Eski Türk filmlerinden kama bir anekdottur, ‘Hizir idi, İlyas idi’ tartışması… Elde kemençe, zaytayı yayına sürdürüp ses çıkarırken akorduna yanarsınız bir de!

“Bilir misin Vera/ Bu öldürülen kaçıncı çocuk?/ Bu kaçıncı kertik yüreğe atılan?/ Eskisi gibi değil/ Artık daha da sancılı yaşamak” diyordu ya Nazım Hikmet, sene 1961 olmalıydı… Aradan tam 55 yıl geçti!

Çocuklar ölüyor bombardımanlarda Gazze’de, Musul’da, Kerkük’te, Urfa’da… Dünyanın herhangi bir yerinde! Yanıyor çocuklar Konya’da, Adana’da. Ve siz, sen, ben, biz, siz, onlar, hepimiz…

Lanet okuyup, rahmet dileyerek, yürekler burkularak geçtiğini sanıyorsunuz! ‘Geçmiyor günler, geçmiyor’ diyordu ya ozan… Öyle değil, geçmiyor acılar ha, geçmiyor!

İnsan olmadan, ne din olur, ne iman, ne ülke ve ne vatan-bayrak! Önce insan olunmalı! Yetmişbin alemden söz edilen evrende bir toz noktasından daha incecik olan mavi renkli dünyamızda, bütün yeri-göğü sahiplenmek isteyen onlarca yavşamışa karşı dik dururken de insan olmalı!

“Ve çocuklar ölür./ İstismar, taciz, tecavüze uğrar./ Çalıştırılır çocuklar fabrikada, tarlada!/ Gelin olur, ana olur…/ Ölür çocuklar Urfa’da, Adana’da!”

Ve biz, ülkemizin kimvurduya giden ve kaçırılan askerlerimize, Adana’da yanarak can veren çocuklarımıza ağlarken… AKP, emekli vekillerin maaşlarına zam yapma derdindeymiş! Ayrıca artık, 2 yıl Milletvekilliği yapmış olan emekli sayılacak. Emekçiler ise 60 yılda zor emekli oluyor… Sürsün, iyi istikrarlar evlatlarım!

Yeter mi, yetmez! Mesela bakın Ege’deki 18 adamız Yunan işgali altında. Hani bu milliyetçilik, nerede? Bir dönem ayaklar altına alınıyordu, bir dönem yukarıya çıkıyordu. Şimdi 18 adada Yunan bayrağı dalgalanırken niye bir şey yapılmıyor? İzin mi alınamıyor mu, başka hesaplar mı var?

Mesela Başbakan, geçen hafta TÜSİAD toplantısında patronlara, özellikle de ‘idamın geri gelmesi konusundaki’ eleştirilere karşı, “Siyaset, gerçeklerle örtüştürülemez” dedi. Hani siz bakmayın öyle ahkam kestiğimize, demek istedi. Yani bu, “halkı yalanlarla kandırıyoruz” mu demek oldu?

Hadi onu bıraktık, Ankara’daki oto galericiler sitesi açılışında Cumhurbaşkanı, ‘Ankara’da 14 yıl önce havalimanı mı vardı’ şeklinde ifadeler kullanmış, duyduk ama es geçtik, sahiden demiş ama!

E pek doğaldır ki… Buna göre, 14 sene önce Rize’de deniz mi vardı ki, 14 yıl önce Ankara’da havalimanı olsun! Var mı bunun başka izah tarzı? Not olarak verirsek, Ankara’da ilk havaalanı 1912’de açılır ve 1924’te ilk ticari uçuş yapılır. İkinci havaalanı 1932’de, Esenboğa ise 1955’te hizmete açılır!

Rize’nin denizle buluşması ise sanki biraz daha eskiye dayanıyor hani… Tarihlemelere göre MÖ 7.yüzyılda falan tarımla uğraşılırmış bölgede, bir sürü medeniyet denirken nihayetinde 1924’te vilayet olmuş! Deniz ne ki?..

Şu Esed, Suriye, devirme meselesi vardı, bir ayda bir sürü laf dolambaçları gündeme getiriliyordu ama asıl meselenin özü yine Rusya’dan geldi. Yok, öyle tersleme falan değil, güzelleme… Ruslar, kendilerine altın tepside sunulan Akkuyu nükleer santralinin 2023’te devreye gireceğini açıklamış!

Siz hala ‘Dolar’ mı, dolmaz mı tartışın! Çağrı yapıldı ya, millet Dolar bozdurmayınca Hükümet karşı hamle ile akaryakıta zam yaptı ve ‘Hadi şimdi de, ‘dolar’ deyin bakalım’ diye selam verdi size.

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu da, “Çaldıkları dolarları, avroları bozdursalar Türkiye’de dolar sorunu olmaz. Siz millette para mı bıraktınız” diye seslendi, kendilerine…

Akaryakıttan önce içki ve sigaraya zam yapmıştı hükümet. Vergi zammı yani. Oysa ki, Bakanlık ve TÜİK’e göre her gün 6-8 milyon ekmek çöpe gidiyor ülkemizde! Bugüne kadar çöplerde 1 lt. dahi alkol bulunmadı! Demek ki, vergilendirme yanlış yerde yapılıyor! Tüyo olsun bizden de…

3 Aralık, Dünya Engelliler günüydü. Bedensel ve zihinsel engellerin aşıldığı günümüzde ne yazık ki, insani beyin engellilerin egemenliğindeyiz! Bakın ne oldu bunun öncesinde… CHP’li Zeynep Altıok Akatlı’nın anlatımına göre, engelli yurttaşlarımıza elektrik ve doğalgaz indirimi için hazırladıkları önerge, AKP oylarıyla reddedilmiş! Şaştınız mı? Vur istikrara…

Bizum Laz Marks, almış kemençeyi eline ayar veriyi… “18 milyon kişinun yoksulluk sinirinda, kümede kalma mücadelesi verduği bir ülkede gel da sağlukli ol. La insanun sinir sistemi bozulur! Once sağluği sistemli bir şekilde felç ettiler. Sora paranun kokisini alan çakal sermaye ortaluği simit sarayi gibi özel hastaneylan doldurdi!” Dedi…

Ancak, duruma uyar mı bilmeyiz de… Uysa da, uymasa da Neyzen Tevfik almış sazı eline… “Fırka, parti diye halkın boğazından sıkarak/ Milletin on senedir olmuş idi mengenesi/ Kazdığı çah-ı belaya yine kendi düştü…
Örsünü, kıskacını s..tiğimin çingenesi!” (çah-ı bela: bela yolu) Neyzen’in bu dörtlüğü Talat Paşa’ya atfettiği kaydedilir… Sanki tekerrür!

Bu arada, geçtiğimiz hafta sonu siyasi çalışmalar için gittiği Trabzon’da aniden rahatsızlanarak hastaneye kaldırılan ve 2 kez ameliyat edildikten sonra yaşama tutunamayan, Rize siyasetinin gülen ve sevilen yüzlerinden AKP İl Başkan Yardımcısı Osman Karavin’in ölümü, ailesi ve dostları kadar bizi de üzdü. Kendine Allah’tan rahmet, ailesi ve yakınlarına başsağlığı dileriz…

Eskisin ama, ölmesin insanlık he mi?