16 Nisan sonrasında Anadolu Ajansı, Yüksek Seçim Kurulu ve çanak medyanın ilan ettiği sonuçlara göre 51,4 Evet, 48,6 Hayır şeklinde oluşmuştur. Sonuç ne olursa olsun Bu oylamanın kazananı emekçi halklarımızdır. Herkes durduğu yerden #Hayır’ı büyütmeye çalışmıştır. Ortak bir hedef doğrultusunda çok farklı renklerden, farklı kültürlerden, farklı inançlardan, farklı düşüncelerden insanlar aynı hedefe kilitlenmiştir. Tüm hukuksuzluklara, tüm hırsızlıklara karşın insanlarımız var olduk var olacağız demiştir.

Muhalefetin önemli aktörlerinin içerde olması “Seni başkan yaptırmayacağız” diyerek tüm toplum kesimlerince desteklenen Sayın Demirtaş’ın, HDP milletvekilleri ve yöneticilerinin hukuksuz bir biçimde gözaltında tutulması referandum sonuçlarını etkileyen faktörlerden birisidir.

Olağanüstü Hal şartlarında sandığa gitmek alınan sonuçların meşruiyetini hep tartıştıracaktır. Savaş ortamının, Şehirlerin köylerin yerle bir edilmesinin, sokağa çıkma yasaklarının, tankların panzerlerin, uçakların helikopterlerin gölgesinde demokrasi tesis etmek mümkün mü. Böyle bir ortamda tesis edilen korku ve şiddet imparatorluğunda demokrasiden dem vurmak demokrasiye haksızlık olur.

Referandum kampanyası döneminde eşit olmayan bir yarış sürdürülmüştür. Devletin tüm olanakları, kurumları, yöneticileri Evet kampanyası için seferber edilmiştir. Diğer yandan Hayır diyenler tutuklanmış, dövülmüş, kampanya yapmaları yasaklanmıştır. Birçok yerde İdari ve mülki amirler “sizin bölgeden Evet çıkmazsa “diye başlayan tehditler savurarak insanların iradesini zor ve tehditle ipotek etmişlerdir. Hatta yapılan kampanyalarda Hayır diyenleri terörist, vatan haini ilan etmişlerdir.

Sayımlar yapılırken müşahitleri dışarı atmaları, Açık oy gizli sayım yapılan yerleri, resmi sandık görevlilerinin görevlerinin yapmasının engellenmesi, silahlı külahlı kişilerin zorla birçok oy kullanıp sandığa atması gibi kayıtlara geçmiş ihlaller sonuçları etkilemiştir.

YSK’nın aldığı karar bunca eşitsiz, hukuksuz ve adil olmayan yarışta “bu kadarına da pes” dedirtti.

Oylama işleminin sonuna doğru televizyonlardan alt yazı akmaya başladı. AKP’nin başvurusu üzerine YSK ;”Bazı sandık kurullarının seçmene oy pusulası ve zarflarını sandık kurulu mührüyle mühürlemeden verdikleri yolundaki yoğun şikâyetler üzerine bugün toplanan Yüksek Seçim Kurulu sandık kurulu mührü taşımayan oy pusulası ve zarfların dışarıdan getirilerek kullanıldığı kanıtlanmadıkça geçerli sayılmasına karar vermiştir. Sayım döküm işleminin buna göre yapılması gerekmektedir. Kamuoyuna, il ve ilçe seçim kurullarımıza, sandık kurullarına ve siyasi partilere duyurulur.” Kararını aldı.

Dondum kaldım. Şaka gibi. Bir seçimin veya oylamanın nasıl yapılacağına ilişkin kurallar önceden kanunlarla ve genelgelerle düzenlenir ve ona göre yapılır. 135 nolu Genelgede sandık kurulunun görevleri tanımlanmış. 21. maddesinde ”birleşik oy pusulalarının arkasını sandık kurulu mührü ile mühürler” tabi zarfları da mühürler diyor. Aynı genelgenin 43. Maddesinde hangi hallerde oyların geçersiz sayılacağına ilişkin düzenleme var. Orada “arkasında sandık kurulu mührü bulunmayan” oyların geçersiz sayılacağı açıkça ifade edilmiş. Böyle bir karar alınması en hafif deyimle vatandaşın iradesine saygısızlıktır.

