Sami Özçelik / Artvin

_dsc0632

Artvin’e 2006-2007’lerde Japonya’dan Türkoloji okuyan Japon bir turist Artvin’e geldi. Çok iyi Türkçe konuşan Japon konuk, “ Siz, nasıl cennette yaşadığınızın farkında mısınız? Ben dünyanın bir çok ülkesini gezdim, gördüm, biliyorum. Artvin gibi muhteşem bir coğrafyaya ve her açıdan zengin doğa enstrümanlarına sahip başka bir yer bilmiyorum. Bu güzellikleri önce koruyun, sonra da turizm için değerlendirin. İnsanıyla, doğasıyla, kültürüyle bu şehir muhteşem… Hiçbir yere benzemiyor ve insanları çok sıcak.”demişti.

_dsc0593

Artvin’i gelenlerin anlatımıyla, yazmalarıyla okumak ise bambaşka bir keyif… O zaman nasıl bir coğrafyadır Artvin sorusunun ne anlama geldiğini anlayabiliyorsunuz. İşte Seyhan Ahen’in 2014 yılının Ağustos ayında Macahel’e gelip etkilenmesi ve duygularını dile getirmesiyle ortaya çıkan muhteşem anlatım ve görseller. Ahen’e görsellerinden ve yazdıklarından dolayı Artvin Halkı adına teşekkür ediyor, bu güzel yazıyı değerli okurlarımızla paylaşıyoruz.

_dsc0566

“Selam! Gezmeyi, görmeyi, yeni yerler keşfetmeyi çok seviyorum.İlginç Coğrafya’lara karşı özel bir ilgim var.Fotoğrafa da ilgim olduğu için gittiğim yerlerden güzel karelerle dönmeye çalışarak yaşadıklarımı, gördüklerimi, izlenimlerimi yazmaya çalışıyorum.Son olarak gezen insanları severim 🙂 gezmeninsonuyok@gmail.com

_dsc0032

“Artvin gezimizin ikinci gününde duraklarımız Borçka Karagöl, Efeler ve Camili Köyü. Konaklamamız Efeler Köyünde olacağı için en son buraya ulaştık.

Yıllardır fotoğraflarından gördüğüm deyim yerindeyse Cennet gibi olan yer için sabah erkenden Hopa’dan ayrıldık ve mükemmel yollar, manzaralar eşliğinde 3 saatlik bir kara yolculuğu sonrası Borçka’ya vardık. Karagöl’ün yolu ise toprak yol. Yaklaşık 45 dk toprak yoldan sarsıntılı bir şekilde giderek Milli Park girişindeyiz.

_dsc0740

Sabah saatlerinde ulaştığımız için henüz fazla İnsan yoktu. Manzarayı doya doya yaşayarak fotoğraf çektik. Gölde normalde meşhur bir kayık vardır hep fotoğraflardan gördüğüm. Kayığı göremeyince görevliye sorduk fakat yakın zamanda battığını söyledi. O yüzden fotoğraflarımız kayıksız oldu 🙁

Göl etrafını 1 saatte dolaşmak mümkün. Ama yol yok söyleyeyim. Toprak yol olduğu ve bir gün önce yağmur yağdığı için her yer ıslak. Dolayısıyla her yer çamurdu biz yürürken. Bisikletleri ile turlayan bir çift vardı Karagöl’de kamp kurmuşlar. Biz geldiğimizde göle karşı yatıyorlardı. Gölün 2 adet düz bölgesi var. Burada kamp kurmak mümkün. Güzel manzara eşliğinde doyasıya fotoğraf çekerek 1,5 saatlik bir sürede Borçka Karagöl’ü çamurlara bata çıka bitirmiş olduk. Bir sonraki durağımız Camili Köyü.

_dsc1180

Camili Köyü Batum sınırında bulunan çok ufak bir köy. Gürcüce ismi Hertvisi. Bu ismi ile de anılıyor. Borçka Merkeze 50 km uzaklıkta bir yer. Macahel Vadisindeki köylerden biri. Macahel nedir derseniz, Artvin’in ve Gürcistan’ın Acara Özerk bölgesine doğru yayılan vadinin adı. Sınırlar çizildikten sonra 6 köy Türkiye’de, 15’e yakın köy Gürcistan tarafında kalmış.Macahel/Maçahel/Macaheli olarak telaffuz ediliyor. Camili bölgesi olarak söyleyen de var. Türkiye’deki Macahel bölgesini oluşturan Köyler ise Camili, Düzenli, Maral, Efeler, Kayalar, Uğurköy. Biz bu gezimizde sadece Efeler, Maral ve Camili’yi gezebildik.

