Yaşar Aydın
yasaraydin@birgun.net

Zamanın tersten aktığı bazı anlar var ki birkaç insan bir kente, kent tüm ülkeye umut olur. Cerattepe direnişini yaratanlar ve Artvin’de yaşananlar tam da böyle bir anın fotoğrafı sanki. Bakmayın siz şirketin ‘zafer’ çığlıklarına. Artvin’in her yanında öfke canlı duruyor. Biz de Türkiye’nin tüm seslerinin bastırılmaya çalışıldığı bir dönemde bir kez daha Artvin’i anlatalım istedik. Direnişi ile hepimize umut olan Artvinliler, baskıyı da aşmanın yolunu en iyi bilenler diye düşündük. Yolumuz yeni açılan şehrin ilk kitabevine düştü. Cerattepe Direnişi’nin önemli isimlerinden atanamayan öğretmen Sercan Dede anlattı, biz de taze demli Hopa Kooperatif çayı eşliğinde hem dinledik hem yazdık.

Cerattepe Direnişi tüm ülkede heyecan yarattı, umut oldu. Devlet destekli bir hukuk garabeti ile süreç farklı bir noktaya evrildi. Gelinen aşamayı nasıl değerlendiriyorsun?

Artvin şu anda bir işgal yaşıyor. Cerattepe davasının görüldüğü 19 Eylül 2016 tarihinden bu yana Türkiye’deki OHAL dışında Artvin’de OHAL içinde OHAL, sıkıyönetim var. Türkiye’de 15 Temmuz sonrası yaşanan gelişmelere bağlı olarak oluşan atmosfer, ister istemez Cerattepe gibi büyük toplumsal mücadeleleri de etkiledi. Direnişe katılan yüzlerce kişi çeşit çeşit suçlamalardan ötürü yargılanıyor. Kamu çalışanlarına soruşturmalar açıldı, insanlar işiyle, ekmeğiyle tehdit edildi. Gelinen noktada; ÇED raporunda gösterdikleri 22 hektarlık alanda kuzey ve güney olmak üzere iki adet galeri açıldı. Projede yer alan teleferik hattı tamamlandı. Şimdi Cerattepe’yi kapsayan 239 hektarlık alanda işletme izni aldılar ve bu duruma karşı Yeşil Artvin Derneği dava süreci başlattı. Bir taraftan Anayasa Mahkemesi’ne taşınan dava var, bir taraftan da Türkiye genelinde Artvin Çevre Platformları’nın başlattığı başta Cerattepe olmak üzere tüm doğa katliamlarına karşı imza kampanyası sürüyor. İmza kampanyası, insanlardan bir imza almanın ötesinde yeniden mahalle ziyaretleri, ev ve iş yeri gezileri gibi olanaklar yarattı. Şirket ‘bu iş bitmiş’ havası estiriliyor olsa da Artvin halkı ve Cerattepe için henüz hiçbir şey bitmedi.

biz-var-oldukca-umut-var-olacak-406615-1

Umudu diri tutmanız ne güzel. Halkın ruh hali de senin gibi mi?
Şubat direnişinde ve nöbet sürecinde Cerattepe’yi arkamıza almamız bize ekstra bir motivasyon ve üstünlük duygusu sağlıyordu. Ne zaman ki iş makineleri ve jandarmalar yukarıya çıktı o zamandan beri deplasmandayız ve skor olarak geride olmanın psikolojisini yaşıyoruz. Sonuç olarak orada tek bir ağaç kalana kadar maç bitmeyecek ve biz son ana kadar mücadele edeceğiz. Madenci şirketin yukardan inmediği her gün içimizi acıtsa da kendimizde umutsuzluğa kapılma hakkı görmüyoruz. Umutsuzluk havası bilinçli olarak şirketin satın aldığı kişiler üzerinden estirilmeye çalışılıyor. Belirli bir dönem zorunda kaldığı için veya popüler olduğu için direniş saflarında görünen bazı kişiler bugün şirketle hareket ediyor. Bu durum insanlarda umutsuzluktan çok öfkeye neden oluyor. Nisan ayında gerçekleştirilen referandum sonucuna göre Artvin merkez belediye sınırlarında yüzde 65 gibi ciddi bir hayır oyu vardı. Bu oyların her biri madene de hayır demekti ki asıl olarak madene karşı olanların yüzdesi daha da fazladır.

