cvfdt
HDP’nin Van’da devam eden Vicdan ve Adalet Nöbetinde basın toplantısı düzenleyen HDP Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın gündeminde cezaevlerinde devam eden sistematik işkence vardı. Beştaş şöyle konuştu:
Türkiye’de şu anda en büyük sıkıntıların yaşandığı, en çok başvurunun geldiği alanların başında cezaevleri geliyor. Bazı cezaevlerinde çok vahim işkence uygulamaları var. Cezaevleri birer işkence merkezi haline dönüştürülmüş. AKP Genel Başkanı bu uygulamaların kendi talimatıyla olduğunu tek tip elbise açıklamasıyla ilan etti.
Cezaevleri toplama kampına dönüştü 
Türkiye’de cezaevleri hiç sıkıntısız olmadı. Darbe dönemlerinde büyük katliamlar yaşandı. Tabutluklar oldu, açlık grevleri direnişleri oldu. Cumartesi Annelerinin sessiz çığlıkları duyuldu. Elde edilen büyük kazanımlar var. Yani cezaevlerindeki sıkıntıların hiçbiri yeni değil. Türkiye’yi cezaevine dönüştüren zihniyet, cezaevlerini de toplama kampına dönüştürdü. Biz burada yönetenlerin temel zihniyeti; içeridekilerin bedenlerini teslim almak, dışarıdakilere de cezaevine atma tehdidi yaymak olduğunu biliyoruz.
Bedenleri cezaevine alabilirsiniz ama düşünceleri alamazsınız
Ne diyorlar cezaevinde: “Sizler bizim her dediğimizi yapmak zorundasınız. Yapmazsanız size zor aygıtımızı gösteririz”. Bunun adı hukuk dışılıktır. Türkiye’nin de imzacısı olduğu uluslararası standartlara aykırılık tescil etmektedir. Siz insanların bedenlerini cezaevlerine alabilirsiniz ama onların düşüncelerini, mücadele azimlerini alamazsınız. Nazi Almanyasında da Goebbels de bunu yapmaya çalıştı ama başaramadı. Bugün 1984 romanının fragmanını Türkiye’de izliyoruz. George Orwell da kitabında bugün yaşananları öngörmüştü.
“Nuriye ve Semih” demek yasak
Nuriye ve Semih’i anmadan geçmek olmaz. İş istemek terörist olmak için yeterli. Nuriye ve Semih açlık sınırında. Ölüm sınırına yaklaştılar. Şu anda onların adının söylenmesi bile yasaklandı. İsim söylemenin yasaklandığı başka bir ülke yok. İki gün önce de bir vatandaş vicdan ve adalet diye slogan attığı için gözaltına alındı. Bu suç olabilir mi?
4 duvar arasındaki insanlardan korkuyorlar 
Tutuklu gazeteciler, milletvekillerimiz, tümü düşünce suçlusudurlar. Muhalefet ettikleri için cezaevindeler. Dışarıdakilerden de içeridekilerden de korkuyorlar. 4 duvar arasında kalan ve bütün hareketleri devletin denetiminde olan tutuklulardan korkuyorlar. Kendi iradeleriyle kapıyı açıp çıkamazlar, telefon açamazlar. Onlardan bile deli gibi korkuyorlar. Bu saldırıların arkasında işte bu korku var. Korktukça saldırıyorlar. Bu korku onların sonunu yaklaştırıyor.
Tek tip elbise dayatması var olan işkenceyi ağırlaştırmaktır
Tek tip elbise dayatması işkence uygulamalarından bağımsız değildir. Erdoğan inanılmaz bir örnek verdi. Tek tip uygulamasını savunurken bütün dünyanın uygulamalarını lanetlediği Guantanamo’yu örnek verdi. Hemen akabinde Adalet Bakanı harekete geçti  ve çalışmayı başlattık dedi. Bunun adı tek tip elbiseyle var olan işkenceyi ağırlaştırmaktır. Elbise insanın özünün dışa yansıma yöntemlerinden biridir. Tek tip elbise dayatmasını sakın hafife almayın. Tek tip elbise dayatmasına karşı çıkışlarda birçok insan yaşamını yitirdi. Dayatanlar tarihin çöplüğüne gitti. Bugün de atılacak.
Çiller’in, Evren’in 2000’ler versiyonu Erdoğan 
Türkiye’de tek bir yargıç var. Artık “yargı bağımsız değildir” demek yeterli değil. Karar veriyor, tek tip olacak diyor, karar veriyor Nuriye ve Semih terörist, Demirtaş terörist diyor; akabinde herkes harekete geçiyor. Tansu Çiller’in, Kenan Evren’in 2000’ler versiyonu Erdoğan’dır. Sonu da ancak onlar gibi olur.
HDP milletvekillerine her gün sayısız başvuru geliyor. Hiçbiri gerçek dışı değil. Avukat arkadaşların yaptığı gözlemler de bunu gösteriyor. Biz burada Vicdan ve Adalet nöbeti tutarken Şapatan’da da işkence oluyor, Van T tipinde de işkence oluyor.
4 yaşındaki çocuğa da 78 yaşındaki anaya da işkence ediliyor
Van T Tipine dün gittik heyet olarak. Van T tipinde ağır işkencelerin olduğunu, yaralıların  olduğunu tespit ettik. Elazığ’da da çok vahim uygulamalar devam ediyor. Olup bitmiyor, sistematik olarak devam ediyor. Elazığ’da Saray Belediye Eş Başkanımız ciddi bir şekilde darp ediliyor.
4 yaşındaki bir çocuk cezaevinde darpa maruz kalıyor. DBP Kars İl Eş Başkanının kızı. 78 yaşındaki anneye de 4 yaşındaki çocuğa da işkence ediliyor. Bu kadar ahlaktan yoksun bir cezaevi pratiği.
Tek tiple işkencenin çıtası yükseltiliyor
Tarsus’ta, Kırıklar’da, Silivri’de, Ordu’da ve birçok cezaevinde çıplak arama, zulme dönüşen koğuş arama, doktora çıkamama, sohbet sağlık hakkına ilişkin engelleme, su kotası var. Ve kangrenleşmiş bir mesele hasta tutsaklar bir meselesi. Cezaevlerinde 357 hasta tutsak var. Bu insanlar ölüme terk ediliyor. Devlet ölmelerine göz yumuyor. O hasta tutsakların yeri cezaevleri değildir.
Şu anda Türkiye’de gerçekten cezaevleri kanayan bir yara. Sistematik işkence var. Toplama kampına dönüşmüş durumda. Tek tiple çıta yükseltilmeye çalışılıyor. Biz 12 Eylül’ü geri getirmelerine izin vermeyeceğiz. Cezaevleri tarihi direnenlerin tarihidir.
İşkenceye sıfır toleranstan tam toleransa mı geçtiniz 
Adalet Bakanı’na seslenmek istiyorum: İşkence yapılıyor, işkence yapanlar ödüllendiriliyor, korunuyor. Bu işkencelerden haberdar mısınız? Haberdarsanız buna sessiz kalmak büyük bir suç. Bu konuda sessizliğinizi bozun.
İşkenceye sıfır toleranstan tam toleransa mı geçtiniz? Buysa bunu duymak istiyoruz. Ama işkenceyi bize kabul ettiremeyeceksiniz. İşkence insanlık suçudur ve zaman aşımına tabi değildir. Bugün olmasa yarın bunun sorumluları hesabını yargı önünde verecektir.