Biz de Zenciyiz, Hepimiz!

            Başbakan ve aynı zamanda AKP Genel Başkanı Binali Yıldırım! Yani, 2002’den beri bu memlekette iktidar hükümet olan, devleti yöneten siyasi partinin 3.Genel Başkanı ve 4.Başbakanı…

            Pazar günkü konuşmasında dedi ki, “FETÖ AK Parti döneminde palazlanmamıştır. Bu terör örgütü AK Parti döneminde kurulmuş, güçlenmiş gayreti içinde göstermeye çalışanlar var.”

            Hiçbir şey demiyoruz! Anlıyorsunuz, anlıyorlar…

            Mesela Başbakan Yıldırım, Özkök’e yanıt verirken, “Eski bir Genelkurmay başkanı çıkıp diyor ki ‘Biz 2004’te uyardık.’ Ne uyardınız kardeşim, karara bakıyoruz, ‘Nur cemaati ve hizmet hareketi izlenmelidir.’ Ne zamandan beri cemaatler terör örgütü oldu? Bizim için kırmızı çizgi, terör faaliyeti başladığı gündür, o da 17 Aralık’tır! Demokrasilerde böyle şey olmaz! Hiç kimse eline silah almadıkça, teröre bulaşmadıkça, insanları öldürmedikçe terör örgütü muamelesi göremez! Bu örgüt devletle bilek güreşine, 17 Aralık’ta başlamıştır. Ve o el kökünden kırılmıştır” diye de devam etmiş!

            Yok be arkadaşım, siz değilsiniz bizim ülkemizden, inancımızdan, aynı coğrafya ve hatta aynı evrenden dahi!

            O dediğiniz demokrasi nasıl bir şey, ekmek arası OHAL yarası mı? Hele 15 Temmuz cinayetlerini de araştırın bir… O faaliyetin başladığı gün, o silahların kuşanıldığı gündür bilin ha! Ellerinize bakın, baktırın bir dahaki sefere!

            Hele Dişli’ye dişli olabiliyorsanız, Yazıcı’nızı da Ergin’ce en Ala’sından Topbaş’layı, Gökçek oynarsınız… Giritli Bülent’ten girip şu Gürcistan macerası yaşayan Bakan, 2013’te İzmir’deki 11.Olimpiyatlardaki konuşmalar!..

            Bir de ne demişti daha öncesinden… “Kabine ve Meclis grubumuzda FETÖ’cü yoktur!” Yok yahu? Köse’nin dediği gibi, “Benim, kundaktaki bebe kadar masum olduğuma inandığınız gibi inanın…”

            Sonra da gidip-gelmiyorsunuz? Paranızı biz mi bastık? Olimpiyatınızı biz mi doldurduk? Mehmet Ali’nin Kadir’e dediğinden, “Kahve istedin kahve verdik. Su istedin su verdik. Çay istedin çay verdik. Ne istedin de vermedik?..”

            Hiçbir niteleme yapmadan, ancak noktalı yerleri siz doldurarak dümdüküne… Mehmet Ağar: “Yıllarca gözümüzde büyüttük ama 12 Eylül döneminde ben İstanbul Emniyet Müdürlüğündeyken TKP’lilerin elinde çakı bile görmedim.” Demiş… Aslında dahası da var ama biz sadece Deniz ile yanıt vereceğiz…

            “Yalnız biz varlığımızı, hiçbir karşılık beklemeden, esasen Türk halkına armağan etmiş bulunuyoruz.” Deniz Gezmiş!

            Peki, ne demişti ‘Soğancı Hilmi Paşa’ aralarında bazı darbeciler de bulunan Darbeyi Araştırma Komisyonunda… “Kasaptaki ete soğan doğramayız”mış mış da mış mış! Hükümeti FETÖ konusunda uyarmış! Başbakan da buna kızmış! Peki hiç soruldu mu, döneminde kritik mevkilere kaç FETÖ’cü gelmiş?

            Nasıl olsa bizde ‘Kasap hikayeleri’ çok… Bir ilçe başkanı demişti, “Teşkilatı koyun olanın Kasap’ı çok olur!”

            Tam da bu sırada, ‘RezilYol’ çalışmalarındaki hukuksuz kararlarıyla gündeme oturacak Rize Valisi, bir anda yerel televizyona çıkıp, ‘silahlanma çağrıları’ arasında, Rize’deki silah ruhsatlarına ilişkin ilginç açıklamalarıyla bir anda gündemi çevirdi! Uçuk bağışlardan söz edilirken Çevre Vakfı öndeydi de Türgev türevi vakıf ve dernekler neredeydi?

            Meğer, hemen ardına Ayder’deki otopark yasağı ve Fırtına Vadisi boyunca dizili tesislerin kapatılması vardı!

            Biz de ardına, ‘Bu Uşaklara, uşaklığı öğretemeyeceksiniz’ başlığını atarak ekleyelim…

            Fırtına’da artık fırtına kopacak haberiniz olsun… Siz hala ‘RezilYol’ edebiyatları yapadurun; karşınızdakiler de maddelere çalgı-çengi vursun! Bakın mesela dünyaca ünlü turizm merkezi Ayder’in, TOKİ’ye teslim edildiği iddiaları var, söyleyen belli. Hala diretilen hukuksuz Rezil Yol’la, Mera ve Yaylalar teslime hazır! Araplar ve İsrailliler bekliyor!
Bütün bunlar olurken; partili ve şaibeli eski vekilin denize sıfır, kıyı-kenardaki hibe destekli kaçaktan yapım oteli serbest! Artık Ohal-buhal’i yok, işgal ve yağma başladı! Bölge insanı yerlerinden/yurtlarından edilip marabalaştırılmaya çalışılıyor. Emperyalizme ve faşizme boyun eğmeyen, Amerikan uşağı olmayan Karadeniz Uşakları, bu yağma ve talana da izin vermeyecek. Haberiniz olsun… Bilin!
Yaşam ve mücadele bayraktarı ve omuzdaşlığını ören Derelerin Kardeşliği Platformu DEKAP, sadece HES, nükleer, termik ve madenlere karşı değil… Yaşamı yok edecek bütün çalışma ve hazırlıklara karşı da yerel mücadeleyi; bütün işbirlikçi-lobici çalışmalara karşı dirençle sürdürecek!

            Gelelim haftanın kıssadan hisesine…

            Zamanın birinde, kendine çok güvenen ve bu güvene karşılık güven de sağlayan ancak tek kusuru durduk yerde sesli şekilde yellenen, anlı şanlı bir vezir var imiş! İşine de sağlam imiş, yemeğe de düşkün. Saraya çok güvendiği bir aşçı almış ve padişahına överek bitiremiyormuş!

            Padişah bir gün, ‘kalk gidip bir bakalım şu aşçının maharetlerine’ deyince hemen hazır ettirmiş mutfağı! Önce denetlemeye gitmişler kap kacağı.

            Gezerken mutfakta, vezir tutamamış kendini ve kaçırıvermiş art arda. Bir, iki derken neredeyse sıraya koymuş sesli-sesli… Duyulmasın diye de arada bir mutfak kaplarına vurup ses çıkarıyormuş ama gittikçe de devam ediyormuş!

            Artık padişah son haddede dayanamayıp, ‘Vezir, vezir… Biz sarayda büyüdük amma kap gıcırtısını da göt gıcırtısını da biliriz, boşuna gürültü yapma’ diye kaptırıvermiş!

            Kıssasından hisse… Vezir kim, padişah kimse?.. Zenci misiniz sizde?