CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında yapıl CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısı akabinde Parti Sözcüsü Bülent Tezcan açıklamalarda bulundu. Nevşehir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü bir ‘FETÖ’ soruşturmasındaki ‘resmi yazışmaları’ gösteren ve buradaki “Başkanlık Ulusal Güvenlik Birimi” ibaresine dikkat çeken Tezcan “Başkanlık Ulusal Güvenlik Birimi”, böyle bir örgüt yok. Fişleme yapan bu örgütler hukuk karşısında suç örgütüdür” diye konuştu.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Bülent Tezcan’ın açıklamaları şöyle: “Başkanlık Ulusal Güvenlik diye yasalarımızda düzenlenmiş bir birim yok. Bu çok açık biçimde yasadışı istihbarat toplama faaliyetidir. Birileri böyle bir örgüt adına bilgi topluyorsa bilin ki, bu kanunen tarif edilmeyen bir özel örgüttür. Kanunen tarif edilmeyen ve özel bilgi toplayan, fişleme yapan bu örgütler hukuk karşısında suç örgütüdür. Bu tip bilgi toplama Türk Ceza Kanununun 132 ila 140’ıncı maddeleri arasında düzenlenen suçu oluşturur. Başkanlık diye bir kurum var mı Türkiye’de? Hangi kurum Başkanlık? Başbakanlık değil, Cumhurbaşkanlığı da değil, Başkanlık Özel Güvenlik Birimi diye bir birim oluşturulmuş belli ki. Buradan çıkan sonuç bu, bir özel istihbarat örgütü oluşturulmuştur. Başta Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı olmak üzere Başbakan, İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı, hükümet şu meseleyi açıklamak zorundadır. Bu birim kimdir? Kimler devlet içinde Başkanlık adı altında bir Başkanlık Ulusal Güvenlik Birimi diye bilgi topluyor, fişleme yapıyor? Bu bilgileri mahkemeler nasıl soruyor ve buna dayanarak dosya oluşturuyor? Emniyet birimleri nasıl mahkemelere bunu veri havuzu kabul ederek buradan gelen bilgileri veri havuzunda toplanan bilgiler diyerek mahkemelere bildiriyor?” dedi.

Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Tezcan, MYK Toplantısı sonrasında Genel Merkez’de düzenlediği basın toplantısında şöyle konuştu:
Değerli basın mensupları, hafta yine yoğun geçiyor. Merkez Yönetim Kurulu toplantımız devam ediyor. Türkiye hızlı bir şekilde bir istihbarat devleti olma yolunda ne yazık ki ilerliyor. Tek adam rejimi bütün ahtapot gibi kollarıyla devlet düzenini altüst etmeye ve tek kişinin kontrolüne bağlamaya odaklanmış. Devletin düzeni, uygulamaları ne yazık ki hukukun tamamen dışına çıkmış durumda.

Şimdi sizlere bir tutanak göstereceğim, bir belge göstereceğim. Bakın, bu bir tutanak. Bu soruşturma sırasında cumhuriyet savcılıklarının devletin belirli kurumlarından FETÖ soruşturmaları, terör örgütü soruşturmaları nedeniyle bilgi talep etmesi üzerine hazırlanan bilgi tutanağı. Emniyet birimlerince hazırlanan bilgi tutanağı. Bu mahkeme dosyasından alınmıştır arkadaşlar. Mahkeme dosyasına verilmiş bir bilgi tutanağı. Ne diyor bu tutanakta? Bu tutanakta diyor ki, bir kişiyle ilgili soruşturma yapılıyor savcılık, dava açılıyor ve “bu kişinin terör örgütü bağlantısı var mıdır, yok mudur” diye soru soruyor. Kimden soruyor? Emniyet birimlerinden soru soruyor. Emniyet birilerinin hazırlayıp verdiği cevap tutanağı. Bakın, o kişiyle ilgili bilginin kaynağı olarak gösterilen bir bilgi kaynağı var emniyet birimlerinde. “Başkanlık Ulusal Güvenlik Biriminden gelen bilgiler” diyor. Savcılığa emniyet hakkında soruşturma yapılan kişiyle ilgili çeşitli kaynaklardan soruşturmalar yapmış, o soruşturmalarda FETÖ terör örgütüyle irtibatı olup olmadığını araştırmış ve daha büyütülmüş halini gösteriyorum bu araştırma yaptığı kaynaklardan birisi de Başkanlık Ulusal Güvenlik Kurumu imiş.

