Salih ALTUN

 

 

25 gün süren Adalet Yürüyüşü, başlatanın bile ummadığı, görkemli bir finalle sonuçlandı. İktidar kanadının ve onların hınk deyicilerinin ”FETÖ; PKK; TERÖRİST’ türünden toplumun hassas noktalarına dokunmak suretiyle giriştiği tüm kirletme çabalarına rağmen pırıl pırıl bir yürüyüş ve miting oldu bu.

Yürüyenler arasında FETÖ’cü, PKK’lı, başka bir klikten terörist(!) var mıydı peki? Muhtemelen vardı; ama ben dahil kimse görmedi, sezmedi. Yürüyüşün sonuna doğru gerçekleşen HDP milletvekillerinin destek ziyaretlerini ise art niyetli bir yaklaşımla değerlendiremem. Çünkü bu ülkede kimin terörist, vatan haini ya da vatansever olduğu akşamdan sabaha değişir ve malumzatın parmağını uzatmasına göre değerlendirilir.

Yürüyüşün kazasız belasız sonuçlanmasında güvenlik mensuplarının büyük emeği var. Onlara teşekkür vefa borcudur. İktidar için de bir fasıl açmak gerek. “Türkiye’de adalet var. Olan bir şeyi neden arıyorsunuz?” diyebilen olmadı içlerinde.Çünkü olmadığını onlar da biliyorlardı. Sadece arandığı yer ve arama biçimine dönük saldırgan ve türlü provakatif eylemlere yol açabilecek menfi beyanlarında bulundular. Yine de bunu kolayca yapabilecekleri halde, eylemi provake edebilecek filli hareketlere yol vermediler. Onların da hakkını teslim etmem gerek.

Bu kutlu yürüyüşün kazasız belasız sonuçlanmasında en büyük pay ise sıkça karşılaşılan hakaret, taşlama, slogan atma türünden her türlü saldırgan eyleme, gülerek ve alkışlayarak karşılık veren yürüyüşçülerindi.

Benim de katılma olanağı bulduğum final ise muhteşemdi. Orada şucu, bucu, hiçbir aykırı pankart, slogan görmedim ben. Yalnızca insan vardı. Her yaştan, her cinsten, her kesimden; yanındakinin kim olduğuna kafa yormadan, adalet özlemini dile getiren 1.5 milyondan fazla uygar insan.

“Yürüyemez, yarıda bırakır, kontrolü kaybeder…” türü temenni ve tahminlere rağmen hedefe yüzünün akıyla vardı Kılıçdaroğlu. Bu yürüyüşle, kendine toplumda, özellikle demokratik cephede önemli bir yer edindi.

Yürüyüşün geleceğe dönük önemli sonuçlarından biri şu oldu: Laik kesimin, ülkemizin geleceği için ışık olarak, umut olarak gördüğü iki genç sayılacak şahsiyet ise maalesef siyasi i tarihe gömüldü bu yürüyüşle.

Biri M.Feyzioğluydu. Daha önce baro başkanı olduğunu unutup siyasette açıkça tavır koyan, ayrıca PM üyesi sıfatıyla sık sık CHP, genel başkan hakkında görüş açıklayan; hatta kurultay çağrısı yapan biriydi Feyzioğlu. Bu yüzdendir ki bu yürüyüşe, “baro başkanlığının gerektirdiği tarafsızlık…” gerekçesiyle katılmaması toplumda kabul görmedi. O, geleceğimiz için bir umut ışığı değil artık

İkinci kaybeden ise Ümit Kocasakal oldu. Uzun uzun, içi bahane dolu açıklamalarından sonra; bir de”ATATÜRK DÜŞMANLARIYLA YÜRÜMEM” diye açıklama yapınca yanlışının üstüne tüy dikmiş oldu.

Mitinge katılanlar arasında Atatürk düşmanı dahil, her kesimden insan olması doğaldı. Ancak bu, 16 Nisan referandumunun hemen ardından yapılması gereken, ayrımsız, tüm muhalif yüreklerin özlemle beklediği bir arayış yürüyüşüydü. Ona orada olmak yakışırdı. Bunu ıskalayarak siyasi geleceğini de ıskalamış oldu Kocasakal.

İçindeki tutku hiç bitmese de, kendini hala ülkenin yarınlarına yön verecek konumda görse ve Adalet Mitingine katılsa da yürüyüşe kendinden beklenen desteği vermeyen Deniz Baykal da devrini tamamladığını deklare etmiş oldu böylece.

Ve pek çok kişinin kafasındaki temel soru: ADALET, bu yürüyüşün ardından gökten zembille inmeyeceğine, mevcut düzende ancak Cumhurbaşkanının lûtfuna bağlı olduğuna ve o da bu konuda pek cömert davranmayacağına göre; adalete nasıl ulaşılacak? Bu yürüyüşün ardından ne tür adımlar gelecek?

Ve elbette ki 2019. Bu yürüyüşte 2019 için bir cumhurbaşkanı adayı ortaya çıktı mı? Yıldızı hayli parlayan Kemal Kılıçdaroğlu, bu göreve soyunacak mı? Soyunması durumunda muhtemel diğer aday, Erdoğan karşısında kazanabilecek biri mi?

“HERKES IÇIN ADALET” özlemimizin karşılık bulması dileklerimle…

12 Temmuz 2017-SALİH ALTUN