Sami Özçelik
Artvin

20264663_10155527197158674_1032906835133816514_nCerattepe’ye hukuksuz bir şekilde 16 Şubat’ta güvenlik güçlerini arkasına alarak giren maden şirketi doğayı kısa sürede yaşanmaz hale getirdi. Özellikle Cerattepe ve civarında gerek Hatila Milli Parkı’na akan derelerin kirlenmesi, Yeraltı sularının kirlenmesi, hafriyatların rastgele gelişigüzel yamaçlardan atılması, heyelanların, göçüklerin yaşanması ses kirliliği gibi olumsuz etkileri insan, hayvan, diğer canlı ve bitkilere zarar vermeye başladı. Bu yönde birçok haber fotoğraf, video-görsel, yazı, makale ve haberlerle yerel ve ulusal yaygın basında yer almaya başladı. Bu arada Cerattepe fiziki yapı ve coğrafik durumu gereği, yapılan tahribatı anında göstermesiyle önemli bir uyarı görevini de yapıyor.

TARIM MÜDÜRLÜĞÜ KİRLENEN DERE VE SUDAN TEK KELİME ETMEDEN RAPOR YAZDI!

En son olarak Cerattepe’nin hemen altında bulunan Artvin’in en güzel doğa ve yaşam alanı olan Kuvap’ta hayvancılık yapan Fikret Beyaz’ın hayvanlarının hastalanmasının ardından ilk açıklama Tarım İl Müdürlüğü’nden gelmiş, açıklamada durum ile ilgili veterinerlerin verdiği rapor yayınlanmış, bu raporda oradaki su ile ilgili tek bir kelime edilmeyerek, muhtemele hayvanların küspe, yem veya arpadan rahatsız olabileceğini yazmışlardı. Ancak bu açıklama kamuoyunda inandırıcı bulunmadı.

20293054_10155527197013674_3736160680314648768_n

ÜNSAL ARKADAŞ’A İLK CEVAP TBB İNSAN HAKLARI MERKEZİ BAŞKANI AVUKAT İZZET VARAN’DAN GELDİ

Aradan bir gün geçtikte sonra kirliliğin asıl müsebbibi maden şirketinin yetkilisi Ünsal Arkadaş’ın açıklamaları geldi. Arkadaş’ın açıklamalarına ilk cevap ise Artvin Barosu Eski Başkanlarından Türkiye Barolar Birliği İnsan Hakları Merkezi Başkanı Avukat İzzet Varan’dan geldi. Varan yaptığı açıklamada, Arkadaş’ın beyanatlarının doğruları yansıtmadığını, Artvin Halkı’nın 25 yıllık mücadelesinin madenden çok doğanın yok olmasından dolayı karşı çıktığına vurgu yaptı. Daha işe başlamadan doğanın ve yaşam alanlarının olumsuz etkilerinin artık çıplak gözle görüldüğünü, Artvin Halkı’nın söze değil, fotoğraflara ve yaşananlara baktığına dikkat çekerek;

“YA ARTVİN YA MADEN”’İN ANLAMI ŞUDUR!

“Sayın Ünsal Arkadaş, Cerattepe’de yaşanan yerüstü ve yeraltı yama kaynaklarının kirlenmesi haberlerine verdiği cevapta başlık olarak “ Mahkemeler Hiçbir zaman Cerattepe’de Madencilik Yapılamaz Demedi” diyor. Arkadaş doğruyu söylüyor!. Bugüne kadar takip edilen ve mahkemelerce ÇED raporunun iptaline yönelik kararlarında mahkeme heyeti “ Cerattepe’de madencilik yapılamaz” demedi. Ancak Ya Madencilik Ya Artvin” tercih edilmelidir hükmünü verdi. Bu hükmün özeti şudur; Ya Artvin Madenciliğe Kurban edilecek, yada maden çıkartılırsa Artvin yok olacaktır!. Yani karar gayet açık eğer Artvin olacaksa madencilik yapılmayacak, Madeni tercih ettiğinizde Artvin olmayacak.” Demiştir.

