Onlarca yıldır doğaya, suya ve toprağa, doğal yaşam alanlarımıza vahşice saldıranlara ‘Yeter! Artık Tamam’ diyor ve yaşam alanlarımızı yağmalamaktan derhal vazgeçmelerini istiyoruz!

Bu itibarla, ‘5 Haziran Dünya Çevre Günü’nün, kutlanacak veya vahlanacak bir gün olması yerine bu saldırılar, baskı ve yıldırma politikalarına karşı durma ve mücadele günü olmalıdır.

Siyasi iktidarlar ve yasa koyucular, bu saldırıların önünü kesecek önlemler almalı, Bakanlar Kurulu Kararlarıyla yapılan ‘cebri kamulaştırma’ uygulamalarına son verilmelidir.

EPDK Kanunu, Maden Yasası, ÇED uygulamaları yanında yasa ve yönetmeliklerde yapılan değişiklikler gibi birçok düzenleme ve Torba Yasalara ilişikleşen maddeler, doğal yaşamın ölüm fermanını hazırlıyor.

Yargı süreçlerine, hukukun üstünlüğü ve bilimsel çalışmalara karşı, iktidar gücüyle yapılan baskı ve engellemelerle adeta doğanın, hukukun, bilimin ve hatta demokrasinin genetiği değiştiriliyor.

Artık Tamam…

Bu yağmaya karşı Anayasal ve yasal haklarını kullananları türlü yakıştırmalarla niteleyenler sularımıza, vadilerimize, yaşam alanlarımıza göz koyduğu gibi canımıza da kast ediyorlar.

Tamamen bağımsız yerel bir halk hareketi olan Derelerin Kardeşliği Platformu (DEKAP) olarak tüm canlılara, insana, yaşama, doğaya ve çevreye, yaşam hakkına saygılı ve duyarlı herkesi;

Ülkemizin eşi benzeri olmayan doğasını, biyolojik zenginliğini, toprak ve su varlıklarını;

Tarihi, sosyal, kültürel değerlerimizi oluşturup, üreterek var ettiğimiz ve geçmişten, geleceğe taşımak için emanet aldığımız doğal yaşam alanlarımızı korumaya ve bu uğurdaki mücadeleye destek vermeye çağırıyoruz.

Doğal Varlıklar Yok Ediliyor!

Milyonlarca yıldır canlılar için yaşam kaynağı olan Dünyamız, her geçen gün artan baskı ve sorunlarla boğuşurken, varlığımızı sürdürmek için bütünüyle bağımlı olduğumuz doğal sistem ve varlıklarını kaybediyor.

Değişen iklimler, seller, fırtınalar, eriyen buz dağları hafife alınıyor! Hava, toprak ve su kirliliği, erozyon, ormansızlaşma, asit yağmurları, radyasyon, radyoaktif kirlilik ve heyelanlar yaşamı korkulu bir rüyaya dönüştürüyor. Doğal varlıklarımız, geri gelmemek üzere yok ediliyor…

Sözde enerji bahanesiyle binlerce HES projesi, onlarca termik ve nükleer santral, zehir saçan madencilik çalışmaları, taş ocakları, adına ‘yeşil-mor-mavi’ denen yollar, çimento/beton tesisleri ülkemiz halkının başına ve doğasına bela edilerek, adeta bir kanser virüsü gibi her yanımızı sarmalıyor!

Su, Yaşamın Hakkıdır!

DEKAP, tüm canlıların yaşam kaynağı olan suyun, enerji kaynağı ve para kazanma aracı olarak görülmesi ve ticarileştirilmesini reddediyor.

Su, ticari bir mal değil, tüm canlıların yaşamını sürdürebilmek için ulaşma hakkının olduğu doğal bir varlık, ekolojik sistemin ayrılmaz parçasıdır.

Tüm canlıların sudan yararlanma hakkı eşittir. Hiçbir canlı kendisinin su ihtiyacının diğerlerinden daha önemli ve suya ulaşma hakkının daha öncelikli olduğunu ileri süremez.

Su, bulunduğu ortamın asli unsurudur. Hiçbir şekilde yatağı değiştirilemez, bulunduğu alandan başka bir alana taşınamaz. Doğal yaşam-su ilişkisini dikkate almayan hiçbir karar, uygulama, düzenleme kabul edilemez.

