Rasim Yılmaz
rasimyilmaz08@hotmail.com

Değerli okurlar,

“Artvinliler Güzel Çocuklarını Unutmadı” başlıklı yazımın 3. Bölümü geçtiğimiz 6 Haziran 2017 Salı günü bu sayfada yayınlanmıştı.

Bugün 4. Ve son bölümde ise ilgiyle okuyacağınızı düşündüğüm; anma sırasında anlatılanlardan alıntılar yaparak hazırladığım yazımı bilgilerinize sunmak istiyorum.

Ankara’da yaşayan Artvinliler, “ATVİN EN GÜZEL ÇOCUKLARINI ANIYOR!” adı altında 28 Mayıs 2017 pazar günü Artvin Kültür ve Yardımlaşma Derneği salonunda, 12 Eylül 1980 Askeri darbesi öncesi ve sonrası ölen devrimcileri anma toplantısında öl (dürül) enlerden;

unnamed (6)

Orhan Keskin’in ablası İpek Keskin Gür, arkadaşlarından Rüstem kabar, Cumhur Yavuz, Aydın Akyazı, analar adına Fikriye Saymaz, Merhum Kazım Köroğlu’nun eşi Feryal hanım ve yine o dönem hakkında kısaca Mahmut Memduh Uyan, Dernek Başkanı Cengiz Yücel ve Artvin’den katılan Seyfettin Altıkulaç kısa konuşmalar yaparak kimisi anılarını, bazıları ise duygularını dile getirdiler.

unnamed (8)

Artvin’den katılan Seyfettin Altıkulaç, yaptığı kısa konuşmasında özetle;
“Mahir Çayan’lar içerden kaçmış ama yurtdışına kaçmamış, Deniz Gezmişleri kurtarmak için canlarını verdi. Yine Erkan Eminağaoğlu arkadaşını kurtarmak için canını verdi. Diğer tüm arkadaşlar bizler ve halkı için canlarını feda ettiler. Ama maalesef  bizler onlara layık olamadık! Cerattepe’de yaşananları herkes biliyor. Ama bu mücadelenin önünü kesemeyecekler. Bunun yolu birbirimize daha çok sahip çıkmamızdan geçer. Bunun içinde başta en merkez soldan, en radikal sola kadar bir araya gelmeyi becermeliyiz, bunun yolunu bulmalıyız.” dedi.

unnamed (7),

Yazımın 1. Bölümünde de sözünü ettiğim üzere, anmada çok fazla duygusal anlar yaşandı. Daha önceki yıllarda yazdıklarımı da dikkate alarak; konuşmacıların söylediklerinden de yararlanarak, bu bölümde öldürülen bazı devrimciler hakkında kısaca da olsa bazı bilgileri siz değerli okurlarımla paylaşmak istiyorum.

unnamed (2)

**

Gürsel MORKAN
4-5-1964 – 8 Aralık 1980

unnamed

“Törensiz ölümler tanığımızdır ki en haklı yerindeyiz tarihin”

(Gürsel Morkan’ın mezar taşından)

1961 yılında Artvin Ardanuç’un Bulanık Köyü’nde doğdu. Yoksul bir ailenin çocuğuydu. Babasının Almanya’ya işçi olarak çalıştı.

Gürsel Morkan, ilkokulu köyünde okudu. Ortaokula Ardanuç’ta başladıysa da Bursa’da halasının yanında devam etti. Başarılı bir öğrenciydi. Ortaokuldan sonra siyasal gelişmelere ilgi duymaya başladı. Bu yıllarda Halkın Kurtuluşu saflarında yer aldı. Ortaokulu bitirdikten sonra bir süre sonra eğitimine ara verdi. 1978 yılında Ankara’ya gitti. Bu tarihte Devrimci Yol hareketine katıldı. Ankara’da bir süre devrimci faaliyetlerde bulunduktan sonra Ardanuç’a döndü. 1979 yılında liseye kaydını yaptırdı. Bir yandan öğrenciler arasında, diğer yandan bölge halkı içerisinde yürütülen örgütlenme faaliyetlerinde yer aldı. 12 Eylül’den sonra kırsal kesimde yürütülen mücadeleye katıldı. Aralık 1980’de Bulanık Köyü yakınlarında askeri birliklerde çıkan bir çatışmada öldürüldü.

