Böke,”AKP ve ortaklarının cebren ve hile ile de olsa kabul ettirmeye çalıştıkları bu rejim değişikliği teklifine sonuna kadar direneceğiz” dedi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Doç. Dr. Selin Sayek Böke, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında CHP Merkez Yönetim Kurulu’nun gündemine dair değerlendirmelerde bulundu.

Böke’nin açıklamaları şöyle:

Değerli basın mensupları, bizleri ekranları başında izleyen çok sevgili vatandaşlarımız, her şeyden önce hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Her hafta olduğu gibi bu hafta da Çarşamba günleri yaptığımız Cumhuriyet Halk Partisinin MYK toplantısındaki Türkiye gündemine dair değerlendirmelerimizi paylaşmak için sizlerle bir aradayız. Ve her zamankinden farklı olarak bunu Meclis’ten yapıyoruz. Zira bildiğiniz gibi geçtiğimiz haftadan beri bu Gazi Meclisi ortadan kaldırmak, feshetmek isteyen bir Anayasa Değişikliği Teklifi bu çatı altında görüşülüyor ve görüşülmeye de devam ediyor.

BİR TARAFTA SARAYIN GÜNDEMİ, BİR TARAFTA VATANDAŞIN GÜNDEMİ VAR 

Değerli arkadaşlar, Meclisin bu gündemi maalesef çok zorlu ve hepimiz açısından da çok yaşamsal. Ama bu gündemin yanı sıra tüm ülkede hükümet tarafından özellikle konuşulmasın istenen, özellikle görülmesin istenen ve üstü farklı gündemler yaratılarak kapatılmaya çalışılan bir başka gerçek gündem var. Yani bir tarafta Türkiye’ye saray ve o sarayın siyasi ortakları tarafından dayatılmış olan bir siyasi gündem var. Diğer tarafta ise vatandaşın gündemi, yani 80 milyonun her geçen gün giderek zorlaşan günlük hayatının gerçek gündemi var, hayatta kalma mücadelesi.
Cumhuriyetimiz, demokrasimiz, yarınlarımız, milletin egemenliği, saray destekçilerinin rejim değişikliği ısrarıyla ve inadıyla tehdit altında. Buna karşı cumhuriyete ve demokrasiye inanan vicdanı hür milletvekilleri Mecliste her tür dayatmaya karşı var güçleriyle mücadele ediyorlar, ediyoruz. Bütün bunlar olurken Türkiye ekonomisi hepimizi, bütün bir ülkeyi karanlığa doğru daha fazla sürükleyen gelişmelerle karşı karşıya kalıyor. Öyle ki, bu karanlık gelişmeler 80 milyonun ortak olduğu bir yarını ortadan kaldıran gerçekleri çok somut bir biçimde hayatımızın parçası yapıyor. Ekonomide yaşananlar, bizlerin bugününü kararttığı gibi yarında olacaklara dair çok somut bir resmi ortaya koyuyor. Bugün karşı karşıya kaldığımız bütün ekonomik sorunlar, esasında bize dayatılıyor olan bu rejim değişikliğinin ve bu siyasi inadın ne getireceğini de çok gerçekçi bir biçimde bize bugünden bir kabus olarak yaşatmış oluyor.

İŞTE AKP’NİN İSTİKRARI KARŞIMIZDA

Bakın bu gerçek ne derseniz, dün resmi rakamları açıklandı. Türkiye’de işsizlik oranı yüzde 11.8’e çıktı. Yani resmi hesaplara göre şunu söylüyor bize bu rakam. Fiili başkanlık tarihinden beri yani Ağustos 2014’den bugüne 1.7 puanlık bir artış var. Bu artış ne anlama geliyor diye soruyorsanız bu artış kararmış hayatlar anlamına geliyor. Bu artış Ağustos 2014’te 3 milyon kişinin işsiz olduğu Türkiye’den bugün 2 yıllık fiili başkanlık sistemi sonucunda 3.6 milyon yani 647 bin kişinin daha işsiz olduğu, hayatının karardığı bir Türkiye’ye taşındığımızın göstergesi. Yani fiili başkanlığın sonucunda Türkiye’de bugün 3 milyon 647 bin kişi iş arıyor, iş bulmaya ihtiyacı var ama bulamıyor. Üstelik bu insanların 647 bini bir siyasi hırs yüzünden, bir rejim değişikliği dayatması yüzünden fiilen ülkede başkanlık sistemi uygulandığı için işsiz kalmış durumda. Bir siyasi ihtiras yüzünden milyonlarca insanın hayatı kararıyor.

