CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Doç. Dr. Böke, AKP’nin kendi içindeki FETÖ’cüleri koruma telaşı, her adımda çok açık bir biçimde ortaya çıkıyor. Biz bu telaşın niye olduğunu çok iyi biliyoruz. Açık ve net soruyorum: Bu hükümetin 15 Temmuz Darbesi’ne dair daha önceden haberi var mıydı?” dedi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Selin Sayek Böke’nin Merkez Yönetim Kurulu toplantısı sonrası yaptığı basın açıklaması şöyle:

Değerli basın mensupları, bizleri ekranları başında izleyen sevgili vatandaşlarımız, her şeyden önce hepinizi sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum.
Her hafta olduğu gibi bu hafta da Cumhuriyet Halk Partisinin yaptığı haftalık değerlendirmeyi sizlerle paylaşmak üzere bir aradayız. Hepiniz tekrar hoşgeldiniz.

ASLA GERİ ADIM ATMAYACAĞIZ
Ve son haftalarda hep ifade ettiğimiz gibi bir kez daha AKP’nin inşa etmiş olduğu faşist düzene dair bir dizi değerlendirmeyi ve buna karşı ortaya konacak tavrı da sizlerle konuşmak üzere bir aradayız. AKP’nin faşizmi demokrasiye ve cumhuriyete sistematik, açıktan, çok cüretkâr bir savaş saldırıyı devam ettiriyor. Adına Başkanlık dedikleri bir tek adam diktasını resmileştirmek için bir trajedi ortaya koyuyorlar ve bu trajedi bizlerin yaşantısında faşist düzenin açık etkileriyle somut bir biçimde karşımıza çıkıyor. Ve bu somutlaşmış olan faşist düzenin karşısında da Türkiye’nin bütün demokratları, bütün ilericileri, bütün cumhuriyet düşkünleri ve sevdalıları hep bir arada, daha güçlü bir biçimde buna “hayır” denmesi kararlılığını çok açık yüreklilikle ifade ediyorlar. Bu ihtiyaç, demokrasiye olan açlık, cumhuriyete olan güven ve ihtiyaç her geçen gün daha kararlı bir biçimde ortaya çıkıyor.

AKP’nin bu faşizmi tahkim etmek için attığı her adım, açıkçası bizlerin de bunun sorumlusu olanları hukuk karşısına çıkartma isteğimizi ve irademizi, kararlılığımızı güçlendiriyor. Hiç kimse böyle saldırılarla cumhuriyet ve demokrasiyi teslim alabileceğini sanmasın. Biz asla cumhuriyetimizi ve demokrasimizi size teslim etmeyeceğiz. Hiç kimse Türkiye’nin demokratlarının böyle operasyonlarla yıldırılabileceğini, sindirilebileceğini zannetmesin. Hiçbirimiz asla geri adım atmayacağız. Hiç kimse Türkiye Cumhuriyetine ve demokrasisine bu yaptıklarının yanlarına kalacağını zannetmesin. Bu devran elbet dönecek ve yargı önünde, gerçek bir hukuk çerçevesi içinde demokrasimize yapılan bu saldırıların hesabını biz hep beraber soracağız.

