Ruhan Odabaş

Evet, nedir anayasa?

Teknolojinin gözünü seveyim! Giriyorsunuz arama motorlarından birine ve soruyorsunuz;

“Anayasa nedir?”

Yanıtını anında veriyor size. Diyor ki;

“Anayasa, ülke üzerindeki egemenlik haklarının kullanım yetkisinin içeriğinde belirtildiği şekliyle devlete verildiğini belirleyen toplumsal sözleşmelerdir.”

Anlaşılmayan yanı var mı? Çok açık bir anlatım değil mi?

Daha genişine bakıyoruz. Diyor ki;

“Hans Kelsen’in Normlar Hiyerarşisi’ne göre diğer bütün hukuki kurallardan ve yapılardan üstündür ve hiçbir kanun ve yapı anayasaya aykırı olamaz.

Anayasa, bir devletin yönetim biçimini belirtir. Toplumların ülke üzerindeki egemenlik haklarının, bireylerin temel haklarının hangi koşullar altında devlet tarafından kullanılabileceğini belirleyen temel kanunlardır. Devletin temel kurumlarının nasıl işleyeceğini belirler. Genel olarak genel hükümler, temel hak ve özgürlükler, bireylerin topluma karşı görev ve sorumlulukları ile yasama, yürütme, yargı gibi anayasal devlet organlarını tanımlayan bölümlere sahiptir.”

Burada anlaşılmayan bir şey var mı?

Yine yok, yine açık…

Bir başka anlatım da;

“Devletin kuruluşunu, yasama, yürütme ve yargılama kuvvetleri ile yurttaşların hak ve görevlerini düzenleyen temel kanundur. Anayasalar genel olarak temel hükümler koyarlar. Değişebilir ayrıntıları öbür kanunlara bırakırlar.” der ve bu da çok ama çok açık…

“Toplumsal uzlaşma” denebilir mi?

Hiç kuşkusuz evet…

O nasıl olacak?

Toplumun bileşenleri, etkilileri, yetkilileri bir araya, yan yana gelecek, toplumun çıkarlarını birlikte tartışacak, saptayacak ve toplumun, ülkenin çıkarları doğrultusunda hükümlerle donatacak anayasayı…

***

Şimdi Türkiye’ye bakalım!

Bir anayasa tartışması var ve 16 Nisan’da, AKP – MHP ortaklığının insanımıza dayattığı, Türkiye’yi tek adam yönetimine taşıma amaçlı bir taslak oylanacak.

Diyelim ki ona da eyvallah. Ne ki, vatandaş yeni anayasa taslağının ayrıntısını bilmiyor ve bu konuda yapılan bir uyarı var.

Kimden geliyor o uyarı?

Ana Muhalefet Partisi CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’dan. Diyor ki Kılıçdaroğlu;

“Bu taslağı savunanlarla bir TV kanalında buluşalım, o kanalı da onlar saptasın ve oturumun yöneticiliğini de onların belirleyeceği biri yapsın. Onlar istedikleri kadar konuşsun, son 15 dakikayı bana bıraksınlar. Böylece vatandaşa bu taslağı anlatmış olalım!”

Bu söylemde yanlış var mı? Olması gereken bu değil mi? Bu taslağın içeriğini bilmek insanımızın hakkı değil mi?..

Tek bir yanıt verilmiyor Kılıçdaroğlu’na.

Neden?

Anlatacak bir şeyleri yok da ondan!..

16 Nisan’da hep birlikte göreceğiz kimin ne anladığını, kimin neyi anlatamadığını…