unnamed (9)

Eğitim Sen Samandağ Temsilciliği tarafından “Yarınlara Dair Umutlarımız Var “ konulu panel düzenlendi. 10 Nisan pazartesi günü saat:20.00’da yeni çarşı Salonunda gerçekleşen panelde konuşmacı olarak KESK Eş Genel Başkanı Şaziye Köse ve araştırmacı Yazar Erdoğan Aydın yeraldı.Panelim Moderatörlüğünü Samandağ Eğitimsen yönetim kurulu üyesi Gökmen Berrak yaptı.

Samandağ Belediye Başkanı Mithat Nehir,Disk Genel İş Hatay Başkanı Yusuf Berkyürek ve yöneticileri, Samandağ Belediye Başkan Yardımcısı Mehmet Yıldız,Samandağ Kadın Dayanışma Derneği Başkanı Hülya Nehir,Sykp İl Başkanı Hülya Kavuk,ÖDP, HDP,EMEP  ,Sivil Toplum Örgütleri Temsilcileri  ve vatandaşlar katıldı.

Samandağ Eğitim Sen Baştemsilcisi Serap Aldıç Sakallı açılış konuşmasında , Referanduma, Başkanlık Sistemine ihraç ve sürgünlere rağmen yarınlara dair umutlarımız var.

Aldıç:” Herkesin ,Herkesimin mağdur olduğu bu dönemde eğitimsen olarak  hayır deme nedenlerimiz var.Eğitim sisteminin tek din,tek mezhep anlayışıyla düzenlenmesine hayır diyoruz.Eğitim sisteminin iktidarın dünya görüşüne göre düzenlenip iktidarın siyasi hedeflerine uygun bir şekilde oluşturulmasına hayır diyoruz. Çocuklarımızın geleceğinin ipotek altına alınmasına,en temel sendikal faaliyetlerimizin suç kapsamına alınmasına hayır diyoruz.Öğretmen atamalarının mülakat sınavı  ile yapılmasına,adaletsizliğe  hayır diyoruz. Eğitim yöneticilerinin sendikal yada siyasal torpille belirlenmesine Hayır diyoruz. Akademik özgürlükler  ve özerk demokratik üniversite düşmanlığına da hayır diyoruz.eğitimin tamamen paralı hale getirilmesine ,eğitimin ticarileştirilmesine ,KHK’lara,Ohale,sürgünlere, Hukuksuz ihraçlara kısacası demokrasiyi güçlendirmek yerine tüm yetkilerin tek elde toplanmasına hayır diyoruz.Hayır dediğimiz bütün uygulamalara rağmen yarınlara dair umutlarımız var. ”dedi.

Kesk Eş Genel Başkanı Şaziye Köse:”Anayasaların toplumun çözülemeyen sorunlarını çözmek için yapılması gerektiğini vurgulayarak anayasanın tüm toplumun onayıyla yapılması gereken toplumsal sözleşme olduğunu belirtti. Getirilmek istenen anayasanın toplu bir dayatma olduğunu ifade eden Köse, “Biz her güne, her sabaha ‘yeni bir KHK çıktı mı?’ endişesiyle uyanmak istemiyoruz. Korku ikliminde yaşamak istemiyoruz. Birçok basın yayın kuruluşu, dernek kapatıldı; yüzlerce gazeteci, aydın siyasetçi, tutuklandı. Ülke yarı açık cezaevine dönüştürüldü, tüm bunlara karşı olduğumuz için, tüm bu sorunları tam demokrasinin çözeceğine inandığımız için ‘Hayır’ diyoruz. ‘Evet’ çıkarsa bir imza ile sendikasız kalırız, iş güvencemiz ortadan kaldırılır. Biz emekçiler olarak kendi emeğimizi korumak için mücadele ediyoruz 16 Nisan’da ‘hayır’ diyoruz

Köse,referanduma OHAL ve eşitsiz şartlarda altında girildiğini belirterek, ‘Hayır’ oyu kullanma gerekçelerini şu şekilde sıraladı:“-Süreklileşmiş ve daha koyu bir OHAL rejimi anlamına geldiği için ,-Demokrasinin tüm ilkelerine, birikimine ve mirasına sahip çıkıyoruz,-Bağımsız emek hareketinin varlığını, varoluş koşullarını ve örgütlülüğünü savunmak amacıyla,-Grev ve toplu sözleşme hakkımız, insanca yaşam, insanca çalışma hakkı, insanca yaşanabilir ücret ve güvenli bir gelecek için değişikliği için,-Emek, demokrasi, barış ve özgürlüklerimizi, ekmeğimizi, iş güvencemizi korumak ve ortak geleceğimizi savunmak için değişikliği reddediyor, referandumda ‘HAYIR’ diyoruz..””dedi.

unnamed (10)

Yazar Erdoğan Aydın :” Özellikle içinde bulunduğumuz referandum süreci, bu sorunu çok daha yaşamsal hale getirmiş bulunmaktadır. Şu anın en devrimci görevi, geleceğe bıraktığımız çocuklara karşı en sorumlu görevi, referandumda, memleketi bir başkanlık cenderesi altına alınmasını engelle becerisinin gösterilip göterilemeyeceğidir. Ne yapıp edip, bu referandumdan “hayır”la çıkma becerisi gösterilmelidir. Bu referandumla yapılmak istenen, 1876’da, Mithat Paşa’nın ismiyle bildiğimiz ilk anayasa girişiminden beri yapılmaya çalışılanın tersine çevrilmesi anlamına geliyor. Türkiye’de ‘demokrasi’, ‘laiklik’ dediğimiz değerler, ‘tek adam’ların kendini ‘Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcisi’ veya memleketin ne yapıp ne yapmayacağı yetkisini kendisinde bulan ‘tek adam’ların kuşatılması mücadelesi olarak şekillenmiştir. O nedenle ‘Meclis’ dediğimiz şey, en kötü haliyle bile, ‘tek adam’lara karşı sürdüreceğimiz mücadelenin kurumu olarak karşımızda duruyor. ‘Tek adam’ları, başta mağdurların kurumlarıyla olmak üzere kuşatabildiğimiz oranda, demokrasi bizim için bir hayal olmaktan çıkıp, bir hakikat olma olanağına kavuşacaktır.