CUMHURİYET GAZETESİ’NE YAPILAN HER SALDIRI, CUMHURİYETİMİZE YAPILAN AÇIK BİR SALDIRIDIR

AKP faşizmi bu hafta gözünü açıkça Cumhuriyet’e dikti. Daha FETÖ’yle kol kola girmişlerdi ve Cumhuriyet Gazetesi’ni Ergenekoncu diye suçlamışlardı. Şimdi de aklımızla alay edercesine FETÖ’cülükle suçluyorlar. Cumhuriyet Gazetesi’nin, Cumhuriyetin hedef alınması elbette bir tesadüf değil. Çünkü Cumhuriyet sıradan bir gazete değil. Cumhuriyet yalnızca bir medya kuruluşundan ibaret değil. Cumhuriyet Gazetesi, genç Cumhuriyetin, Türkiye’nin kuruluş hikayesinin bir eseri. Cumhuriyet Gazetesi, Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu iradesinin bir hatırası. Cumhuriyet Gazetesi Türkiye’nin çağdaşlaşma, laik ve demokratik bir toplumda bir arada yaşama iradesinin filizlendiği bir odak. Cumhuriyet Gazetesi Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ayrılmaz bir parçası ve canlı tanığı. Cumhuriyet Gazetesi demokrasi ve aydınlanma şehitlerinin, Uğur Mumcu’ların, Ahmet Taner Kışlalı’ların, Bahriye Üçok’ların, Muammer Aksoy’ların evi. Cumhuriyet Gazetesi sizin FETÖ ile kol kola kumpasla zindanlara attığınız İlhan Selçuk’un gazetesi. Yani Cumhuriyet Gazetesi yalnızca bir gazete değil, her dönemde Türkiye’de faşizmin, darbecilerin korktuğu, demokratların, cumhuriyetçilerin sığındığı bir güç Cumhuriyet Gazetesi. Cumhuriyet Gazetesi bu cumhuriyetin kurumu. Cumhuriyet Gazetesine yapılan her saldırı da bizim cumhuriyetimize yapılan açık bir saldırıdır.

Bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti’ne ve demokrasisine kast eden her rejim gibi AKP rejiminin de Cumhuriyet Gazetesi’ne saldırması bir tesadüf değil. Aynı nedenle de Türkiye’nin bu ilerici birikimi, demokratları, demokrasi isteyenleri, cumhuriyetçileri, cumhuriyet savunucuları, aydınlanmacıları Cumhuriyet Gazetesi’ni asla daha önce kurban etmedikleri gibi AKP faşizmine de asla kurban etmeyeceklerdir. Cumhuriyet Gazetesi, cumhuriyetimizin ve Cumhuriyet Halk Partisinin kırmızıçizgisidir.

Şunu herkes çok iyi bilmeli. Cumhuriyet’ten en ufak bir geri adım atmayacağız. Cumhuriyeti asla asla teslim etmeyeceğiz. Cumhuriyet Gazetesi’nde Ankara’da da, İstanbul’da da sevgili Gençlik Kollarımız cumhuriyet nöbetlerine devam ediyorlar. Cumhuriyet Halk Partisinin kadın kolları bütün şehirlerde, meydanlarda Cumhuriyet okuyorlar. Cumhuriyet Halk Partisi örgütüyle, yönetimiyle Cumhuriyet’in arkasında durmaya devam ediyor. Buradan bir kez daha Cumhuriyet nöbetini tutan bu cesur yürekli genç arkadaşlarıma, yoldaşlarıma, kadın yoldaşlarıma gönülden teşekkür etmek istiyorum. İyi ki varsınız. Cumhuriyet sizlerle, gençlerle, kadınlarla var olacak. Biz faşizme karşı cumhuriyet ve demokrasi yolunu gençlerle ve kadınlarla yürüyeceğiz. Geleceğin Türkiye’sini biz hep beraber inşa edeceğiz.

