Sosyal dedikleri bu asosyal ortamda düne kadar yere göğe sığdıramadıklarını, bir anda ‎yerden yere vuranları izliyorum ibretle.‎
Yok falan da düşmüş falan da dönmüş falan da biat etmiş; yok falan da filan. Kardeşim, ‎kimsenin düştüğü döndüğü yok. Herkes yerinde duruyor ya da aslına rücu ediyor.‎
Ötekileri geçelim. Son örnekte Yılmaz Özdil. Yazılarını kapış kapış paylaşıp kendini ‎tatmin edenler, feryat figan saldırıyor. Saldıracak yeri de bilmeden.‎
Neyse, hayranları ile aralarına girmek bizim işimiz değil. Ama Yılmaz Özdil’e bir iki sözüm ‎olsun müsaadesi ile: Yılmaz efendi, senin ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu. ‎‎”Mustafa Kemal’i yüceltmek için bu kitap” ne demektir…‎
Böyle patavatsızlıklar için şöyle deyimlerimiz var, bilirsin: Kaş yaparken göz çıkarmak. ‎İş yaparım derken çiş yapmak. Bokunda boncuk aramak. Buyur beğendiğini seç al.Bu ‎nasıl bir dinsizliktir. Atatürk, eylemleriyle devrimleriyle yüceliğin zaten zirvesindedir.‎
Dünyanın bütün aklıselim insanları bir yana, onurlu karşıtları bile bu gerçeği kabul ‎etmiştir.‎
Şimdi sen çıkıyor, 2.500 liralık prestij kitabının, Atatürk’ü yüceltmek için yapıldığını ‎söylüyorsun. Destuurr !‎
Bununla da kalmıyor, Ferrari marka otomobilin, 30 bin; bir gravür kitabının 70 bin lira ‎olduğunu kanıt göstererek aklınca kendini haklı çıkarmaya çabalarken devirdiğin çamın ‎altında kalıyorsun.‎
Hiç aklına gelmedi mi hızlı Atatürkçü Yılmaz, madem 70 bin liraya prestij kitabı oluyor, o ‎zaman Atatürk kitabı en az 100 bin lira olmalıdır, demek.‎
Bu tür densizlikleri yapanlar, maksadını aşan söz olduğunu söyler kıvırırlar. Bence sen ‎de denemelisin bu yöntemi.‎