Egemen güçler, engellemeye çalışsalar da güç yetiremeyecekleri, tam aksine büyümesine yol açacakları toplumsal hareketlerle cepheden çatışmak yerine; onu kirletme yoluna giderler. Aradıkları kir ise ellerinin altındadır hep. O kir(!)in bir zamanlar kendi ellerinin kiri olmasının, stratejik ortakları, suç ortakları olmasının da bir önemi yoktur. Tek ölçütvardır; münasiplik.

*

Bu tür eylemleri kirletmenin ilk yolu, tekrarlarla zihinlere çakılmaya çalışılan nutuklarla eylemcilerin ’Şucu, bucu, falancanın uşağı, filancanın oyuncağı’ olduğunu iddia etmektir. Bunun tek başına etkili olması mümkün görülmediğinde ise, bu iddiaları destekleyecek senaryolar hazırlanır ve uygulamaya konur.

*

Bunun en etkili yolu ise, katılımcıların arasına ajan provakatörler sokarak eylemin yön değiştirmesini, eyleme katılan,destekleyen bazı kesimlerin eylemden soğumasına yol açacak davranışlar sergilemektir.

*

Benzer uygulamalar ülkemizde de sık sık sergilenmiştir yakın tarihimizde. Devrin egemenlerince, sol fraksiyonların çatışması propagandası yapılan kanlı 1 Mayıs olayları, dün kadar tazedir hafızalarımızda.

*

Daha yakın bir tarihte, Gezi Olayları sırasında yaşadık benzerlerini. İktidar, Gezi olaylarının toplumda büyük ölçüde kabul görmesinden, geniş kesimler tarafından sahiplenilmesinden kaygı duymaya başlayınca çözümü bu eylemleri kirletmekte gördü.

*

Önce dini açıdan pislik atmaya çalıştılar Gezicilere. “Camiye ayakkabıyla girdileeerr…! Camide içki içtileeerrr…! Başörtülü bacımızın üstüne şeetileeerrr…!” nidalarıyla çınladı Türkiye’min semaları.

*

Bunların hepsi yalandı. İnancımız, bırakalım fitneye sebep olacak yalan söylemeyi; fitneye yol açabilecek gerçeği bile açık etmeyi yasaklamış olabilirdi. Bunların önemi yoktu egemenler için. Onlar için DİN BİLE hedefe varmak yolunda bindikleri bir trendi nihayetinde.

*

Bu yöntem tutmayınca, Bu kez, PKK kartını soktular devreye. Bölücü teröristlerin de bu işin içinde olduğu yalanını yaymaya dönük pankartlar, astırdılar gökdelenlere. Kırıp dökme, şiddet uygulama gibi eylemlere imza attılar, prokatör ajanlar.

*

O tarihlerde her olumsuzluğun JOKER’i FETÖile ortaklık sürüyordu. En uygun koz, toplumun hassas damarı olan PKK idi ve o sürüldü piyasaya.

*

İktidardan rahatsız olduğu kadar PKK’ya da tepkili olan ve şiddeti onaylamayan geniş bir kitle vardı bu eylemciler içinde. Yazık ki bu tezgah tuttu ve bu kesim, Gezi’den uzaklaşma yolunu seçti.

*

Bu taktik daha sonra gerçekleşen, Soma Katliamı, Cerattepe Kıyımı gibi, büyüme eğilimi olan tüm kitlesel eylemlerde uygulandı.

*

Şimdi PKK kartı yanında, kullanım alanı ondan daha geniş olan FETÖ kartı da var iktidarın elinde. GÜLEN’i evliya makamına yerleştiren, put yapanlar mangası; şimdilerde zerre utanmadan muhalif olan herkese sallamakta bu kartı.

*

Son olarak Kılıçdaroğlunun öncülüğünde başlayan ADALET YÜRÜYÜŞÜ için tezgahlanıyor benzer bir oyun.

İktidar organı bir gazeteci olan Ersoy Dede,30 Haziran 2017 günü şöyle yazdı:

*

“…..

İstanbul’a yaklaştıkça örgütlerin inisiyatifi nasıl ele aldıklarını çok çok daha net göreceğiz.. Ortaya çıkacak olan tablo, Kemal Kılıçdaroğlu’nun hiç de istemeyeceği, hazzetmeyeceği bir tablo olacak.

…..

“En iyi ihtimal işlerin çığırından çıktığı istihbaratını alırsa devlet kimseyi İstanbul’a sokmaz.. Olur-biter.. Size tam konum da bildireyim isterseniz… TEM’de, İzmit- Körfez turnikeleri yakınlarında ve Derince geçişindeki Bölge Trafik Müdürlüğü önünde, bir de D-100’den TEM’e giriş Dilovası’nda çizgiyi çekerler.. Oradan ‘mal mal’ bakarsınız Maltepe’ye doğru.. Ne yapacaksınız?.. Yolu kesen güvenlik güçleriyle mi çatışacaksınız?.”

*

Bir tahmin, öngörü mü bu sizce. Yoksa bir tezgahın ayak seslerini mi duyuyoruz bu satırlarda.

*

HDP de bir noktadan sonra bu eyleme katılma sinyali verdi hatırlarsanız. İktidarın beklediği de tam olarak buydu.

*

Günlerdir ağızlarında geveledikleri “PKK’nın da bu yürüyüşü desteklediği, yürüyenlerin terorist olduğu…” yolundaki söylemleri için, daha uygun bir malzeme olamazdı.

*

ADALET temalı böyle bir yürüyüşe HDP’nin de katılmasında bir gariplik yok elbet. Milletvekillerinin, belediye başkanlarının,eş başkanlarının- hangi gerekçeyle olursa olsun- tutuklu olduğu bir partinin adalet araması gayet doğal.

*

Korteje katılmak istediklerinde, kimse onlara “Hayır, katılamazsınız!” da diyemez. Çünkü onların da göğüslerinde ADALET yazacaktır, PKK-HDP değil.

*

Bu katılım gerçekleşirse eğer, büyük olasılıkla yukarıda Ersoy Dede’nin açıkladığı senaryoyu devreye sokacaktır iktidar.

*

Hayat gibi siyaset de “Falan ne der, filan ne düşünür?” diye planlanmaz elbet. Üstelik iktidara sahip zihniyetin, her konuya takacak uygun bir kulpu vardır. Adamların dönüş hızına rüzgar santralinin pervanesi bile şaşırır.

*

Hal buyken geçmişte CHP, Meclisteki bazı tezkere ve yasalara-dokunulmazlıkların kaldırılması dahil- anayasaya aykırı olduğunu belirtmekle birlikte, birilerinden yana görünmek kaygısıyla, olumlu oy vermeyi seçti. Şimdi bu tutumun acı meyvelerini toplamakta.

*

Şimdiden sonra CHP’nin HDP’ye bu konuda bir telkin ve tavsiyede bulunmasını, ne uygun ne de mümkün görüyorum. Bu konudaki kararı, bizzat HDP verecektir.

*

Bunu onlara önermek bana düşmez elbet; ama üzülerek de olsa; “Keşke bu konuda nötr kalsalar ve provakatörlere olanak tanımasalar .” diyorum.