HDP Parti sözcüsü  Ayhan Bilgen yaptığı basın toplantısında Anayasa referandumu sürecinde  partisinin izleyeceği yol haritasını açıkladı.

Bilgen açıklamasında  “Zorluklar var ama parti olarak bu zorlukları aşma zorunluluğumuz da var. Bunu aşacağız ve güçlü bir hayırı sandıktan çıkaracağız” dedi.

“OHAL koşullarında gidilen referandumun büyük bir meşruiyet sorunu olduğunu” belirten Ayhan Bilgin’in açıklamaları  şöyle:

“Hayır” çıkarsa Cumhurbaşkanı kabul edeceğini şimdiden açıklamalıdır

Başbakan kampanyayı herhalde bu süreci kendisine neden ihtiyaç olmadığını anlatarak yürütecek. Erdoğan’ın referandumda ‘hayır’ çıkarsa bunu kabul edeceğini açıklaması gerekiyor şimdiden. Bu konuda kamuoyunu rahatlatması gereken sayın Cumhurbaşkanı’dır. Çünkü bu konuda dünyada kötü örnekler var.

Cumhurbaşkanı hangi bütçeyle referandum çalışması yürütecek?

Cumhurbaşkanı’nın referandum kampanyasını yürütmedeki ısrarı da dikkat çekici. “Siz parlamentoda çalışın, referandum sürecini ben yönetirim, ben sokakta olurum toplumu, ikna ederim, meclis çalışsın” yaklaşımı parlamentonun fiili bitmişliğinin de göstergesidir.

Buradan soruyoruz, Cumhurbaşkanı hangi bütçeyle bu kampanyayı yürütecek? AKP mi organize edecek ya da Cumhurbaşkanı partiliymiş gibi AKP mitinginde mi konuşacak? Cumhurbaşkanı için ayrılan örtülü ödenekten mi harcayacak yoksa Cumhurbaşkanı tarafsız olması gereken pozisyonu ile mi bu kampanyayı yürütecek? Cumhurbaşkanı bütçesi herkesin alın terinden kesilerek oluşturulur. Eğer toplumun bir kesimi Cumhurbaşkanı gibi düşünmüyorsa, pakete ‘hayır’ diyorsa Cumhurbaşkanı’nın onların vergisini kendi tercihi lehinde kullanma hakkı olabilir mi? Bunun demokratikliği, hukukiyeti olabilir mi? Cumhurbaşkanı düşüncesini kamuoyu ile paylaşabilir, herkesin söz söyleme hakkı ne kadar varsa onun da o kadar vardır ama mevkisinin imkanlarını kullanması seçime şaibe düşürecektir.

OHAL’in devam ediyor olması paketin gayrimeşruluğuna yeter olmasına rağmen Cumhurbaşkanı, bu kampanyayı hangi saiklerle, hangi bütçeyle yapacağını şimdiden açıklamalıdır.

Süreci kadınların, gençlerin, işçilerin yönetmesini istiyoruz

Hayır tavrımızı bütün platformlarda dillendireceğiz. Bizim açımızdan sokağın, toplumsal kesimlerin, insanların günlük hayatını etkileyecek olması, bu seçime duyarsız kalmaması, sandığa gitmesi gerekmektedir. Bu süreç kararsız kalınacak, dışında kalınacak bir süreç değildir. Bu süreç, herkesin söz söylemesi gereken, aktif olması gereken bir süreçtir.

Biz süreci kadınların, gençlerin, işçilerin, inanç gruplarının yönetmesini istiyoruz. Bu sadece bir sistem değişikliği değil; bu ülkede nefes almanın, çalışmanın, düşünceyi ifade etmenin, farklılıklarımızla bir arada olma imkanlarının ne ölçüde kalıp kalmayacağının dönüm noktasıdır.

İnsanların on yıllarca verdiği emeğe el konulmasına, işine son verilmesine karşı ‘hayır’ diyor olacağız. Yakın zamanda çalışmalarımızı netleştireceğiz. Netleşen bazı toplantılarımız var; Kadın meclisimizin bir Ankara toplantı planlaması var. Ayrıca biz bileşenlerimizle tartışmalarımızı yapacağız. Biri Diyarbakır, biri İstanbul olmak üzere iki deklarasyonla demokratik mücadele çağrısı yapacağız.