Bunun ötesinde bir de iş arayıp bulamayacağına dair artık umudunu da tamamen yitirmiş olan, dolayısıyla evinden çıkıp iş aramaya dahi mecali kalmamış olan milyonlar var. Bu kişileri de eklediğinizde Türkiye’de 6,5 milyon kişinin üzerinde işsiz olduğu ortaya çıkıyor. 6,5 milyon kişi, bunlar sayı değiller insanlar. Her biri bir ailenin ferdi, çocukların babası, bir aileye bakmakla yükümlü insanlar, çocukların anneleri. O çocukların geleceğini inşa etmek için emek vermeye hazır ve emeğinin karşılığını almak isteyen, ekonomik özgürlüğü için çalışmak isteyen kadınlar, erkekler. 6,5 milyon insan bir siyasi hırs yüzünden karanlığa gömülüyor. Artık o evlerde neşe yok, umut yok, kahkaha yok, çocuklarının gözünün içine bakacak bir gelecek yok.
Öte yandan bütün uyarılarımıza rağmen, hükümete “Israrla bu rejim değişikliği teklifini dayattığınız için, yarattığınız siyasi risk algısı sebebiyle işler iyi gitmiyor” dediğimiz halde, “Aman ha 80 milyonun geleceği için yapmayın” diye uyardığımız halde, ısrarla uyardığımız her şeyin aksi yapılmaya devam ediliyor. Ve bunun sonucunda Türk lirası görülmedik bir hızda değer kaybetmeye devam ediyor. İstikrar istikrar diyerek 1 Kasım’da bir seçim dayatılmıştı Türkiye’ye ve dayatılmış olan bu seçim sonucunda bizzat istikrarsızlığın kaynağı olmuş bir iktidarla karşı karşıya bırakıldı Türkiye. İşte AKP’nin istikrarı karşımızda, 1 Kasım 2015 seçimlerin olduğu dönem. 1 Amerikan doları 2 lira 82 kuruştu. Geçtiğimiz aynı Amerikan doları istikrarsızlığı dayatmış olan bu iktidarın yönetimi sonucunda 3 lira 94 kuruşu gördü. Merkez Bankasının arka arkaya tüm çabalarına rağmen halen 3 lira 80 kuruş civarında hareket etmeye devam ediyor. Yani bu rakamlara göre 1 Kasım 2015’te iktidarı devralmış olan bu hükümetin uyguladığı istikrarsızlık politikaları sonucunda Türk lirası dolar karşısında yaklaşık 1 liralık bir değer kaybına uğramış. Bu niye önemli biliyor musunuz? Sizin, bizim, hepimizin, 80 milyonun cebini eritiyor çünkü Türk lirasının değer kaybı. Hukuku yok sayan anayasa, OHAL anlayışı ve bu hukuksuzluğu kalıcı kılmak için dayatılan bir rejim değişikliği Türkiye’de can ve mal güvenliğini tamamen ortadan kaldırmış vaziyette. Can ve mal güvenliği olmayan yerde, hukuk olmayan yerde ekonomiden bahsetmek mümkün değil. Ne emek için, ne sermaye için, ne de yarına bir umutla bakmak isteyen gençler için.

