HEPİMİZ SUÇLUYUZ VE HALA GÜÇ BİZDE

Hiç kimse ağlamasın artık. Bu ülkede seküler bir yaşamdan yana olan hiç kimse.
Ağlamaya hakları yok. Ağlamanin zamanı da çoktan gecti. Hani bir atasözü der ya ” Kendi düşen aglamaz” Bu toplum kendi bu düştü. Kendi kesti bastığı dalı. Kendi döşedi ülkeyi bu karanlığa getiren yolun kaldırım taşlarını. Hemde ta 1950 lerden beri. Bu gericiligin, bu gericilerin; bir ağaçkakan gibi küçük küçük darbelerle gövde de delikler açmlarına göz yumuldu. Görmemezlikten gelindi. İçi boş, altı boş, boş bir özgüvenle ciddiye almadı ağaçkakanın gövdede açtığı delikleri. Hatta zanan zaman, bizzat, kendisine “Kemalist, Atatürkçüyüm” diyen yönetimlerce desteklendiler. Bıyık altında alaycı bir gülümsemeyle “Demokrasinin bir rengi” dediler. Bu konuda toplumu uyarmaya çalışan sol ve sosyalistler “Din düşmanı” ilan edildi.

Hiç kimse ağlamasın ülkenin geldiği, düştüğü duruma.
Hiç kimse. Çünkü bu gözyaşlarımız yavrusunu yiyen timsahınkinden farklı değil. Ülke bu durumdaysa; bu durumun sorumlusu toplum olarak biziz. Sağcısıyla, solcusuyla, ortayolcusuyla, futbolcusuyla, sanatcısıyla, işçisiyle, köylüsüyle, esnafı, sanaicisi, sokaktaki insanıyla hepimiziz.
Bu durumun sorumlusu; en çok da; ülke yönetmeyi “çobanlık” sanan o anlayışla toplumu güdülecek sürü gibi gören; topluma yetmiş küsür yıl tepeden bakan, kendi öz gücüne, halkına değil sırtını ABD ye dayayan sözde ulusalcı Kemalist, Atatürkçü asker, sivil yöneticilerdir. Bunlara Koşulsuz biat eden, peşinden giden, şakşaklayan sözüm ona “aydınlar” dır. Her durumda ticari karını düşünen, Kişiliksiz, soysuz, gelişmemiş, kendine güvenmeyen, sözde “burjuva sınıfı” dır. Gelişmemiş, gelişememiş, sendikayı; daha çok maaş alan bir kurum olarak gören işçi sınıfıdır.
Bu durumun sorumlusu o köylü kurnazlığıyla hep küçük hesapların peşinden giderek hep büyük kayıplara uğrayan köylü dür.
Bu durumun sorumlusu; gelen tehlikeyi yıllar öncesinden görüp; toplumu uyarma görevini yerine getiremeyen, bu gerici tırmanış karşısında toplumu örgütleyemeyen, kendi küçük iç çekişmelerinin ayrıntılarına takılıp kalan, o ayrıntılarda boğulan, hala da; boğuldukları o küçük ayrıntıların küçük derelerinde kulaçlar atmaya, yüzmeye çalışan solcular, sosyalistlerdir.
Bu durumun sorumlusu bu toplumun tamamıdır.
Demokrasiyi; sadece sandığa atılan bir oy pusulası sananlar dır. O oy pusulasını kömüre, makarnaya, üç kuruşa satanlardır.
Bu durumun sorumlusu öldürülene ” Bizden mi? Değil mi?” Diye bakıp ona göre tepki verenler dir.
Bu durumun sorumlusu; neredeyse toplumun tamamına sirayet etmiş; ” Elle gelen düğün bayram.” Anlayışıdır.
Ülkenin geldiği durumdan hepimiz sorumluyuz. HEPİMİZ
Hala tren kaçmış değil. Hala ülkeyi bu gerici bataklığa saplanmaktan kurtarmak için bir şansımız var. Hala bu gerici tırmanışı durdurabilir biliriz. Hala güç biz de. Hala güçlü olan biziz. Biz halkız. Bu ülke bizim omuzlarımızda duruyor.
BÜTÜN MESELE KENDİMİZE, KENDİ GÜCÜMÜZE GÜVENMEKTE.
Hadi bir gün. Sadece bir gün. Hepimiz evimizde yatıp uyuyalım. Hiç bir şey yapmadan. Yemeyelim, içmeyelim. Üretmeyelim. Tüketmeyelim. Sadece bir gün.
Bakın neler oluyor neler. SADECE BİR GÜN.

Hasan Kaplan