Değerli basın mensupları, devletin böyle bir kurumu yoktur. Veri havuzunda mahkemelerin ve savcılıkların soruşturma yapmak için bilgi sordukları Jandarma İstihbarat olabilir, Milli İstihbarat olabilir, diğer istihbarat birimleri olabilir, emniyet olabilir. Buralar resmi bilgi toplayacak kurumlardır, buralardan bilgi sorarsınız, ama görüyoruz ki, yargı organları soruşturma yaparken başka bir birimden daha emniyet bilgi alıyor. Resmi belge. Emniyetin kişilerle ilgili bilgi aldığı bu birimin adı Başkanlık Ulusal Güvenlik birimiymiş. Veri havuzuna bilgi veriyor bu yargılamalarda ve soruşturmalarda. “Başkanlık Ulusal Güvenlik” diye bir birim, yasalarımızda düzenlenmiş bir birim yok. Bu çok açık biçimde yasadışı istihbarat toplama faaliyetidir. Yasadışı istihbarat toplama faaliyetidir. Böyle bir örgüt yok. Böyle bir örgüt kanunen kurulmuş değil. Birileri böyle bir örgüt adına bilgi topluyorsa bilin ki, bu bir özel örgüttür. Kanunen tarif edilmeyen bir özel örgüttür. Kanunen tarif edilmeyen ve özel bilgi toplayan, fişleme yapan bu örgütler hukuk karşısında suç örgütüdür. Bu tip bilgi toplama Türk Ceza Kanununun 132 ila 140’ıncı maddeleri arasında düzenlenen suçu oluşturur.

Başkanlık diye bir kurum var mı Türkiye’de? Hangi kurum Başkanlık? Başbakanlık değil, Cumhurbaşkanlığı da değil, Başkanlık Özel Güvenlik Birimi diye bir birim oluşturulmuş belli ki. Buradan çıkan sonuç bu, bir özel istihbarat örgütü oluşturulmuştur.

Şimdi başta Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı olmak üzere Başbakan, İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı, hükümet şu meseleyi açıklamak zorundadır. Bu birim kimdir? Kimler devlet içinde Başkanlık adı altında bir Başkanlık Ulusal Güvenlik Birimi diye bilgi topluyor, fişleme yapıyor? Bu bilgileri mahkemeler nasıl soruyor ve buna dayanarak dosya oluşturuyor? Emniyet birimleri nasıl mahkemelere bunu veri havuzu kabul ederek buradan gelen bilgileri veri havuzunda toplanan bilgiler diyerek mahkemelere bildiriyor?

Değerli arkadaşlar, bu bir yeni paralel devlet yaratma sürecidir. Hukuken karşılığı olmayan, tarifi olmayan, Başkanlık rejimi hevesi içerisinde olanların aslında yasal dayanağı olmadan fiilen hukuka aykırı Başkanlık gizli örgütleri kurduğunun işaretidir. Hükümet derhal bu işi açığa çıkarmak zorundadır. Bu suçu kimler işliyorsa o yasadışı fişlemeleri yapan ve o örgütü kuranların adalet önüne çıkması gerekir. Başkanlık dedikleri Başkanlık hangi Başkanlıktır? Belli ki, “Türkiye’yi yeni bir sisteme taşıyoruz” diyenler, aslında yeni bir paralel devlet oluşturma girişimindedirler. Bu uygulamalar tarihte yabancı bilinmeyen uygulamalar değildir. Tarihte bütün diktatörler kendilerine bağlı özel istihbarat örgütleri kurmuşlardır. Mesela Hitlerin, Mussolini’nin, Salazar’ın, Pinochet’in, Saddam’ın, Kaddafi’nin kendilerine bağlı özel istihbarat örgütleri vardır. Demek ki Türkiye’de aynı şekilde bir diktatöre bağlı özel istihbarat örgütleri oluşturuluyor demektir. Bu işin aydınlığa kavuşturulması Türkiye’nin hukuk devleti ve hukuki güvenliği açısından, ulusal güvenliği açısından son derece elzemdir.

