Artvin Barosu Başkanlığı Anayasa değişikliği ile ilgili çalışmalarını sürdürüyor. Türkiye Barolar Birliği’nin hazırlamış olduğu slayt ve bilgilendirme etkinliği yapıldı.

16681858_10208484356647965_5192362482780353710_n

Artvin Barosu İsmail Suat Varan Hizmet Binası ve Sosyal Tesisleri’nde yapılan toplantıya, Saadet Partisi Artvin İl Başkanı Gültekin Soysal, Bşk. Yardımcısı Arif Soydan, Türkiye Kamu-Sen Artvin İl Temsilcisi ve Türk Eğitim Sen Artvin Şube Başkanı İsrafil Bayrak, CHP Merkez İlçe Başkan Yardımcısı Okan Ersöz, Artvin Belediye Eski Başkanı Seracettin Yazan,Avcılar ve Atıcılar Derneği Başkanı Necmi Asuman, ADD Artvin Şube Başkanı Avukat Ayla Varan, CHP Kadın Kolları Artvin İl Başkanı Gülşen Kurul, Eğitim Sen Artvin Şube Başkanı Köksal Gümüş, ORKOOP Başkanı Hasan Yaşar, ADD Eski Başkanı Ahmet Biber, Haziran Hareketi Artvin İl Temsilcisi Sercan Dede ve vatandaşlar katıldı.

16684004_10208484358848020_8379731350153763148_n (1)ARTVİN BAROSU; “NEDEN HAYIR DİYORUZ!”

Artvin Barosu Başkanı Av. Ali Uğur Çağal, açılış konuşması yaparak, Anayasa değişikliğinin ülkeyi tek adama teslim ettiğini, burada önemli olanın isim, kişi değil, sistemin kökten değişmesi ve kimsenin güvencede olmayacağını dile getirdi. Başkan Çağal, önümüzde hayati bir konuda referandumun yapılması söz konusu. Burada bir parti, kişi seçimi yapılmıyor. Ne yazık ki algı yönetimi yapılıyor. Sanki referandum değil de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlık seçimi gibi sunuluyor. Oysa Cumhurbaşkanı seçimle en üst makama zaten çıkmış durumda.

16682025_10208484349167778_660724404252652785_nBÖYLE BİR YETKİ ANCAK PEYGAMBERLERE VERİLEBİLİR!

Şu an ne istediler de yapamadılar? Biz Baro olarak bu referandumda Hayır yönünde tavır almış bulunuyoruz. Çünkü bize sunulan referandumda yer alan sistemin dünyada eşi benzeri yok. Ne olduğu nasıl bir sistem olduğu ile ilgili tek bir örneği bile yok. Cumhurbaşkanlığı sistemi denilen bu Anayasa değişikliği bütün yetkilerin bir kişide toplandığı başkanlıktan başka bir şey değil. Bugün Recep Tayyip Erdoğan seçilir, yarın kim geleceği belli değil. Bu sınırsız yetkilerle donatılmış kişinin yarın nasıl bir şey yapacağını kimse bilmiyor. Bu yetkiler ancak peygamberlere verilebilir. Çünkü bizlere peygamberler dört dörtlük insanlar olarak anlatılmıştır. Onlara güvenilebileceği, gerek yaşamlarıyla gerekörneklerle bizlere anlatılmıştır.

Buna dur diyecek hiçbir şey yok. İşte biz bugün TBB’nin hazırladığı slaytı sizlerle paylaşacağız. TBB Yönetim Kurulu ve İnsan Hakları Başkanı Av. İzzet Varan bu sunumu gerçekleştirecek. Ben sözlerimi burada noktalıyorum.” Dedi.

16640962_10208484359888046_749487447204072418_nANAYASAL DEĞİŞİKLİKLER MUTLAKA TOPLUMSAL MUTABAKATA DAYANMALIDIR.

Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi ve İnsan Hakları Komisyon Başkanı Av. İzzet Varan slayt sunumunu gerçekleştirdi. Bilgilendirmede şu bilgiler yer aldı;

Anayasal değişiklikler mutlaka toplumsal mutabakata dayanmalıdır. Ancak, hiçbir demokratik kitle örgütlerine, sivil tolum kuruluşlarına, meslek kuruluşlarına, tüm siyasal partilere görüş sorulmadan hazırlanan ve meclise geldiği 10 Aralık 2016 tarihine kadar da içeriğini hiç kimsenin bilmediği hazırlık taslağını, önce Büyük Millet Meclisinden geçirdiler.