Fahri Dede’nin öldürülmesi olayına karşı eylem yapmayı planlayan, aralarında Gürsel Morkan’ın da bulunduğu devimci grup, bu olaydan bir hafta sonra bulundukları bölgeden Bulanık Köyü’ne doğru yola çıktılar. Yürüyüş sırasında kendilerini gören bir çobanın ihbarı üzerine Çirkis deresinde operasyona uğradılar. Çatışma çıktı. Grup geri çekilirken Gürsel Morkan vuruldu. Yaralı yattığı yerden çatışmayı sürdürdü. Arkadaşları onu koruma ateşi altında bölgeyi terk ettiler. Çok sayıda kurşun yarası alarak öldü. Cenazesi Bulanık Köyü’nde köy halkının katıldığı bir törenle defnedildi.

Gürsel Morkan’ı Bursa’da öğrenciyken tanıdım.
Gürsel, halası merhum Sultan ve Murtaza çiftinin yanında kalıyordu. Bu aile, benim oturduğum Duaçınar mahallesinde küçük bir bakkal dükkânı işletiyorlardı. Bana çok yakın oldukları için bakkal alış verişlerimizi bu dükkândan yapardık.
Sonra Gürsel’in devrimci mücadele içerisinde yer almış olmasından ötürü korumacı tutumu nedeniyle halası ile Gürsel’in araları açıldı. Hatta öylesine ciddi boyuta ulaştı ki halası Gürsel’i çaresiz kalınca bu davranışlarından vazgeçeceği inancıyla evden uzaklaştırmakla tehdit edince Gürsel bize geldi.

Biz iki kişi beraber kalıyorduk. Halası Gürsel’e yatak vermediği için birkaç gün Gürsel’le aynı yatağı paylaştık.

Yüksel, yaşıtlarına göre fiziken daha gelişkin, sadece fizik olarak değil düşünce olarak ta gelişkin, cesur ve çok okuyan, zeki bir arkadaştı. Onu asla unutmayacağız.

**

FAHRİ DEDE
1957 – Aralık 1980

fahri dede

“Beklemedik kendimize bir şey
Ne bu dünyadan ne ötekinden
Bile bile yaşayamayacağımızı o günlerde
Göremeyeceğimiz günler için
Dövüştük
Kavgamızın şiir olması bundan.”

(Fahri Dede’nin mezar taşından)

 1957 yılında Artvin’in Ardanuç ilçesi Bulanık Köyü’nde doğdu. Beş çocuklu yoksul bir çiftçi ailesinin çocuğuydu. İlkokulu köyünde okudu. Ortaokul eğitimi için Ardanuç’a gitti. Ağabeyinin birkaç arkadaşıyla birlikte kaldığı tek odalı bir evde geçirirdi ortaokul yıllarını. Hafta sonları köye giderlerdi. Yoksuldular; arabaya binmez 14 Km.lik yolu yöredeki diğer öğrenciler gibi yürüyerek gider gelirlerdi köye. Bu koşullarda bitirdi ortaokulu. Liseye Ardanuç’ta devam etti.

Devrimci mücadeleyle lise yıllarında tanıştı. Ardanuç’taki antifaşist mücadele içinde yer aldı. Fahri Dede, bu süreç boyunca Ardanuç’un öne çıkan devrimcilerinden biriydi.

Liseyi bitirdikten sonra bölge halkının örgütlenmesi faaliyetleri içinde yer aldı. Köylerde halk odaları açılmasından, orman kooperatiflerine kurulmasına kadar bir dizi örgütlenme çabasının gerçekleştirilmesinde rol oynadı.

