fidel-castro

Fidel Castro… Yanı başındaki ve dünyadaki “KAPİTALİZM” canavarına kafa tutan boyun eğmeyen efsane bir lider. 25 Kasım 2016 tarihinde 90 yaşında iken hayata veda etti. Onun ölümünün ardından onu tam anlamıyla anlayanlar, okuyanlar, öğrenenler duygularını dile getiren yazılar yazmaya başladı. Dünyanın her ülkesinden yazarlar, gazeteciler, akademisyenler, aydınlar onu yazdı.

Ölümünün ardından Fidel Castro’yu Dünya Gazetesi yazarlarından hemşehrimiz, akademisyen, yazar, gazeteci Dr Rüştü Bozkurt’da kaleme aldı Dr. Bozkurt’un Fidel Catro ile ilgili yazdığı yazıda şu ifadeler yer alıyor;

“Fidel Castro’ ya ilişkin düşündüklerimi paylaşmazsam,”insanlık adına” yüreğimdeki depremlerin açtığı büyük boşlukları dolduramam. Dolduramam, Castro yaşamıma girdiğinde 17 yaşında, merakları alevlenmiş, arayış içinde bir gençtim. Köyümün ve ülkemin yoksulluğu ve yoksunluğu öncelikli sorunumdu; hala bugün sorunu çözebilmiş değilim.Geçtiğimiz Perşembe günü TÜYAP’ ın Samsun’ daki Gıda Fuarı’nda teknolojik gelişmelerin tarım ve hayvancılığımıza etkilerini anlatmaya çalıştım.

Niksar Ortaokulu’nda ve Tokat Gaziosmanpaşa Lisesi’nde sınıf arkadaşlarım; 1960’lı yıllarının başlarında Tokat’ da yayınlanan gazete sütunlarında belgeye dönüşen yazılarım; Tokat Savcılığı’ nın arşivindeki sorgulama tutanakları, Bursa Eğitim Enstitüsü’ deki dönem arkadaşlarım, TMTF Erzurum Kongresi’ ne katılanlar, Ahmet Güryüz Ketenci döneminin TMTF yönetim kurulu tutanak özetleri, Eskişehir’de Tunalı Ortaokulu’ nda birlikte çalıştığımız öğretmenlerin ve TÖS Eskişehir Şubesi’ nin kuruluşu ve ülkenin en büyük şubesi olmasının öyküsünün arka planını bilenlerin tanıklığı bu ülkeye küçük de olsa “bir değer kattığımı” söyleyebiliyorsa, beni motive eden, zihnimdeki itici gücü körükleyenler arasında Castro da vardır.

İkna etmesini biliyordu

O zaman ki gerçekliğimize göre, toplumdaki bütün eşitsizliklerin, yoksullukların ve yoksunlukların ardında, kapitalist sistemin eşitsizlik üreten yapısı vardı. Ortak mülkiyete vurgu yapan sosyalist sistemi ülkemize taşırsak, eşitsizlikler, yoksulluklar ve yoksunluklar son bulacaktı; insanlarımızın yaşamı renklenecek, çiçeklenecek ve zenginleşecekti. Castro, kapitalizmin en büyük gücünün burnunun dibinde, ABD’ nin arka bahçesi olan bir yerde, bütün kötülüklerin anası olarak gördüğümüz bir sisteme kafa tutuyordu; O’ndan dana büyük bir “idol” olabilir miydi?

Bilgim artıp, bilincim geliştikçe Castro’ da başka bir özellik daha yakaladım. Gözümde ve gönlümde o büyük bir liderdi: Büyük bir gücün hemen yanı başında sosyalist sistemi ayakta tutabiliyordu. Kitleleri “ikna etmesini” beceriyor; desteğini alıyordu. Daha da önemlisi bugün bile katıldığım “zenginlik” tanımıydı. Castro’ ya göre zenginlik, yarın endişesini insandan uzaklaştıracak kadar varlığa sahip olmaktı. Daha fazlası, eşitsizliğin kaynağıydı; toplumları içinden kemiren kanser gibi bir hastalıktı. Anlamsız bir zenginlik algısı, aynı zamanda insanlığın felaketiydi.

