Röportaj: Sami Özçelik / Artvin

1939 YILINDA Artvin’e doğup, çok küçükken babasının tayini çıkmasıyla Artvin’den ayrılan Nuran Türemen öğretmenin 24 Kasın Öğretmenler günü nedeniyle Artvin’e özel yazmış olduğu yazının 2. Bölümünü siz değerli okurlarımızla paylaşıyoruz. Nuran Öğretmen eşi Doğan Bey ile doğduğu Artvin’e 1.500 km yol katederek İzmir’den 2012 yılında geldi ve burada çok güzel insanlarla tanıştı. Radyoda canlı yayın yaptı, gazetelerde haberleri çıktı, makalelere konu oldu. O zaten hep Artvin’i böyle güzelliklerle dolu hayal etmişti. 73 yaşında doğduğu kentteki ev olan Ortamahalle’deki Aksakaloğlu konağını buldu. Burada duygulu anlar yaşadı.

nurandogan-turemenm“GURURLA SÖYLÜYORUM; DOĞDUĞUM KENTTİR ARTVİN”

Çünkü annesi, Nazmiye, babası Hasan Fehmi Mıhçıoğlu burada yaşamışlardı. Onları bir kere daha özlemle yad etti. Yeşil Artvin’de olmak onun için dünyadaki cennetti. Şair Behçet Kemal Çağlar, 1934 yıllarında “Cennetin direkleri çürümüş, Artvin’e düşmüş, “Göğe komşu topraklar” diyerek Allah’ın özel yarattığı bu çok özel coğrafyayı, Artvin’i nede güzel anlatmıştı.

Artvin tarihinde 3 kez üst üste başkanlık yapan Artvin’in efsane Belediye Başkanı merhum Emin Özgün,” ARTVİN’İ GÖRMEDEN CENNETİN TARİFİNİ YAPAMAZSINIZ.” yada Aşık Efkari’nin (Adem Şentürk 1900-1980) “DÜNYAYI TOPLASAN BİR ARTVİN ETMEZ!” “ HER İL BİRBİRİNE, ARTVİN KENDİSİNE BENZER” YAMACA ATILAN MUHTEŞEM İMZA” gibi söylenen sözler aslında Artvin’in ne çok sevildiğini anlatan çok özel yürekten gelen özdeyişlerdir.

Nuran öğretmen de bu duygular içinde Artvin’i anlatıyor. Türkiye’nin her yeri çok güzel. Ama İzmir ve Artvin Nuran Öğretmen için apayrı iki ayrı şehir. İkisi de Atatürk ve Cumhuriyet kenti olduğunu haykırıyor. Artvin’in girişinde Cumhuriyet Kenti Artvin’e Hoş Geldiniz” yazısından rahatsız olanlar var. Biz değil miyiz diye. Artvinlilerde , “madem öylesiniz sizde yazın. Elinizi tutan mı var diye cevap veriyor!..

15181500_1311752252188757_6996694570363381632_n-2Biz, Nuran öğretmenimize eşi Doğan Türemen ve ailesine sağlıklı uzun ömürler dilerken, Artvin’den saygı, sevgi ve hürmetlerimizi sunuyor. Yazının ikinci ve son bölümünü siz değerli okurlarımızla paylaşıyoruz…

“Artvin’den ayrıldığımızda çok küçük olmam nedeni ile hiçbir şey anımsamıyorum. Fakat her zaman anılırdı bizim evde. O nedenle yaşarcasına her şeyi bilirim. Özellikle Çoruh nehrinin güzellikleri… Kıvrıla kıvrıla, coşkulu akan, içinde vahşi güzellikler barındıran, hırçın, gizemli, güzel nehir…

Orası bulunduğumuz yere çok uzak olduğundan mı, yoksa akıp giden zaman içinde, çeşitli dönemlerde her birimizin eğitim yılları, yaşam işleri, uğraşıları, telaşları arasında, zamanımızın olamamasından mıdır, neden bilmem, çok istediğimiz halde gidemedik.

