hdp-li-filiz-kerestecioglu-icin-3-yila-kadar-hapis-cezasi-talebiyle-dava-acildi-210727-5HDP Grup Başkanvekili Filiz Kerestecioğlu, Meclis Genel Kurulunda yaptığı konuşmada medyadaki tekelleşmenin Türkiye siyaseti üzerindeki etkilerine değindi. HDP’ye uygulanan medya ambargosunu örnekler vererek anlatan Kerestecioğlu, şöyle konuştu:
Birbirinden bağımsız olması gereken yasama, yürütme ve yargının yanında neden dördüncü güç olarak basın anılır? Çünkü en az ilk üçü kadar kamuoyunu etkileme gücüne sahiptir ve dolayısıyla politika ve yasama üzerinde ciddi bir etkisi vardır.
Dördüncü güç medya da iktidarın elinde 
Hükümetin talimatıyla, “Anayasa Mahkemesi kararlarına uymayız, bizi bağlamaz” diyen mahkemeleriyle, yargı nasıl iktidarın elindeyse, Meclis aynı şekilde nasıl yürütmenin emrinde ise dördüncü güç olan medyada aynı şekilde şu anda iktidarın elindedir.
Siyaset elindeki değnek medyaya etki ediyor
AKP öncesi döneme bakarsak, o dönem için Türkiye egemen medyasının asgari yayın ilkesi, temel olarak “Ordu ne yapsa iyidir” idi.  Bir başka deyişle militer hiyerarşi ile haber hiyerarşisi arasında çoğunlukla doğrudan bir paralellik vardı. Örneğin Genelkurmay başkanları ne zaman konuşsa, onların mutlaka yaptığı her açıklama otomatik olarak sürmanşetten verilirdi. Türkiye’de her dönem sermaye medyası güvenlik merkezli bir iktidar paylaşımının da parçası oldu. Bugün geldiğimiz noktada ise medya artık tamamen tekleştirilerek yalnızca iktidarın korunmasına hizmet eder oldu. Aslında medyanın siyaset üzerine etki etmesi gerekirken, siyaset elindeki değnek medyaya etki ediyor.
Sermaye baskısının yeterli olmadığı durumlarda ise kayyum atanıyor
Bu baskıya medya patronları tarafından direnilmemesinin ve direnilememesinin nedeni de aslında medya patronlarının da gazetecilik yapmıyor olmaları. Onlar da finans, ulaşım, enerji gibi farklı alanlarda yer aldıkları için çok kolaylıkla devasa vergi cezalarıyla, ihale iptal iptalleriyle tehdit edilebiliyorlar. Bu sermaye baskısının yeterli olmadığı durumlarda ise kayyum atanmasına kadar gidilebiliyor.
Suni korkular yaratılıyor 
Ülkemizde bir de iktidar ve partiye değil, devlete karşı bir tehdit söz konusuymuş gibi suni korkular yaratılıyor ve darbe senaryolarının sürekli olması sağlanıyor. Bu, Türkiye’nin genel yapısında her zaman yerini bulmuş olan bir şey.
Muhalif medya her dönem yayın hayatını sürdürmüştür
Türkiye’nin iç dengeleri dışında dış dengelerde de ciddi bir uyarı almamasının sebebi ise aslında tüm dünyada var olan medya tekelleşmeleridir. Fakat elbette muhalif medya sadece bu dönem değil, her dönem tutuklama, kapatılma gibi tehditler varken yayın hayatını sürdürmüştür. Bugün yine aynı tehditlerle karşılaşan Özgürlükçü Demokrasi gazetesini de selamlamak isterim.
Doğan Medya da “evet”i pazarladı
16 Nisan referandumunda “hayır” diyen bir ana akım medya organı olmadığı gibi Doğan Medya da örneğin “hayır”ı hiç anlatmadı, tüm kanallar gibi referandumda Doğan Medya da “evet”i pazarladı. Hatırlayın, İrfan Değirmenci gibi bağımsız hareket etmeye çalışan gazetecileri de bizzat Doğan medya işten kovmuştu.
Yalnızca medya tekelleşmiyor, saray her şeyi tekelleştiriyor
Meselenin ekonomi politiğini de iyi değerlendirmek gerekiyor. Aslında yalnızca medya tekelleşmiyor, saray her şeyi tekelleştiriyor. Doğan medyayı görünürde satın alan sermaye grubunun sadece AKP döneminde 8 yeni iş kolunda faaliyet göstererek büyüdüğünü görüyoruz. AKP döneminde, 8 yeni iş kolunda faaliyet gösterip büyüyor ve AKP döneminde kim AKP’ye yakınsa o, halkın parasıyla büyüyor. Yeri geliyor bir medya grubuna alıveriyor, yeri geliyor kamu mallarını satarak zenginleşiyor.
Muhalif dergilerin, gazetelerin dağıtılmama riski ortada duruyor
Böylesi büyük bir medya grubunun satın alınması başka bir açıdan da muhalif basını etkiliyor çünkü dağıtım şirketleri de önemli. İki temel dağıtım şirketi var: Biri Turkuaz Medya, Sabah grubuna ait; diğeri ise Doğan Grubuna ait YAYSAT. Bunlar öyle etkilere sahipler ki muhalif dergilerin, gazetelerin dağıtılmama riski aynı zamanda ortada duruyor.
Kamu kaynakları yandaş medya tarafından daha fazla kullanılır hale gelebilir
Bir diğer nokta da yine bu gruplarda, dağıtım şirketleri, iktidarla tam olarak uyuşmayan veya muhalif bir basın grubunun aslında tirajını gerçeğin altında gösterebilir ya da yandaş medyanın tirajını yüksek gösterebilir. Bu neye yol açar? Basın İlan Kurumundan daha fazla pay almaya. Dolayısıyla kamu kaynakları da yandaş veya kendilerine ait medya tarafından daha fazla kullanılır hale gelebilir.
