faaliyetlerini engelleyen kanunlara karşı mücadele vermemizi, dayanma gücümüzü ve sabrımızı ve sonunda güle oynaya ondan kurtulma sevincimizi neye borçluyuz? Bu bizim kendi dayanıklılığımızdan mı kaynaklanıyor? Yoksa mülksüzleştirilmişlerin ekonomik durumlarını düzeltme arzularından mı? Modern proletarya kendini beğenmiş bir küçük burjuva değildir! O küçük hesapların peşinde hiç değildir! Ancak, ’’İngiltere İşçi Sendikalar Birliği’’nin işçi sınıfı adına sadece basit ekonomik çıkarlar sağlama peşinde

koşmasını, onun çapsızlığı olarak değerlendirebiliriz. Böyle bir hedef, işçi sınıfını onurlandırmayacaktır.

Modern proletarya Hristiyanlığın yayılma devrinde olduğu gibi; kendini her şeyden mahrum eden, ettikçe de, dinine olan sevdası büyüyen duygusuz müritler midir? Tam tersine; o mevcut düzenin birer üyesi olarak keyfine düşkün, yaşamın tadını çıkaran, doğası gereği, bir şeylere sahip olma arzusuyla dolu, etten ve kemikten insanlardır. Her ne kadar içinde bulunduğu koşullar, bir köle yaşamını andırsa da, o yine de çektiği eziyetleri, yaşama arzusuna dönüştürmeyi becerir.

Bizi yenilmez yapan nedir? Haklı bir mücadele vermemiz değil midir? Oysa; ütopik sosyalistler de en az bizim kadar çetin dövüşmüşlerdi. Buna rağmen mevcut toplum düzeni tarafından dışlandılar. Günümüzde ise; işçi hareketleri, düşmanın tüm baskı ve şiddetine rağmen halan bayrak sallayabiliyorsa, bunun tek nedeni; kapitalist üretim tarzının… mülksüz-leştirenlerin, kendini mülksüz-leştirecek olanları5 yaratacağının, zorunlu-tarihsel-gelişiminin bilincinde olmasındandır. Bu bilincin kendisini sosyalist devrime götüreceğinin de farkındadır. Nihai zaferin kesin olacağını düşünmek, onu tetiklediği gibi, ona hem sabır, hem de eyleme geçmek için gerekli gücü ve dayanıklılığı verir.

Etkili bir siyasi faaliyetin ilk şartı; düşmanı takip altına alarak, onun plan ve programını kavramaktır. Düşmanın takibi ve onu çözmenin yolu, en küçük ayrıntılarını ve halkalarını öğrenmek, aynı zamanda bizleri kötü sürprizlerden koruduğu gibi, boş hayaller kurmaktan da

kurtarır. Başarının anahtarı bu değilse nedir? Yanı sıra; bu taktik bize, toplumun tüm katmanlarının kendi içindeki parçalanmışlığını, sınıfların ve grupların aralarındaki menfaat ilişkilerini, çelişkilerini ve toplumun üretici gücünü ve mevcut üretim koşullarını anlamamızı da ayrıca mümkün kılar.

“Devam edecek…”

1 emek gücünün satımı /çn.

2 günümüzdeki komünist deyiminin karşılığı /çn.

3 Elen mitolojisinde Minoslu Pasiphae’nin kızı Ariadne, Girit’e Minotauros’la çarpışmaya gelen Theseus’a aşık olup ona verdiği bir yumak iplik ile onun binbir dehlizli Labyrinthos mağrasında kaybolmamasına yardımcı olmuştur. /çn.

4 1878-1890 /çn.

5 mezar kazıcılarını /ç.n.