Sonunda ben emeklilik yıllarımda, kısa da olsa, orayı görmek, yaşamak mutluluğunu yaşadım…

Bir zamanlar hayal şehir olarak düşlediğim şehrin, anlatılan ve hayalimde yaşattığından çok daha farklı, harika, adeta yeryüzü cenneti olduğunu gördüm. Yalnız Çoruh Nehri’ni gördüğümde düş kırıklığı yaşadım. Zira üzerine baraj yapıldığından eski anlatılanlar görülmüyor. “Fakat Artvin’in güzelliği anlatılamaz, bizzat görüp yaşanınca anlaşılır.” diyorum. Orada çok güzel, ilginç günler yaşadım. Doğduğum evi bulmam çok ilginçti. Anlatılanları görmek de. Bebek salıncağının kurulduğu, 2. Kattaki

balkon, bahçede ve evdeki şömine, bahçedeki o ağaç. Hani tavuğun kaybedilip, günler sonra, ormanımsı bahçenin o ağacı altında civcivleri ile birlikte bulunması. Bütün anılar gözlerimde canlandı, yaşarcasına.

SİZ ARTVİNLİ MİSİN?

Çeşitli zamanlarda, nüfus kağıdımdaki doğum yerimi gören, duyanlardan hep aynı sözleri duyardım. “A… Artvinli misin? Oranın insanları hep çok olumlu, iyi niyetli olur.” Ailemin anlattıkları ve duyduğum sözlerdeki durumu doğrularcasına, hep iyi, eğitimli ve yardımsever insanlar olduklarını gördük. Usta gazeteci ve radyocu olan Sami Özçelik ile, bir rastlantı sonrası tanışmamız. Onun aracılığı ile, Dünyanın en büyük Atatürk Heykelini yaptıran, hayırsever Artvinli iş adamı avukat Sıtkı Kahvecioğlu, röportaj yapma isteğimizi kabul ederek, bizi bürosuna davet etmesi. Eşi ressam Kadriye hanımla birlikte, bürolarında ağırlanarak, bir dergi için röportajı da yapmış olmam…

Yeşil Artvin Derneği kurucu Başkanı Neşe Karahan’ın, bizi sahibi olduğu Cennet pastanesine davet etmesi ve orada Foto Şinasi’nin eşi ve birkaç hanımla tanışmamız. Artvin konusu açılınca, anlatmaktan kendimi alamıyor, yazdığım konudan da, istemeden biraz uzaklaşıyorum.

İlgili olarak kaleme aldığım yazılar, on beş kadar değişik yerlerde, çeşitli zamanlarda, dergilerde, gazetelerde, seyahat kitaplarında vs. yayınlandı, yayınlanmaya devam etmekte…

Böyle anlamlı bir öğretmenler gününde, anne ve babamı anlatarak, onların şahsında, diğer o dönem Cumhuriyet öğretmenlerini rahmet ve minnetle anmak, anlatmak istedim.

Çok etkilendiğim bir anım, onların anlattıkları, kuruluşunun ilk yılında yaşadıkları ilk cumhuriyet Bayramı. Genelge yayınlanmış, bayram törenine herkesin eşiyle birlikte katılması için. Annem, diğer tüm hanım öğretmenler gib,i çarşafı çıkarıp, özel hazırladıkları tayyörlerini giyerek, başlarına da bir zamanlar Holivut filmlerinde gördüğümüz, artistlerinin giydiği modern şapkalarını da takarak, babalarımızla birlikte bayram törenine katılmışlar… O şapka, ünlü bir antika eser gibi, yıllarca elimizden düşmedi. Dünyada görülmemiş, görülemeyecek adeta mucizeyi gerçekleştirmiş başöğretmenimiz, Ulu Önderimizin, o eşsiz kumandanımız, liderimiz ile birlikte milletimiz… Koskoca bir imparatorluğun küllerinden, bir ulus devleti olan Türkiye Cumhuriyetini kurarak. Hem de o yoksul, umutsuzluk içindeki, çaresiz durumdayken.

Cumhuriyetin ilk öğretmenleri olan rahmetli anne babamı, bir de ben anlatayım kısaca.