CUMHURİYET’E YAPILAN OPERASYON, AKP’NİN FETÖ’YLE SUÇ ORTAKLIĞINI ÖRTME OPERASYONUDUR

Cumhuriyet’e yapılan bu operasyon FETÖ kardeşliğinin açıkça Cumhuriyete yaptığı bir operasyondur. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının kendi açıklaması var. Bu açıklamada Cumhuriyet Gazetesi yöneticilerine ve yazarlarına yönelik suçlamayı şöyle özetliyorlar: FETÖ üyesi değiller ama FETÖ adına suç işlediler. Peki bu suçlamayı yapan, soruşturmayı yürüten kim? İstanbul’da Cumhuriyet Savcısı. Fakat bu savcıyla ilgili çok garabet bir durum var ortada. Bu suçlamayı yapan savcı şu anda kendisi FETÖ örgütü üyeliğinden yargılanıyor. Hem de FETÖ’nün Selam Tevhid soruşturmasında kumpas kurduğu iddiasına yönelik suçlamaların yargı ayağında bu davanın 28 numaralı sanığı. Bu savcı FETÖ silahlı terör örgütüne üye olmak, siyasi ve askeri casusluk, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs etmekle açıkça suçlanıyor. Bir de suç uydurmak suçlamasıyla yargılanıyor. Evet yanlış duymadınız Cumhuriyet Gazetesi’ne, Cumhuriyet yöneticilerine, Cumhuriyet yazarlarına FETÖ adına suç işlemekten gözaltı kararı aldıran savcı FETÖ’ye üye olmaktan hala yargılanıyor. Tutuksuz yargılanıyor ve hala görevde. Öte yandan Cumhuriyete dönük bu FETÖ kardeşliği girişiminden sadece 5 gün önce yine sadece Cumhuriyet Gazetesinde bir haber yapıldı. Neydi bu haber? 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili İstanbul’da yürütülen soruşturmaların en başındaki başsavcının kardeşinin FETÖ soruşturması kapsamında açığa alınmış olduğu haberiydi. Üstelik bu kişi cemaat abisi olduğu gerekçesiyle açığa alınmıştı ve bu haberi Türkiye’de sadece Cumhuriyet yazdı. Ve ne tesadüf ki, 5 gün sonra FETÖ kardeşliği, FETÖ’nün bağlantılarını açığa çıkarmış olan bu haberi takiben 5 gün sonra Cumhuriyet Gazetesini susturmaya dönük en radikal adımı attı. Bu iki bilgi bize çok açık bir gerçeği ortaya çıkartıyor. Cumhuriyete yapılan AKP operasyonu, AKP’nin FETÖ’yle suç ortaklığını örtme operasyonudur. Cumhuriyete yapılan FETÖ’ye bir operasyon değildir. Tam tersine FETÖ-AKP kardeşliğinin birlikte yaptığı bir operasyondur. Yavuz hırsız ev sahibini bastırır misali suç ortaklığını örtmek için AKP – FETÖ bağlantısını gizlemek, halının altına süpürmek için bu operasyon yapılmıştır.

HANGİ HAKLA TÜRKİYE’NİN İTİBARINI BÖYLE SIFIRLIYORSUNUZ?

AKP’nin kendi içindeki FETÖ’cüleri koruma telaşı zaten her adımda çok açık bir biçimde ortaya çıkıyor. Biz bu telaşı görüyoruz. Niye olduğunu da çok iyi biliyoruz. Ve ısrarla bu konunun açıklığa kavuşması için yanıt almak üzere soru sormaya devam edeceğiz.
Daha önce de sorduğumuz bazı soruları bugün bir kez daha tekrar etme ihtiyacı ve yeni sorular sorma ihtiyacı duyuyoruz. Ve bu sorulara net ve açık yanıtı da AKP iktidarından, bu hükümetten hemen bekliyoruz.

Açık ve net soruyorum:

Hükümetin 15 Temmuz Darbe Girişimi’nden daha önceden haberi var mıydı? Tekrar ediyorum, açıklıkla soruyorum. Bu hükümetin 15 Temmuz Darbesi’ne dair daha önceden haberi var mıydı?
İkinci soru; darbe girişiminde FETÖ terör örgütünün kendi iletişimini yapmak için kullandığı ifade edilen bylock programı. Bu programın kullanıcılarına dair yapılan listelemeler ve bu konudaki çalışmalar soru işaretleri barındırıyor. Programın yazılımcısı olduğu söylenen kişi darbe sonrasında Türkiye’de elini, kolunu sallayarak dolaşıyor. Nasıl, hangi güçle? Bir uluslararası bağımsız kuruluşa denetim yaptırmadan bu bylock listelerinin geçerliliğini bize teyit edemezsiniz. Etmek için uluslararası bağımsız bir kuruluşa gitmeyi düşünüyor musunuz?
Üçüncü soru; sorduk, sormaya devam ediyoruz. Darbe girişiminin kilit ismi Adil Öksüz önce yakalandı, sonra bırakıldı. Bu olup bitenlerin siyasi ayağındaki sorumluları neden ortaya çıkarmıyorsunuz? Konu Adil Öksüz’e gelince neden suskunsunuz?
Dördüncü soru; Türkiye uluslararası sözleşmelerinde insan haklarına dair birçok maddeyi askıya aldı. Açıkça şunu söyledi AKP hükümeti, biz vatandaşımıza adil yargılanma hakkı vermeyeceğiz dedi. Biz vatandaşımıza işkence yapılmasına imkan vereceğiz dedi. Şimdi soruyoruz hangi hakla biz adil yargılamayacağız, hangi hakla suçluyla suçsuzu ayırmayacağız diyebiliyorsunuz? Siz hangi hakla Türkiye’de işkence yapacağız ve işkenceye göz yumacağız diyorsunuz? Siz hangi hakla Türkiye’nin itibarını böyle sıfırlıyorsunuz?