»Şirketin Artvin halkını Cerattepe konusunda bölme girişimlerinden bahsettin. Neler yaptılar, siz nasıl karşılık verdiniz?
Bu tarz şirketler her yerde benzer taktikler uyguluyor. İlk günden itibaren, satın aldıkları birkaç gazeteci üzerinden propaganda faaliyetlerini sürdürdüler. Bu madenin Artvin’e, doğaya zararı olmayacağını söylediler, maddi sıkıntısı olan esnafları bulup çok yüksek meblağlar üzerinden anlaşma sağladılar. Kentte işsizlik varken madencilik önemli bir istihdamdır algısını yaratmaya çalıştılar. Artvin’in yer altında bulunan cevherin çok büyük bir zenginlik olduğu yalanını dillendirdiler. Direnişi örgütleyen insanlara yönelik ‘Alman ajanlığı yapıyorlar’ gibi iftiralar atıldı. Suç işleme potansiyeli bir hayli yüksek olan ekip kurarak ayda 70 bin TL ödenekle ‘Bizim Artvin Derneği Platformu’nu açtılar. Bu liste uzar gider. Direnişin daha hareketli ve sıcak olduğu dönemde bu taktiklerin kimseyi etkileyecek veya bir ayrışma yaratacak düzeyde karşılığı olmuyordu. Yazık ki mahkeme sonucuyla toplum içinde daha hızlı bir kırılma yaşanmaya başladı. Özellikle madene karşı öne çıkmış insanların çevresinden insanlar tespit edilip işe alındı veya iş verildi. Firmalara, nakliyecilere normal değerinin çok üstünde paralar veriliyor. Daha önce madene karşı gelip bugün şirketle iş yapanların olması da toplumda ciddi bir sorun haline geldi.

İlk zamanlar madencilerle iş yapanların sayısı daha azdı ve ikna edip geri adım attırmaya çalışıyorduk, eğer geri adım atmazsa da ilişiklerini ifşa ediyorduk. Bu işler için özel olarak düşünen, kafa yoran bir ekiplerinin olduğu belli çünkü birçok kurum ve kişi üzerinden bu bölünme havasını yaratmaya çalışıyorlar sonra da; ‘Bakın sizin en önünüzde giden insanlar şimdi bizimle’ gibi laflar geziyor etrafta. Bu saldırılara karşı daha uyanık ve kararlı olmakta yarar var.

»Devlet’in Artvin’e ilgisi sadece Cerattepe’yle ilgili değil sanırım. Her konuda özel bir uygulama var. Sen ne dersin?
Haklısın. Artvin Valiliği Cerattepe sürecinde başlattığı eylem yasaklarını 15 aydır devam ettiriyor. Her türlü yürüyüş, toplantı, basın açıklaması, afiş asma gibi faaliyetler ilk aylarda yasaklanmıştı. Şimdi izne bağlı tutuluyor. Bu yasaklar, Cerattepe konusunda yapacaklarımızın önüne tamamen geçemiyor ancak zorlaştırıyor. Yasakların temel nedeni Cerattepe korkusu olsa da Artvin’in ilçeleri dahil toplumsal muhalefetin her türlü etkinliğini engellemeye dönük bir araç haline geldi. Ensar protestolarındaki sert polis müdahalesi, basın açıklamalarındaki polis ablukası, afiş ve bildiri çalışmalarına kesilen idari para cezaları, yürüyüş kanununa muhalefetten başlatılan yargılamalar, Artvinlilerin temel hak ve özgürlüklerinin sınırlandığını ve fiili bir sıkıyönetim yaşadığımızı gösteriyor. Bizler elbette yasak var diye siyasal ve toplumsal faaliyetlerimizden geri durmadık. Özellikle referandum döneminde yaratılan enerji ile birçok yasağın önüne geçildi. Birçok alanda siyasal faaliyetlerimiz devam ediyor. Kentteki sıkıyönetimin kaldırılmasının yolunu bir an önce bulmamız gerekiyor.