Cumhuriyet Bayramımızda, milli bayramlarda istiklal madalyasını takan, vatan sevdalısı, ilk okul öğrenimli kişilerin bile az bulunduğu dönemde, üniversite öğrenimini yurt dışında yapan babam Hasan Fehmi Mıhçıoğlu ve cumhuriyetin ilk öğretmenlerinden annem Nazmiye Mıhçıoğlu’nu rahmetle anıyorum… Bizim kuşak aileleri genelde, çok çocuklu imiş, altıncı ve son çocuktum. Doğduğumda annem 40, babam 53 yaşındaymış.

Dünyanın ve ülkemizin o çalkantılı dönemimde, tüm sıkıntıları yaşamışlar. Babamın gençliği hep savaşlarda, siperlerde geçmiş. İstanbul’da yaşayan varlıklı bir ailenin çocuğu iken, uzun yıllar vatan uğruna cepheden cepheye koşmuş, en yakın bazı arkadaşların, siperlerde, yanı başında şehit oluşunu yaşamış. Kendisi ise kurtulmuş, savaşlarda üç madalya verilmiş ona. Hep anlatır, o anları hiç unutamazdı. Diğer pek çok babalar gibi.

O nedenle “Söz konusu vatan ise, gerisi ayrıntıdır” sözünü sık kullanırlardı. Tüm çocuklarının da milli duyguları kuvvetli olurdu. Babamın en çok kızdığı, öfkelendiği zamanlardaki sözleri “Vatansız adam, Mürteci(gerici), mürtekip (rüşvetçi) vs. sözlerdi. “Millet malı” en önemli şeydi. Sırası geldiğinde “Bu vatan ne zorluklarla kurtarıldı, bunun değeri bilinmeli” derdi. Savaş sonrası, en son mesleği, vatan evlatlarını eğitme duygusu ile öğretmenlikti. Son yıllarında sözlü olarak hep ifade ettiği şuydu. Erzurum’da Mıhçızadelerin tüm malları ailenin büyük evladı olarak vakfedilmişti. Hepsi bana kaldı. Oraya gidebilir, kalabilirdim. Hiç gitmedim, ilgilenmedim.

Yani uzun çarşıdaki pek çok dükkan, tabakhane, ceviz bahçeleri. Oranları hiç arayıp sormadım bile. Allah bana vatanım için uzun yıllar uğraşı vermeyi nasip etti… Büyük kızımı, kısmetmiş, erken evlendirdik. Bir çocuğumuz vefat etti. En büyük servetim, dört çocuğumu profesör den ilk okul öğretmenliğine eğitim veren her kademede vatansever kişiler olarak yetiştirdiğimiz evlatlarımız oldu. Mutluyum… derdi.

O yıllarda ünlü bir gazelhan olan sanatçı Hafız Burhan varmış. Ona benzeyen çok güzel güçlü sesi vardı. Tüm önemli günlerde onun konuşma yapması istenilirdi. Hitabet i çok kuvvetliydi Hazırlıksız olarak çıkar, nefis konuşmalar yapardı Annem ise varlıklı ailenin kızı iken, öğretmen olmakta direnmiş. Çevresinin ayıplamasına rağmen, Cumhuriyetin ilk öğretmenlerinden biri olarak atanmış. Kısa süre sonra evlenip, zaman içinde art arda çocuklar olunca, meslekten ayrılmak durumunda kalmış. Buna hep üzülürdü. 96 yaşında vefat etti. Öğretmenlik özlemi nedeni ile mezar taşına hazırlatıp koydurttuğumuz mermer bir kitap üzerine “Cumhuriyetin ilk öğretmenlerinden” yazısını yazdırdık. Umarım bir yerlerden görürcesine hisseder de mutlu olur, ruhu şad olur.

Başta annem babam olmak üzere, öğrenciliğimde gelmiş geçmiş öğretmenlerime, ülkesine üstün hizmetler veren, hayatta olmayan tüm öğretmenlere Allahtan rahmet diliyor, saygı ve minnetle anıyorum.

Günümüzdeki öğretmenlerin de günlerini kutluyor, daha aydınlık nice yıllarda, üstün başarılarının olmasını diliyorum… Satırlarıma büyük kurtarıcımız, ulu önderimiz, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sözleriyle noktalıyorum.

ÖĞRETMENLER, yeni nesiller sizin eseriniz olacaktır! Milletleri kurtaranlar, yalnız ve ancak öğretmenlerdir!