Çıraktım dediğin dönem en usta dönemin oysa… Çünkü iktidar olmadığını bilecek kadar ustaydın. İki de bir seçimi kazanmakla iktidar olunmuyor diyordun. Kastettiğin şey tek başına borazanının ötmediği gerçeğiydi. Üniversite konuşuyordu, mahkemeler rahattı, polis henüz himayene girmemişti. Ordu meçhul hatta çoğunluğu düşmandı sana göre. Bürokrasinin bir gücü vardı. Siyasi partilerin her dediği ciddiye alınıyordu.

2010 Anayasa referandumuyla kalfa oldun. O referandum FETÖ ile devlete operasyon çektiniz. Cumhuriyete karşı giriştiğiniz karşı devrime karşı kimlerin çıkacağını tespit edip, onlara operasyon çektiniz. İlk icraatınız çeşitli entrika ve baskıyla basını ele geçirdiniz. Orduda general bırakmadınız neredeyse, hapse attınız. Hocaları, gazetecileri, öğrencileri ve bilumum aydınları hapse attınız. Ordunun bütün gizliliğini diğer devletlerin ajanlarına servis ettiniz. Ülkenin genel kurmay başkanını dahi  tutukladınız. Bu eyleminiz den sonra da usta oldunuz.

Ustalıkla birlikte, FETÖ ile zıtlıklar başladı. Kalfalık sürecinde birlikte işlediğiniz ne kadar suç varsa hepsini FETÖ’ye yıkarak kendinizi aklınız sıra akladınız. Sizden başka buna kimse inanmadı. Ama ben ustayım diye eyyyyy diye ortalığı velveleye verdiniz.
Kalfalık döneminizde soru çalma modası vardı ayrıca. ÖSYM dendiği zaman güven en tavanda idi. Siz iktidar olunca ÖSYM’nin yaptığı bütün sınavlarda soruları çalıp din kardeşinize vermiştiniz. Dolayısıyla işe aldığınız ne kadar insan varsa hepsinin işlerine son verilmeli. O öğrencilerin diplomaları iptal edilmeli. Ancak kopyadan ötürü sınavları geçemeyenlerin hakları ve veballeri boynunuzda olacak hep.
Yetmedi, sizin üniversite diplomanız yoksa cumhurbaşkanlığınızın da iptal edilmesi gerekir. Üstelik “üniversite mezunu olmayanlar cumhurbaşkanı olamaz” kanunu var. Şimdi siz bu kanuna karşı her türlü suçu işlediniz. Diploma olmadan cumhurbaşkanı olunmayacağı açık seçik yazılıyor. Buna rağmen cumhurbaşkanı olduysanız suçlusunuz…
Usta havalarıyla FETÖ ile iktidar yarışına girdiniz. İktidar diyoruz da insanlar belki görünen iktidarı sanır. Oysa kastım ABD’nin ülkemizde oluşturduğu derin devlettir. CIA’nın kurduğu derin devlete ben hakim olacağım savaşı. 15 Temmuz’da bu savaş zirve yaptı. Kendi içinizdeki savaş hali aynı zamanda arzulanan OHAL’in ilan edilmesine altyapı oluşturmuştur. OHAL bahane edilerek de, bir yığın Kanun Hükmünde Kararname ile ülkeyi içinden çıkılmaz hale getirdiniz. Devlet FETÖ’den ibaret olmuş. Bir çok milletvekili adayınız FETÖ’cü, siz hala çıkıp FETÖ’ye karşı etkin mücadele edeceğiz diyorsunuz. Oysa görüyoruz ki garibanlar içeri de, azılı FETÖ’cüler AKP’de…

Şimdi de tutturmuşsun ki, Usta başı olacağım. Olamazsın. Artık herkes gerçek yüzünü görüyor. Muharrem İnce’nin karşısında mum gibi söndünüz. 80 Yılda 130 milyar dolar dış borç yapmışlar, siz 15 sene de 440 milyar dolara çıkarttınız.
Seçim meydanlarında IMF’ye borcumuz yok diye yalandan böbürleniyorsunuz. İsterseniz ne yaptığınızı anlatayım;
IMF’ye borç planlandığı gibi ödendi, bunun bir kısmı da sizin zamanınızda alınmıştı. Sonuçta borç bitti. IMF’den alacağınız borcu kendi adamlarınızdan aldınız. Hem adamlarınıza haksız para kazandırdınız hem de ihtiyaç olan paraya kavuştunuz. Dış ülkelerden çok çok düşük faizle para bulup getirdiler, siz de onlardan yüksek faizle aldınız. Hem de o adamlarınız parayı devlet garantörlüğünde getirdiler. Şimdi bu durumda IMF’ye borcumuz yok demek dürüstlük müdür. IMF’ye olan borç dahil toplam borcumuz 130 Milyar dolarmış, var mı bundan ötesi? Ya şimdi kaç? 440 Milyar dolar… Bütçe açığı ise 70 milyar dolar civarında. Eskiden Bütçe açığıyla Merkez bankası rezervleri bir birlerini nötr ediyordu, şimdi Merkez Bankasında 30 Milyar dolar civarında kaldığı söyleniyor. O da sanırım dolara müdahale sürecinde buharlaşıp gitmiştir.
İthalat yapmakla övünmek yerine, ihracat yapacak üretim yapmadan ülke düzlüğe çıkamaz. Sene sonuna kadar 180 Milyar dolar civarında ödeme var ve kasa tam takır kuru bakır. Buna rağmen hala Osmanlı Lale Devri tüm ihtişamıyla sürüyor. Devletin kasasından milyon dolarlara varan iftar sofraları, AKP Başkanının 7 ayrı sarayı müsrifçe kullanması, devletin malına üvey babadan kalan miras gibi davranılması, örtülü ödeneği seçim yatırımı olarak kullanmanız önce kendinizi, sonra da ülkemizi küçültüyor…
Akşama kadar televizyonlarda canlı yayınla propaganda yapması, bunun yanında rakiplere yok denecek kadar yer verilmesi, Selahattin Demirtaş’ı hapiste tutmanız sizi zalim yapmaktadır.

Muharrem İnce’nin üretime dayalı ekonomiyi dillendirmesi, toplumun tüm katmanlarına kucak açması, yepyeni bir rüzgar yarattı. Biz vatandaşlar da bu rüzgara körükle gitmeliyiz. Ülkemizi utandıran, yüzünü kızartan saman alımından, tahıl alımından kurtarmalıyız. Kendi kendine yeten ülke yaratmak adına Muharrem İnce… Devlet iş kapısı değildir diyen Recep Tayyip Erdoğan’ı gençler el ele vererek, seçimlerde aktif görev alarak sandığa gömecektir. Bir yüzükle iktidara gelip dünyanın en zenginleri arasına girenleri, seni işsiz koyanları sen de sandığa göm. Yapması gereken yolu, hastaneyi başına kakanları, babasının cebinden yaptırmış gibi davrananları sandığa göm… Atatürk düşmanlığı yapıp, onun Türkiye’sine Eski Türkiye diyenleri sandığa göm. 15 yılda, bir devlet kurup, onu fabrikalarla taçlandıran, eğitim seferberliğiyle ışık saçan Mustafa Kemal’in miraslarını yiye yiye, sata sata 16 yılda bitiremediği halde ona düşmanlık yapanları sandığa göm.
Kurtulmak mı istiyorsun? Muharrem İnce rüzgarına körükle git..!