BİZİM ARTVİN’DEN BAŞKA YAŞAYACAK YERİMİZ YOKTUR! OHAL DÖNEMİNDE VERİLEN BU MAHKEME KARARINI HUKUKEN TANIMAK MÜMKÜN DEĞİLDİR!..

izzetvaran 1Bizim Artvin’den başka yaşayacak yerimiz yoktur. Siyasi iktidarın baskı ve dayatmalarına ve OHAL döneminde verilen bu mahkeme kararını hukuken tanımak mümkün değildir. Keza Mahkemeler,

iktidarlara, bir gurup zümreye, bir aile adına değil, Türk Halkı adına karar verirler. Halk tarafından benimsenmeyen, kabul görmeyen kararlar vicdanlarda karşılık bulamazlar. Hukuk ve siyaset bir arada yürütülürse çıkan sonuçlar kamu vicdanında siyasi karar olarak görülürler. Siyasi kararların bir miadı vardır. Halk vicdanı bu siyasi kararları uygulanamaz hale getirir. Bu karaların “Danıştayı” kamunun vicdanıdır. Kesinlikle kabul görmezler.

TÜRKİYE MAALESEF SİYASİ KARARLAR YÖNÜNDEN KENDİ ÇÖPLÜĞÜNÜ YARATMIŞTIR. ADNAN MENDERES’TEN DENİZ GEZMİŞ’E, BALYOZ, ERGENEKON KUMPAS DAVALARINDA VERİLEN KARARLAR DA SİYASİ KARARLAR OLDUĞU GİBİ HALKIN VİCDANINDA KABUL GÖRMEMİŞ, TARİHİN ÇÖP SEPETİNDE YERİNİ BULMUŞLARDIR!.

Türkiye maalesef siyasi kararlar yönünden kendi çöplüğünü yaratmıştır. Adnan Menderes’ten deniz Gezmiş’e, Balyoz, Ergenekon kumpas davalarında verilen kararlarda siyasi kararlar olduğu gibi halkın vicdanında kabul görmemiş, tarihin çöp sepetinde yerini bulmuşlardır. Tarih, Artvin’n dostlarını bağrına basarken, Artvin için kılını kıpırdatmayan siyasileri ve dost olmayanları kamu vicdanında yargılayacaktır. Tarihin hesap sorması siyasi kararlardan daha üstündür ve kalıcıdır.

ÇEVRE VE MODERN KELİMELERİ AYNI ZAMANDA ALENİYETİ, HESAP VERİLEBİLİRLİĞİ DE KAPSAMAKTADIR

Sayın Arkadaş Cerattepe’de “ÇEVRECİ VE MODERN BİR MADENCİLİK” yapılacağını beyan etmektedir. Çevre ve modern kelimeleri aynı zamanda aleniyeti, hesap verilebilirliliği de kapsamaktadır. Cerattepe’ye17 Şubat 2016 tarihinde n itibaren girdikten sonra, üstelik mahkeme süreci sona erene kadar çalışma yapılmayacağı yönündeki devlet sözünü de hiçe sayarak yapılan çalışmalarda bugüne kadar meydana gelen kirli atıklar, suların kirlenmesi, ağaçların kesilmesi, bölgede bulunan faunaki börtü böceğin ölümü, hayvanların olumsuz etkilenmesi, yer altı suyunun kirlenmesi sonucu hastalandıkları iddiaları, doz aşımı patlayıcı kullanılması gibi çevreye zararlı eylem ve faaliyetler hakkında denetlenebilirliliği bugüne kadar gerçekleştirilemeyen şirketin söylenenler ve yazılanlarda samimi olduğu söylenemez. Halen daha gerek uzman çevreci bilim insnaları, gerekse de vatandaşların bölgeye sokulmaması, tarafsız gazetecilik anlayışına sahip basın mensuplarının bölgede haber yapmalarının engellenmesi,

YALAN ÜZERİNE KURULU HİÇBİR BİNA AYAKTA KALAMAYACAĞI GİBİ YALAN ÜZERİNE KURULU ÇEVRECİLİK ARTVİN’İN SONUNU GETİRECEKTİR. ÇÜNKÜ HER ŞEY ORTADADIR

Sayın Arkadaş’ın söylediklerinin aksine çevreci ve modern bir tutum olarak algılanamayacağı gibi asgari düzeyde de bir işaret vermemektedir. Yalan üzerine kurulu hiçbir bina ayakta kalamayacağı gibi yaşan üzerine kurulu çevrecilikte(!) Artvin’in sonunu getirecektir. Her şey ortadadır. Gerçekler şekilde, fotoğraflarda görüldüğü üzere Cerattepe tarafından açıkça beyan edilmektedir. Güneş balçıkla sıvanmaz. Siz ne söylerseniz söyleyin, bir yıl gibi kısa sürede o bölgede yaşananlar, gelecekte yaşanacak felaket ve faciaların habercisidir.”dedi.