Fahri Dede, 12 Eylül öncesinde aranmaya başlamıştı. Buna rağmen devrimci çalışmalardan geri durmadı. 12 Eylül darbesinin ardından Artvin köyleri askeri birlikler tarafından kontrol altına alınınca dağlık kesime geçerek buradaki silahlı direnişe katıldı. 1980 Aralık’ın da Bulanık Köyü yakınlarındaki ormanlık arazide devlet güçleriyle çıkan çatışmada yaralı ele geçti ve işkenceyle öldürüldü.

Olayın bir tanığı anlatıyor:

“Fahri kalça kemiğinden vurulmuştu. Kalça kemiği parçalanmış, baygın yatıyordu. Askerler önce öldüğünü sandılar. Hâlâ yaşadığını fark edince dipçikleriyle vurmaya başladılar. Sonra sürükleyerek yakındaki değirmene götürdüler. Fahri hâlâ yaşıyordu. İyice sinirlenen askerler ve polisler bu defa başına taşla vurmaya başladılar. Manzara feciydi. Köylüler dayanamadı, seslerini yükseltmeye başladılar; bunun üzerine tedirgin olan operasyon birliği “Hastaneye götürüyoruz” diyerek Fahri’yi bir arabaya atıp köyden götürdüler. Sonra ölüm haberi geldi.”

Sonra da Fahri Dede’nin “kan kaybından öldü dendi.

**

Taner UZUN
1962- 26 Aralık 1980

unnamed (1)

1962 yılında Artvin’in Şavşat İlçesi’ne bağlı Şalcı Köyü’nde doğdu. İlkokulu köyünde, ortaokulu Şavşat’ta okudu. 1976-77 öğrenim yılında Artvin Ticaret Lisesi’ne girdi. Bu yıllarda Devrimci Gençlik hareketi içinde yer aldı. Sonrasında Yusufeli’nde Devrimci Yol hareketi içinde faaliyet gösterdi, sorumluluklar üstlendi.

1980 başında Şavşat’a geldi. Bir süre burada çalıştıktan sonra, temmuz ayında Pınarlı Köyü’ne geçti. Buradaki çalışmaları sonucunda bölgenin en etkin örgütlenmelerinden birinin oluşturulmasında büyük rol oynadı. Köylülerle yakın ve sıcak ilişkiler kurdu. Köy halkının, Şavşat’ta düzenlenen Halk Şenliğine onun yazdığı oyunlarla doğrudan katılımını sağladı. 12 Eylül sonrası dağlık kesimde oluşturulan silahlı direniş birliklerinde yer aldı.

26 Aralık 1980 günü Erkan Uzuneminağaoğlu’nun grubuyla buluşmak için geldiği, kendi doğduğu köy olan Şalcı’da askeri birliklerle girdiği silahlı çatışmada, anne ve babasının gözleri önünde, Erkan Uzuneminağaoğlu ile birlikte öldürüldü. Cenazesine, faaliyet gösterdiği Pınarlı Köyü’nün bütün sakinleri, her türlü tehdit ve engellemelere rağmen, 6 saatlik yolu kar altında yürüyerek katıldılar.

**

Erkan UZUNEMİNAĞAOĞLU
1956 – 26 Aralık 1980   

unnamed (5)

1956 yılında Artvin Borçka İlçesi’nde doğdu. Demokrat bir ailenin çocuğuydu. 3 kardeşin en küçüğüydü. Ufak- tefek yapısı nedeniyle arkadaşları arasında “Altı otuz beş ” lakabıyla anılırdı.

Ortaöğrenim yıllarındaki isyankâr ve atak kişiliği ortaokulu değişik okullarda sürdürmesine neden olmuştu. 1972-73 yıllarında Borçka Ticaret Lisesi’ne girdi. Lise yıllarında devrimci saflarda yer aldı. Liseden sonra Erzurum Atatürk Üniversitesi’ni kazandı. Bir süre burada okuduktan sonra 1977 yılında Borçka’ya geri dönerek, Devrimci Yol’un bölgede gelişen siyasal faaliyetlerin önderlerinden biri oldu.

