Karga Gak Demeden
19-03-2019

Ömer ŞAN

Seçim, Geçim, Terörizm!

Konuya balıklama dalmıyor ama temelden sarsıyoruz öncelikle… Sene 1915 ve bu memleketin toprakları emperyalizmin postalları altında eziliyor, vatan toprağı küçüldükçe küçülüyor… Ve bir zafer çıkıyor, harap ve bitap düşmüş bu toprağın insanlarının azmi ve inancıyla… Çanakkale, diyorlar adına… Geçilmez, diye not düşülüyor, seyir defterlerine…

Ve Dedeleri asker kaçağı… Kendileri ve çocukları da çürük raporlu ve bedelli olan ‘eşrafı ahkamın’ siyasi ayaklı zatları… Lütfen siz ve eşrafınız, Çanakkale’den, Zaferden, Vatandan, Milletten be dahi ki ‘beka’dan söz etmeyin!.. Çürük kokusundan nefes alamıyoruz!..

Günün aydınlığında… Ve toprağın, ‘sarışın ve maviye’ çalan kokusunda düşen… Bugüne can ve ruh veren, 15’inden 70’ine delikanlıların, 104 sene öncesinden, yarınlara saldığı umuda sarılıp; sağlıklı, mutlu ve huzurlu, güzel ve bereketli günler için minnet ve rahmetle anıyoruz!.. Ruhları şad olsun.

Tam da biz bunlara hazırlık yaparken Yeni Zelanda’da Hıristiyan dinci ve ırkçı bir terörist, camilerde ibadet eden suçsuz insanları çoluk çocuk, bebek, yaşlı, genç demeden katletti…

Tarihler, 16 Mart 1978’i gösteriyordu… İÜ Eczacılık Fakültesi önünde, 7 öğrenciyi öldürüp, 41’ini de yaralayan faşizm ve terörizm, tarihlerin bir önceki günü gösterdiği 2019’da ise Yeni Zelanda ‘da camilere girip katliam yapıyordu!

Ve Ahmed Arif, hayatta olduğu yine aynı günlerin birinde, “Nerede bir can ölse, oralı olur yüreğim. Olmalı zaten. Olmazsa insan olmaz yüreğim” diyordu!

Tam da bunu ortasında Bilal Erdoğan’ın vakfından bir grup kız sokağa çıkıp, “Ezan bizim için yarım kalan hesabımız olan Viyana’nın fethine niyet tazelemektir” diye açıklama yapıyordu.

Ne de tesadüftür, Yeni Zelanda katliamıyla aynı anlara denk gelmesi! Baltacı Paşa yerine Okçu ile mi çıkılacak yola? Katerina yerine Putin mi hesaplanıyor? Yahu bir aklınızın başınıza alın ha… Yemeyin milletinkini de!

Ve büyük Abi bu nedir ya? Şam’a Cuma namazına gidiyorduk, ‘bize mi sordunuz’ dediniz! Uzaya çıkışı CeHaPe engelledi, dediniz, onu da anladık da… Şimdi çıkıp uşağın vakfından, ne diye Viyana Seferlerini sokarsın aklımıza yahu! Bu kez Rusya’nın başında Katerina değil Putin var ha! Karıştırmadınız değil mi?

Ve yine ahhh CeHaPe ahhh… Ülkenin Şeker Fabrikaları satılırken o kadar ses çıkardınız da Rize’ninkini niye engellediniz! Bakın, 2017’de açıklama yapılmıştı, 2018’de açılacak diye ama… 2019’un Mart’ı da gidiyor! Rize’nin Stevia’dan Şeker Fabrikası niye açılmadı? Hadi açın bakalım, açın da görelim yahu!

Tam böyle içimizden iç geçiriyorduk ki, bir de karşımıza İkizdere’nin gencecik çobanı çıktı… Hamdusena ismi! sesleniyor ha, size bakın… Bakın ne diyor: “Petrolü doğalgazı ithal ediyoruz mecburen. Benim anlamadığım 193 ülkeden neden Tarım ürünleri ithal ediyoruz!”
Hadi… Hadi… Buyurun… Ve bu dağlara sevdalı ve her gününü üreterek geçiren geleceğin umudu kızımıza kim yanıt verecek?.. Tarımın bakamayanı mı, en başı mı? Kim? Biz hiç merak etmiyoruz, inanın! Çünkü biliyoruz.

Hani şu ‘kumpas davaları’ vardı anımsarsınız… Kumpas kurulan askerlerden Hüsnü Bozkurt var idi eski Milletvekili; geçen gün yazmış, “99 yıl önce bugün İngilizler Meclis-i Mebusan’ı basıp, Mebusları Malta’ya sürdü. Bunun üzerine Mustafa Kemal, Anadolu’daki İngiliz subaylarını tutuklattı ve 1 ay sonra TBMM’yi açtı. Tutuklattığı İngilizler de, ancak mebuslarımız serbest kalınca bırakıldı. Devletimiz yoktu, ama Meclisimiz ve Atatürk vardı” diye!

Başka söze gerek yok!

Ama Rize’nin, ülke cumhurunun da başkanı olan partisinin liderini, ‘Evine hoş geldin dünya lideri’ nidalarıyla karşılayan bir de belediye başkanı var bilirsiniz…

Kimler kıskanmasın ki şimdi! Üst zeminin 2 kat altına inip, kaygan ve çamur zemini, dip ve kayayı bulmayan fora kazıklarla sağlamlaştırmaya çalış! Sonra, 5 yılda tamamlanamayan projeyi 3 günde, Cumhurbaşkanı mitingine yetiştir… Sonuç, ‘sağlamlık’ testi sıfır! Sonra da, Eyyy CeHaPe!..

Bizde bir hikaye var, çok yazdık, uzun yazmaya gerek yok… Adam ölünce, kendini hastaneye götürmeyen çocuklarına bıraktığı mektup açılır: “Hastayim dedum, dedum inanmadunuz, şini ne oldi?” Eldum!        Yazdık, uyardık, anlattık… Bakın şimdi ne oldu? Erdoğan’ın 2 Mart’ta Rize’de miting yaptığı alan hırsından çatladı! Cidden yani… Hadi o bir şey değil, teknik bir hata düzeltilebilir ama…

Rize’nin ‘Şehri Emin’i, yani şehrin en emin olunan kişisi olan, ‘akademik unvanlı’ Belediye Başkanı; Rize Meydandaki ‘çatlak’la ilgili paylaşım yapan gazeteci ve siyasileri, komik ve imla kurallarına uymayan ifadelerle ‘tehdit’ etmeye çalışmış! Yakışmış mı, yakışmış! Şaşurusunuz!..

Hani şu başla-saçla tarak meselesi var ya… Hah işte ondan!

Güneysu Deresi yatağının tam da orta yerinde ‘villa tipi’ lojmanlara ruhsat verenler, binlerce insanın tedavi gördüğü LÖSEV’in hastanesine neden ruhsat vermezler? Çocuklarımız Lösemiden ölmesin! LÖSEV’in hastanesine ruhsat verilsin…

Şimdi çıkıp sormayın ha, ‘seçim-geçim-terörizm’ bunun neresinde diye… Siz geçiminize bakın, seçim seçim geliyor!