9 MU? 19 VEYA 21 Mİ?

Hani bir Hüseyin Üzmez vardı. Yaşamı boyunca yaptıklarıyla insanlığın vicdanını üzen.
İlişkide olduğu kendinden 40 yaş küçük kadının 14 yaşındaki kızıyla da ilişkiye giren. İslamcı yazar, herkese ahlak ve erdem dersi veren sapık.
14 yaşında, torunu yaşındaki bir çocukla cinsel ilişkiye giren onu taciz ve istismar eden.
Hüseyin Üzmez olayı patlak verdiğinde; durumu savunan İslamcılar olduğu gibi mahcup durumu kurtarmaya çalışanlarda
Savunanların referansı İslam dinini peygamberi Muhammed oldu. “Peygamber Efendimiz Aişe annemizle evlendiğinde Aişe annemiz 9 yaşındaydı.”

Mahcup durumu kurtarmaya çalışanlar İnsandan söz edildiğini göz ardı edip, sanki; domatesten kavundan karpuzdan söz ediyorlarmış gibi “Arabistan sıcak iklim. Sıcak iklimlerde kızlar çabuk gelişir.” gibi insanlıktan uzak savunmalara girdiler.
Bir kısım İslamcılarda Engin arkeolojik bilgi ve uzmanlıklarının ışığında “Aişe’nin yaşının evlendiği tarihte 19 ve ya 21″ olduğunu tespit ettiler.
Dokuz yaşındaki bir çocukla evlenilmesini vicdanına açıklayamayan ama Muhammedin hareketlerini sorgulamaya da korkan bazı Müslümanlar hemen 19 veya 21 açıklamasına sarılıp şiddetle savunmaya başladılar.

Böyle şiddetle savunan birine
” .. Senin kızın kaç yaşında.”
.. yüzü bir anda değişti soruyu sorana dikkatle bakmaya başladı.
“söyle … kızın kaç yaşında”
sorunun tekrarlaması karşısında … yanıt verip vermeme kararsızlığı içinde;
“24” dedi
Soruyu soran;
Bak … biz ikimiz arkadaşız. Zaman zaman bu kahvede birlikte oyun oynarız arkadaşlığımız çok eski ve köklü de değil. Bizimkisi kahvede oyun arkadaşlığı. Muhammed ve Ebubekir’in arkadaşlığı bizimkinden daha derin daha sağlam. Bizimkiyle kıyaslanamaz bile.”
Kızın babası karşısındakini dikkatle dinliyor; bu konuşmanın nereye varacağını anlamaya çalıyordu. Arkadaşı konuşmasını sürdürerek;
“.. ben 54 yaşımdayım. Seninle arkadaşlığımızda kahve ve oyun arkadaşlığı. Kızın 24 yaşında. Benden 30 yaş küçük. Şimdi ben senin kızını kendim için istesem ahlaki olur mu? Sen bunu kabul edebilir misin?…..” der demez kızın babasının yüzü kızardı bakışları sertleşti.
Kızın babasının yüzündeki, bakışlarındaki değişimi fark eden adam, bu değişimi gördü ve konuşmasını sürdürdü.
” Bak nasıl canın sıkıldı. Nasıl bakışların ve yüzünün ifadesi değişti. Kendine ve bana yakıştıramadığını, doğru bulmadığını bir dinin peygamberine nasıl yakıştırıyorsun. Doğru buluyorsun.”
Kızın babası ağzında bir şeyle mırıldandı ama ne karşısındaki ne dediğini anladı, nede kendisi ne dediğini biliyordu.
Korku öylesine işlemiş ki inanan insanların içine dini konularda değil başkasına soru sormayı kendi kendine bile sormaya korkuyor. Ne diyor din. “Sen beşersin aklın ermez. Soru sorma, soru sorarsan dinden çıkarsın. Sen sadece inan.”
Sadece inanan sormayan, sorgulamayan bir güruh yaratmaktır dinlerin hedefi. Yoksa yüzlerce yıl saltanatlarını, hegemonyalarını başka nasıl sürdürebilirler.
Sormayan sorgulamayan bir topluma otorite ne derse toplum kayıtsız şartsız kabul eder.
Böyle davam ettikçe daha çok Hüseyin Üzmezler, Ensarlar, Çocuk taciz ve tecavüzlerine tanık oluruz. Daha çok saçma sapan Diyanet fetvaları dinleriz.
Bir insan neye inanırsa inansın. Nasıl inanırsa inansın. Asgari insani değerlere vicdana sahip değilse. Bu değerleri savunamıyor vicdanını kullanamıyorsa; o kişiliksiz bir bedenden, iki ayak üzerinde gezen omurgalı bir yaratıktan başka bir şey değildir.

Hasan Kaplan