Epeyce oluyor halkın oyları hırpalanıp, itilip kakılıyordu.

Halkın, (kendilerinin yalancısıyım) %49 oy vererek Başbakan yaptığı adam, sümkürükle kirletilmiş mendil gibi fırlatılıp bir kenara atılmıştı.

Hepsi de %50’nin 8üzerinde oy almış Belediye Başkanları baskı ve tehditlerle istifa ettirilmişti.

Ülkenin bir coğrafi bölgesinde AKP dışında başka bir partiden seçilmiş Belediye başkanlarının tamamı görevlerinden alınıp, yerlerine kayyımlar atanmıştı.

Bütün bunlar olurken, halkın oylarının hiçbir kıymeti harbiyesi yoktu.

Aaaa bugün bir de ne gördük, halkın oyları ‘önemli’ den de öte ‘kutsalmış!’

Hatta bu kutsiyet ihanet edeni çarparmış!

Peki halkın oylarının kutsiyetini tekrar hatırlatacak neler yaşadık bu gün?

Malum 24 Haziran’da Cumhurbaşkanı ve Milletvekili seçimleri var. Herkes İyi Partinin seçime girip giremiyeceğini merak ediyordu. Aslında bunda merak edilecek bir şeyde yoktu. Seçim yasası ile belirlenen yükümlülükler vardı. Bu yükümlülükleri yerine getiren siyasi partiler seçime girebilirlerdi.

Ama burası Türkiyeydi, yasada ne yazdığının önemi yoktu. Önemli olan Reis’in ne düşündüğü idi. Reis İyi Partinin seçime girmesine izin verecek miydi? Kamu oyu araştırmalarına göre, İyi Partinin reisin aleyhinde seçim sonuçlarını etkileme potansyeli vardı. Reis bu partinin seçimlere katılmasını istemiyordu. YSK’sına aldıracağı bir karala bu partiyi seçme sokmayabilirdi.

Kamuoyunda ki merak bu belirsizlik yüzündendi.

Nihayet, partilerin resmi kayıtlarını tutma ve denetleme görevi yasayla yargıtaya verilmişti. Yeni kurulan bir partinin seçime katılmağa hak kazanıp kazanmadığını sadece ve en iyi yargıtay bilebilirdi.

Yargıtay YSK’na gönderdiği yazıda İyi Parinin de seçime girmeğe hak kazanmış partilerden birisi olduğu bildirilmişti. Ama YSK yetkilileri hala, “İyi Partinin durumu net değil, Pazartesi netleşecek vs.” Oyalayıcı açıklamalar yapıyorlardı. Bu durum kuşku ve endişelerin artmasına daha fazla neden oldu.

Erdoğan karşısında bir başkasının Cumhurbaşkanı seçimini kazanması, İyi Partinin seçimlere katılması ile mümkündü. Bu tesbiti yapan CHP acele davranıp YSK’nın aksi bir karar almasına fırsat bırakmıycak şekilde, İyi Partinin mecliste grup kurmasını sağlamak üzere, 15 milletvekilini kendi partisinden istifa edip İyi partiye üye olmakla görevlendirdi.

İşte bütün kıyamet bunun üzerine koptu.

“Bu bir ahlaksızlıktı!”

“Bu bir demokrasi ayıbıydı!”

“Bu halka bir ihanetti. Zira halk o vekillere gidin CHP’de vekillik yapın demişti. Ama onlar halkın verdiği bu göreve ihanet edip bir başka pariye gidiyorlardı”

“Tencere dibin kara, senin ki benden kara misali. Seçilmiş Başbakanı, seçimiş Belediye Başkanlarını,kıçını kuruladığı kâğıt gibi tuvalet deliğine atarken halkın oyları açısından hiç bir mahzur görmeyenler,

Seçim propagandasnı Erdoğan karşıtlığı üzerine oturtanlar,

Erdoğan’a en ağır hakaretleri edip, misliyle karşılığını alanlar,

Bu gerilim sayesinde oyları cukkalayanlar,

Erdoğan’ı aklamanın da ötesinde, ona başkanlık yolunda koltuk değnekliği yaparken halkın oylarına bir halel gelmiyor da, CHP’nin bu şer ittifakının çirkin oyunlarını boşa düşüren atakları halkın verilmiş oylarına ihanet olarak gösterilmeğe çalışılıyor…

CHP’nin kaygılarrında ne kadar haklı olduğu da çok geçmeden anlaşıldı. Nihayet İyi Parti hakkındaki nihai kararın açıklamasını P.tesine erteleyen YSK, artık yapabileceği karşı bir şey kalmadığından P.tesini beklemeyip ‘müjdeyi’ bu günden verdi.

“İyi parti seçimler katılacak!”

Hem de “grup kurduğu için falan değil, seçime katlma için yasyasal yükümlülükleri noksansız yerine getirmiş olduğu için katılacak!

Yani; yanisi “bayrama yetişmeyen kına!”

Al o kınanı uygun bir yerine yak YSK.

YSK’nın yoksa uygun bir yeri, yetkililer girsin kına yakma sırasına…