MAAŞLAR DAHA CÜZDANA GİRMEDEN ERİYİP YOK OLUYOR

Bir yandan enflasyon paramızı cebimizde eritirken, diğer bir yandan da işte bu siyasi hırslarla her gün eriyen Türk lirası da aynı zamanda cebimizi eritmeye devam ediyor. Öyle ki, cebimize zorla giriyor olan bu ücretler, maaşlar, emekli maaşları daha cüzdana girmeden eriyip yok oluyor. Bakın hükümet 2016 yılının son işgününe dönerken 2017 net asgari ücretini 1404 lira olarak açıkladı. O gün yani 29 Aralık 2016 günü dolar kuru 3 lira 53 kuruştu. Yani asgari ücretin 1404 lira olacağı açıklandığı gün eğer satın alıyor olsaydı o gün asgari ücretlinin ücreti 397,5 dolardı. Bugün 18 gün sonra Türk lirasının değer kaybı sonucunda aynı asgari ücret 371 dolara gerilemiş vaziyette. Yani asgari ücretli henüz hiçbir şey yapmamışken, daha bir senenin iki haftası geçmişken, o asgari ücret daha cebine girmemişken, girmeden asgari ücret 27 dolar erimiş vaziyette. 104 liralık asgari ücret zammı cüzdana girmeden buharlaşmış yok olmuş durumda %100’ü. Asgari ücretlinin cebine gelmeden o zam bir kişinin siyasi ihtirası yüzünden, o siyasi ihtirası dayatan rejim değişikliği inadı yüzünden, bu inadı iki senedir uyguluyor olunması yüzünden yok olmuş. Bugün asgari ücretli zammını alamadan fakirleşmiş. Asgari ücretli yalnız değil. 6,5 milyon asgari ücretlinin yanı sıra birde memurlar var. Memurlara %3’lük zam öngörülmüştü ve daha yılın ilk haftasında bu %3’lük zam buharlaştı yok oldu gitti. Örnek verelim, 20 yıl emek vermiş, bu devlet için, bu ülke için, çocuklarımızın yarını için öğretmen, bir öğretmen en üst kademeye kadar gelmiş, bu şansı kendisi için ve çocukların geleceği için yakalamış. Maaşı 3 bin 650 lira. Yılbaşında %3’lük zamla bu maaşa 110 liralık bir artış olmuş. Ama peki bu 18 gün içinde ne olmuş? Kurdaki değer kaybı sonucunda bu öğretmenin maaşı 18 gün içinde 24 dolar erimiş. Yani tam olarak 91 lira yok olmuş. Daha cebine girmeden o zam erimiş gitmiş. Bir polis memuru bizim canımızı korumak için kendi canını feda eden, terörle mücadele eden, her gün bu ülkenin 80 milyonu can güvenliğini hissederek yaşayabilsin diye mücadele veren polis memuru. Yılbaşında aldığı %3’lük zam artışı 124 lira. 86 lirası sadece 18 gün içerisinde erimiş gitmiş. Oysa can güvenliğini sağlamak için verdiği çaba ve bu çabaya ihtiyaç derinleşmiş. Emekliler 10 milyon kişi, SSK emeklisinin 2017 için alacağı 62 liralık zammın 12 lirası uçup gitmiş bile. Bağ-kurlular, esnaf emeklileri aynı şekilde. 41 liralık zam 24 lirası daha cüzdana girmeden yok olmuş gitmiş. Yani ne olduğu çok aşikar. Zaten vatandaş bunu yaşıyor. En iyi bizler biliyoruz. 80 milyon hep beraber fakirleşiyoruz bir siyasi ihtiras, bir hırs uğruna. 80 milyonun hepsi için, bizim için, sizin için, çocuklarımızın geleceği için her şey çok daha zor. Neden, neyin bedelini ödüyoruz? Ne için, hangi hedef uğruna bizler 80 milyon 18 gün içerisinde cebimize girmeden yok olan bu zam artışlarıyla karşı karşıyayız. Cevap çok açık; kişisel siyasi hırs koskoca bir ülkenin ikbalinin önüne geçmiş. 80 milyonu yok sayıyor kendi siyasi hırsı için. Israr edilen rejim değişikliğinin gerçekleştiği takdirde 80 milyona neler yaşatacağı çok açık. Fakirleşeceğiz, daha bugünden fakirleşiyoruz. İşsiz kalacağız, daha bugünden işsiz kalıyoruz. Cebimizde Türk lirası değersizleşecek, Türkiye liginde küme düşecek. Ne yaşayacağımız çok belli. İtirazımız bu yüzden. Biz 80 milyonun ortak geleceği için başka bir Türkiye hayali gerçekleşsin diye bir mücadele vermek durumundayız.

