IMG_9176-1024x683

15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişinin yıldönümünde Türkiye’nin dört bir yanında yapılan açıklama ve etkinliklerle işçiler kıdem tazminatının gaspına, taşeron köleliğine ve OHAL adaletsizliğine tepkilerini dile getirdi.

DİSK’in dört bir yanında yaptığı eylemlerde okunan bildiri şöyle:  

15-16 HAZİRAN DİRENİŞİNİN IŞIĞINDA KIDEM TAZMİNATIMIZA SAHİP ÇIKIYORUZ!

KIDEM TAZMİNATINI DEĞİL OHAL’İ VE TAŞERONU KALDIRIN!

15-16 Haziran direnişinin 47. Yılında, DİSK Genel Başkanı Kani BEKO tarafından Bandırma’da ve bölgelerde düzenlenen basın açıklamalarında okunan metin

Türkiye işçi sınıfının şanlı direnişi, 15-16 Haziran Direnişi’nin üzerinden 47 yıl geçti. DİSK’in kapısına barajlarla kilit vurmak isteyen hükümete ve sermaye sınıfına karşı işçiler bir olarak, dayanışmayla bu girişime hayır dediler. Kanun, büyük işçi direnişinin etkisiyle Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi.

İşçilerin sendikalarda özgürce örgütlenmesini ve sendikal haklardan özgürce yararlanmasını engellemeyi hedefleyen kanuna karşı gelişen direniş yaklaşık 47 yıldır işçi sınıfına rehberlik ediyor.

Bugün de işçi sınıfının birlik içinde, dayanışma içinde mücadelesini zorunlu kılan gelişmeler kapımızda duruyor. Hukuksuz işten çıkarmalar, tarihsel kazanımları hedef alan girişimler, sendikal hakların siyasal iktidar eliyle çiğnenmesi, işçilerin güvenceli çalışmasını tamamen ortadan kaldıran istihdam yöntemleri söz konusudur…

15 Temmuz 2016’daki karanlık darbenin ardından ilan edilen OHAL ve OHAL’e dayanılarak çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK), işçi sınıfının sendikal haklarına, tarihsel kazanımlarına ve iş güvencesine yönelmiştir.

Darbecilerle ve terörle mücadele söylemiyle yaklaşık 150 bin kamu çalışanı kanun hükmünde kararnamelerle ihraç edilmiştir. İçlerinde akademisyenlerin de olduğu kamu çalışanlarının hak arama yolları tümüyle kapatılmış, özlük hakları gasp edilmiş ve yılların emeğine iktidarca el konulmuştur.

Belediyelerde çalışan DİSK Genel İş üyesi işçiler önce KHK’larla, sonra da KHK’larla görevlendirilen belediye başkanları ve valilikler eliyle ya işlerinden edilmişler ya da iş akitleri askıya alınmıştır. Haklarında bir soruşturma yapılmadan işlerinden edilen 1500 DİSK’li işçi, şimdi işsizdir ve tüm hakları ellerinden alınmıştır. Bu işçilerin gidecek bir mahkemeleri dahi yoktur!

Devletin fermanı üyelerimizi aileleri ile birlikte yoksul ve yoksun bırakmıştır! Hukuksuz işten atılmaların sona ermesi ve işçi kardeşlerimizin işlerine iade edilmesini hukuk adına, barış adına, demokrasi adına talep ediyoruz. 15-16 Haziran’ın ışığında hukuksuzluğa karşı direnmenin hak olduğunun da altını çiziyoruz.

Basın emekçileri de OHAL bahanesiyle mağdur edilmişlerdir. Basın ve ifade özgürlüğü Anayasal güvence altına alınmış olmasına rağmen 150’nin üzerinde gazeteci hapistedir. TV’ler, gazeteler, radyolar kapatıldığı için binlerce basın emekçisi işsiz kalmıştır.

Olağanüstü hal hükümetine dönüşen siyasi iktidar, darbecilerle mücadele söylemiyle darbeyle ilgisi olmayan sendikal hak ve özgürlükler alanına da el atmıştır. Siyasal iktidar Türkiye işçi sınıfının evrensel sendikal haklarını gasp etmekte, işçi sınıfının hafızasından sendikal hakları silinmek istemektedir.

Bugün Türkiye’de işçilerin greve çıkması yasaktır. Çünkü grevler başlamadan Bakanlar Kurulu’nun grev erteleme kararı yazılır hale gelmiştir.

Devletin fermanı işçi sınıfına grevi yasaklamıştır! Ancak grev yasaklarına karşı işçi sınıfının direnişi de güçlenmektedir. Grev yasaklarına karşı 15-16 Haziran’ın ışığında direneceğiz.

