HERKES KENDİ ÖLÜSÜNE AĞLIYOR.
Bu ülkede herkes kendi ölüsüne ağlıyor. Ama sormuyor ölenin neden öldüğünü. Sadece ağlıyor. Salya-sümük, biçare.
Cizre’de, Sur ‘da, Şırnak’ta, daha birçok Kürt illeri, günlerce, aylarca topa tutuldu. Bebekler, çocuklar, kadınlar, nineler, dedeler öldürüldü, bodrumlarda insanlar yakıldı diri diri. Yok, sayıldı, görülmedi. Görülmek istenmedi. “Bodrumda aşk başkadır.” şarkısına atıfta bulunulup dalga geçildi ölümlerle. Tepki yok. Hatta içten içe sevinildi ölümlere. Yer yer alenen alkışlandı ölümler.
Toplumda kaybedilen bir milli maç kadar bile tepki almadı bu katliamlar.
Sanki tüm toplum insanlığından istifa etmiş gibiydi.
Ölenin kimliğine göre duygu belirleyen, tepki veren bir toplum olduk. Ya sevindik ölüme. Ya da ağladık. Sadece ağladık. Sormadan sorgulamadan. Ağladık.
Bu ülke insanında empati duygusu yok. Başkalarının acısına dönüp bakmıyor bile.
Bu ülke insanında hafıza yok. Her gün bir öncekiyle çelişen yalanlarla kandırılıyor, yalanlara inanıyor, alkışlıyor söylenen her yalanı.
Bu ülke insanında vicdan yok. Çıkara tahvil etmiş bütün benliğini, kalbi vücut da kan dolaşımını sağlayan alelade bir pompaya dönüştürmüş sanki.
Omurga yok. Dik duruş yok. Kişilik yok. Kimlik yok.
Akıllarını, beyinlerini, yüreklerini; sanki birilerine kiralamışlar.
Ülke baştan sona, gırtlağına kadar bir kaosa batmış. Her gün bombalar patlıyor, Hiç üstümüze vazife olmayan bir ülke topraklarına, Suriye ye asker göndermişiz, her gün bu gencecik yoksul halk çocuklarının cesetleri geliyor, ya da ülkeyi yönetenlerin Şam da namaz kılma hayalleriyle, tırlar dolusu silah göndererek silahlandırdığı İŞİD denen katiller sürüsünce katlediliyor, diri diri yakılıyor. Tık yok.
Ülkeyi bu hale getirenler hala alanlarda boy gösteriyor, alkış topluyor.
Ölen gencecik insanların cenaze törenlerinde boy gösterip; ölümü kutsuyorlar. Şehit olmak istediklerini söyleyip, “Şehit”liğin erdeminden dem vuruyorlar, arkalarında koruma ordusuyla. İnsanların gözlerinin içine baba baka alay edercesine.
Bu ülkede empati yok, Soru sormak yok. Hafıza yok. Vicdan yok.
Bu ülke de herkes kendi ölüsüne ağlıyor. Hem de salya sümük. Sormadan sorgulamadan.
İşte. Sırf bu yüzden. Bu yüzden ülke gemisinin gövdesinde büyük bir delik oluştu. Bu yüzden gemi su alıyor. Toplumun önemli bir kesimi su alan bu gemide hiç bir şey yapmıyor. Adeta akışına bırakmış her şeyi. Sadece seyrediyor. Önemli bir kısmı; batmak üzere olan bu geminin; faresi rolüne çoktan talip.
Bu ülkenin tek vicdanlı, duyarlı kesimi Solcular, sosyalistler mi?
Onlar hala 12 Eylül travmasından çıkamadı. Onlar hala 12 Eylül öncesinin “En iyi ben bilirim. En doğru benim doğrum.” saplantısında.
Onlar hala ülkenin en iyi zerzevatçısı modunda. “Armudun sapı, Üzümün çöpü, bir de göz üstündeki kaşla meşguller.
Herkes, yalnızca kendi ölüsüne ağladığı sürece. Ölümler devam edecek.
E. Hadi bakalım. Saldık çayıra Mevla’m kayıra.

Hasan Kaplan