BUGÜN, TARİHİ BİR GÜN

Değerli arkadaşlar, işte Türkiye’de demokrasiyi ortadan kaldırmak, otoriterliği getirmek ve iki senedir yaşanıyor olan bu ekonomik facia tablosunu, bir kabusu derinleştirecek biçimde hayatımızda tutacak bu dayatma anayasa değişikliği teklifinin ikinci turlarına geldik. Bugün birazdan Genel Kurulda bu Gazi Meclisin çatısı altında bu anayasa değişikliği teklifinin, bu rejim değişikliği teklifinin ikinci tur görüşmeleri başlayacak. Bugün tarihi bir gün, bugün tarihi bir gün çünkü bu rejim değişikliği cumhuriyetimizi, demokrasimizi ve hepimizin geleceğini, hepimizin ortak geleceğini yok etmek istiyor, bu meclisi feshetmek istiyor.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak rejim değişikliği teklifini meclise geldiği andan komisyon görüşmelerine ve o görüşmelerden Genel Kuruldaki görüşmelere kadar tüm aşamalarında AKP’nin hukuka uymayan, kimi zaman saldırılara, kaba güç kullanımına kadar giden her türlü baskısına rağmen son derece onurlu ve bu ülkenin kurucu partisine yakışan bir mücadele verdik. Gururla söylüyorum birileri seçmenlerinden aldıkları kutsal emaneti sarayın vesayetine sokmak için uğraşıyor, birileri ise namusları üzerine yemin ettiği, namusları üzerine emanet aldığı anayasayı, cumhuriyeti ve anayasal demokratik düzeni milletten aldığı emanete sahip çıkmak için mücadele veriyor. AKP’nin meclise adeta anayasa oylamasının açık olarak yapılmasını dayatması, oylamalara doğrudan müdahale eden hukuk tanımaz tutumu belki de geçtiğimiz hafta meclisin en kara günleri olarak tarihe yazıldı. Ve AKP ve ortaklarının rejim değişikliği teklifinin ikinci tur görüşmeleri işte bu kara tarihin gölgesinde başlayacak.

SONUNA KADAR DİRENECEĞİZ

Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak geçtiğimiz hafta olduğu gibi bu haftada anayasanın, içtüzüğün ve hukukun ve milletin bizlere yüklemiş olduğu yükümlülükleri ve sorumlulukları yerine getirmek üzere hakkımızı ve hepimizin hakkını ve geleceğini korumak için mücadele etmeye, gerçekleri anlatmaya devam edeceğiz. AKP ve ortaklarının cebren ve hileyle de olsa kabul ettirmeye çalıştığı bu rejim değişikliği teklifine sonuna kadar direneceğiz. Hukukun, iç tüzüğün ve anayasanın bize verdiği bütün hakları kullanmaya ve bu kapsamda meclisi, cumhuriyetimizi, demokrasimizi AKP ve ortaklarına yıktırmamaya bir kez daha buradan söz veriyoruz. Sizin için, bizim için, hepimizin, 80 milyonun ortak geleceği için bu mücadeleyi vereceğiz.
Hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.