Suyun kullanımı ekolojik, çevresel, kültürel ve sosyal yaşamdan uzaklaştırılarak ele alınamaz.

HES Temiz Enerji Kaynağı Değildir!

Canlı yaşamı var eden suyun beslediği ekosistemleri yok eden HES projeleri, ‘yenilenebilir temiz enerji kaynağı’ olarak görülemez! Yaşamın bitme noktasını ifade eden ‘can suyu’ kavramı kabul edilemez!

Yargı kararlarını hiçe sayıp, vadilerimiz ve doğal yaşam alanlarımıza geri dönüşümsüz zararlar veren; sularımızın özelleştirilerek, uluslararası şirketlerin kontrolüne verilmesini de kapsayan bütün HES projeleri durdurulmalı, üretim lisansları ve ‘Su Kullanım Anlaşmaları’ iptal edilmelidir.

Bütün dere ve vadiler, doğal yaşam alanları koruma altına alınmalıdır.

Mahkemelerce verilen ‘durdurma’ ve ‘iptal’ kararları uygulanıp, bütün projeler için emsal alınmalıdır.

Bütün karar vericiler ve taraflar; başka canlılar, çocuklar yokmuş, gelecek kuşaklar olmayacakmış gibi sürdürdükleri bu bencil davranış ve anlayıştan vazgeçmelidir.

Cennet Değil Cehennem Yolu!..

Doğu Karadeniz Bölgesi, uzun zamanda bu yana hükümet kontrolünde, şirketlerin yoğun saldırısı altındadır. Süreç, ‘enerji ihtiyacı’ söylemi altında, HES dayatmasıyla başladı ve suyun, şirketlere peşkeş çekilmesine yol aldı.

Ancak yerli şirketlerin ve arkalarındaki yabancı şirketlerin saldırıları sadece suyla sınırlı değil! Yaylalar, meralar, ormanlar ve yeraltı varlıklarımıza da göz dikmiştiler.

Hükümet, işbirliği içinde olduğu bu yapıların doğa ve yaşamı yağması için her türlü yasal düzenlemeyi yapıyor.

Yeşil Yok!

Samsun’dan Artvin’e, bölgedeki tüm yeraltı ve yerüstü varlıklarının, iktidar yanlısı şirketlerin emrine sunan bu çalışma; iktidar-siyaset-şirket ilişkisinde parasal döngünün kurulması projesidir. Bu çalışma aynı zamanda halkın mülksüzleştirilip binlerce yıldır yaşadığı topraklar ve yarattığı kültürden koparılmasıdır!

Resmi olarak herhangi bir belgesi olmayan ‘Yeşil Yol’, aslında ‘Yeşil Yok’ çalışmasıdır! Doğal ve yaban hayatının yanında geleneksel yaylacılığı da yok edecek bir çalışmadır.

Uyarıyoruz!

Bu karşı duruş, aynı zamanda bundan böyle yaşam alanlarını korumak için mücadele eden yapıları muhatap kabul etmeyen, bireyler üzerinden ilişki inşa etmek isteyen, ‘fonlanmış’ yapılara da uyarımızdır!

Yaşam alanları için mücadele eden tüm dostlarımızı bu tür aldatmacalara karşı uyanık olmaya; bu yağma harekâtına karşı duran, vadisini, deresini, köyünü, ormanını, kurdu, kuşu, böceği, otu, ağacı, yaylasını savunan herkesi omuz omuza vermeye çağırıyoruz!

Artık Tamam! 5 Haziran, kutlanacak veya vahlanacak değil, mücadeleyi örme ve örgütleme günüdür!

Aynı zamanda 5 Haziran toprağımıza ve suyumuza, havamıza ve meralarımıza, ormanlarımıza, tüm yaşam alanlarımıza sahip çıkacağımız ve mücadelemizi ortaklaştıracağımız gündür!..

derelerin-kardesligi-platformu-suyu-katledenlerin-dunya-su-gunu-uydurmasini-kabul-etmiyoruz-6720

Derelerin Kardeşliği Platformu