Pazar’ın 3 Köyünde Kurulması Planlanan Taşocaklarına ‘Haçapitli’ Tepkisi
Ömer ŞAN-RİZE

unnamed (3)

Yapılan açıklamalara göre toplam 88,5 milyon ton taş dolgu üzerinde inşa edilmesi planlanan Rize-Artvin Havalimanı için kullanılacak malzemenin alınacak olan ‘taşocaklarının’ açılacağı belirtilen Rize’nin Pazar ilçesine bağlı Subaşı, Sivrikale ve Hisarlı Köylerinde yaşayan köylüler, taşocaklarını protesto etti.

Taşocaklarına karşı Pazar İlçe Meydanı’nda buluşan köylüler, yaptıkları ortak basın açıklaması için ellerinde, “Cennet vadimi cehenneme çevirme”, “Suyu ile toprağı ile bir bütündür Haçapit vadisi” yazılı dövizlerle alanda toplandı.

Meydanda toplanan çok sayıda köylüye, bölgede yaşam mücadelesi veren Derelerin Kardeşliği Platformu, Fındıklı Derelerini Koruma Platformu ile Fırtına Vadisi Platformu üyeleri ile çok sayıda vatandaş da destek verdi.

Pazar’ın eski adıyla ‘Haçapit’ olarak bilinen 3 köyün yer aldığı bölge sakinleri, yapılacak Havalimanına karşı olmadıklarını, ancak köylerinde taş ocağı istemediklerini belirtti.

Ellerindeki döviz ve pankartlarla alanda toplanan köylüler adına açıklama yapan Nehir Birben, “Taşocakları istemiyoruz, doğamıza, toprağımıza, suyumuza sahip çıkıyoruz” şeklinde konuştu.

            Geri Dönüşümsüz Tahribat

Köylerin yer aldığı sahaların içinde yaklaşık 100 hektarlık alanda yapılmak istenen ‘Patlatmalı Bazalt Taş Ocağı ve Kırma Eleme Tesisi’ne karşı birlik olduklarını ve Rize İdare Mahkemesinde bunun için 2 ayrı dava açtıklarını belirten Birben, “Bu taş ocağı yılda 300 gün, ayda 25 gün, dur-duraksız çalışacak ve doğamızı, suyumuzu, toprağımızı kısacası tüm yaşam alanlarımızı yok edecektir. Bizler taş ocaklarının olumsuz etkilerini çevre illerden, özellikle Arhavi’den görüyoruz ve biliyoruz. Taş ocakları için yapılan patlatmaların açığa çıkardığı toz, oluşturduğu hava kirliliği-gürültü kirliliği, tıraşlamayla bitki örtüsünün tahribatı, yeraltı su tabakasında bozulmalar, heyelan riskinin tetiklenmesi gibi birçok olumsuz etkisi bulunan bu taş ocaklarını köy sahalarımızın, yaşam alanlarımızın içerisinde istemiyoruz. Bu taş ocağı yapılırsa patlatmalar ve taşıma sırasında oluşacak tozdan bitki örtüsü ve sağlığımız zarar görecek, su yollarımızın değişmesiyle bölgemizdeki doğal denge de bozulacak, içme suyu kaynaklarımız yok olacak, bitki örtüsünün tıraşlanmasıyla birlikte heyelan riski artacak ve daha birçok geri dönüşü mümkün olmayan tahribat oluşacak” dedi.

Açıklamasında, “Özel bir şirketin para kazanma amacıyla işleteceği bu taş ocağının, toprağımıza, suyumuza, bitki örtümüze zarar vereceği son derece açıktır” diyen Birben, açıklamalarını şöyle sürdürdü:

            ÇED Gerekmiyormuş!

“Herhangi bir kamu yararı bulunmayan bu projede kar uğruna yaşam alanlarımız tahrip edilmek istenmektedir. Çevreye yaratacağı etkiler göz önündeyken, yetkililer tarafından taş ocağı projesi için ‘Çevresel Etki Değerlendirme’ gerekmemektedir denilmiştir. Bu yolla bölgede yaşayan bizlerin, hem proje hakkında bilgi sahibi olmamız hem de projeye dair söz söylememiz engellenmiştir. Bizlerin endişesi ve huzursuzluğu varken ve yıllar boyu taş ocaklarının olumsuz etkisinin devam edeceği aşikarken, yaşam hakkımız, temiz bir doğa, huzurlu bir ortamda yaşama hakkımızın bir şirketin rantı için feda edilmemesi gerektiğini düşünüyoruz. Bizler köylerimiz içerisinde yapılacak her herhangi bir proje için söz sahibi olduğumuzun farkındayız. Bu yüzden yaşam alanlarımızın yok olmaması için hukuki mücadelemizi başlatmış bulunuyoruz. Davalarımızı açtık, bu taş ocaklarının kurulmasına karşı da sonuna kadar mücadeleye devam edeceğiz.”