Çağdaş Gazeteciler Derneği Ankara Şubesi bünyesinde çalışmalarını yürüten ‘İzleme Komisyonu’nun, basına yönelik baskılar ile basın özgürlüğü ihlalleri ve gazetecilerin özlük haklarına yönelik gelişmeleri içeren ‘Medya Raporları’nın, bu yılın Temmuz-Ağustos-Eylül aylarını kapsayan 15’incisini ve raporla ilgili basım açıklaması aşağıdadır.

Kamu otoritelerinin halk adına denetlenmesi, halkın yaşanan gerçekliğin bilgisine ulaşabilmesi ile düşünce ve fikir özgürlüğünü sağlama sorumluluklarıyla var olan medya, Türkiye’de her geçen gün bu sorumluluklarından uzaklaşan bir noktaya savrulmakta. Siyasi gelişmelerden kaçınılmaz olarak etkilenen gazetecilik faaliyeti, ‘tek adam’ otoriterliği döneminde ağır darbeler alarak, varlık nedeniyle çelişir bir duruma getirildi. 1980’lerde medyanın sermayenin güdümüne girmesiyle başlayan bu süreç, devletin yönetiminin tek parti iktidarı (AKP iktidarı) ile bütünleşmesine paralel, sermayenin iktidar kontrolüne alınmasıyla tamamlanmıştır. Okunma ve izlenme oranları açısından yazılı ve görsel medyanın büyük kısmı, artık iktidarın, daha doğrusu ‘saray’ın sözcülüğünü, politikalarını sayfalarına, ekranlarına taşımaktan başka bir işlev görmemektedir.

Türkiye’de medyanın içine düştüğü bu karanlık durum, AKP’nin tek başına iktidarında geçen yıllar boyunca yavaş yavaş oluşturulurken, son yıllarda gerçekleştirilen iki seçimle karanlığın aydınlığa karşı savaşımı değil karanlığın karanlıkla yarışı haline geldi. Türkiye’nin erkler ayrılığına dayalı siyasal ve sosyal sistemi, 16 Nisan 2017 Anayasa Değişikliği Referandumu ve 24 Haziran 2018 seçimleriyle sona ererken, tüm erkler aynı zamanda bir partinin genel başkanı olan kişiye devredildi. 24 Haziran 2018 tarihinde gerçekleştirilen cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında sistemin nasıl işletileceğine ilişkin yayınlanan Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile devlet yapılanması, baştan sona yeniden düzenlenmeye başlandı. Bu dönüşümün medyaya etkileri iki boyutuyla ortaya çıktı. Doğrudan devlet yapılanması içinde yer alan basınla ilgili kurumlar, hem AKP Genel Başkanı hem de Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan’a yani ‘saray’a bağlandı; resmi devlet organizasyonunun içinde yer almayıp özel sektör girişimi olan basın faaliyeti yürüten basın organlarının büyük kısmı, ‘saray’ın, yani hem AKP Genel Başkanı hem de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın atadığı adamları tarafından yönetilmeye başlandı.

Türkiye’deki medyanın yakın tarihinin belgesi niteliği taşıyan; gün gün kayıt altına alıp üçer aylık periyotlarla kamuoyuna duyurduğumuz ‘Medya Raporu’nun, ekte tamamını bulacağınız, bu yılın Temmuz-Ağustos-Eylül aylarını kapsayan 15’incisinde, özellikle de ‘İLKE İHLALLERİ – MANİPÜLASYONLAR’ başlığı altındaki bölümde, basının nasıl kuşatıldığı, yalanın nasıl üretildiği tüm ayrıntılarıyla görülebilecektir. Sarı basın kartlarının artık nasıl ‘Saray Basın Kartı’ olduğunu; başta emekçi sınıf olmak üzere tüm toplumu doğrudan etkileyen ekonomik krizin ‘yandaş ve havuz’ medyasında, gazeteciliğin tüm ilkeleri çiğnenerek nasıl şoven bir dille makyajlandığı; Recep Tayyip Erdoğan’a devlet bütçesinden alınan 400 milyon dolarlık lüks uçağı görmeyip başka bir siyasetçinin gömlek fiyatının peşine nasıl düşüldüğünü; içerde ve dışarıda uygulanan yanlış politikaların nasıl başka ülkeler ‘şeytanlaştırılarak’ AKP iktidarının sütten çıkmış ak kaşık gibi gösterildiğini raporumuzu okuyunca göreceksiniz. Gerçeklere kör ve sağır yandaş ve havuz medyasının aksine, gerçeklerin peşinden giden ve sözcüsü olan basın organları ile gazeteciler ise baskılarla karşı karşıya kalmaya devam etti. Yaşanan ekonomik krizi konu edinen haberlerle ilgili soruşturma açılacağı duyurularak, ‘toptan sansür’ uygulamaya konuldu. Mahkeme koridorlarında yaşananları tüm detaylarıyla aktarmaya çalışan yargı muhabirleri Alican Uludağ ile Canan Coşkun hakkında, doğrudan basın özgürlüğünü hedef alan soruşturma ve yargılamalar yürütüldü. Türkiye ile ABD arasında tarihi krize neden olan rahip Andrew Brunson olayında, siyasi pazarlıkları konu edinen haberi nedeniyle gazeteci Uludağ hakkında, Türk Ceza Kanunu’nun 301. Maddesi uyarınca soruşturma açılırken; bir davadaki gizli tanığa ilişkin haberi nedeniyle gazeteci Coşkun’a  2 yıl 3 ay hapis cezası verildi. Gazeteci Coşkun’a ceza verilmesine neden olan gizli tanıkla ilgili gelişmeleri daha önce haberleştiren Anadolu Ajansı ile yandaş basın organlarından Star ile Takvim’e yönelik hiçbir işlem yapılmaması, haberin değil de basın özgürlüğünün hedef aldığının açık, net kanıtı oldu. Basın özgürlüğü, kaynağı belirsiz bir ihbar maili üzerinden gazeteci Seher Taşkın davasında da 7 yıl 6 ay hapsedildi.

