Güner YALÇIN

Bahçesi var bağı var
Türlü cevherleri var
Atamızdan yadigâr
Cumhuriyetimiz var

Çocuklara gençlere
Kadınlara erlere
İktidara gelende
İyi bir memleket var

 Haram helal bilenler
İyilik ödetenler
Bu milletin gönlünde
Her daim yer ederler

Bilmeden ayırmadan
Hiç adam kayırmadan
İktidara gelende
Bolluk var verimlik var

Nasıl, beğendiniz mi? Size ne çağrıştırdı bu dizeler? Artvin’in ünlü ezgisi Atabarı’nı mı? Ezgisini dinlerseniz daha iyi anlayacaksınız…

Ne yazık ki öyle!…

Yerel seçimler yaklaşıyor. Siyasal partilerimiz amansız bir yarış içinde. Dün birbirlerine demediklerini bırakmayanlar, düzeysizliğin, hakaretin bin bir çeşidini çekinmeden, sakınmadan sergileyenler, şimdilerde kuzu sarması içinde. Al gülüm ver gülüm… Yerel ve ulusal değerler, etik kurallar, yasa tanımazlıklar diz boyu… Küfürlerin, bağırmaların, azarlamaların, gözdağı vermelerin bini bir para… Siyasal yaşamımız tam bir çamur deryası…

Ekim 2017’de kurulan ve kendine özgü bir seçmen kitlesi oluşturmuş olan İYİ Parti de kalkmış, Artvin’in o ünlü ezgi ve türküsünü eciş bücüş ederek seçim şarkısı yapmış. Bu şarkıyı bilgisunardan (internetten) bularak izleyebilirsiniz. İyi Parti, oluşturduğu parçada dörtlük sayısını 7’ye çıkarmış. (Biz buraya 4 dörtlüğünü aldık.) Aslının yalnızca iki dizesini kullanmış:

“Bahçesi var bağı var
Atamızdan yadigâr”

Öteki dizleri hep kendisi uydurmuş. Ancak görüldüğü üzere uyumdan, şiirsellikten, estetikten uzak, aceleyle uydurulmuş, içtenlikten uzak sözler…

Ezgi aynı; ne var ki boğuk, çirkin bir ses. Sözcüklerin çoğu anlaşılmıyor bile. Parça, klip biçiminde sunulmuş. Ben ikisini görebildim. Bunların birinde Atatürk’ün kalpaklı ve kravatlı bir resmi, partinin amblemi, elinin birinde ayyıldız kınası olan genel başkanın bir resmi sırayla akıyor. Öteki ise hareketli; genel başkan ufak kalabalıklar içinde, yurttaşlarla içtensiz, zorlamalı gülücüklerle konuşmalar, yapmacık davranışlar…

Oysa Atabarı’nın tarihsel bir derinliği, kendine özgü bir güzelliği, sevimliliği var.

Öykü kısaca şöyle:

1936 ya da 1937 yılı. İstanbul’da Balkan Festivali yapılır. Bu festivale Atatürk’ün isteği üzerine Artvin’den oyun ekibi çağrılır. Altı kişiden oluşan ekip uzun bir yolculuktan sonra İstanbul’a ulaşır.

Günlerce süren festivali Atatürk zaman zaman izlemektedir. Artvin oyun ekibinin oynayacağı gün Atatürk de salonda yerini alır. Ekip; Düz Horon, Derli Horon, Sasa ve Artvin Barı’nı sırasıyla oynar. Artvin Barı oynanırken salon çınlar. Atatürk duramaz yerinde, kalkar, oyun ekibinin arasına girer, başlar oynamaya. Salonda büyük bir coşku ve heyecan oluşur. Başkaları da katılır oyuna. Beş dakikayla sınırlı olan süre epeyce uzar…

Artvin’e dönen oyun ekibi vali Refik Koraltan’la görüşür ve Atatürk’le birlikte oynanan oyunun adının Atabarı olmasını isterler. Vali, Ata’ya, “Ekibimizle oynadığınız Artvin Barı’nı ‘Atabarı’ olarak ölümsüzleştirmek istiyoruz, izninizi dileriz.” Anlamında bir tel çeker. “Muvafıktır” biçiminde yanıt gelir.

Çok önceden beri var olan bu oyunun ezgisine aşağıdaki dörtlükler uyarlanır. Böylece Atabarı türküleşmiş de olur.

Bahçasi var baği var*
Hayvasi var nari var
Ata’mızdan yadigâr
Bizde Atabari var

Ben bir uzun kamişim
Yoluva tikilmişim
İstar al istar alma
Arnıva yazilmişim

 Uzun uzun kamişlar
Ucuni boyamişlar
Benım ela gözlümi
Askera yollamişlar

 Atabaridur bari
Bahçada gördüm yari
Sesladım ses vermadi
Ağlarım zari zari

havyasi: ayvası,   yoluva: yoluna,  arnıva: alnına)

 Atabarı’nın ezgisi ve sözleri, o yıllardan sonra düğünde dernekte, her yerde, gülücüklerle, coşkuyla, mutlulukla çalınır, söylenir; onların, yüzlerin, binlerin katıldığı barlara dönüşür. Atabarı adeta yerellikten çıkar, ulusal boyut kazanır. Ama o her zaman, her yerde Artvin’in, Artvinlinin değişmez simgesi durumundadır.

Böylesine derinliğe, güzelliğe sahip bu yapıtı, bir siyasal partinin “seçim malzemesi” olarak kullanması, yerel ve ulusal değerlerin, belli bir süreliğine çıkar amaçlı dar kalıplara sıkıştırılması ne denli etik, ne denli doğru? Şunu biliyoruz ki bu parti, kendi oluşturduğu bu “ucube”yi seçime dek patlasıya çatlasıya kullanacak, seçim biter bitmez de çöpe atacaktır. Bunun benzerlerini geçmiş dönemlerde çok gördük…

Bu tür kullanımların hukuksal boyutunun ne olduğunu bilemiyorum. Ama böylesine uluorta kullanılmasını da sindiremiyorum.

Konuyu önce Artvin halkının, sonra ülkenin duyncuna (vicdanına) sunuyorum.

Kaynak: Sarıçiçek, Aylık Halk Bilimi Gazetesi, 19 Temmuz 1973, Sayı: 3