_dsc1222

SEYHAN AHEN’İN GÖZÜYLE- SÖZÜYLE MACAHEL

Artvin’e 2006-2007’lerde Japonya’dan Türkoloji okuyan Japon bir turist Artvin’e geldi. Çok iyi Türkçe konuşan Japon konuk, “ Siz, nasıl cennette yaşadığınızın farkında mısınız? Ben dünyanın bir çok ülkesini gezdim, gördüm, biliyorum. Artvin gibi muhteşem bir coğrafyaya ve her açıdan zengin doğa enstrümanlarına sahip başka bir yer bilmiyorum. Bu güzellikleri önce koruyun, sonra da turizm için değerlendirin. İnsanıyla, doğasıyla, kültürüyle bu şehir muhteşem… Hiçbir yere benzemiyor ve insanları çok sıcak.” demişti.

Artvin’i gelenlerin anlatımıyla, yazmalarıyla okumak ise bambaşka bir keyif… O zaman nasıl bir coğrafyadır Artvin sorusunun ne anlama geldiğini anlayabiliyorsunuz. İşte Seyhan Ahen’in 2014 yılının Ağustos ayında Macahel’e gelip etkilenmesi ve duygularını dile getirmesiyle ortaya çıkan muhteşem anlatım ve görseller. Ahen’e görsellerinden ve yazdıklarından dolayı Artvin Halkı adına teşekkür ediyor, bu güzel yazıyı değerli okurlarımızla paylaşıyoruz.

_dsc1322

“Selam! Gezmeyi, görmeyi, yeni yerler keşfetmeyi çok seviyorum.İlginç Coğrafya’lara karşı özel bir ilgim var.Fotoğrafa da ilgim olduğu için gittiğim yerlerden güzel karelerle dönmeye çalışarak yaşadıklarımı, gördüklerimi, izlenimlerimi yazmaya çalışıyorum.Son olarak gezen insanları severim 🙂 gezmeninsonuyok@gmail.com

“Artvin gezimizin ikinci gününde duraklarımız Borçka Karagöl, Efeler ve Camili Köyü. Konaklamamız Efeler Köyünde olacağı için en son buraya ulaştık.

Yıllardır fotoğraflarından gördüğüm deyim yerindeyse Cennet gibi olan yer için sabah erkenden Hopa’dan ayrıldık ve mükemmel yollar, manzaralar eşliğinde 3 saatlik bir kara yolculuğu sonrası Borçka’ya vardık. Karagöl’ün yolu ise toprak yol. Yaklaşık 45 dk toprak yoldan sarsıntılı bir şekilde giderek Milli Park girişindeyiz.

Sabah saatlerinde ulaştığımız için henüz fazla İnsan yoktu. Manzarayı doya doya yaşayarak fotoğraf çektik. Gölde normalde meşhur bir kayık vardır hep fotoğraflardan gördüğüm. Kayığı göremeyince görevliye sorduk fakat yakın zamanda battığını söyledi. O yüzden fotoğraflarımız kayıksız oldu 🙁

Göl etrafını 1 saatte dolaşmak mümkün. Ama yol yok söyleyeyim. Toprak yol olduğu ve bir gün önce yağmur yağdığı için her yer ıslak. Dolayısıyla her yer çamurdu biz yürürken. Bisikletleri ile turlayan bir çift vardı Karagöl’de kamp kurmuşlar. Biz geldiğimizde göle karşı yatıyorlardı. Gölün 2 adet düz bölgesi var. Burada kamp kurmak mümkün. Güzel manzara eşliğinde doyasıya fotoğraf çekerek 1,5 saatlik bir sürede Borçka Karagöl’ü çamurlara bata çıka bitirmiş olduk. Bir sonraki durağımız Camili Köyü.

12

Camili Köyü Batum sınırında bulunan çok ufak bir köy. Gürcüce ismi Hertvisi. Bu ismi ile de anılıyor. Borçka Merkeze 50 km uzaklıkta bir yer. Macahel Vadisindeki köylerden biri. Macahel nedir derseniz, Artvin’in ve Gürcistan’ın Acara Özerk bölgesine doğru yayılan vadinin adı. Sınırlar çizildikten sonra 6 köy Türkiye’de, 15’e yakın köy Gürcistan tarafında kalmış. Macahel/Maçahel/Macaheli olarak telaffuz ediliyor. Camili bölgesi olarak söyleyen de var. Türkiye’deki Macahel bölgesini oluşturan Köyler ise Camili, Düzenli, Maral, Efeler, Kayalar, Uğurköy. Biz bu gezimizde sadece Efeler, Maral ve Camili’yi gezebildik.

