Cerattepe’de birileri fena halde yalan konuşuyor. Gerçek yalan ambalajıyla sarılmak isteniyor. Minareye kılıf deyimini biliyorum da Cerattepe’ye kılıf dikmek o kadar kolay değil!. Hiç kolay değil, hatta mümkün değil!.

Bu nedenle yalanı etraflıca işlememiz gerekiyor. Yazıma başlamadan önce yalan nedir? Türk Dil Kurumu nasıl tanımlamaktadır ona bakacağım. Çünkü yazacağım konu yalan ile ilgilidir. TDK’da Yalan;

DOĞRU OLMAYAN, GERÇEĞE UYMAYAN SÖZ, KITIR.

Uzm. Psikologlara göre neden yalan konuşulur. Amaç nedir? Dilerseniz bu soruların cevabını bulmaya çalışalım. Yalanın yalan olması için öncelikle yalan söyleyenin gerçek dışı ifadelerde bulunması ve karşısındakini yanlışa yönlendirmesi gerekir. Yalan söyleyen kişinin bunu bilmesi çok önemlidir.

Karşısındakini düşüncelerinden farklı bir boyuta sürüklemesi ve niyeti, yalan kavramında hep tartışılan bir konu olmuştur. İyi niyet varsa BEYAZ yalan, kötü niyet varsa KÖTÜ yalan diye ayrımlar yapılmış, yalan söyleyenler de bu kategorilere göre değerlendirilmiştir.

Yalan söyleyenin amacı ve ne tür bir hedefi olduğu tamamen subjektif bir değerlendirme olarak düşünülmelidir. Çünkü kime göre iyi ve doğru, kime göre kötü ve yanlış olduğu tartışma konusu olabilecek, bakış açısına göre ayrı değerlendirme yapılabilecek bir durum olarak değerlendirilir.

Oysa yalan, yalandır. İyi niyet de olsa bunu sıklıkla hayatında kullanan, karşısındaki kişiyi incitmemek için yalan söylediğini düşünen ve bunu misyon haline getirmiş kişiler bir süre sonra kendi yalan dünyalarında kendilerini hapsederler ve çevrelerinde yalan bir hayal dünyası yaratırlar. Bu dünya içinde, ilişkilerinde bir dolu gerçek dışı olaylar dönmekte ve kandırmaca devam etmektedir.

Genellikle böyle durumlar mutlu olma psikolojisi, pembe dünya oluşturma amacını yaratmıştır. Bunu gerçek dünyanın problemlerinden kaçış olarak nitelendirmek doğru olabilir. Bu durumu yaratan kişinin karşılaşacağı sorun ve problemleri çözme becerisinin gelişmemiş olası, zarar göreceğini düşünerek kendi yalan dünyasına saklanma davranışını doğurabilir.

Psikolojik rahatsızlığı olan kişilerin, doğruluğuna inanarak söyledikleri yalanlar yalan olarak kabul edilmez. Veya yanlış bilgi edinmeden dolayı hatalı bilgi aktarımı yalan olarak kabul edilmez. Bilgi kaynağının ilk kişisi bilerek bir yalan söylediyse, buna inanan ikinci kişinin diğerlerine bilgi aktarımı, yalan olarak kabul edilmez.

Yalan söylemeyle, literatürde aynı anlama gelen çeşitli kelimeler sayılabilir:

Hile yapmak, abartmak, saklamak, gizlemek, aldatmak, dolandırmak, iftira atmak, uydurmak, sahtekarlık yapmak, taklit etmek, fikir çalmak, riyakarlık yapmak, blöf yapmak, kopya çekmek, göz yummak, görmezden gelmek, kazık atmak, dolap çevirmek, dalavere yapmak, yolunu bulmak, uydurmak…

Yalan söyleyen kişiler için ise toplumda ; düzenbaz, hileci, sahtekâr, iki yüzlü, üç kâğıtçı, ahlaksız, dolandırıcı, hain, çıkarcı, samimiyetsiz, sadakatsiz, şarlatan, namussuz, yapmacık, taklitçi gibi isimler kullanılır!…

Bu iki paragrafın okunması durumunda ilk paragraftaki söylenilenleri hayatımızda bazı durumlarda kullanmışızdır. Ancak ikinci paragraftaki yaftaları hiç birimiz kabul etmez ve kendimize yakıştıramayız. Oysa düpedüz sahtekarlık yapıyoruzdur. Bunu kabul etmeyişimiz farklı bir yalan dünyasına girmediğimiz anlamına gelebilir.

PATAOLOJİK YALANLAR

Kişiye yarar sağlamayan ya da çok az yararı olan yalan türüdür. Öylesine birden ve hesaplamadan söylenir. Kişi bunu neden söylediğinin açıklamasını yapmakta zorlanır. Hatta kişi doğruyu söylediğinde daha avantajlı olacağı durumlarda bile yalan söyleyebilir. Özetle kişiyi zor durumlara sokan, yaşamına zarar veren yalan türüdür.