HÜKÜMET KENDİ İÇİNDEKİ FETÖ’CÜLERLE HESAPLAŞMA CESARETİNİ GÖSTEREMİYOR

Değerli arkadaşlar, hükümet bir türlü sorduğumuz bu sorulara bir yanıt veremiyor. Bir türlü 15 Temmuz sonrası millete verdiği sözün arkasında durarak kendi içindeki FETÖ’cülerle, siyasetteki FETÖ’cülerle hesaplaşma cesaretini gösteremiyor. FETÖ’yle olan derin suç ortaklığından kendisi o kadar çok korkuyor ki, bu ortaklık o kadar derin ki, hukukun gereğini yapmak yerine darbe fırsatçılığıyla Türkiye’ye bir sivil darbe yaşatıyorlar. Bu sivil darbenin tek bir amacı var. Esas darbecileri korumak ve darbe bahanesiyle Türkiye’de bir tek adam diktası inşa etmek. Bunun için de faşizmin kitaplardan bildiğimiz bütün araçlarını tek tek uyguluyorlar. Sistematik bir biçimde hukuku ve demokrasiyi her gün ayaklar altına alıyorlar. Faşizmin karşısında kim varsa, demokrasi diyen kim varsa, hukuk diyen kim varsa, birlikte yaşamak istiyoruz diyen kim varsa bu darbeyle yıldırmaya, korkutmaya, bastırmaya ve geri adım attırmaya çalışıyorlar.

CHP’LİLER FAŞİST REJİMLER TARAFINDAN HEDEF ALINMAYA ALIŞIKLARDIR

Bu hafta Sevgili Genel Başkan Yardımcımız Sayın Bülent Tezcan bu faşist baskıların bir parçası olarak kurşunlandı. Bu tetikçiye emir verenler şunu çok iyi bilmelidirler. Cumhuriyet Halk Partisi Kuvvayimilliyenin, cumhuriyet devriminin, sosyal demokrasi devriminin partisinin ta kendisidir. Cumhuriyet Halk Partililer faşist rejimler tarafından, demokrasi düşmanları tarafından, darbeciler tarafından hep hedef alınmaya alışıklardır. Bizi asla bunlarla yıldıramazsınız. Bize asla geri adım attıramazsınız.