Camili’ye ulaşım asfalt yoldan sağlanmakta. Son 1-2 yıldır yolların geneli asfalt. O yüzden pek sıkıntı çekilmiyormuş ulaşımda. Ama köylerin çoğunda yol hala toprak. Köy oldukça ufak ve nüfus ise oldukça az. Köyde Osmanlı döneminden kalan Camili Köyü Camisi var. Muhteşem ahşap oy işlemeleri olan bu camiyi gezip, fotoğrafladıktan sonra etrafta biraz gezindik. Bu arada bu tarz camiler çevre köylerde bulunmakta. Biz sadece Camili’dekini gezdik. Kapısının bulunduğu yerde askerlerle muhabbet ettik. Hemen karşısı Gürcü Köyleri idi 🙂

Camili’de bir konuk evi var. Burası biz gittiğimizde çok aktif olmasa da çay içmek için güzel bir alternatifti ve biz de şansımızı deneyerek çay demlettirdik. Tur firmaları ile anlaşmalı bir yer ara ara gruplar gelip, kalıyor. Tabi bireysel olarak da iletişime geçebilirsiniz. Bu köye minibüs ile ulaşmak mümkün. Bir de köyde ”Bombacı Serkan” lakaplı bir eleman var. Bakkal işletiyor hemen yanında ise çok güzel tost hazırlıyor. Malzeme bol ve oldukça uygun fiyata yapıyor. Ben yemedim ama yiyen arkadaşlar harika olduğunu söyledi. Ayrıca bu bakkallarda oldukça çeşitli şeyler satılmakta. Hemen hemen tüm ihtiyaçları bulabilirsiniz. Bu teyze benim rahmetli Anneanneme benzediği için bir tuhaf oldum. Onla birlikte ortaokul yıllarımda bir kaç yaz fındık toplamaya köye giderdim. Ey gidi günler…

_dsc1289

Camili sonrası kalacağımız yere Efeler’e doğru hareket ettik. Önümüzde 1 saatlik bir toprak yol macerası vardı. Derelerin yanından, ahşap köprüleri göre göre, fotoğraf çeke çeke gittik.

Artvin köyleri çok ÇILGIN! Coğrafya dağlık ve yüksek olduğu için köy dediğime bakmayın evler hep yamaçlarda ve birbirinden olukça uzak. Efeler’de pansiyon olarak bir kaç işletme var. Biz Bumbulay’da kaldık. Bumbulay (http://www.bumbulay.com/), ahşap evlerden oluşan çok güzel manzarası olan ve güzel İnsanlar tarafından işletilen bir pansiyon. Odalar 2/3/4 kişilik olarak değişmekte. Güzel ve gerçekten çok temiz bir yer. Her ahşap ev içerisinde banyo ve tuvalet mevcut. Bir ihtiyacınız olduğunda ise işletme sahipleri hemen ilgileniyorlar. Kahvaltılar ve akşam yemekleri de çok güzeldi. Velhasıl Efeler’de 2 gece kalarak, manzarayı doya doya yaşayarak günlerimizi geçirdik.

YERYÜZÜNDEKİ CENNET, GORGİT YAYLASI

Her dağın, her yaylanın, her derenin, her gölün, her çiçeğin, her ormanın görüntüsü, duruşu, haşmeti, yarattığı atmosfer bulunduğu coğrafya itibari ile çok farklı. Bu yüzden özellikle Türkiye’deki tüm dağları, yaylaları vb. bilumum doğa harikasını görmek istiyorum her sene. Yaz aylarında bir çoğunuz deniz tatili hayali kurarken, benim hayalim hep yükseklerde, serin coğrafyalarda, az insanın bulunduğu bölgelerde olmak üzerine. Doğa ile bütünleşerek kafamdaki her şeyi bir kenara bırakmak istiyorum. Ne telefon, ne dedikodu, ne gündem, ne iş, ne başka bir şey. Sadece hiç bir şey yapmadan öylece oturup, manzaranın tadını çıkarmak istiyorum.

