Hakan Yurdakuler, Burhan Barın, Eşari Oran’ın katledilmeleri üzerinden 42 yıl geçti.

Daha dün gibi geliyor insana. Ben o zaman Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin arka tarafındaki Cumhuriyet yurdunda kalıyordum. Şimdi kız yurdu yapmışlar orayı. O zaman Cumhuriyet  yurdu Devrimcilerin barındığı yurtlardan en önemlisi sayılırdı. Çevresindeki fakültelerde Devrimcilerin kontrolünde olan Fakültelerdi.

19 Mart 1975’te kurulan Milliyetçi Cephe Hükümeti, 12 Mart cuntasının ezemediği Devrimci hareketi ezmeyi ve yoketmeyi hedefliyordu. 1. MC hükümetinin Başbakanı Demirel, Hitler gibi, Mussolini gibi konuşuyordu:

“Komünizm ile mücadelemiz devam edecektir. Gerekirse bu mücadelede şehadet mertebesine de ulaşırız. Bozguncuları behemehal bozguna uğratacağız.”diyordu.

Hatta Abdi İpekçi ile yaptığı bir söyleşide İpekçi’nin faşist saldırıları tek tek dile getirmesine, örnekler vermesine rağmen Faşistler için güvenlik güçlerine yardımcı olduklarını, “Devleti devirmek için değil” korumak için çatıştıklarını ifade ederek; “Ben şunu söylemek istiyorum: Türkiye’yi rahatsız eden sağcılar değil. Türkiye’yi rahatsız eden solcular ve komünistlerdir.” diyecekti. “Bana milliyetçilerin cinayet işlediklerini söyletemezsiniz…” sözüyle tarihe geçen Demirel, “sağcıları” korumayı iktidarları boyunca hep sürdürdü.

Faşist MHP ise iktidar olmanın avantajlarını kullanarak hızla örgütlenmeye ve militanlarını devlet kadrolarına yerleştirmeye başladı. Ülkenin dört bir yanına kurulan komando kamplarında, faşist güruhlar Nazi Almanya’sını aratmayacak bir eğitime tabi tutuluyordu. Ülkücü faşistlerin oluşturduğu çeteler her yerde terör estiriyor, Demirel ise 1976’da MHP’nin Hergün gazetesine verdiği demeçte “Ülkücü gençlik milletimizin teminatıdır. Ülkücüleri suçlayanların devleti yıkmak isteyenler olduğu bellidir” diyordu.

Özellikle 1. Mc döneminde başlayan kanlı saldırılar Mahallelerde, Okullarda, İşyerlerinde artarak devam etmeye başladı. Polis destekli Faşistlerin eline geçen okullar, mahalleler, şehirler Kurtarılmış bölge ilan edilerek en yetkili ağızdan “Vatan topraklarına katıldığı” ifade ediliyordu. “Kurtarılan” bölgelerde Devrimci, Demokrat, Alevi, Kürt olan herkese yaşama ve barınma hakkı tanımıyorlardı. Özellikle baskın yapmak istedikleri bir bölgeye, bir okula, bir mahalleye, bir kahvehaneye önce polis gelir tepeden tırnağa arama yapar on onbeş dakika sonrada faşist baskını olur insanlar katledilirdi.

Bu durum öyle rutin hale gelmişti ki polis baskınının ardından faşist baskın olacağını bilir ona göre tedbir almaya çalışırdık.

İşte 8 Nisan 1976 günü de böyle olmuştu.

Önce polis giren çıkan herkesi didik didik aramış sonra da ortadan kaybolmuştu. Faşistlerin ilk silahlı saldırısına taşla cevap verip püskürtmeye çalışanların başında Hakan vardı. Hakan hedef seçilerek vuruldu. Tanınan, sevilen, yakışıklı yiğit bir devrimci, faşistlerin korkulu rüyası. Her mücadelede en önde bir devrimci. Böyle bir devrimci faşistler için ciddi bir engel. Bu nedenle hedef seçilerek vuruldu. Zaten dikkat ederseniz katledilen devrimcilerin ortak özelliği davasına inanmış, yiğit, atak, herkes tarafından sevilen ve yakışıklı olmaları. İlk taramada Hakanla birlikte Beşir ve Fatma’da vurulmuştu. Ancak Hakan hastaneye ulaşamadan yıldızlaştı.

Kötü haber tez yayılır derler. Olay çabuk duyuldu. Ankara’nın her yanından insanlar sel olup aktılar Cebeciye. Hüzün ve öfke birbirine karışmıştı. Oradan Kurtuluşa doğru yürümeye başladılar. Kurtuluş’a pusu kuran polisler rasgele grubu taramaya başladı. İnsanlar panik içinde kimi kendisini yere atarak, kimi bir siper bulmak için sağa sola kaçışırken çok kanlı ve korkunç bir tablo oluştu. Yerlerde kanlar içinde kıvranan insanlarla doldu meydan. Bu saldırıda Burhan Barın ve Eşari Oran yıldızlaştı. En az 90  – 100 kişi de yaralandı. Bazı yaralılar polis gözaltına alır endişesi ile kaçırıldı.

Aradan 42 yıl geçti. Boğaziçi öğrencileri gözaltına alınıp bir kısmı tutuklandı. 42 yıl önce olduğu gibi yine birileri” Komünistlerin okuma hakkını ellerinden alacağız” diyor.

Mahallelerde, Okullarda, İşyerlerinde artarak devam etmeye başladı. Polis destekli Faşistlerin eline geçen okullar, mahalleler, şehirler Kurtarılmış bölge ilan edilerek en yetkili ağızdan “Vatan topraklarına katıldığı” ifade ediliyordu. “Kurtarılan” bölgelerde Devrimci, Demokrat, Alevi, Kürt olan herkese yaşama ve barınma hakkı tanımıyorlardı.

Özellikle baskın yapmak istedikleri bir bölgeye, bir okula, bir mahalleye, bir kahvehaneye önce polis gelir tepeden tırnağa arama yapar on onbeş dakika sonrada faşist baskını olur insanlar katledilirdi. Bu durum öyle rutin hale gelmişti ki polis baskınının ardından faşist baskın olacağını bilir ona göre tedbir almaya çalışırdık. İ