Taşeron işçiliğini ortadan kaldırmayı ve şirket işçilerine devlet kadrosu vermeyi seçim vaadi yapan siyasi iktidar seçim sonrasında ipe un sermektedir. Hükümet bu vaadi işçi sınıfının hafızasından silmeye uğraşmaktadır. Çözüm arıyoruz” “çalışmalar sürüyor” gibi söylemlerle işçileri oyalanmaktadır. Devletin fermanı kadrolu, güvenceli işi tamamen tasfiye ederek, taşeron çalıştırmayı kural haline getirmeyi amaçlıyor. İşçilerin umutlarıyla oynayanlar bilsinler ki 15-16 Haziran’ın ışığında kadro hakkı için direnmek haktır.

Hükümet OHAL’i fırsat bilerek işçilerin kazanılmış tüm haklarına saldırırken kıdem tazminatına da gözünü dikmektedir. 1936’dan bugüne Türkiye işçi sınıfının ilmek ilmek örerek bugünlere getirdiği kıdem tazminatı, fon uygulamasıyla kuşa çevrilmek istenmektedir.

Amaç, kıdem tazminatını bireysel fona dönüştürerek, iş güvencemizin son kalesini yok etmektir. Amaç, “yük” ifade ettikleri kıdem tazminatını düşürmektir. Amaç, fonda biriktirecekleri haklarımızı istedikleri gibi yağmalamaktır.   İşçi sınıfı fona onay vermemektedir. Sermayenin kıdem tazminatını tümüyle kaldırılması talebi de, fonu bir kaynak olarak gören hükümetin dayatması da işçiler için kabul edilemez.

Devletin fermanı kıdem tazminatımızı sermayeye kaynak yapmak istiyor! 15-16 Haziran’ın ışığında kıdem tazminatı hakkımızı gaspına karşı direneceğiz!

Özetle; 

Bu ülkede işçiler taşeron işçilik, kiralık işçilik gibi adlar altında köleliğe mahkum ediliyor.

Bu ülkede geçen yıl 56’sı çocuk 1970 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi.

Bu ülkede işsizlik 7 milyona ulaştı; işsizlik sigortası fonu ise patronlara peşkeş çekiliyor.

Bu ülkede KHK’lar ile haklarında hiçbir yargı kararı bulunmayan kamu çalışanları ve kayyum atanan belediyelerdeki işçiler hukuk dışı biçimde işlerinden edildi; gidecek mahkemeleri bile yok.

Bu ülkede işçiler açlığa ve yoksulluğa mahkum edilirken hak aramak da yasaklandı. Bu ülkede grev hakkı, Bakanlar Kurulu kararlarıyla gasp ediliyor. Bu ülkede işçilerin sendikalı olma ve sendikasını seçme hakkı kısıtlanıyor.

Bu ülkede sadece emek değil, doğa da sermayenin yağmasının hedefi oluyor. Kıyılarımıza, meralarımıza, derelerimize, ormanlarımıza, zeytinlerimize göz dikiliyor.

Artık yeter! Bizler OHAL’in kaldırılmasını; ülkenin kanun hükmünde kararnamelerle yönetilmesine son verilmesini istiyoruz.

OHAL nedeniyle işlerinden edilen işçi ve kamu çalışanları için evrensel hukuk ilkeleri ve masuniyet karinesinin geçerli kılınmasını istiyoruz.

İşçi sınıfı sendikal haklar alanında evrensel sendikal haklara saygı gösterilmesini; grev erteleme uygulamasına son verilmesini istiyor.

Kıdem tazminatı fonu kurma girişiminden vazgeçilmesini; tüm işçilerin kıdem tazminatından yararlanması için süre koşulunun kaldırılmasını ve tazminata devlet güvencesi sağlanmasını istiyoruz.

Taşeron şirket işçilerine güvenceli devlet işçiliği kadrosunun verilmesini talep ediyoruz.

Hükümeti tazminatı değil taşeronluğu kaldırmaya davet ediyoruz.

Devletin fermanlarıyla değil eşitlikçi, özgürlükçü, laik, demokratik, sosyal bir Anayasa’nın güvencesi altında yaşamak ve çalışmak istiyoruz.

15-16 Haziran’ın 47 yıl öncesinden yaydığı ışıkla Türkiye işçi sınıfını birlik ve dayanışma içinde mücadeleye çağırıyoruz.

YAŞASIN İŞÇİLERİN BİRLİĞİ, YAŞASIN HALKLARIN KARDEŞLİĞİ!

İNADINA SENDİKA, İNADINA DİSK!