Şimdi de dayatmacı anlayışla halkoyuna götürüyorlar. Toplumsal uzlaşmayı sağlamayan anayasalar milletin veya halkın anayasası olamazlar.

Hiçbir anayasa değişikliği olağanüstü hallerde yapılmamalıdır. Olağanüstü hallerde yapılan anayasa değişiklikleri demokrasi getirmez. Olağanüstü koşulların olağan üstü sonuçları olur.

16729384_10208484377448485_2432284500291072018_nKHK’lerle yönetildiğimiz şu günlerde KHK’lerde artık anayasal meşruiyeti taşımıyor. Mevcut anayasamız KHK’lerin ne zaman ve hangi konularda çıkartılacağını açık olarak belirtiyor. Oysa artık KHK’ler kış lastiklerini bile düzenler hale geldi. Yarın, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinde özel hayatımızın düzenlenmeyeceği garantisini kim verebilir

Son kararnameler, halkoylamasından sonra hükümetin izleyeceği politikaları açık açık gösteriyor. Varlık Fonu bunu en iyi şekilde açıklıyor.

Türkiye’nin en karlı kuruluşlarından olan Ziraat ve Halk Bankaları, THY, Türk Petrolleri, Eti Maden bir gecede Varlık Fonuna devredildi.

Varlık Fonu ile en kısa sürede zarar ettirilecekler ve zarar ediyor bari özelleştirelim diyecekler. Yol arkadaşlarına veya yeni yandaşlara ikram edecekler.

Görünmeyen tehlike dünyada %70 kaynaklarına sahip olduğumuz BOR ve TORYUM madenlerinin yabancı şirketlere satılmasıdır. BOR ve TORYUM için bilim adamları geleceğin teknolojisinin hammaddesi diyorlar.

16683884_10208484373928397_4543916004027815821_nBir taraftan işverenlere seferberlik ilan ettik işçi alın işsizlik rakamları düşsün derken, yapılacak yeni özelleştirmelerle binlerce memur ve işçi işsizler ordusuna katılacaklar. Türk Telekom, TEDAŞ örneklerinde olduğu gibi.

Cumhurbaşkanına kararname çıkartma yetkisi verilmesi bu gibi durumlar da tehlikenin büyüklüğünü ve yakınlığını açık olarak gösteriyor.

Anayasanın 91.maddesinde Bakanlar Kuruluna tanınan bu yetki 91.maddenin ortadan kaldırılması ile birlikte ve 104.maddeyle getirilen değişiklikle; Cumhurbaşkanı, yürütme yetkisine ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir, denilmektedir.

16711884_10208484363368133_2767679720621881015_nCumhurbaşkanın kararname çıkartma yetkisi ile donatılması aynı zamanda yasama yani yasa yapma yetkisini kullanan parlamentonun yerine geçmesini de sağlamaktadır. Milletin vekilleri yasa yapsa bile bu yasaların nasıl uygulanacağını isterse Cumhurbaşkanı kararname çıkartarak gösterecektirMilletin vekillerince çıkartılan yasalar yürütmenin başı Cumhurbaşkanı tarafından nasıl uygulanacağı gösterilirse parlamentonun ve milletvekili seçimlerinin hiçbir anlamı kalmaz.

Anayasa değişiklikleri maddelerinden biri partili Cumhurbaşkanı’dır. Mevcut, Anayasamızın 101.maddesinin son fıkrasında ‘‘Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği sona erer.’’ hükmü mevcut iken getirilen değişiklikle bu fıkra kaldırılmakta ve Cumhurbaşkanının parti genel başkanlığı yapabilmesinin önü açılmaktadır. Öncelikle, Cumhurbaşkanı Türk Milletinin tamamını temsil eder. Cumhurbaşkanı aynı zamanda partili olursa, yalnızca partisinin il ve ilçe örgütlerini temsil eder bir makama indirilir. Cumhurbaşkanı

milletin tamamını temsil edemez konuma getirilirse, millet bölünür ve parçalanır.

BİZ TARAFSIZ VE TÜM MİLLETİ TEMSİL EDEN CUMHURBAŞKANI İSTİYORUZ, BİR PARTİ GENEL BAŞKANI DEĞİL.

Devletin tapusu millete aittir. Bu millet, bu tapuyu şehit kanıyla en ağır bedelleri ödeyerek almıştır. Şehit kanıyla alınan tapu, öyle mecliste birkaç kişi elini kaldırdı diye hiç kimseye, hiçbir aileye teslim edilemez. Tapu bizimdir, Türk milletinindir. Türk milleti sizsiniz, biziz, hepimiz hep birlikte Türk milletiyiz.