ŞANTAJLARA BOYUN EĞİLMESİNE İZİN VERMEYECEĞİZ

Değerli arkadaşlar, bütün bu koşullar altında bir Başbakan düşünün. Ülkeyi 14 yıl yöneten iktidarının devamı olan bir Başbakan. Bu Başbakan utanmazca çıkıp, “Eğer bu ülkeye başkanlık gelmezse ülke bölünür” diyebiliyor. Başkanlığı almak için ülkeyi bölünmekle tehdit ediyor. Bu açıklamanın anlamı çok belli. Ya siz Türkiye’yi 14 yılda bölünmenin eşiğine getirdiniz, ya da sırf tek adam rejimini resmileştirebilmek için Türkiye’yi bölmekle tehdit ediyorsunuz, şantaj uyguluyorsunuz. Her iki durumda da artık bu hükümetin, “Türkiye bölünür” diyen Başbakanın bu ülkeyi yönetmeye ehliyeti kalmamıştır. Bu ehliyeti kaybettiğini kendisi açıkça bize itiraf etmektedir. Bu hükümetin örtülü siyasi destekçileri de Türkiye’ye yapılan bu şantajın ve AKP’nin Cumhuriyeti ortadan kaldırma projesinin ortaklarıdır. Üstelik bu destekçiler daha düne kadar “Başkanlık bir bölünme projesidir” diyorlardı bize. Şimdi başkanlık olmazsa bölünürüz diyenlere hak verenler esasında bölünmeyi destekliyorlar. Biz her gün olan bu U dönüşlerinden açıkçası hiçbir şey anlayamıyoruz. Ama bir şeyi çok iyi biliyoruz ve garanti edebiliyoruz. Türkiye’yi size böldürmeyeceğiz. Türkiye’yi bölemeyeceksiniz. Biz ısrarla bu şantajlara boyun eğilmesine izin vermeyeceğiz. Biz Türkiye’nin birlikte yaşaması için ne yapılması gerekiyorsa yapmaya devam edeceğiz. Siz istediğiniz kadar saltanatınız için Türkiye’yi bölmeye kalkın. Biz Türkiye’yi demokrasiyle, hukukla, barışla, laiklikle ve cumhuriyetle mutlaka birleştireceğiz. Bir yere kayyum atanacaksa, belki ilk kayyum 14 yılda Türkiye’yi bölünmenin eşiğine getirdiğini açıkça itiraf eden Başbakana ve onun bakanlar kuruluna atanmalıdır.

CUMHURİYET HALK PARTİSİNİN YAŞAMLA ÖLÜM ARASINDAKİ TERCİHİ ÇOK AÇIKTIR

Değerli arkadaşlar, AKP’nin hukuku, hepimizin hukuksuzluğu, bu ülkenin gazetecilerine, askerlerine, öğrencilerine, akademisyenlerine, vatandaşlarına sistematik bir şekilde kıyıyor. Ama o aynı hukuksuzluk, Ayşegül Terzi’ye saldıran tekmeciye, bir türlü ona kıyamıyor. Bu işin özeti açıkça bu. Ayşegül Terzi’nin yaşadığı trajedi, bir kendini bilmezin işlediği tek başına bir suç değildir. AKP zihniyetinin ve bu zihniyetin ürünü toplum projesinin sonucudur. AKP iktidarı döneminde kadına şiddet ve kadın cinayetlerinde yaşanan patlama esasında bu işin siyaseten beslendiğinin en somut göstergesidir. Yaşanan acılar, meydana çıkan trajediler, kayıplar, şiddet, ölümler hiçbiri tesadüf değil. AKP’nin iktidarının dayandığı bir zihniyet var. Bu zihniyet kadını, bizi ikinci sınıf görüyor. Böyle görmeye devam ettiği sürece toplumda kadına şiddet, kadın cinayetleri, kadın – erkek eşitsizliği derinleşmeye devam edecektir. Ayşegül Terzi’ye yapılanlara bir daha kimsenin cesaret edememesinin tek yolu vardır. O da bu hukuksuzluğa hemen son verilmesiyle olur. Bu siyasetin hukuk devletini inşa ederek, her vatandaşını korumayı kendine dert edinmesiyle olur. Bunu biz yapacağız. Kararlıyız. Her vatandaşımızın özgürce bu ülkede dolaşabildiği günleri biz inşa edeceğiz. Hep beraber kadına, yaşam hakkına tehdit oluşturan bu düzeni biz değiştireceğiz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Soru- Gündem maddesi olduğu sormak istiyorum. Sıcak bir gündem maddesi aslında idam tartışması. Son olarak dün MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de, “Eğer AKP hazırsa, MHP olarak biz de hazırız” dedi. Acaba siz bu idam tartışmasının CHP olarak neresindesiniz?
Selin SAYEK BÖKE- Türkiye’de hukuk o derece ayaklar altına alınmış ki, hukuk çerçevesi içinde yaşam hakkı diyenlere karşı hukuku ölüm hakkına çevirmek isteyenler var. Cumhuriyet Halk Partisinin yaşamla ölüm arasındaki tercihi çok açıktır.
Bu hukuki zeminden çıkmış olan tartışmayı yeniden bir Türkiye gerçeğine çevirenlerin nasıl bir yarın inşa etmek istediklerinin çok açık olduğunu düşünüyoruz. Bunun ötesinde, biraz önce tarif ettiğim AKP – FETÖ ortaklığının da bir parçasının bu tartışma olduğunu düşünüyoruz. Biz Fethullah Gülen’in bu ülkeye iade edilmesini istiyoruz. İstiyoruz ki, 15 Temmuz’da yaşadıklarımız açıkça sorulabilsin. İstiyoruz ki, 15 Temmuz darbe girişiminin siyasi ayağına dair gerçekler ortaya çıkartılabilsin. İdam diyenler Fethullah Gülen’in iadesini istemeyenlerdir. İdam diyenler, AKP – FETÖ ortaklığının devam etmesini isteyenlerdir. İdam diyenler, “Türkiye bölünsün” diyenlerdir.

