KANIKSAMAK ÇÜRÜMEKTİR.
Toplum olarak hızla çürüyoruz.
Patlayan bombalarla yüzlerce insan öldü. Patlayan bombaları, parçalanarak ölen insanları Kanıksadık.
Hergün ülkenin her yerine gencecik cesetler taşıyan tabutları kanıksandık. “Şehit” deyip kendimizi kandırdık. Genç ölümlerini Kanıksadık.
Kentler kuşatıldı, bombalandı. Bebekler, ihtiyarlar öldürüldü. Cesetler sokaklarda çürütüldü, cesetleri köpekler yedi, buz dolaplarında günlerce cesetler saklanmak zorunda kalındı. Kanıksadık.
Cesetler çırılçıplak teşhir edildi, cenazerler araçların arkasına bağlanıp sürüklendi. Kanıksadık.
Bodrumlarda “Bodrum da ask baskadır.” Şarkılarıyla alenen, naklen göstere göstere insanlar yakıldı. Kanıksadık.
Ülkenin dört bir yanında cezaevlerinde insanlar iki aydır açlık grevinde.
Yıllardır ülkede yapılan açlık grevlerini, açlık grevlerinde insan ölümlerini Kanıksadık.

AÇLIK GREVİ VİCDANLI TOPLUMLARIN EYLEMİDİR
Hiç bir tutuklu hiç bir mahkum durup dururken açlık grevi yapmaz. Cezaevlerinde açlık grevleri son “çare”dir. Artık yapabilecekleri hiç  bir şey kalmadığında tutsakların baş vurdukları bir eylem biçimidir.
Açlık grevleri; sorunlu da olsa, iyi kötü, bir dokrasi kültürüne sahip, vicdanlı toplumlarda karşılık bulan bir eylem biçimidir. Bizimki gibi diri diri insan yakan, kelle kesen islam soslu toplumların değil.
Onlarca cezaevinde isanlar iki aydır açlık grevinde, ne ülkeyi yönetenlerden bu grevleri sonlandırmak için bir girişim var. Nede toplumda duyarlılık. Medya ise açlık grevlerine karşı kör sağır ve dilsiz. Bilmem hangi mankenin nerede kiminle ne halt ettiği onlarca insanın yaşamından daha çok haber değeri taşıyor.
Üst üste koyulduğunda neredeyse bir yılı bulabilecek bir süre kadar açlık grevi yapmış, yapmak zorunda kalmış biri olarak bu ülkede açlık grevlerinin doğru bir eylem biçimi olduğuna hiç inanmadım.
Kenan Evren miting alanlarinda “asmayalım da bedleyelim mi” demişti. Bizim baş tacı ettiğimiz o sevgili, o hep güçlüden yana olan. O, her zaman işin kolayına kaçan, ne kızı veren nede dünürü küstüren, ne şişi ne de kababı yakan halkımız da; çılgınca, avuçlarını patlatırcasına ” as paşam as” diye alkışlamışlardı.
Devlet; yıllarca cezaevlerinde asamayıp beslemek zorunda kaldıkları muhaliflerini bir biçimde açlık grevi yapmak zorunda bırakarak, yok etme politikası uyguluyor. Devletin bu niyeti açlık grevi yapan insanlarca da biliniyor. Biliniyor ama cezaevi deki insanın düşmana karşı kullana bileceği, bedeninden başka bir silahı yok.
Şu an cezaevlerinde açlık grevinde olan insanların da bu açlık grevlerini bir zorunluluk karşısında yaptıklarını, yapmak zorunda kaldıklarını biliyorum. Çünkü; dört duvar arasına kapatılmış insanın da yapabileceği başka bir eylem yok. Düşmana karşı kendi bedenlerini ortaya koymaktan başka. Üstelik de düşmanının senin yok etmek istediğini bildiğin halde.
Devleti anladık. Her zaman hep güçlüden yana olan halkımızıda anladık.
Peki onlarca sivil toplum örgütü, onlarca sendika, meslek odası, parti. Onlar Nerede. Onlar neden hala suskun.
Herkes gibi onlarda kanıksadı.
Kanıksamayla başlar çürüme.
Kanıksamak çürümektir.
Hepimiz çürüdük.

Hasan Kaplan