Rasim Yılmaz
25 Kasım 2016

Değerli okurlar, bugünkü yazıma sosyal medyada okuduğum “Kıssadan Hisseli”, bugüne ışık tutan bir hikâye ile başlamak istiyorum.

Padişahın biri Hızır’ı görmek istemiş. Bir gün bunun için tellallar çağırtıp; “Kim bana Hızır’ı gösterirse onu armağanlara boğacağım” demiş.

Onlarca insan girişimde bulunmuş ama sonuç her başarısız girişim bir kelleye mal olmuş.

Birçok çoluk çocuk sahibi fakir bir adam bu işe talip olmuş. Karısına:
“Hanım ben padişaha Hızır’ı bulacağımı söyleyip ondan kırk gün müsaade alacağım. Bu kırk gün için padişahtan size ömrünüz boyunca yetecek yiyecek, içecek ve para alırım. Kırk günün sonunda Hızır’ı bulamayacağım için benim kelle gider, ama hiç değilse siz rahat edersiniz.” demiş.

Adamın karısı kanaatkâr biriymiş.
“Efendi biz nasıl olsa alıştık böyle kıt kanaat geçinmeye. Bundan sonra da idare ederiz. Vazgeç bu tehlikeli işten” demiş. Ama adam kafaya koymuş bir kere… Padişaha gidip Hızır’ı bulacağını söylemiş. Ancak bunun için kırk gün izin istemiş. Hızır’ı bulmak için koşuşturacağı kırk gün zarfında ailesinin geçimi için sarayın ambarından tonlarca yiyecek, içecek ve nakit para da almış. Bunları evine teslim edip kırk gün ortalıktan kaybolmuş.

Kırk günün bitiminde padişahın huzuruna çıkıp her şeyi itiraf etmiş.
“Padişahım çok yaşa, benim aslında Hızır’ı falan bulacağım yoktu. Ailece sıkıntı çekiyorduk Hızır’ı bulacağım diye sizden dünyalık almak istedim” demiş . Padişah bu duruma fena bozulmuş: Padişah:
“Padişahı kandırmanın cezasını hayatınla ödeyeceğini hiç düşünmedin mi?” diye bağırmış. Adam da her şeyi göze aldığını söyleyince, bunun üzerine padişah yanında bulunan üç veziriyle görüş alış verişinde bulunmuş. Birinci vezire sormuş:
– Beni kandıran bu adama ne ceza verelim?
– Efendimiz, bu adamın boğazını keselim, etini parçalayıp çengellere asalım.
Bu sırada peyda olan, aksakallı bir ihtiyar I. vezirin sözleri üzerine söyle demiş:
“Küllü şeyin yerciu ila aslını”
Padişah ikinci vezirine sormuş:
– Bu adama ne ceza verelim?
– Hükümdarım, bu adamın derisini yüzüp içine saman dolduralım
Biraz önce ansızın ortaya çıkan ihtiyar yine “Küllü şeyin yerciu ila aslını” demiş.
Padişah üçüncü vezire sormuş:
– Ey vezirim sen ne dersin, beni kandıran bu adama ne ceza verelim?
– Padişahım bana göre, bu adamı affedin. Size yakışan, sizden beklenen budur . Bu adam önemli bir suç isledi ama sanıldığı kadar da kötü biri değil. Çünkü çoluk çocuğunun rahatı için kendini feda edebilecek kadar da iyi yürekli.
İhtiyar yine söze karıştı:
“Küllü şeyin yerciu ila aslını”
Bu defa padişah yaşlı zata dönerek:
– Sen kimsin? İkide bir tekrarladığın o laf ne demektir?
İhtiyar cevap vermiş:
– Senin birinci vezirinin babası kasaptı. Onun için kesmekten, etini çengellere asmaktan bahsetti. Yani aslını gösterdi.

İkinci vezirin babası yorgancı idi. Yorgan yastık, yatak yüzlerine yün, pamuk vb doldururdu. O da babasına çekti.

Üçüncü vezirin ise babası da vezirdi ama merhametli iyi bir insandı. O da soyuna çekti, büyüklüğünü gösterdi. Benim söylediğim söz “Herkes aslına çeker” demektir. Vezir istersen (üçüncü veziri göstererek) işte vezir, Hızır istersen (kendini göstererek) işte Hızır, bu adamı mahcup etmemek için sana göründüm, dedi ve kayboldu…

Bu hikayeyi niye mi anlattım? Anlatayım…

MHP VE AVANAK SOLCULAR!

1960 sonrası CKMP ve MHP’nin ilk ortaya çıkış sebebi: Ülkede gelişen anti faşist, anti emperyalist hareketi engellemek ve komünizme karşı mücadele etmekti. Maalesef geçen bu 60 yıla yakın sürede MHP’de değişen bir şey olmamıştır. Bunu defalarca Bahçeli’de söyledi. Değişen tek şey sözüm ona kendisini sol yelpazede hisseden bir kesimin MHP’nin değiştiğine inanmasıdır.

Alpaslan Türkeş, 12 Eylül Faşist Diktatörlüğü için ; “Biz içerdeyiz ama düşüncelerimiz iktidarda” demişti. MHP açısından doğru da söylemişti. O günden bu güne MHP’de ne değişti? Bunu anlamayan bazı avanak solcular, Bahçelinin Hükümetten daha çok “başkancı” kesilmesini bir türlü anlayamıyorlar. Anlayamadıkları içindir ki bugüne kadar yapılan birçok seçimde seçmene: “Sola oy vermeseniz bile MHP’ye oy verin” diyebilecek kadar MHP’nin değiştiğine, laik, demokrat, çizgiye geldiğine inanmaktaydılar. Emek cephesi ve sol ittifakı yerine CHP-MHP koalisyonunu düşünecek kadar saf ve aymazdılar.

Hatta bırakınız laik, demokrat çizgiye gelmeyi, MHP giderek AKP’lileşmiştir. Böyle olduğu içindir ki; MHP’nin kendi yayını olan “Ortadoğu” gazetesi bile; “Ey Bahçeli! Davanı kaça sattın?” sorusunu sorma gereği duymuştur.

Bende diyorum ki; Eyyy avanak solcular, yukarıdaki hikayede olduğu gibi, herkes aslına çektiğine göre, siz neden yüzünüzü emekten yana çevirmek, emeğin birliğini örmek yerine hala sağdan, MHP’den medet umuyorsunuz?

CHP’nin katılmadığı miting üzerinden bile eleştirebilecek kadar kendini kaybetmiş olan bir Bahçeli’den hala ne bekliyorsunuz? Geçmişteki “kutsal ittifak “MC”leri ne çabuk unuttunuz?

Siz bilmez misiniz ki sinek sonunu düşünmeden cazibesine aldanarak, konduğu bal tabağında çırpındıkça batar ve boğulur.

Yine siz bilmez misiniz ki solun özü; emekten, barıştan, bağımsızlıktan, özgürlükten, eşitlikten, insanca yaşamaktan, yoksuldan, halktan yana olmaktır! O halde sol yelpazedeki her kişi kurum ve siyasi partilerin tek seçeneği ve görevi; bahane üretmek yerine, emek cephesinde buluşarak mücadeleyi birlikte örmektir.

Aksi tutum, gerekçe ne gösterilirse gösterilsin Ülkemize ve insanlığa ihanettir.

1 YORUM

  1. Külli şey’in yerciu ila aslını: herkes aslına çeker.
    Bir başka versiyonu da: katranı kaynatsan olur mu şeker, cinsini ş’ettiğim cinsine çeker…

Comments are closed.