YANILGI FANTEZİSİ

Yalan söyleyen kişi hem geçmişi, hem geleceği hem şimdiki zamanı içine alan hikayeler uydurur. (King ve Ford 1988) Önce hikayeler inandırıcı gelir ama sonrasında bazı tutarsızlıklar göze çarpmaya başlar. Hikayeler gerçekmiş gibi anlatılır. Anlatan kişinin duygularının hikaye ile uyum içinde olması dikkat çekicidir. Başından geçen üzücü bir olayı anlatırken gözyaşları içinde boğulması yanıltıcı olabilmektedir. Bu nedenle inandırıcılık düzeyi çok yüksektir.

YALAN SÖYLEYENİN KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ

Kişinin sosyal hayata uyumunu sağlayan davranış örüntüsü kişiliğin temel özelliklerinden biridir. Bu davranışlar; kişinin tepkilerini, olayları algılayış biçimini, başa çıkma becerilerini nasıl kullandığını, ahlaki değerlerini belli eder. Kişi her zaman kendi iç dünyası ile dış etkenler arasında bir uyum yakalamak ister. Bu uyumlu iletişim, onun sağlıklı tepkiler vermesiyle belirlenir. Eğer uyum sağlanmazsa sağlıksız bir iletişim vardır ve kişilik sorunları düşünülmelidir. Kişilik bozukluğu teşhisi koyabilmek uzun süreli takip ve tekrarlayan davranış bozukluklarının oranına bağlıdır.

ÇORUH VADİSİ’NDE, MACERAPERESTE, DERELERDE YALAN HER YERDE!…

Bu görüş ve tespitler bir uzm psikologa aittir. Peki, bunu neden yazdım. Cerattepe’ye yalan ile dolan ile hile girildi!. Yer teslimleri bile yoktu! Cerattepe’de yapılan doğa katliamları, yaşanan çevre sorunları, kirlenen yer altı suları, gri akan dereler, Artvin’i tedirgin ediyor. Maden şirketi yetkilileri gazetelere verdiği demeçlerde mahkemenin tescilli kararını Yok sayıyor.Böyle bir karar hiç verilmedi diyor!

Burada madencilik yapılamaz demedi diyor!. Doğru diyor, yalan söylemiyor. Çünkü cümle öyle değil. Ama şu kısmı söylemediği için bu gerçeği gizlediği için de yalan konuşuyor. Cerattepe’de madencilik yapılacaksa tercih yapılmalı. “Ya Artvin Ya maden” mahkemenin kararı ve bilirkişilerin raporları bu yönde olmuştur. Burada madencilik yapılamaz gibi bir cümleyi kullanmamıştır ama, İllede beyefendinin istediği şekliyle mi cümle kursalarmış bu bilirkişiler, mahkemeler!..

Galileonun başına gelen şimdi bizim başımıza geliyor. Adam dedi ki dünya dönüyor. Yobaz papazlar kıyameti kopradı! Kopardı da ne oldu, dünya dönmeye devam ediyor. Yobaz- gerici Katolik papazlar adamı aforoz etmişti.

Ta 1992 yılına kadar da öyle kaldı. 1992’de ölümünün 350. yıldönümünde Papa II. Johannes tarafından itibarı sözde iade edildi. II. Johannes, kilisenin o dönemin koşullarına uygun, kilisenin çıkarlarını savunmak adına yanlış bir karar vermiş olduğunu belirterek samimi olmayan bir açıklamayla yetindi.

Artık hiç kimse Galileo’nun düşüncelerini, buluşlarını tartışmıyor. Ay’da bir kratere onun adı verildi, NASA, Jupiter’i ve uydularını araştırmak için uzaya gönderdiği aracı onun adıyla onurlandırdı. Doğum yeri Pisa’nın havaalanı da onun adını taşıyor.

Kısacası 450 yıl geçti, Galileo’nun düşüncelerine açıktan karşı çıkan yok ama ‘nereden çıktı bu düşünceler, ne kolaydı önceleri insanları idare etmek’ diyenlerin sayısı epey fazla… ve bu birileri durdurmaya veya geriye döndürmeye çalışsalar da, dünya her şeye rağmen dönmeye devam ediyor!

Biz yaşam savunucuları, Artvin’in gerçek sevdalıları, dostları, geleceğimize, geçmişimize, doğamıza ağaçlarımıza, kısaca yaşama sahip çıkmaya devam edeceğiz. Doğruları söylemeye devam edeceğiz.

YALAN: Karanlıktır, zifiridir, ışık aldatmacasıyla yutturulan.

DOĞRU: Güneştir. Gözlerinizi kapayarak yok edemeyeceğiniz, doruluk, aydınlığın sembolüdür. Arada bir bulutun geçmesi sonucu gölgelense de aydınlık hep var olacak.

Artvin hep var olacak. Yalancılar tıpkı geçmişte olduğu gibi utancından kızarmış kapakçığı ile kırmızı kitabı ve tahrip ettikleri alanları terk ederek gideceklerdir.

ESEN KALIN