Soru- Efendim Sayın Kılıçdaroğlu’yla Sayın Bahçeli’nin görüşmesi 45 dakika sürdü ve onun ardından MYK’yı topladınız. Bu görüşmeye ilişkin Sayın Genel Başkanın değerlendirmesi ne oldu? Buna ilişkin bilgi verir misiniz?
Selin SAYEK BÖKE- Sayın Genel Başkanımız toplantının çıkışında sizlerle zaten paylaşmıştı. MHP Türkiye siyasi tarihi açısından önemli bir partidir. Esas olan vatandır, gerisi teferruattır diyen yaklaşımımızla Sayın Genel Başkanımız Sayın Bahçeli’yle bir görüşme talebinde bulundu ve bu görüşme gerçekleşti. Bizim için Türkiye’nin çıkarları öncelikli olduğu için bu görüşmeyi önemsiyoruz. Nezaket çerçevesi içerisinde 45 dakikalık bir görüşme gerçekleşmiş ve Sayın Genel Başkanımız bizim biraz önce tekrar ifade ettiğimiz Türkiye’nin geleceğine dair bütün kaygıları Sayın Bahçeli’yle bu görüşme çerçevesinde paylaşmıştır. Bizler Türkiye’nin ortak geleceğinin yeniden birlikte inşa edilebilmesi için atılması gereken her adımı atmaya devam edeceğiz.

Soru-
 Randevulaşma olduktan sonra Sayın Bahçeli’nin attığı tweetler vardı ve çok tepki çekmiş CHP kanadı tarafından. Bu gündeme geldi mi acaba konuşmada bilginiz var mı? Size bir paylaşım oldu mu?
Selin SAYEK BÖKE- Biraz önce de söylediğim gibi esas olan vatansa gerisi teferruattır derken, bizim gözümüzde esas olan vatan ve tweetterdaki yazışmalar birer teferruattır. Bu teferruatların detayının sorulması gereken merci biz değiliz MHP’dir.

Soru-
 Kaygılarınızı paylaştınız MHP tarafıyla. Peki, MHP’nin yanıtı ne oldu ikna edebildiniz mi kaygılarınız konusunda?
Selin SAYEK BÖKE- İkili yapılmış olan bir görüşmenin daha fazla detayına girmeye gerek yok. Bizler kaygılarımızı paylaştık. MHP’de kendi görüşünü gerekli ortamlarda zaten sizlerle paylaşacaktır.

Soru-
 Selin Hanım MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli geçtiğimiz hafta içerisinde bir erken seçim ifadesi kullanmıştı. Daha sonra da CHP’den de erken seçime ilişkin açıklamalar geldi. Bu görüşmede ayrıntı ve detaya girmiyorsunuz ama erken seçime ilişkin bir diyalog ya da erken seçim gündemi oldu mu? Çünkü her iki liderinde, her iki partinin de eğer bu paket geçmezse, erken seçim olacağı yönünde açıklamaları var.
Selin SAYEK BÖKE- Sizlerle görüşmeye dair paylaşılması gereken her şeyi zaten paylaştık. Erken seçime dair Cumhuriyet Halk Partisi’nin görüşü çok net ve açıktı. Geçtiğimiz hafta da söyledik. Erken seçim ve sandık bir tehdit ve şantaj unsuru olamaz. Bizler için erken seçim milletin görüşünün alınması için demokratik bir haktır. Hodri meydan deme sebebimiz budur. Bu görüşümüzde de en ufak bir değişiklik yoktur. Ancak bugünün gündemi bizlere dayatılıyor olan rejim değişikliği gündemidir. Bu gündemi saptırmamayı da açıkçası Türkiye’nin geleceği açısından çok önemsiyoruz.

Soru-
 Görüşme gergin bir havada geçti. Sayın Bahçeli’nin de CHP’yi bu anayasa teklifiyle ilgili katkı vermemekle suçladığı, elini taşın altına sokmamakla suçladığı bilgilerini de aldık. Gerçekten CHP’nin konumu böyle mi, bu noktada mı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Selin SAYEK BÖKE- Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye’nin geleceği için umutla ve büyük bir özgüvenle mücadele vermektedir. Bizim hepimizin 80 milyonun ihtiyaç duyduğu şey umuttur. Bu umudu ortadan kaldıracak her tür tartışmanın çok yanlış olacağı kanaatimiz var. Bu sebeple de nezaket çerçevesi içerisinde gerçekleşmiş olan bir siyasi görüşmenin detayıyla Türkiye’yi boğmak değil. 80 milyonun yarınını aydınlatacak olan demokrasiyi güçlendirici adımları tartışan bir zeminin oluşmasını çok önemsiyoruz.