Mesele, Türkiye Cumhuriyeti’nin anahtarını bir siyasi parti genel başkanına vermeli miyiz yoksa vermemeli miyiz noktasındadır. Bu soruyu yanıtlarken mevcut Cumhurbaşkanının kim olduğunu düşünerek hareket edemeyiz. Mevcut, Cumhurbaşkanını sevmek, sevmemek ayrı bir konudur. Türkiye Cumhuriyeti biz fanilerden daha önemlidir.

Bu değişikliklerle; Hakimler ve Savcılar doğrudan Cumhurbaşkanına bağlanmak isteniyor. Cumhurbaşkanı ise aynı zamanda bir siyasi partinin genel başkanı olacak. Hem Cumhurbaşkanı hem de siyasi parti genel başkanı olarak iki ayrı şapkayı giyen kişi aynıdır. İki ayrı şapka olsa da aynı baş o iki ayrı şapkayı giymektedir.

Şapkanın biri yürütme ergini, diğeri yargı ergini temsil ettiğine göre yürütme ve yargı ergi aynı elde toplanırsa artık kuvvetler ayrılığından söz edilemez.

Yargıyı temsil eden Hakimi ve Savcıyı doğrudan kendisine bağlayan, cumhurbaşkanı aynı zamanda bir parti genel başkanı olursa, Yürütme ve Yargı tek elde toplanmış olmaz mı ?

Yürütme ve yargının tek elde toplanması halinde artık yargılamalar şekli olarak adliyelerde, maddi olarak ise iktidar partilerinin ilçe başkanlıklarında yapılır hale gelir. Parti genel başkanı olan bir Cumhurbaşkanın tarafsız olması beklenemez. Partili Cumhurbaşkanı, ülkenin bölünmesine yol açar. Partili Cumhurbaşkanı, sadece kendi tabanını temsil eder, tüm milleti temsil edemez. Bu şekilde halk kendisinden olanlar ve olmayanlar diye parçalara ayrılır.

104.maddede düzenlenen değişikliklerle ve Türkiye Büyük Millet Meclisi adına, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Başkomutanlığını temsil eder. Türk Silahlı Kuvvetlerinin kullanılmasına karar verir cümlesinden olmak üzere tek başına meclis tatilde veya acil durum olmasa bile savaş kararı verme yetkisi ile donatılmaktadır.

Parlamentodan yetki almaksızın tek başına savaş çıkartma yetkisine sahip olacak olan Cumhurbaşkanlığı sistemi tüm demokratik ülkelerde MONARŞİ veya PADİŞAHLIK sistemi olarak adlandırılmaktadır. Ve literatürde başkaca bir adı da bulunmamaktadır

Halkoyuna sunulan değişikliklerle hükümetin gensoru ile düşürülmesi ihtimali ortadan kaldırılmaktadır. Hükümet üyeleri (bakanlar) dışarıdan atanacak ve halkın seçtiği milletvekilleri bakanlık yapamayacaklardır. Bakanlar hakkında gensoru verilemeyecektir.

DAR BÖLGE PLANI- SEÇİM RÜŞVETİ! 2709 sayılı Kanun’un 75’inci maddesinde yer alan “beş yüz elli” ibaresi “altı yüz” şeklinde değiştirilmiştir. Bu madde ile 550 olan milletvekili sayısı 600’e çıkarılıyor. Böylece hem değişikliğe evet diyecek milletvekillerini yeniden seçtireceği rüşvetini veriyor, hem de ileride dar bölge seçim sistemine uygun olacağını düşündüğü bir rakam kadar milletvekilliği öneriliyor. Milletvekili sayısının elli daha arttırılmasının yasama organına hiçbir faydası olmayacağı gibi sadece yasama organının halka maliyeti artacaktır. Her milletvekili için bir seçim bölgesi belirlenecek. (Artvin Örn.)