Tabi tablo bu kadar bağımsız, sadece bir ulusal güvenlik Başkanlık Ulusal Güvenlik Birimi kurma tablosu değil. Biz her noktada Türkiye’de bir tek adam rejimi yaratma sürecinin devam ettiğini ve hukukun dışına çıkarak bütün güçlerin tek bir elde gayri yasal bir şekilde toplandığını biliyoruz.

Şimdi bu çerçevede AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan dünkü konuşmasında Sayın Genel Başkanımızı tehdit ediyor. Biz ilk defa, Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturduğu günden itibaren devletin en tepesinden milletin ve siyaset kurumunun tehdit edildiği bir süreç yaşıyoruz. Biz tehditlere pabuç bırakmayacağız. Bu tehditlerin hiçbirisi ne bizi, ne Sayın Genel Başkanımızı korkutmaya, yıldırmaya, geri adım attırmaya yetmeyecektir, yaramayacaktır.

Değerli arkadaşlar, bir “Adalet Yürüyüşü” yaptık belli ki bu “Adalet Yürüyüşü” adaleti yok edenleri çok rahatsız etti. Şimdi bir “Adalet Kurultayı” yapılıyor, “Adalet Kurultayı”da aynı şekilde onları tedirgin etmeye başlamış, sağa sola sataşmaya ve saldırmaya çalışıyorlar. Adaleti yok edenlerin sağa sola “yazıklar olsun” demeye hakkı yoktur. Yazıklar olsun adaleti yok edenlere. Eğer birilerine yazıklar olsun denilecekse o sözün muhatabı adaleti yok edenlerdir. Yazıklar olsun adaleti yok edenlere. Biz yok ettikleri adaleti yeniden bulmanın kavgasını ve mücadelesini veriyoruz. Adalet yürüyüşüyle ilgili çıkmış AK Parti Genel Başkanı “Siz İstanbul’a kadar yürüdünüz, sizi devletin güvenlik güçleri korudu” diye bunu bir lütuf gibi anlatmaya çalışıyor. Yürüyenle ilgili güvenlik önlemi almak devletin görevidir. Yürüyenle ilgili güvenlik görevi almak bir lütuf değildir. Devletin görevini, devletin hizmetini lütuf gibi görme anlayışı diktatörlere özgü anlayışlardır. Diktatörler devlet olarak hizmet etmek zorunda oldukları görevleri yaptıkları zaman bunu bir lütuf gibi algılarlar. Çünkü onlar vatandaşı maraba, kendilerini dev aynasında görürler. Bugün Türkiye’nin geldiği nokta, yaşadığı nokta budur.

Şimdi bize çıkmış “Adalet önünde hesap verecekler” diyor. Biz adalet önünde hesap vermeye hazırız. Adalet önünde hesap vermekten korkmuyoruz. Yok ettiğiniz adalet değil, gerçekten adaletin olduğu bir yerde hep beraber hesap vermeye hazırız. Gerçek bir adaletin önünde hesap verme sözkonusu olduğunda adliye kapılarından evlerine gidecek yolu bulamazlar AK Parti yönetimi, AK Parti hükümeti. Bugüne kadar 15 yıldır Türkiye’yi yöneten AK Parti anlayışı adliye kapısından eve gidecek yolu bulamaz. Gerçekten adaletin önünde bir hesap verip yargılanma sözkonusu olacaksa. Ama bir şeyi görüyoruz ki aslında Recep Tayyip Erdoğan’ın bu konuşmalarının satır aralarında başka bir şey saklı. Bir yeni kumpas girişimi var. Cumhuriyet Halk Partisine ve Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu’na dönük bir kumpas hazırlığının ikrarıdır Recep Tayyip Erdoğan’ın bu konuşmaları. Önce havuz medyasını çalıştırdılar, havuz medyasıyla bir iftira kampanyası başlattılar, ondan sonra sıfatlı trolleri var bunların isimlerinin önlerinde bazı sıfatlar olan büyük büyük sıfatlar olan troller var o troller vasıtasıyla sosyal medyada iftiralar atmaya başladılar. Şimdi üçüncü kademede partinin en tepesindeki kişi AK Parti Genel Başkanı dünkü konuşmasında Genel Başkanımızı tehdit ederek Cumhuriyet Halk Partisine dönük bir yeni kumpasın ikrarında bulunmuştur, ikrar etmiştir.