Soru-
 Şöyle söyleyeyim yani ikna edemeyince Kılıçdaroğlu ve Bahçeli görüşmesinden umutlu musunuz?
Selin SAYEK BÖKE- Cumhuriyet Halk Partisinin bir umudu var, o da Türkiye ve Türkiye’yi temsil ediyor olan vicdanı ve aklı hür vekillerin varlığı. Biz geçtiğimiz hafta Cumhuriyet Halk Partisinin hatipleri meclis kürsüsünden milletvekillerine seslendik ve şunu söyledik; bu demokrasi hepimizi için bir ihtiyaç, hukuk hepimiz için bir ihtiyaç, kalkınma, zenginlik ve refah hepimiz için bir ortak hedef. Bu ortak hedefi gerçekleştirmenin tek bir yolu da Türkiye’nin cumhuriyetini ve o cumhuriyetin dayandığı demokrasiyi ve çok partili düzeni güçlendirmekten geçiyor. Ben vicdanı ve aklı hür yüzlerce milletvekilinin Türkiye’nin bu ortak geleceğine dönük adım atacağına hiç tereddüt duymuyorum. Dolayısıyla bizim umudumuz bir görüşmeyle şekillenecek bir şey değil. Bizim umudumuz 80 milyonun geleceğini ciddiye alan vekillerin varlığı.

Soru-
 Orada şöyle bir ifade kullanmışsınız yasama, yürütme ve yargı erkleri arasındaki ilişkilerin demokratik bir anlayışla, sizin erkler ayrılığı ilkesini daha evvelde söylediğiniz anayasa değişikliği, bu konuda bir değerlendirmeniz olur mu? Bir de geçtiğimiz hafta ilk 4 maddenin değiştirilebileceği gündeme gelmişti.
Selin SAYEK BÖKE- Gelmiş olan anayasa değişikliği teklifinin açık bir rejim değişikliği önerisi olduğunu bütün detaylarıyla Cumhuriyet Halk Partisi komisyonda da, Genel Kurulda da fırsat bulduğu her kürsüde de kamuoyu ile paylaşıyor. Bu getirilmiş olan anayasa değişikliği teklifi bırakınız kuvvetler ayrılığını güçlendirmeyi tamamen ortadan kaldırmaktadır. Her şeyi tek bir kişiye ve sarayın vesayetine teslim edecek bir öneri karşımızda durmaktadır. Öyle ki; HSYK’nın neredeyse hepsini sarayın belirleyeceği, hukukun tamamen saraya bağlanacağı, meclisin feshedileceği, bakanların milletin seçtiklerinden değil bürokratlardan ve sarayın seçtiklerinden oluşacağı yeni bir düzen inşasından bahsediliyor. Böyle bir düzende bütün güçler tek elde toplanmışken, vesayetlerin anası saray haline getirilmişken burada bir kuvvetler ayrılığından bahsetmek maalesef doğru bilgi vermemek anlamına geliyor. Bu rejim değişikliği kuvvetler ayrılığını tamamen ortadan kaldıran ve Türkiye’yi sarayın iki dudağı arasına hapseden bir anayasa değişikliği teklifidir. Bu teklif içerisinde Türkiye Cumhuriyeti’nin birliğini, beraberliğini ortadan kaldıracak, toplumsal barışı yıkacak bütün unsurlar zaten mevcuttur. İlk dört maddenin değişmesi mevcut olan bu toplumsal barışa tehdidi somutlaştıran bir niyet belgesi olarak geçtiğimiz hafta iki kere anayasa komisyonunun AKP vekili tarafından itiraf edilmiştir zaten. İki kere kürsüden, iki kere diye ısrar ediyorum çünkü soru üzerine tekrar ifade etti. Bunun gelecekte somutlaşacağına dair bir niyet beyanında bulunuldu. Bundan sonrası artık kamunun vicdanına ve Türkiye’nin birlik beraberliğini isteyen vekillerimizin vicdanına kalmıştır.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.