İktidar, gerçeklerin hiçbir şekilde duyulmaması hedefiyle uygulamaya koyduğu ‘yeni medya rejimi’ çerçevesinde, 3. Havaalanı inşaatında çalışan işçilerden ekonomik nedenlerden dolayı intihar eden vatandaşa ve Rize’de bir çınar ağacının kesilmesine kadar istisnasız her alanda yaşanan gerçeklerin basın yoluyla duyurulmaması için sansüre sarıldı. Geçen üç aylık dönemde yaşanan en çarpıcı sansür ise, sansürlenen haberin sansürlendiğine ilişkin haberin de sansürlenmesi oldu ve double-sansürle tanıştık. Recep Tayyip Erdoğan’ın, ‘2017 Yılı Medya Oscarları Ödül Töreni’ adıyla düzenlenen gecede medyayı, artık AKP iktidarıyla bütünleşmiş devletin çıkarlarını koruma sorumluluğuyla tanımlaması, Türkiye’de basına verilecek şeklin özeti niteliğindeydi.

Geçen üç aylık dönemde medyada ekonomik krizin etkileri yoğun olarak yaşandı. Bazı medya organları, ekonomik krizden kaynaklı kağıt fiyatlarındaki artışı bahane ederek, bazıları ise gerçek anlamıyla içine düştükleri kriz sebebiyle doğrudan basın emekçilerini etkileyecek kararlar aldı. Gazete Habertürk 9 yıllık yayın hayatına son verdiğini açıklayarak kağıt baskıdan çıktığını duyurdu; 400 civarında basın emekçisi işsiz kaldı. Birçok gazete sayfa sayısını azaltırken, bazı yerel gazeteler hafta sonu pazar günleri yayınlanmama kararı aldı. Doğuş Medya Grubu’nda da toplu işten çıkarmalar yaşandı. Yazılı ve görsel basını güdümü altına alan iktidar, internet üzerinden görüntülü ve sesli haber yayıncılığını da sansürleme amacıyla mevzuat hazırlığına girişti.

‘Saray’ın ‘yeni medya düzeni’, geçen üç ayda medyaya basamak atlatarak, birçok siyasal kuramda yasama, yargı ve yürütmenin ardından 4’üncü güç olarak gösterilen medyayı 2’nci basamağa çıkardı. Artık iktidar, toplumu medya üzerinden yaydığı yalan haberlerle yönetmeye başladı.

MEDYA RAPORU 2018 TEMMUZ – AĞUSTOS – EYLÜL 

-Üç gazete bir televizyon kapatıldı

Yayınlanan 701 nolu kanun hükmünde kararname (KHK) ile yine basın organları kapatıldı. İstanbul’da yayın yayan Halkın Nabzı, Özgürlükçü Demokrasi ile Diyarbakır’da çıkan Welat gazetesi kapatıldı. Aynı (KHK) ile Avantaj TV’nin de kapasına kilit vuruldu. (8 Temmuz 2018)

-Çorlu tren kazasına geçici yayın yasağı

Tekirdağ’ın Çorlu ilçesi yakınlarında Edirne Uzunköprü- İstanbul Halkalı seferini yapan yolcu treninin beş vagonun raylardan çıkarak devrilmesi sonucu yaşanan tren kazasına ilişkin Başbakanlığın talebi üzerini Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) tarafından yayın yasağı konuldu. (8 Temmuz 2018)

-RTÜK, Star TV’ye 400 bin lira ceza kesti

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Mahsun Kırmızıgül’ün yazıp yönettiği “Vezir Parmağı” filminde vezir, kadı eleştirisini, “Dönemin devlet kadrolarına yönelik eleştirilerin mizah sınırlarını aştığı”, milli ve manevi değerlere aykırı olduğunu iddia ederek Star TV’ye 400 bin lira ceza kesti. (13 Temmuz 2018)