Arkadaşı Sedat Göçmen anlatıyor:

 ” Erkan’ı Karadeniz’deki ilk siyasi çalışmalar sırasında tanıdım. Cıvıl cıvıl, neşe dolu bir çocuktu. İnanılmaz enerjikti. Ufak-tefekti ama doğrusu mangal gibi yürek vardı.

Borçkalıydı… Borçkalıların bir özelliği şivelerini kolay kolay değiştirememeleridir. Yılarca başka kentlerde yaşayanlarında bile neredeyse hiç değişiklik olmaz. Erkan da koyu bir Borçka şivesiyle konuşurdu. Okuldayken bir törende şiir okumuş. Yanlış hatırlamıyorsam şiirde ” Kızıl kızıl akan Çoruh” diye bir bölüm var. Tabi Erkan o bölümü “Kizil kizil akan Çoruh” diye okuyor. Peşinden gülüşmeler… O dönemden arkadaşları bu olayı hatırlatır, Erkan’ı kızdırırlardı.

Deli- dolu kişiliğine bir örnek de herhalde evlenme biçimi olmalı. Evlendiği kızı kaçırmıştı. Tam Erkan’a uygun bir davranış…”

12 Eylül’den sonra Artvin bölgesinde oluşturulan silahlı direniş birliğinin sorumluluğunu üstlendi.

Bir arkadaşı anlatıyor:

“12 Eylül’den sonraydı. Her an ölüm tehlikesi altında yaşadığımız günlerdi. Erkan da sanki öleceğini biliyormuşçasına başına bir şey gelmesi halinde, kızı Diren’i gruptan kim sağ kalırsa ona emanet ettiğini söylerdi. Diren’in iyi bir insan, iyi bir devrimci olarak yetişmesini istiyordu.”

Erkan Uzuneminağaoğlu 26 Aralık 1980 tarihinde Şavşat’ın Şalcı Köyü’nde askeri birliklerle girdiği çatışmada Taner Uzun‘ la birlikte öldürüldü.

Erkan Uzuneminağaoğlu’nun sorumluluğundaki silahlı direniş grubu, Şavşat’ta gerçekleştirilen bir eylemin ardından 24 Aralık 1980 günü kırsal kesime çekilerek Şalcı Köyü’ne geldi. İki gün köyde kaldılar. 26 Aralık sabahı Yüzbaşı Mustafa Eken komutasındaki askeri birlik operasyon amacıyla köyü sardı. Nöbetçiler askeri timi geç fark ettiler. Buna rağmen havaya uyarı ateşi açtılar.

Olayın bir başka tanığı anlatıyor:

“Nöbetçiler ateş açar açmaz Erkan ve yanındaki 3 arkadaşı bulundukları evden dışarı fırladılar. Köyün yanındaki tepeye doğru çekilirlerken askerlerle karşılaştılar. Çatışma köyün içinde başladı. Gruptaki iki kişi koruma ateşi altında tepeye vardılar. Sonra Erkan da onların yanına ulaştı. Geride bir tek Taner kalmıştı. Tepedekilerin yoğun koruma ateşi altında o da tepeye yöneldi ama yolun yarısında vuruldu. Bunun üzerine Erkan geri dönüp Taner’in yanına geldi. Götürmek istedi ama olmadı. İkisi de askerlerin açtığı ateş sonucu orada öldüler.”

Erkan Uzuneminağaoğlu Şavşat’ın bir dağ köyünde karlı bir kış günü öldürüldü, yine karlı bir kış günü Borçka’da kalabalık bir halk topluluğunun katıldığı cenaze töreniyle toprağa verildi.

unnamed (3)

Fotoğraf: Rasim Yılmaz

NOT: Okurlarımdan konu ile ilgili anlatacakları olanların, düşüncelerini yazlı olarak iletmeleri durumunda bu sayfada yayınlanacaktır.