Farklı kesimlerle bu süreci tartışıyoruz. Referandum bizim için OHAL’e hayır deme referandumudur. Farklı kesimlerle bir araya geliyoruz. Yuvarlak masa toplantılarımıza başladık. Ayrımcılığa haksızlığa uğrayan bütün gruplarla ortak karar alma toplantılarımızı planlamaya devam edeceğiz.

Şubat ayının ilk haftalarında 10 gün kadar süren, parti örgütlerimiz aracılığı ile halk toplantıları organize edeceğiz, halkımızla bu süreci tartışacağız. Bu süreçte medya sansürüne karşı sesimizi duyurmanın yollarını birlikte arayacağız.

Hayır’ı her yerde dillendireceğiz 

Şuna dikkat çekmek isterim; Türkiye her açıdan büyük bir tehditle karşı karşıya. Astana’da zirve başladı ama Suriye’de olup biteni bu ölçekte geri adımlarla atlatmak mümkün değil. Zirveye hangi grupların katılıp katılmayacağı noktasındaki tutum Kürtlere olan tahammülsüzlüğü gösteriyor.

AKPM’nin Türkiye ile ilgili yürüteceği tartışma kritik öneme sahip. Bu kaosun, bu kötüye gidişin kalıcı hale gelmemesi için ‘hayır’ı her yerde, sandıkta, sokakta dillendirmeye devam edeceğiz.

Partimizin hiçbir toplantısında boykot alternatifi tartışılmadı

Bizim hiçbir toplantılarımızda, kurullarımızda boykot alternatifi hiç tartışılmadı, önerilmedi. Kamuoyunda hangi algı yaratılmaya çalışılırsa çalışılsın, spekülasyon yapılamayacak şekilde net bir “hayır” çalışması yapacağız. Anketlere göre en net seçmen HDP’nin seçmeni. Yüzde 85’in altında HDP seçmeninde ‘hayır’ bulan anket yok. HDP seçmeninin hayır oranı tüm partilerin hayır oylarından daha yüksektir.

Ölümle sıtma arasında tercih yapmıyoruz

Bu tabloya ve HDP seçmeninin ‘hayır’ demek için bunca nedeni varken, bütün bir ülkenin hayır demek için çok sayıda nedeni varken, Kürt seçmen üzerinden böyle bir spekülasyon yapılması birlikte yaşam için doğru strateji değildir. Biz ‘hayır’ derken mevcut durumu onaylayan bir yerde de durmuyoruz. Bizim açımızdan bugünkü fiili durumu yasallaştıracak yeni bir paket. Biz ölümle sıtma arasında tercih yapmıyoruz.

Özgürlükçü ve demokratik bir anayasa istediğimiz için ‘hayır’ diyoruz. Meclis’teki oylamaların iç tüzüğe aykırılığına dikkat çekmek için sergilenmiş bir tutumdur. Referandum sürecinde boykot gibi bir durum asla söz konusu değildir.

“Hayır” sonucunun kaosla yönetme anlayışını bitireceği umudunu taşıyoruz 

Hayır yeni bir başlangıç olacak. Ülkeyi KHK ile yönetme alışkanlığına toplum ‘dur’ dediği zaman toplum bir ders vermiş olacak. Siyaset bu ‘hayır’dan sonra yeniden şekillenecek. ‘Hayır’dan sonra bir kaos yaşanacağını düşünen kesim var. Ama kaosun, kaosla yönetmenin bir sistem değişikliği fikrinin gerektiğini yaymak için yaratıldığını düşünüyoruz. Hayır demenin bu kaosu da, kaosla yönetme anlayışını da bitirebileceğinin umudunu taşıyoruz.

Cumhurbaşkanı yemin ettiği metne rağmen tutumları ile fiili durumu yasal statüye kavuşturma çabası içerisinde. Önümüzdeki dönemde de kendisine yeni statüler oluşturup bunu mu topluma dayatacak? Türkiye’nin aydınlığı, özgürlüğü, demokrasisi, barışının ‘hayır’dan geçtiğini düşünüyoruz. Kimsenin boyun eğme siyaseti yürütmemesi gerektiğine inanıyoruz.