CHP, yıllardır çeşitli arayış içindeydi. Eveledi, geveledi. Kara çarşaflıya bile rozet taktı. Türban dayatmasına yenildi. Türban demokratik talep olmamasına rağmen, öyle kabul etti. Oysa türban, kale idi. AKP, devlet ile tayakkuz halindeydi. CHP’nin, AKP karşısında ilk kaybettiği kale ezilenlerdir, ikincisi türbandır. 12 Eylül ile yağmalanmaya başlanan ülkede, sol sokağa çıktıkça, CHP soldan kaçtı. Oysa, ülkeyi sağ iktidarlar, kitlesiyle birlikte yağmalıyordu.

CHP, soldan kaçtığı gibi, kendinden de kaçtı. Neoliberal politikalarına karşı bir tavır geliştirmek yerine, boyun eğdi. Oysa, 12 Eylül faşizminin ülkemize dayattığı bu politikalar, Pentagon malulüydü. Buna karşı durmayarak sağa altın temsi de gül bahçesi bahşetti.

Soldan ürkmüş ama sağa muhalefet eden, neye muhalefet ettiğini bilmeyen bir parti profili çizerek, geleneksel devletçi kitle haricinde etrafında kimse kalmadı. İşin acısı, devletçi de değildi artık.

Biraz sağdan, biraz soldan adam alarak bir salata aşamasına gelindi. Bu, partiyi düze çıkartacak eylem değildir. Geçici bir süreç olabilir. AKP’den nefret eden kitleler şimdi CHP’de buluşmuş gibi görünüyor. Bu başarı asla CHP’nin değildir. Bu durum AKP’nin suç üstü yakalandığının sonucudur. AKP’nin maskesi düştü. AKP’nin boyaları aktı. AKP’nin vurguncu, simsar, mafya çetesi olduğunu halk gördü. CHP, o yüzden buluşma adresi oldu.

CHP, bu süreci doğru değerlendirirse, kaybettiği bir çok kaleyi geri alabilir, ülke siyasetine yön veren, ülkeye nefes aldıran konuma gelebilir.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun, bu güne kadar yaptığı en kıymetli hizmetinden yola çıkarak öneri ve tespitlerimi de bu düzlem üzerinden geliştireyim. Alper Taş’ı Beyoğlu belediye başkanı adayı yapmak, en takdire şayanıdır. Beyoğlu’nun yönetsel anlamda bir vitrin olma ihtimali kuvvetlidir.

Kılıçdaroğlu’nun, CHP ve ülke adına bir başka güzel yaptığı iş de, Ekrem İmamoğlu’dur. Türkiye’yi, Hakkari’den, Edirne’den, Muğla’dan, Artvin’den tut, tuttuğun yerleri bir bohça şekilde birleştir, sonra bu torbadan bir adam yap. O adam Ekrem İmamoğlu’dur. Aynı yöntemle bir torba daha yap. O da, bir kent olsun, adı İstanbul olan.

Bundan büyük hizmet olamazdı. Kara çarşaflıya rozet takmak yerine, politik doluluğu olan on binler var. Bu ülkenin, bu sol potansiyelini ülke yönetimine katalım ki, çeteler siyaset sahnesinden derdest edilsin.

Yani, şöyle diyebiliriz kısaca, Türkiye’ye bu defa güneş İstanbul’dan doğacak, İstanbul’a da Beyoğlu’n dan…
Ekrem İmamoğlu, neoliberal politikaları reddeder de, bağımsız bir ekonomik politika geliştirebilir ise, beş yıl sürer sürmez bilemem ama, güneş Başkent Ankara’ya da doğabilir. Karadeniz’in bu gülen yüzlü çocuğu, ülkeyi neden güldürmesin ki?

CHP, parlamentoyu oluştururken çok hata ve yanlış yapmıştı ama, yerel yönetimlerde, bir kaç önemli istisna hariç, genel anlamıyla isabetli başkan adaylarını aday yaptı.
Bu rüzgarı süreklileştirmek, bahsi geçen endişeleri ortadan kaldırmakla mümkündür.
O zaman yineleyelim sloganımızı, ülkeye güneş İstanbul’dan, İstanbul’a, Beyoğlu’ndan doğacaktır.

Özer Topçu