15

Son üç yıldır yaz tatilimi Karadeniz’in dağlarında, yaylalarında geçiriyorum. Ve önümüzdeki yıllarda da bu böyle devam edecek… O kadar farklı dağlar ve yaylalar var ki, gezdikçe insanın gezesi geliyor. Yaşadığın yeri, yaşam şeklini sorgulamaya başlıyorsun o haşmetli dağlara, gökyüzünde dans eden bulutlara bakarak… Bu bayram tatilinde Artvin’deydim. Programımız bir hayli yoğundu ve o kadar güzel yerler gezdim ki Türkiye’ye tekrar ve tekrar hayran kaldım. İlk olarak hemen yazıya dökmek ve fotoğraflarla anlatmak istediğim büyülü yer Gorgit Yaylası… Artvin adına çok yazı ve fotoğraf gelecek ama :=)

Gorgit Yaylası, Artvin’in Macahel bölgesinde bulunan, 1700 metre civarlarında seyreden ve kesinlikle bu Dünya’ya ait olmayan ara bir yayla. Ara diyorum çünkü asıl yerli halkın Mayıs-Eylül arasında kaldığı yaylalar daha yükseklerde. Bu yaylayı sadece çıkarken ve inerken 10-15 günlüğüne kullanıyorlarmış. Macahel’de bu yayla için başlangıç olan bir yer var. Biz Efeler Köyünde kaldığımız için bu başlangıç noktasına kadar araçla gittik. Yaklaşık 30 dklık bir minibüs ve çok kısa da olsa bir arazi aracı ile çıkışımız sonrası bu patikanın başladığı yerdeyiz. MYaylaya araba yolu yok. Tek yol sıkı bir yürüyüş ile çıkmak. Çıkmak dediğim ise esasında tırmanmak 🙂 Biz 17 kişilik bir grup olduğumuz için herkesin temposu aynı değildi. Bu yüzden dinlene dinlene çıktık yaylaya. Nefes almak, su içmek, fotoğraf çekmek için bol bol durduk bu yüzden çıkışımız 4 saat sürdü. Sıkı bir yürüyüşçüyseniz,” benim için dağ bayır çıkmak ne ki?” diyorsanız sanırım 1,5-2 saat arası bir yürüyüş ile yaylaya ulaşmanız mümkün. Rehbere sorduk onlar sürekli inip, çıktığı için 2 saatte tamamlıyorlarmış yürüyüşü.

Bu arada bu yürüyüş rotası için yanınızda rehber olması şart! Zira patika yollar zaman zaman 2’ye,3’e ,4 ‘e bölünebiliyor. ”Nereden gideceğim ben ya?” sorusunu kendinize sık sık sorabilirsiniz, bir de gelip giden hatta zaman zaman çöken sis nedeni ile de yolunuzu kaybedebilirsiniz. Civarda yerleşim yeri olmayınca bir yere sığınmanız da zor. O yüzden Yayla’da bulunan Gorgit Pansiyon’un sahibi aileye ulaşarak size rehber olmasını isteyebilirsiniz. Ya da Karadeniz’de tur yapan bilindik firmaları arayarak yürüyüşlerine katılabilirsiniz. Günübirlik konukları kabul ediyorlar mı hiç bir fikrim yok esasında. Ama bence buraya bu kadar meşakkatli şekilde ulaşılmışken mutlaka 1 gece de olsa kalınmalı. Turist gibi değil de ”oralı” gibi hissetmek için yaylalarda zaman geçirilmeli, bulutların her saniye olan değişimi izlenmeli, hissedilmeli. O soğuk, sıcak yaz günlerinde yenmeli 🙂

53

Sürekli yokuş çıkar gibi kah çamurlara bata çıka, kah taşlı derelerden geçe geçe, kah ağaç kütüklerinden yapılmış kaygan merdivenlerden dikkatli geçe geçe inanılmaz manzaralar eşliğinde 4 saat boyunca yürüdük. İsyan edenler oldu, ”daha ne kadar yolumuz kaldı??” şeklinde hepimiz hayıflandık. Sürekli rehberimize ”Yolun kaçta kaçı bitti şimdi, abi?” diye baya bir darladık kendisini ama nihayet kocaman bir tepeyi aşınca muhteşem Gorgit Yaylası göründü ve hepimiz ”çok şükür” dedik. Gorgit Yaylası yukarıda da bahsettiğim gibi bir ara yayla. Bu yüzden yaylada yaşayan yok. Bizle birlikte çıkan ve bizden 1 saat kadar önce varan yürüyüş grubunu gördük pansiyon önünde, çaylarını içtikten sonra onlar da dönüş yoluna geçince yayla bize kaldı.

Bizi yaylaya çıkaran ve indiren Cemal ve Katırımız 🙂 Asıl rehberimiz, pansiyonun sahibi Altan Abi.

