Bu nasıl bir para hırsıdır sizdeki?..
Nasıl bir göz kararmasıdır böyle?..
Kimden, nasıl bir eğitim aldınız da bu kadar duyarsız oldunuz?..
Size; üç beş kuruş para için deremizi kurutan, ormanımızı kesen, havamızı kirletenlere, canımıza kıymak isteyenlere söylüyorum, duyuyor musunuz?
Düşün yakamızdan!..
***
Sizi doğuranların, büyütenlerin, eğitenlerin, bu topraklarda, en doğal koşullarda yaşadığını nasıl unutursunuz?..
Siz de aynı koşullara doğdunuz, aynı koşullarda büyüdünüz, bu güzelliklerin tümünü gördünüz!
Kafkasör’de boğa güreşleri seyrettiniz!..
Sirya’da, Orcuh’ta şarap içtiniz!..
Korzul’da, Çoruh’ta loko tuttunuz!..
Vazriya’da, bir köy düğününde deli horon oynadınız!..
Size; Artvin’de doğup da, Artvin’i yok etmek isteyenlerle işbirliği yapanlara söylüyorum, utanmıyor musunuz?..
Düşün yakamızdan!..
***
“…
  Sen gibi değil yaban elin kelebeği, arısı.
  Sana sevdam ölümüne,
  hasret dersen dağlar gibi;
  sende hala yüreğimin yarısı…” dediğimiz yerdir Artvin…
“…
Kale’de bayraksan,
türküysen, bulutlarla oynaşıp
sakinin sofrasına dökülen,
bir dalında acem hurması
bir dalında kar varsa,
ve sevdalıysan,
ve aklında yar varsa;
anla ki Artvin’desin,
adamakıllı yaşıyorsun…” demişsek, boşuna değil sözümüz…
“…
Dayanılmaz bir özlem bendeki,
unutulmadı, unutulmayacak, biliyorum.
Söylemiş olayım dostlar, vasiyetim olsun;
ben her yerde yaşarım
ama
Artvin’de ölmek istiyorum…” diye düşündüğümüz yerdir Artvin…
“…
Dağ dağ olurum, deniz deniz,
gönül gönül olurum, yürek yürek.
Sınır boylarında bayrak,
Kurtuluş Savaşı’nda mavzer.
Ben özgürlüğüm, ben bağımsızlık,
ben Kaçkar Dağı’yım, ben deli horon.
Günü geldiğinde, Atabarı değil,
Atatürk olurum Kocatepe’de;
ben Artvin’im dostlar, bensiz olmaz…” diyorsak, öylesine, boşu boşuna, laf ola beri gele diye söylenmemiştir, bilesiniz!..
Düşün yakamızdan!…