biz-var-oldukca-umut-var-olacak-406616-1

Tüm bu zorluklara rağmen güzel şeyler yaratmayı başardınız. Örneğin şimdi kültür merkezini andıran bir kitabevinde oturuyoruz. Burası Artvin’in ilk kitabevi sanırım, neler yapıyorsunuz burada?
Patika Kitabevi’ni açarken herkes bir işin ucundan tuttu. Açılış sürecinin her aşamasında arkadaşlarımızın desteği, dayanışması var. Artvin’e dışarıdan bakıldığı zaman okuyan, yazan, aydın bir kent profili var. Buna rağmen kent merkezinde bir kitabevinin bulunmayışı bizim için büyük bir eksiklikti. Onur ile ben burayı oluşturmaya karar verdiğimizde bu eksikliği gidermek, Artvin’de kültürel bir boşluğu doldurmak hayalimizdi. Patika Kitabevi Artvin’de birçok farklı kategoride kitabı okurlarla buluştururken masal atölyeleri, edebiyat topluluğu, toplumsal cinsiyet atölyesi, satranç turnuvası, gezi ve doğa kulübü gibi çalışmalarıyla kültürel olarak şimdiden önemli bir adım attı. Gayretimiz hem bu çalışmaları kalıcı hale getirmek hem de daha geniş bir alana yaymak. Atölyelere gelen arkadaşlarımızın heyecanı bizleri de heyecanlandırdı. Kısa sürede anlamlı işlerin ortaya çıkmasını sağladı. Bu dönemin en temel görevlerinden birisi olarak toplumsal aydınlanma mücadelesini görüyoruz. Patika Kitabevi bu noktada Artvin için önemli bir kazanım oldu.

Her yapılan işte halkla iç içesiniz. Halkla güvene dayalı sıcak ilişkinize tanıklık ettik. Halkın bu denli güvenini kazanmanızı sağlayan sırrınızı bizimle paylaşır mısın?
Devrimciler halkını çıkarsız, ülkesini menfaatsiz seven insanlardır. Egemen güçler tarafından sürekli itibarsızlaştırma çabası olsa da devrimcilerin ortaya koyduğu yaşam tarzı insanları etkiliyor. Her türlü yalanın, yolsuzluğun kılıfına uydurulduğu, itibar gördüğü ülkemizde söylediği sözün arkasında duran, onurlu yaşayan devrimciler elbette sempati toplar. Artvin, 12 Eylül öncesi dönemden itibaren devrimcilerine sahip çıkan ve şimdi de o günlerin örgütlülüğüne özlem duyan bir kenttir. Politik olarak farklı yerde olan insanlar bile o dönem hayatını kaybeden devrimcileri saygı ile anar. 12 Eylül öncesinde Artvin’deki devrimci gençler, yaz aylarında Artvin’in en muhafazakâr ilçesi diyebileceğimiz Yusufeli’ye giderek köylülere bağ, bostan işlerinde yardımcı olurmuş. Bu, bize devrimcilere duyulan güveni ve inancı gösteriyor. Samimi olabilmek ve halkın sorunlarına sırt çevirmemek bugün de toplumda devrimcilerin farkını gösteren şeydir.

»Artvin’i anlatırken gözlerin parlıyor. Bu şehir senin için ne ifade ediyor?
Artvin’de doğduğum, havasını soluduğum, büyüdüğüm yer. Çocukluk ve gençlik anılarım burada geçti. Üniversite dönemim hariç Artvin’den kopmak hiç istemedim. Artvin’de yaşama imkanı olan her Artvinlinin de memleketine dönmesi gerektiği inancındayım. Dağlarımız, köylerimiz sonuçta boş kaldığı için talana açılıyor. Yaz aylarını turistik gezi gibi değil de köylere gelip ekip, biçen bir hayata dönüştürmemiz gerekiyor. Artvin kültürüyle, insanıyla, doğasıyla her zaman farklı bir yer olmuştur. Bugüm kültüre ve doğaya yapılan saldırılara karşı Artvin’in insana ihtiyacı var. Artvin’in siyasal tarihinin devrimci düşüncelerle tanışmam da doğrudan etkisi var bu nedenle Artvin benim için aynı zamanda dik durmayı ve onurlu yaşamayı da ifade ediyor.

Kaynak: BirGün  28.12.2017