BUKALEMUNLAR
Önce “Türban” dediler, “mağduruz” dediler “inanç özgürlüğü” dediler.
Şimdi “sende örtüneceksin”. Sende “benim gibi inanacaksın”. “Ya benden yanasın ya karşımdasın” diyorlar.
Her geçen gün yeni bir dayatmayla çıkıyorlar toplumun karşısına. Her geçen gün daha saygısız daha pervasız, daha bir tepeden bakıyor, daha bir buyurgan ve dayatmacı oluyorlar.
Ne zaman içki içeceğimize, kaç çocuk yapacağımıza, doğurup doğurmayacağımıza, nasıl yaşayacağınıza, sigarayı nerede içeceğimize, Neyi giyip, neyi giymeyeceğimize, neyi okuyup, neyi okumayacağımıza, İnternette hangi sitelere gireceğimize, karışmaya başladılar.
Ülkemizi her geçen gün daha çok yaklaştırıyorlar orta çağ karanlığına.
Her geçen gün daha çok ve daha yakından duymaya başladık takunyalı faşizmin ayak seslerini.
Kamuda türban serbestisi ilkokullara kadar indi. Giderek bir dayatmaya dönüşüyor. Şimdi okullarda haremlik selamlık eğitim dillendirilip dayatılıyor. Mitinglerini, toplantılarını çoktan haremlik selamlık yaptılar.
Bütün okullar İmam Hatip okuluna dönüşüyor, Sanat, sosyal bilimler, matematik, biyoloji, felsefe, yok ama ana sınıfına kadar indiriyorlar din derslerini. Çağın gerisinde kalmış, ölü bir kültürün, tarihin çöplüğündeki yağmacı, talancı bir imparatorluğun, dil bile sayılmayan dili dayatılıyor topluma.
Zaman içinde sokakta görmeye alıştığımız, sıkma baş türbanlıların yerini, kara çarşaflılar almaya başladı. Giderek de artıyor sayısı. Asalı cübbeliler türemeye başladı sokaklarda.
Bu gidişe itiraz eden, karşı çıkan bir avuç demokrat, aydın, solcu, sosyalist dışında kim ne yaptı. Ne yapıyor. Ya da yapılanlar, karşı duruşlar, ne kadar geriletiyor, duraklatıyor bu takunyalı faşizmin ilerleyişini.
TESLİMİYET VE ÇÜRÜME ZİRVEDE BAŞLAR
Toplumu korkuyla “terbiye” edip rapt-ı zapt altına almaya çalışıyorlar. Her geçen gün, korku toplumda, özellikle popüler elitlerde bir çözülme, bir teslimiyet yaratıyor. Bu çözülme ve teslimiyet, sistemle bağları güçlü, sistemle çıkar ilişkisi olan, popüler insanlarında daha sık görülüyor. Yalamalıkta, yalakalıkta adeta yarışıyorlar. Toplumun, yoksul halkın cebinden, çalınanlarla saltanat süren diktatörün adeta stepnesi oluyorlar. Buna en iyi örnek de; mevcut iktidarın kendi “hukuk” kurallarına bile uymayan bir biçimde ve görgüsüzce bir şatafatla yapılan, yeni sarayını meşrulaştırma yarışında arzı endam etmeleri.
Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun, “Karadut” şiirinde “Ayrık otlar, göstermelik atlar” dediği, yıllarca bu toplumda sahte “modernliğin, çağdaşlığın” “sanatın” yüzü olan bazı tipler, hızla akıntıya dümen kırıp uyuverdiler zamana. Başladılar kitleler halinde saltanat, iktidar yalakalığına. Gazeteciler, sinema oyuncuları, şarkıcılar, türkücüler, sporcular, magazinin bol pırıltılı içi boş, altı boş “yıldızları.” Şimdi. Moda oldu diktatöre yalakalık. Biz tanıyoruz sizleri Bukalemunlar.
Biz tanıyoruz sizi, hey bukalemun gibi her renge girenler. Siz Osmanlıda saltanat yanlısı “Padişahım çok yaşa”cılar Siz cumhuriyetin en amansız “savunucusu” sahte “cumhuriyetçileri” Siz 12 Eylül faşist cuntasının şakşakçıları, Siz sağcıyla sağcı, solcuyla solcu, Müslümanla Müslüman, her döneme, her dümene uyanlar. Siz böyle her otoriteye boyun eğip “gelene ağam gidene paşam” dedikçe, kişiliksiz ve onursuzca biat ettikçe diktatörlere, sizde yanacaksınız, bizimle değilse bile bizden sonra. Tarihte görülmemiştir diktatörlerin yalakalara güvendiği ya da onları hep yanında, yakınında taşıdığı. Sizinle işinin bittiği gün sizde nasipleneceksiniz diktatörün zulmünden.
Başara bilirse, bizleri ezmeyi, bizleri yok etmeyi, başara bilirse, ülkeyi istediği kıvama getirmeyi, işte o zaman gerçekten korkun. İşte o gün sıra size de gelecek. Size, Oral çalışlar, Etyen Mahçupyan, Yavuz Bingöl ve diğerleri. Unutmayın. Deve sidiği içen bir kültürün takipçisi olan, bu insanlarda, deve kini vardır. Unutmazlar.
Biz muhalifler. Biz her dönemin, her iktidarın katli vacipleri, biz saltanatlara boyun eğmeyenler, her zaman söyleyecek sözü olanlar. Biz kişisel çıkar için el etek öpmeyenler. Biz “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz” deyip yola çıkanlar. İlk saldırıya uğrayanlar, tutuklananlar, öldürülenler olacağız. Belki biz bütün bunları “hak edeceğiz.” “Hak edeceğiz” vahşi hayvanlar gibi sürek avlarında avlanmayı. Sokak ortasında öldürülmeyi, Cezaevlerine doldurulmayı, işkencelerden geçirilmeyi, kitleler halinde katledilmeyi. “Hak edeceğiz,” muktedirlerin bize reva görecekleri her türlü işkence ve ölümleri. Bizler onurumuzla ya kazanacağız, ya kaybedeceğiz.
Hey son günlerde kitleler halinde bukalemunlar gibi renk değiştirenler. Ya siz sizler kurtula bilecek misiniz? Muktedirin zulmünden.
Tarih ikinci Hitler’ini yetiştiriyor. Tarih bizi dövüştüler, direndiler diye yazacak. Ya sizleri Bukalemunlar. Ya sizleri.

Hasan Kaplan