Rasim Yılmaz
21 Kasım 2016

Bir gece TBMM’de AKP’li 6 milletvekili, tecavüzcünün tecavüz ettiği kimse ile evlenmesi halinde, cezaevinden çıkmasını öngören önerge verdiler. Önergede; “Cebir, tehdit hile veya iradeyi etkileyen bir neden olmaksızın 16.11.2016 tarihine kadar işlenen cinsel istismar suçundan, mağdurla failin evlenmesi durumunda ceza açıklamasının geri bırakılmasına, hüküm verilmiş ise cezanın infazının ertelenmesine karar verilir.” denilmektedir. Sonra suça azmettiren veya işlenişine yardım edenler hakkında kamu davasının düşmesine veya infazının ertelenmesine karar verileceği belirtilmektedir.
Bu durum bana Ortaçağ dönemindeki din adamlarının durumunu çağrıştırmaktadır. Ortaçağ döneminde toplum savaş, yoksulluk, açlık gibi felaketlerle boğuşurken, din adamları toplanarak kutsal kitapta yer almamış olan develerin kaç dişinin olduğunu tartışıyorlarmış. Yani bir din adamı açıp bir devenin ağzına bakmak yerine oturup develerin ağzında kaç diş olduğunu tartışmış, topluma tartıştırmayı uygun görmüşler.
Ülkemizde iç savaş – dış savaş sürerken, üretici canından bezmiş, tüketicinin bir sıkımlık canı kalmışken, terör kol gezip ekonomik çıkmazlar yanında son derece hayati öneme haiz birçok önemli sorunu varken, hükümet insanlarımıza tecavüzü aklama provaları yaptırmakta. Pozantı Cezaevi, Ensar Vakfı ve Gerger İmam Hatip Lisesi rezaleti ortadayken, bizim işgüzarlar bir gece yarısı böyle bir önerge vererek toplum psikolojisiyle alay etmektedirler.
Metindeki ifadeye bakın; “ cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir neden olmaksızın suç meydana gelmişse” diyor. İster zor kullanmış olsun, ister tehdit etmiş olsun, ister konuşarak kandırmış olsun. Bu fiilin nasıl işlendiğinin bir önemi var mı?
Birden fazla kişi tecavüzde bulunmuşsa bunlardan biriyle evlenmiş olması diğerlerinin de suçunu ortadan kaldıracak, bu nasıl bir mantık, nasıl bir ahlak anlayışıdır?
El insaf, bu nasıl bir ahlâk erozyonudur ki toplum ikiye bölünmüş, bir yarısı diğer yarısına tecavüzün iğrenç, insanlık suçu olduğunu anlatmaya çalışıyor. AKP, herkesin istisnasız hem fikir olacağı bir konuda bile toplumu ayrıştırmayı başardı. Bu ayıp, AKP’ye fazlasıyla yeter.

Bunlar bilmezler mi ki; Türk Ceza Kanunu, 18 yaşından küçük herkesi çocuk olarak kabul eder ve çocuklara yönelik cinsel içerikli eylemleri cinsel istismar olarak tanımlar.

Şunu herkes bilmeli ve anlamalıdır ki; 18 yaş altı ocukların evliliğe teşvik edilmesi ya da “rıza” kisvesiyle evliliğe zorlanması açıkça çocuk istismarı ve zinadır. Devletin görevi ise çocukları istismarcılardan korumaktır.

Cinsel istimara uğrayan çocuğun, fail ile evlenmesi halinde faile verilecek cezanın ertelenmesi düzenlemesi kabul edilemez. Çünkü her şeyden önce o çocuğun ömür boyu tecavüze mecbur bırakılmaktan başka bir anlamı yoktur.
Bunun anlamı tecavüzcüyü ödüllendirmektir.

Bununla da kalmayıp bu tasarının yasalaşması durumunda, tecavüz sanıkları ve yakınları tarafından mağdurlar üzerinde cebri ve manevi şiddet yoğunlaşacaktır. Kaldı ki yasaların caydırıcı özelliği olması gerekirken, hasta ruhlu birçok sapığı suçu işlemeye teşvik edecektir.

Teklifi savunanların iddialarına göre düzenleme yasalaşırsa 16 Kasım 2016 tarihinden sonra işlenen suçlara uygulanmayacakmış. Aman ne güzel ne güzel! Eğer bu tasarı onaylanır yasalaşırsa, bu iktidar bu kafayla çok değil 6 ay sonra yine “toplumsal ihtiyaç var” deyip yeni bir hüküm, yeni bir af daha getirir.

Hükümete yakınlığıyla bilinen Sosyal Doku Vakfı Başkanı Nureddin Yıldız’ın 10 – 7 – 6 yaşında nikâha engel bir durum yoktur demiş olması boşuna değildir. Bence bu düzenlemenin bir başka gizli hedefi ise, evlenme yaşının 12’ye belki de daha da aşağıya çekilmek istenmesidir.

İktidar sözcüleri tarafından dile getirilen “tecavüzcünün değil ailenin korunması” gerekçesi ise vicdanlara sığmayacak düzeyde bir açıklamadır.
Ve herkes şunu iyi bilmeli ki; istismar sonucu evlendirilen çocuk evlilik hayatı boyunca sistematik olarak evlendikleri kişinin ve bu kişinin aile çevresinin fiziksel ve psikolojik baskısı altında kalacaktır. Hayatının her evresini bir tecavüz sahnesi olarak yaşayacaktır. Bunu hiç kimsenin bir başkasına yaşatmaya hakkı olmadığı gibi, mağduru koruyucu yasal önlemleri almak görevi devletindir. Dolayısıyla da;
*Bu tasarı hiçbir revizyona tabi tutulmadan geldiği gibi geri çekilmelidir.
*Tasarıya imza koyanlar başta olmak üzere, hükümet sözcüleri halktan özür dilemelidir.
*Çocuk istismarı ve tecavüz suçlarındaki cezalar caydırıcı nitelikte ağırlaştırılmalıdır.
*Çocuk evlilikleri kesinlikle yasaklanmalıdır.