Devam edelim, Aynı duyuruda “oy pusulası ve zarfların dışarıdan getirilerek kullanıldığı kanıtlanmadıkça geçerli sayılmasına karar verilmiştir” Peki bunu kim kanıtlayacak. Gazetelerde boy boy hırsızlık, dolandırıcılık, sahtekârlık haberleri okuyoruz. Usta hırsızların, dolandırıcıların cenneti olan ülkemizde; hırsızlık vakalarının % kaçı kanıtlanmış,% kaçı yakalanmıştır? Yapmayın Allah aşkına. Bu karar usta hırsızların ustalığını kanıtlaması için bir fırsattır.

YSK başkanı; “Oylamanın başlamasından sonra bir kısım YSK kurullarında tercih mührü yerine ‘Evet’ mührü dağıtıldı ve oy kullandırıldı. Bazı sandıklarda oy pusulasının arka yüzü yerine ön yüzüne, bazılarında arka yüzüne basması üzerine önünde çıkması nedeniyle, kanunda yer alan mühürlerden biri yerine diğerinin kullanılmış olması seçmenin iradesini etkileyecek nitelikte görmeyerek geçerli saymıştır”

Tercih mührü yerine “Evet” mührünün kullanılması, Oy pusulalarının arka yüzü yerine ön yüzünün mühürlenmiş olması, sanki insana bir senaryonun oynanması gibi geliyor. Ben oy kullanırken oy pusulamı inceledim. Arka yüzüne mürekkebi döksen bile ön yüzüne çıkmayacak kadar kalındı. Ön yüzünden görünse bile bunun için karar gerektiren bir durum söz konusu değil. Mürekkep taşması gerekçesi tatmin edici bir açıklama değil. Bu konu daha çok tartışılacak gibi görünüyor.

Yurt dışı oylarının sonuçlarına bakıyorum, son dönemdeki Avrupa ülkeleri ile yaşanan gerginlik politikaları sonuç vermiş görünüyor. Buradan Almanya’da, Hollanda’da, Belçika’da, Fransa’da, Danimarka’da, Avusturya’da yaşayan ve “Evet” diyerek ülkemizin geleceğine katkıda bulunan gurbetçi kardeşlerime sesleniyorum: Sevgili kardeşlerim; siz orada Burjuva demokrasisinin kırıntıları ile idare ederken bize sunduğunuz gelecekten mahrum olacaksınız. Bırakın el kapılarını da bize sunduğunuz geleceği birlikte paylaşalım. Eğer bu geleceği bizimle paylaşmayacaksanız bırakın biz karar verelim.

Büyükşehirlerde hayal kırıklığı yaşayan AKP’nin bundan sonra ne yapacağı üzerine spekülatif söylentiler var. Osmanlı imparatorluğunun Başkenti İstanbul’u, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başkenti Ankara’yı ve Bursa dışındaki bütün büyükşehirleri kaybettiler. Acaba Bursa’ya mı taşınacaklar? Tabi bu bir söylenti.

Referandumun ardından İdam tartışmalarının tekrar öne çıkartılması anlaşılır gibi değil. Oylamanın hemen arkasından yapılan idam açıklaması zamanlaması

bakımından çok manidardır. İdam kararı geriye doğru işlemeyeceğine göre; FETÖ cüler, darbeciler, halka ve demokrasiye karşı şimdiye kadar suç işleyenler muaf tutulacak. Muhalifler, Devrimciler idamla korkutulacak. Tarih en iyi öğretmendir. Bizim idamdan korkumuz yok. Bizim 17 yaşındaki çocuklarımız bile idam sehpasında direniş destanı yazmıştır. Devrimciler her zaman destan yazmaya hazırdır. Acaba idam kararı çıkarmaya hazırlananlar bunun sonuçlarına hazır mı? Yarının ne olacağı belli olmaz.

Son olarak; Bu referandum bize birlikte iş yapma, birlikte davranma imkânı verdi. Şimdiye kadar dokunamadıklarımıza dokunduk. Ulaşamadıklarımıza ulaştık. Umudu birlikte büyüttük. Birlikte olursak kazanacağımızı gördük. Denizleri, Mahirleri, İbrahimleri yetiştiren bu iklim umutsuzluğa asla prim vermemiştir. Safları daha da sıklaştırmanın zamanıdır bu gün. Birlik mücadele ve dayanışma duyguları ile.

Bu daha Başlangıç, Mücadeleye devam.

Hüseyin Esentürk