-Gazeteci Gürses, Hürriyet’ten ayrıldı

Ekonomi yazarı Uğur Gürses Hürriyet gazetesinden ayrıldı. T24, Gürses’in, SPK’nın içerden bilgilendirmeyi suç olmaktan çıkaran kararını eleştiren yazısı sansürlendiği için ayrıldığını yazdı. (18 Temmuz 2018)

 -Erdoğan’ın oğluyla ilgili ölümlü trafik kazası haberine erişim engeli

Cumhurbaşkanlığı seçimi döneminde CHP’nin adayı Muharrem İnce, Elazığ mitinginde “Erdoğan eski defterleri açma bak açarım altında kalırsın. Dershanede 20 sene önce ceza kesilmiş. E ne olmuş? Sonra ödenmiş. İstersen gel bir de Sevim Tanürek cinayetini araştıralım” demişti. İnce’nin sözleri, 1998 yılında yaşanan ve AKP Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın oğlu Burak Erdoğan’ın karıştığı ve TRT sanatçısı Sevim Tanürek’in öldüğü trafik kazasını tekrar gündeme getirmişti. www.cumhuriyet.com.tr’de söz konusu trafik kazasıyla ilgili 18 Haziran 2018 tarihinde yayımlanan “İnce’nin sözünü ettiği ‘Sevim Tanürek cinayeti’ nedir?” başlığıyla yayınlanan habere erişim engeli konuldu. (20 Temmuz 2018)

-RTÜK’ten, Zarok TV’ye Kürtçe şarkıdan ceza

Radyo ve Televizyon Üst Kurul (RTÜK), Türkiye’nin ilk Kürtçe çocuk kanalı Zarok TV’ye, yayınladığı iki Kürtçe şarkıda ‘terör örgütünün amacına hizmet edildiği’ gerekçesiyle reklam gelirlerinin yüzde 2’si ile yüzde 5’i arasında para ve 5 kez program durdurma cezası verdi. (27 Temmuz 2018)

-TRT çalışanlarından sürgüne karşı tepki mektubu

TRT çalışanları, kamuoyuna açık bir ‘şikayet mektubu’ yayınladı. Mektupta, TRT’de teksesliliğin önündeki son engellerin de kaldırılmaya başlandığı kaydedilerek, çalışanların başka kurumlara gönderilmek üzere ‘havuz’a gönderildi, ‘ikna odaları’na sokulduğu belirtildi.  (1 Ağustos 2018)

-Sansür kararının haberine de sansür

Cumhuriyet gazetesinde, AKP İstanbul il yöneticilerine ilişkin 10 Nisan 2017 tarihinde “İhale Partisi” başlığıyla yayımlanan habere, mahkeme kanalıyla ‘yasak’ konulmuştu. Haberin yasaklandığına ilişkin Cumhuriyet gazetesinde 22 Şubat 2018 tarihide bir haber yayımlandı. Bu habere de yapılan başvuru üzerine Küçükçekmece 2. Sulh Ceza Hakimliği’nin kararıyla erişimin engeli konuldu. Cumhuriyet gazetesi yöneticileri, alınan kararı “Habere yayın yasağına yasak kararı’ hem basın tarihine hem de hukuk tarihine geçmiş oldu” diyerek değerlendirdi. (2 Ağustos 2018)

-Gazeteci Çamlıbel’in rahip Brunson haberi, internet sayfasında sansürlendi

Hürriyet Washington Temsilcisi Cansu Çamlıbel’in Ankara-Washington arasındaki rahip Andrew Brunson pazarlığına ilişkin yazısı gazetenin internet sitesinden kaldırıldı. Çamlıbel, yazısında Ankara’nın Brunson karşılığında Halkbank’ı hedef alan iki yeni soruşturmanın sonlandırılmasını talep ettiği bilgisini aktarmıştı. Çamlıbel, internette “Yanlış anlaşılma mı Halkbank mı” başlığıyla yayınlanan yazısının bağlantısını sosyal medyada paylaştı. Ardından yazı Hürriyet’in internet sitesinden kaldırıldı. (4 Ağustos 2018)

-Sosyal medya mesajı sonrası gazeteci-yazar Aldoğan’ın işine son verildi

Posta gazetesinin köşe yazarı Yazgülü Aldoğan, sosyal medya hesabından 15 Temmuz Darbe Girişimi’ne komutanlarının emirleri üzerine katılan erlerin haksız tutuklu kaldıklarına ilişkin mesajları sonrası işten çıkarıldı. (7 Ağustos 2018)

-Döviz artışı haberleri ve sosyal medya mesajlarına soruşturma

Türkiye’de döviz kurlarında rekor seviyede artış yaşanmasının ardından “ekonomik güvenliği tehdit eden kişilere yönelik” soruşturmalar başlatıldı. İçişleri Bakanlığı, 346 sosyal medya hesabının tespit edildiğini bildirirken, konuyla ilgili sosyal medya ve haberlerle ilgili İstanbul, Ankara, İzmir cumhuriyet başsavcılıklarının da soruşturmalar başlattı. (13 Ağustos 2017)