Bir liderin olmazsa olmaz özelliklerinden biri de “saygı uyandıran ve saygı gören” bir tutarlık göstermesiydi. Uzun iktidarı döneminde, O’ nun ülkesini ziyaret eden önyargısız insanların onaylayacağı gibi, halkından saygı gördüğü gibi, Latin Amerika, Afrika ve Asya’ da, daha doğrusu bütün dünyada saygınlığını korudu.

Bir başka özelliği daha vardı ki, beni büyüleyen yönlerinden biri o oldu… Castro, ABD’ de başkan seçiminde adaylar belli olunca değerlendirmelerini yazardı. Kennedy’ dan sonraki hemen hemen bütün başkan adayları için yaptığı değerlendirmeleri okudum.O değerlendirmelerden birini gözlem altına aldım; yanılmadı; tam 12’den vurdu. Clinton aday olunca; kendisinin ABD başkan adayları arasında entelektüel düzeyi yüksek biri olduğunu, ancak temel içgüdülerini frenleyemeyeceğini yazdı… Sonrasını hep birlikte yaşayarak Comandante’ nın analiz gücene tanıklık ettik.

Yaşım ve yaşadıklarım mitolojik,teolojik ve ideolojik bilincin yararlarını da zararlarını da ayırt edecek kadar birikime sahip oldu.Dönüp baktığımda, eksiksiz ve kusursuz tek bir insanın bile olmadığını düşünüyorum. Castro’ nun da baktığınız pencereye, değişen değerlere göre eksiklerinin ve yanlışlarının dökümü yapılabilir. Ama o büyük güçlere direnerek yaşadı… Halkı ile paylaştı ve kitleri ikna etmeyi önemli ölçüde becerdi. Saygı üretti, saygın biri olarak ömrünü tamamladı. Çok güzel bir bitiriş yaptı.

Fidel Castro ölür mü? Bazıları için ölebilir, ama benim gibi düşünenler için yaptıkları ve yapamadıklarıyla ölümsüzdür; insanlık tarihinde kalın bir çizgi olarak yerini koruyacaktır.

25729DOKTOR RÜŞTÜ BOZKURT KİMDİR?

Aslen Şavşat Meydancıklı olan (İmerhev) 93 Harbi adıyla bilinen Osmanlı- Rus Harbi döneminde dedeleri Tokat Niksar’a göç eden Dr. Rüştü Bozkurt, 1943 yılında Niksar’ın Sorhun Köyü’nde doğdu. İlkokulu köyünde, Ortaokulu Niksar’da, Lise’yi Tokat’da bitirdi. Bursa Eğitim Enstitüsü’nden Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni olarak mezun oldu. Eskişehir’de Tunalı Ortaokulu’nda öğretmenlik yaptı. Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nin gece bölümünü bitirdi. Eskişehir’de yayınlanan Web Ofset (Günaydın) Grubu’nun Sonolay Gazetesi’ne geçti. Bu gazetede yöneticilik ve yazarlık yaptı. İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde öğretim üye yardımcılığı yaptı.

Bu kurumda, “Kentçi Ulaşım Sistemi’nde Araç Satın Alma Karar Süreci”nin işleyişini irdeleyen tezini vererek, doktor unvanını aldı. Akademi’den ayrılarak Şişecam’a geçti. Emekli oluncaya kadar bu kurumda Planlama Uzmanlığı, Planlama Müdür Yardımcılığı, Planlama Müdürlüğü ve Genel Sekreterlik görevlerini yaptı. Çeşitli gazete ve dergilerde makaleleri yayınlanan Rüştü Bozkurt, özellikle KOBİ’lerin sorunlarıyla, 1980’li yılların başlarından bu yana ilgileniyor ve Türkiye’nin çok değişik yörelerinde, küçük işletmelerin sorunlarını tartışan konferanslar veriyor. Kendimizi Sorgulamak, İşletme Odağı, Kendine Ayna Tutan Yönetici ve İşleyen Kurumlar Yaratmak isimli dört kitabı yayınlanan Bozkurt, 1980’lı yılların başlarından bu yana, Dünya Gazetesi’nde, yönetim konusunda haftalık yazılar yayımlıyor ve iş hayatına halen Dünya Gazetesi’nde devam ediyor.

1 YORUM

Comments are closed.