Enis Berberoğlu ve ona yönelik baskı altında verilen mahkumiyet kararı üzerinden kendilerince Cumhuriyet Halk Partisine dönük bir kumpasın peşindeler. Bizim alnımız ak. Bizim çekinecek ve korkacak hiçbir şeyimiz yok. Bizim sırtımızda kirli heybelerimiz yok. Bizim hesabını veremeyeceğimiz yolsuzluk dosyalarımız yok. Bizim hesabını veremeyeceğimiz terör örgütleriyle kirli ittifaklarımız yok. Bizim hesabını veremeyeceğimiz cemaatlerle kirli ittifaklarımız yok. Biz devletin hiçbir kurumunu hiçbir kimseye ve hiçbir yere teslim etmedik. Onun için hesap vermekten korkmuyoruz ama korkan sizsiniz. Ve bu yeni kumpas girişimleri hiç şüphe duymuyorum ki ellerinde patlayacak.

Şimdi bu açıklamalar bir şeyi göstermiştir ki, İstanbul Milletvekilimiz Enis Berberoğlu bir mahkeme tarafından mahkum edilmemiştir aslında. İstanbul Milletvekilimiz Enis Berberoğlu iktidar tarafından rehin alınmıştır ve bu rehin alma işlemine mahkeme aracılık etmiştir. Mahkumiyet kararını veren mahkeme iktidarın Enis Berberoğlu’nu rehin alma işlemine aracılık etmiştir. Bu rehinin hedefi biraz önce söylediğim bir kumpas planıdır. Buradan Cumhuriyet Halk Partisine sıçrama hesabıdır ama bu ne Sayın Enis Berberoğlu’nu lekeleyebilecek ne de Cumhuriyet Halk Partisine sıçramalarını sağlayabilecek bir tezgah olmayacaktır. Oklar kendilerine dönecek ve kendilerini vuracaktır. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.

Değerli arkadaşlar, bakın Enis Berberoğlu’yla ilgili istinaf mahkemesi şimdi karar verecek bölge adliye mahkemesi. İtiraz edildi mahkemenin kararına birinci inceleme merci istinaf mahkemesi. 2 Ağustos 2017 tarihinde Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu bir karar alıyor Enis Berberoğlu’nun dosyasına bakacak İstanbul İkinci Bölge Adliye Mahkemesi Başkanı görevinden alınıyor İstanbul 13. Bölge Adliye Mahkemesi Başkanlığına getiriliyor. İstanbul 13. Bölge Adliye Mahkemesi Başkanı da oradan İkinci Bölge Adliye Mahkemesi Başkanlığına getiriliyor. Yani Enis Berberoğlu’yla ilgili o kumpas hazırlığını yaptıkları bu olayla ilgili mahkemenin temyiz görüşmesini, istinaf görüşmesini yapacak olan mahkemenin başkanı değiştirildi. Ne zaman? Enis Berberoğlu’yla ilgili itiraz gittiği zaman, dosya Bölge Adliye Mahkemesinin önüne gittiği zaman. Ne zaman? Görüşmeyi yapmadan önce. Anlaşıldı mı şimdi Enis Berberoğlu’nun ne için rehin alındığı? Enis Berberoğlu’nun bağımsız bir mahkeme huzurunda mahkum olmak değil, iktidar zorbalığıyla rehin alındığının delili anlaşıldı mı? Daha önce mahkemenin başkanını, mahkumiyet kararı veren mahkemenin başkanını değiştirdiler, heyeti değiştirdiler ve bu değişikliklerle mahkumiyet kararını çıkardılar, sağladılar. Rehin kararıdır o. O kararı çıkardılar. Şimdi de bu rehin kararını tasdik ettirmek için Bölge Adliye Mahkemesi Başkanını değiştiriyorlar. Demek ki, eski mahkeme başkanı arzu ettikleri kadar herhalde talimat almaya yatkın değildi bilemiyoruz. Şimdi soruyorum niye değiştirdiniz? Hakimler Savcılar Yüksek Kuruluna soruyorum İkinci Bölge Adliye Mahkemesi Başkanını niye değiştirdiniz? Bu kumpas ilişkisinin, bu yeni kumpasın neresindesiniz? Bunları tek tek ortaya çıkaracağız peşinizi bırakmayacağız. İpliğinizi pazara çıkarmaya devam edeceğiz.

