Güner Yalçın

Eğitim dizgemiz, epey süreden beri büyük olumsuzluklar yaşıyor. Şimdilerde de bu başarısızlığın uluslararası boyutlara taşındığını görüyoruz. Bu başarısızlık, değişik ülkelerde eğitim alanındaki başarı düzeylerini kıyaslayarak değerlendiren bir örgütlenme olan PISA tarafından kanıtlanmış bulunuyor.

Önce PISA’yı tanıyalım.

Açılımı, “Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı” olan PISA, 1997 yılında Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından oluşturulmuş bir projedir. Amacı; değişik ülkelerdeki öğrencilerin başarılarını karşılaştırarak eğitim ve öğretimdeki eksiklikleri ve alınması gereken önlemleri belirlemek, öğretim yöntemlerini geliştirip standartlaştırarak başarıların artırılmasını sağlamaktır.

15 yaşındaki öğrencileri ölçüt alan PISA, ilk uluslararası sınavı 2000 yılında uyguladı. Üç yılda yinelenen bu sınava ülkemiz 2003 yılında katıldı.

Katılan ülkelerin ortaöğretim başarılarını büyük ölçüde ortaya koyan PISA sınavları üç alanda yapılmaktadır: Matematik, fen bilimleri, okuma ve okuduğunu anlama.

PISA sınavlarına katılacak öğrenciler, uluorta seçilmemekte,  binlerce öğrencinin katıldığı bir dizi sınavdan sonra en başarılı öğrenciler belirlenmekte, uluslararası sınava bu öğrenciler girmektedir.

41 ülkenin katıldığı 2003’teki sınavda ülkemiz, matematikte 35’inci, fen bilimlerinde 33’üncü, okuma ve okuduğunu anlamada 35’inci olmuştur. 2006, 2009, 2012 yıllarında yapılan sınavlarda ise ülke sayıları artmış, ülkemizin başarı düzeyi de yıldan yıla düşüş göstermiştir.

Gelelim 2015 yılı PISA sınavları sonuçlarına… (Sonuçlar ancak bir yıl sonra açıklanabilmektedir.)

2015 yılı PISA sınavlarına, 35’i OECD ülkesi olmak üzere 72 ülkeden 540 bin öğrenci katılmış, ülkemiz başarı sıralamasında, matematikte 49’uncu, fen bilimlerinde 52’nci, okuma ve okuduğunu anlamada 50’nci olabilmiştir. En başarılı ülke ise her üç alanda da en yüksek puanı alan Singapurlu öğrenciler olmuştur. Singapur’u; Japonya, Estonya, Finlandiya, Kanada, Hong Kong izlemiştir.

Türkiye; ortalaması 490 puan olan matematik sınavında 413 puan;  ortalaması 493 puan olan fen bilimlerinde 425 puan; ortalaması 493 puan olan okuma ve okuduğunu anlamada da 405 puan alabilmiştir. Ülkemiz; Cezayir, Tunus, Malta, Brezilya, Peru, Kolombiya, Birleşik Arap Emirlikleri, Tayland, Endonezya, Moldova, Tabago gibi ülkelerle en alt düzeylerde yer almıştır.

Bu sonuçlar açıklanır da durur mu Milli Eğitim Bakanımız?… Suçluyu hemen bulur: Meslek liseleri. PISA sınavlarına katılan öğrencilerin çoğunluğu meslek liselerindenmiş…  O okullarda zaten başarı oranı düşükmüş. Eğer bu sınava yalnızca fen lisesi öğrencileri katılsaymış, onların puanları, Japonya ve Estonya’nınkilerine denk gelirmiş….

Gülmeli mi, ağlamalı mı bu değerlendirmeye?…

Sormazlar mı bakana?

Fen liseleri böylesine başarılı da siz niçin tüm okulları imam hatipleştirmek için yoğun bir çaba içindesiniz?…  Adından belli; imam hatip okulları da birer meslek okulu değil mi?…  Tek bir imam hatip okulunu bile fen lisesine çevirdiniz mi?…  Ülkenin en başarılı okullarını, ne olduğu belirsiz, özelliklerini bir türlü açıklayamadığınız “proje okulu” adı altında darma dağın etmediniz mi?… Nedenini soran vatandaşa verebileceğiniz yanıt olmadığından, köşe bucak kaçarcasına bir tavır takınışınız, silinmemecesine belleklerde…

Birçok bilim insanı, eğitimci, eğitim sendikası son PISA sonuçlarıyla ilgili oldukça nesnel değerlendirmeler yaptılar. Başarısız oluşumuzun nedenini akla, bilime dayalı, sağlıklı bir eğitim dizgemizin olmayışına bağladılar. Bilimsel gelişimin temelini oluşturan fen bilimlerine ve matematiğe gereken önemin verilmediğini, bunların öğretilmesinde soyutlamanın, görselliğin, uygulamanın gözardı edildiğini belirttiler. İlkokuldan üniversiteye dek tüm eğitim kurumlarında özgür düşünce, kendini ifade etme, soru sorma, sorgulama ortamlarının olmadığını söylediler. Dinsel eğitime ağırlık verilmekle akademik bir başarı beklentisinden uzaklaşıldığını, sadece dindar kuşaklar yetiştirilmek istendiğini vurguladılar. Bunlardan ve daha birçok nedenden ötürü eğitimin iyice dibe vurduğunu belirttiler.

Şunu biliyoruz ki bu değerlendirmeler ve daha fazlası Milli Eğitim Bakanlığına yansıyor; ne var ki bakanlık bunları hiç ciddiye almıyor, bildiğini okuyor. Geçmişte benzeri durumlara çok tanık olduk çünkü…

Son sözlerimiz yine Sayın Milli Eğitim Bakanına…

Uygulamalarınızdan görüyoruz ki sizin için varsa yoksa eğitimin dinselleştirilmesi. Çünkü birtakım tarikatlar, cemaatler, ahtapotun kolları gibi kuşatmış sizi, bakanlığınızı, taşra örgütlerinizi. Asıl yetki, karar, uygulama onların elinde… Unutmayınız; Mustafa Necati, Hasan Ali Yücel gibi unutulmaz bakanların koltuğunda oturuyorsunuz. Yurttaş, eğitimimizin içinde bulunduğu son durumla ilgili, acınası bir gülücükle “Nerelerden nerelere; kimlerden kimlere?…”  diye düşünmeden edemiyor… Eğitim bizim, ülkemizin geleceği. Çocuk ve gençlerimizin yarınlarını karartmaya hiçbir kimsenin hakkı yok… Görevi bırakma diye bir uygulama da var. En iyisi, “Benden bu kadar!…” deyip çekilmeniz. Korkmayınız; inanınız toplumun gözünde büyürsünüz. Geçmişte örnekleri çok…

Sahi, ülkemizde, Milli Eğitim Bakanlığının kontrolündeki PISA’nın WEB sayfasına, son uluslararası sınavın sonuçları niçin konmamış? Eğitimimizdeki karanlık tablo yaygınlık kazanmasın, herkese ulaşmasın diye mi?…