BÜTÇEYİ CUMHURBAŞKANI BELİRLEYECEK, MECLİS DEĞİL! 2709 sayılı Kanun’un 87’nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “MADDE 87- TBMM’nin görev ve yetkileri, kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak; bütçe ve kesin hesap kanun tekliflerini görüşmek ve kabul etmek; para basılmasına ve savaş ilanına karar vermek; milletlerarası antlaşmaların onaylanmasını uygun bulmak, TBMM üye tam sayısının beşte üç çoğunluğunun kararı ile genel ve özel af ilanına karar vermek ve anayasanın diğer ma DAR BÖLGE PLANI- SEÇİM RÜŞVETİ! 2709 sayılı Kanun’un 75’inci maddesinde yer alan “beş yüz elli” ibaresi “altı yüz” şeklinde değiştirilmiştir. Bu madde ile 550 olan milletvekili sayısı 600’e çıkarılıyor. Böylece hem değişikliğe evet diyecek milletvekillerini yeniden seçtireceği rüşvetini veriyor, hem de ileride dar bölge seçim sistemine uygun olacağını düşündüğü bir rakam kadar milletvekilliği öneriliyor. Milletvekili sayısının elli daha arttırılmasının yasama organına hiçbir faydası olmayacağı gibi sadece yasama organının halka maliyeti artacaktır. Her milletvekili için bir seçim bölgesi belirlenecek. (Artvin Örn.)ddelerinde öngörülen yetkileri kullanmak ve görevleri yerine getirmektir.” Bu madde ile Meclisin bütçe yapma yetkisi ortadan kaldırılıyor. Bütçeyi cumhurbaşkanı hazırlıyor ve Meclise sunuyor. Meclisin cumhurbaşkanının hazırladığı bütçeyi değiştirerek onama yetkisi yok. Ya onayacak, ya geri gönderecek.

BÜTÇEYİ CUMHURBAŞKANI BELİRLEYECEK, MECLİS DEĞİL! 2709 sayılı Kanun’un 87’nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “MADDE 87- TBMM’nin görev ve yetkileri, kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak; bütçe ve kesin hesap kanun tekliflerini görüşmek ve kabul etmek; para basılmasına ve savaş ilanına karar vermek; milletlerarası antlaşmaların onaylanmasını uygun bulmak, TBMM üye tam sayısının beşte üç çoğunluğunun kararı ile genel ve özel af ilanına karar vermek ve anayasanın diğer ma DAR BÖLGE PLANI- SEÇİM RÜŞVETİ! 2709 sayılı Kanun’un 75’inci maddesinde yer alan “beş yüz elli” ibaresi “altı yüz” şeklinde değiştirilmiştir. Bu madde ile 550 olan milletvekili sayısı 600’e çıkarılıyor. Böylece hem değişikliğe evet diyecek milletvekillerini yeniden seçtireceği rüşvetini veriyor, hem de ileride dar bölge seçim sistemine uygun olacağını düşündüğü bir rakam kadar milletvekilliği öneriliyor. Milletvekili sayısının elli daha arttırılmasının yasama organına hiçbir faydası olmayacağı gibi sadece yasama organının halka maliyeti artacaktır. Her milletvekili için bir seçim bölgesi belirlenecek. (Artvin Örn.)ddelerinde öngörülen yetkileri kullanmak ve görevleri yerine getirmektir.”

Bu madde ile Meclisin bütçe yapma yetkisi ortadan kaldırılıyor. Bütçeyi cumhurbaşkanı hazırlıyor ve Meclise sunuyor. Meclisin cumhurbaşkanının hazırladığı bütçeyi değiştirerek onama yetkisi yok. Ya onayacak, ya geri gönderecek. MECLİSİN CUMHURBAŞKANINI DÜŞÜREBİLMESİ ÇOK ZOR. 2709 sayılı Kanun’un 98’inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve kenar başlığı metinden çıkarılmıştır: “MADDE 98- Meclisin denetleme görevleri bu madde ile düzenleniyor. Eski maddede hükümet olan kısımlar cumhurbaşkanı ve yardımcıları olarak değiştirilmiş. Fakat yine cumhurbaşkanı ile aynı gün yapılan Meclis seçimi ile Mecliste tek başına iktidar kurabilecek çoğunluğu sağlayan parti aleyhine bu maddede sayılan denetim sistemlerinin hiçbir etkisi olamaz. Meclis cumhurbaşkanını düşürebilmek için ancak seçime gidebiliyor, o zaman da milletvekilleri bir daha seçilememe riski ile karşı karşıya kalıyor, nerede ise olanaksız hale geliyor.

Sadece 19.maddede yapılan değişiklik doğrudan 58 tane maddeyi etkilemekte ve bu maddelerde bir değişiklik yapılmasına gerek olmadan bu maddelerin içeriklerinin değişmesine neden oluyor. Sunumun ardından bu referandumda nasıl bir yöntem uygulanacağı tartışıldı.