Soru- Efendim HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın dün bir çağrısı oldu grup toplantısında. Şu ifadeleri kullandı kendisi. Önümüze sandık kurulduğu zaman güçlü bir muhalefet olarak Türkiye’ye bir alternatif sunmamız lazım diyerek CHP’ye bir çağrıda bulundu. Biz bu faşist bloğa mecbur muyuz? Eşitlikten, kardeşlikten yana olanlar neden %60 oy alamayacakmış, neden bir araya gelip demokratik bir blok oluşturamıyoruz, oluşturmayacağız şeklinde bir açıklaması oldu. Nasıl değerlendiriyorsunuz? Böyle bir alternatif blok mümkün müdür? HDP’nin ve Demirtaş’ın bu çağrısına CHP’nin karşılığı, görüşü nedir?
Selin SAYEK BÖKE- %60’lık bir blok olmayacağını söyleyenler, MHP idi. Zannedersem, Sayın Demirtaş MHP’ye sesleniyor. Cumhuriyet Halk Partisi’nin faşizm karşısındaki duruşu çok net. Türkiye’de demokrasi mücadelesi veren herkesin mutlaka, faşizme karşı bir ortak mücadele inşası ihtiyacını zaten Cumhuriyet Halk Partisi haftalardır çok somut bir biçimde dile getiriyor. Bugün de ifade ettim. Türkiye’yi bu faşist düzene biz asla teslim etmeyeceğiz. Demokrasi diyen herkes, cumhuriyet diyen herkes, birlik diyen herkes bu mücadelenin bir parçasıdır.

BAŞBAKAN HANGİ KARAYOLUNA SIĞINMIŞTI?
Soru- Sayın Genel Başkan 2 Aralık’ta ifadeye çağrıldığı haberleri çıktı. Bu konu gündeme geldi mi? Kendisi ifade vermeye gidecek mi 2 Aralık tarihinde?
Selin SAYEK BÖKE- Türkiye’nin gündemine baksanıza. Son 5 günü bir düşünsenize. “Gündeme geldi mi” dediniz de, onun için söylüyorum. Son 5 günü bir düşünün lütfen, neler yaşadık. Ana Muhalefet Partisi’nin bir Genel Başkan Yardımcısı vuruldu. Saatler geçmedi, iki KHK çıktı. Bu KHK’larda on binlerce kişi işini kaybetti. Türkiye’nin yarınını inşa edecek olan, özgür düşüncenin mimarları olacak üniversitelere bir adamın isteğiyle rektör atanacağı gerçeği ortaya çıkartıldı. Sonra kayyumlar atandı. Arkasından Cumhuriyete açık bir saldırı yapıldı. Bizim gündemimiz biraz buydu esasında.
Türkiye’nin bu yoğun gündemi içerisinde avukatlar ortaya çıkan hukuki süreçlerle ilgili, Sayın Genel Başkanımızla ilgili davaları takip ediyorlar.
Soru- 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik “Beyefendi Marmaris’te tatildeydi” yönünde bir açıklaması olmuştu. Buna da yine Cumhurbaşkanı Erdoğan da, “Sen neredeydin” diye cevap verdi. Bununla ilgili neler söyleyeceksiniz?
Selin SAYEK BÖKE- Ben de bir soru sorayım. Başbakan neredeydi acaba? Hangi karayoluna sığınmıştı?