Eşyalarımızı katırdan aldıktan sonra odalarımıza yerleştik. Daha sonra manzara eşliğinde çaylarımızı yudumlayıp yorgunluğumuzu biraz giderelim dedik. Yaylaya çıktığımızda hava kapalıydı. Ama yayla havası işte güven olmaz. Bir kaç saat sonra öyle bir açtı ki hemen tepelere konuşlanıp fotoğraflamaya başladık yaylayı bir kaç hevesli fotoğrafçı arkadaş ile. Güzel bir tepeye çıkınca yaylayı izlemek, hava değişimlerini fotoğraflamak mümkün. Yaylada toplasanız 10 hane anca var. Hepsi de ahşap, ağaç kütüklerinden yapılmış, birbirine benzeyen ve çoğu bakımsız. Bazılarının içine girdim merak ederek. Çoğu kullanılmadığı için oldukça harap haldeydi. Gün batımına doğru hava o kadar güzel oldu ki masal diyarlarındaymışım gibi hissettim kendimi. Katırın biraz hareketlenmesi ile de güzel fotoğraflar çekmeye devam ettik. Bir süre sonra bu kadar fotoğraf yeter diyerek bir kayanın üzerinde oturdum ve sadece bize ait olan yaylanın o anlarının tadını çıkardım. Kaldığımız pansiyon yayla şartlarına göre oldukça iyiydi. Pansiyon dediysem Karadeniz’i az çok gezen bilir. Karadeniz’de lüks şeyler beklemeyin. Bir aile tarafından işletilen yayla evi görünümde bir yer burası. Kalmalı olarak geleceğinizi haber vermeniz gerekiyor sürekli açık olan bir yer değil çünkü. Misafir geldikçe onlar da hazırlıklarını yaparak buraya çıkıyor. Örneğin yemek malzemelerini, temiz çarşafları vs. katırla birlikte çıkartıyorlar. Çok güzel bir verandası var. Burada muhteşem manzara eşliğinde yemeklerinizi yiyorsunuz. Bir adetoturma odası, 2 banyo ve tuvaleti, 4-5 adet de bol ranzalı, yataklı odaları mevcut. Oturma odasında soba yakılıyor ama odalarda soba yok. O yüzden yayla şartlarını da göz önünde bulundurarak kalın giysiler getirmenizi, yatarken de yorgan+battaniye istemenizi tavsiye ederim. Ben oldukça üşüdüğüm için pek deliksiz uyuyamadım gece. Bu arada ek olarak bu yaylada elektrik yok, su ise kısıtlı. Zaten elektriğe de gerek yok. İnsanlarla bol sohbet ederek, şanslıysanız yıldızları görerek, bizim gibi samanyolunu izleyerek geceyi geçirmeniz mümkün. Ya da gaz lambası eşliğinde sıcak oturma odasında kitabınızı da okuyabilirsiniz. Bu arada yaylada dağlardan inen koca kaya kütlelerini, yıldırımın düştüğü ve yardığı koca ağaçları görebilirsiniz. Ha bir de gece yürüyüş halinde bulunmayın zaten yol olmadığı için sıkıntıya düşersiniz ve tabi ki etrafta olan Ayı ve yaban domuzları size her an eşlik edebilir 🙂 İşte o kadar bakir ve vahşi bir bölge Artvin 🙂

_dsc0903

Ertesi gün güzel ve güneşli bir güne uyanarak güzel bir kahvaltı yaptık ve dönüş yolu için hazırlanmaya başladık. Aramızda ”yahu biz nasıl çıktık buraya ya, süperiz, deliyiz” şeklinde birbirimize gazlar verdik. Dönüş yolu bence daha kolaydı. Çünkü hep aşağıya doğru yürüyecektik. Tabi dikkatli olmak lazım. İnerken yokuş aşağıya doğru ineceğiniz için dikkatli olmak lazım kaymamak ve düşmemek adına. Keza 2-2,5 saat gibi bir sürede bir önceki gün başladığımız yere kazasız, belasız ama bol çamurlu olarak döndük. Geriye dönüp baktığımda iyi ki yapmışım diyorum. Daha ne anlatayım ki fotoğraflara bakarak heyecanıma ortak olabilirsiniz:) Şu an gördüğüm yaylalar içerisinde 3. sırada yerini aldı Gorgit. (İlki Pokut-Rize, ikincisi ise Gito-Rize’dir benim için) Ayrıca bu güzelliği çok fazla insan henüz görmediği için kendimi de ayrıcalıklı hissediyorum 🙂