“Seni başkan yaptırmayacağız” dedik canlı yayınlar kesildi
Sizlere bu medya tekelleşmesinin yarattığı sonuçlardan artık gözünüzü çevirmeyeceğiniz kadar somut örnekler vereceğim. Partilerinizin grup toplantılarını muhtemelen onlarca televizyon kanalında canlı olarak izliyorsunuzdur. Ey AKP, CHP, MHP milletvekilleri, evet, sizlerin grup toplantılarınız farklı kanallarda canlı olarak yayınlanıyor. Peki, CNN Türk’ün yayınladığı son grup toplantımız hangisiydi merak ediyor musunuz? İşte, o son grup toplantımız önceki dönem Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hitaben yaptığı konuşmada “Seni başkan yaptırmayacağız” dediği grup toplantımızdır. Bizim o tarihten beri grup toplantılarımız canlı olarak yayınlanmıyor CNN Türk’te, NTV’de. Adeta bir düğmeye basılmışçasına, Demirtaş’ın o tarihi grup toplantısından sonra  HDP’nin grup toplantıları yayınlanmamaya başladı.
Şimdi, bu tarihten itibaren tabii ki HDP’yle ilgili başka kriminalize etme çabaları ve haberler de şu şekilde yer alıyor: Mesela 4 Kasım operasyonunda “HDP’ye terör operasyonu” gibi başlılar kullanıldı. Peki, orada kaldık mı? Yok. Daha yeni kongremizden sonra “Terör partisi kapatılsın” denildi. Evet, Pervin Buldan’ın başkanlığından sonra da bu şekilde manşetler atıldı.
Her AKPM toplantısından sonra hain ilan ediliyoruz 
Biz, kurucusu olduğumuz Avrupa Konseyinin toplantılarına her gidiş gelişimizde sevgili Ertuğrul Kürkcü’yle beraber hain ilan ediliyoruz; döndükten sonra böyle başlıklar görülüyor: “TBMM’den 2 hain milletvekili AKPM’de Türkiye aleyhine oy verdirdi.” Şimdi biz buranın kurucusu muyuz, biz buranın kurucu ilkelerini savunuyor muyuz, savunmuyor muyuz? Savunmuyorsak o zaman orada işimiz ne, oradan çıkalım.
Yargı kararlarını öğrenmeden medyadan izliyoruz 
Hakkımızdaki yargı kararlarına bakın. Daha biz bu yargı kararından haberdar olmadan medyadan öğreniyoruz. Şu çok tipiktir: Sevgili Ayhan Bilgen kendi kararını daha kendi bilmeden televizyondan izliyor, okuyor. “Kars Milletvekili ve Parti Sözcüsü Ayhan Bilgen tutuklandı.” Ayhan Bilgen bunu izliyor o anda.
Erdoğan 152 saat, Demirtaş 18 dakika konuşmuş
Bunun gibi çok sayıda kriminalize etme çabaları var. Ama bunun dışında, bizim RTÜK’e yaptığımız başvurular var. Mesela 3 Ocak 2017’de AKP grup toplantısı 62 dakika, CHP grup toplantısı 20 dakika, MHP grup toplantısı 27 dakika, HDP grup toplantısı sıfır saniye verilmiş. 1 Kasım seçimlerindeki canlı yayın sürelerine baktığımız zaman ne görüyoruz? Mesela Cumhurbaşkanı Erdoğan 31 buçuk saat, Davutoğlu 41 buçuk saat konuşmuş, Kılıçdaroğlu 6 saat, Bahçeli 2 saat, Demirtaş 18 dakika konuşmuş. 18 dakika da demek ki yeterli bir süre konuşmak için. 152 saat konuşmuş Erdoğan, 152 saat… Aynı şekilde, mesela 12 ulusal televizyon kanalında 1-31 Ekim 2015 tarihleri arasında toplam saat: Davutoğlu 310, Kılıçdaroğlu 44, Bahçeli 29, Demirtaş 6 saat.
Şimdi son olarak size referandumla ilgili olanları göstereyim, onlarda da ilginç şeyler göreceksiniz. Bakın, şuradaki sıfırları görüyorsunuz değil mi “Siz de konuşun” diyenler? TRT’de 1 Mart -15 Nisan arası Cumhurbaşkanı ve danışmanları toplam 3.960 dakika konuşmuşlar, AKP 5.869 dakika konuşmuş, CHP 662 dakika, MHP 159 dakika, HDP sıfır, sıfır konuşmuş. Bizim söyleyecek sözümüz çok ama yapılan budur. En son referandumdan, hani o gerçekten çok çok demokratik olarak gerçekleşen referandumdan örnekler de böyleydi. HDP’nin konuşma hanesinin gene boş olduğunu görüyorsunuz.
 
HDP görmez medya yarattınız
Ve ne oldu şimdi? “HDP görmez medya” yarattınız. Halkımız HDP’yi görmez mi oldu? Hayır, halkımız yine HDP’yi görüyor ve biz nerede kalmıştık, ne demiştik? “Seni başkan yaptırmayacağız.” Yine yaptırmayacağız ve üstelik tüm demokrasi güçleriyle beraber daha güçlü olarak, başkan yaptırmayacağız, gerçekler yolunu her zaman bulacak. “HDP varsa umut var” diyoruz ne kadar susturmaya çalışsanız da. Bunların hiçbiri basın ahlakına da siyaset ahlakına da uymuyor.