Değerli arkadaşlar, adaleti yok eden ve Türkiye’yi hukuk dışı bir istihbarat devletine dönüştürme arayışındaki anlayışın geldiği nokta budur.

Bugün Merkez Yönetim Kurulumuz “Adalet Kurultayı”yla ilgili de etraflı görüşme yapmıştır. “Adalet Kurultayı” daha önce de açıkladığımız gibi Çanakkale’de 26 ve 30 Ağustos tarihleri arasındaki 5 gün içerisinde tamamlanacaktır. Burada çok önemli, çok güzel etkinlikler olacak, paneller olacak, insan hikayelerini dinleyeceğiz, insanlar adaletsizlikle ilgili hikayelerini anlatacaklar. Bu “Adalet Kurultayı”nda Adalet Anıtı yapacağız, “Adalet için bir tuğla da sen koy” diyeceğiz. Herkes gelecek kendi tuğlasını koyarak orada binlerce insanın ortak emeğiyle kalıcı bir Adalet Anıtı yaratacağız. “Hikayeni yaz da gel” diyoruz. Herkes uğradığı adaletsizlik hikayesini bir sayfaya yazıp gelecek ve orada bir kutunun içerisine atacak. O bir ortak adalet kitabı doğacak buradan. Kendi hikayelerini anlatacaklar. Beyin fırtınaları olacak. “Fikrini söyle” diyeceğiz ve herkes kendinin adaletle ilgili beklentisini, anlayışını orada anlatacak. On binlerin 5 gün içerisinde adaleti konuştuğu, tartıştığı ve paylaştığı bir büyük kurultay hazırlıklarımız devam ediyor. Türkiye bütün bu zorbalık girişimlerine rağmen adaleti öldüren ve yok eden iktidar zorbalığına rağmen halkın gücüyle, milletin gücü ve iradesiyle adalete sahip çıkacak.

Ben önümüzdeki haftanın ve günlerin adaletli olmasını diliyor ve hepinize teşekkür ediyorum. Sorularınız varsa alabilirim.

Soru- CHP Antalya Milletvekili Mustafa Akaydın’ın 15 Temmuz darbe girişimi için kullandığı ’tiyatro’ sözüyle ilgili disiplin soruşturması yapılması yönünde iktidar partisinden çağrılar var. Bu konuda ne diyeceksiniz?

Bülent TEZCAN- Başbakan ve Adalet Bakanı biz yeni bir devlet kuruyoruz diyenlerle ilgili parti üyesiyle ilgili önce bir kalksın disiplin soruşturması yapsın. O devletin başkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır biz yeni bir devlet kuruyoruz, o devletin lideri Recep Tayyip Erdoğan’dır diyen densiz parti üyesi hakkında önce bir disiplin işlemi yapsınlar onu bekliyoruz. Hala böyle bir hareket yok.

Biz kontrollü darbe sözüyle ilgili ne söylediğimizi net olarak ifade ettik. Kavramları kimin nasıl tarif ettiğinin bir önemi yok. Parti görüşü olarak biz burada basın toplantısında bende söyledim Parti Sözcüsü olarak. Kontrollü darbe demek bir tiyatro demek değildir. Bu darbe girişimi bir tiyatrodur demiyoruz. Gerçekten bir darbe girişimi olmuştur, darbenin merkez örgütü Fethullahçı terör örgütüdür ama bu darbe girişimi öngörülmüştür, istihbaratı alınmıştır, önlenmemiştir, sonuçlarından yararlanılmıştır 20 Temmuz darbesi yaratılmıştır sonuçlarından yararlanılarak. Onun için bu darbeye kontrollü darbe diyoruz. Yoksa ne şehitlerin kanı boşa aktı diyen var, ne de bu insanlar… Ancak zamanında önlem almayarak 250 şehidimiz ve 2193 gazimize malolmanın, bu girişimin buna malolmasının hesabını da öngörüp önlem almayanlar bir gün vereceklerdir. Sadece darbe girişiminde olanlar değil. Söylemek istediğimiz şey budur.

Soru- Başbakan Binali Yıldırım, “Yenikapı ruhunun incindiği” yönünde açıklamalarda bulundu, bu konuda ne diyeceksiniz?

Bülent TEZCAN- Yenikapı ruhunu inciten biz değiliz. Yenikapı ruhunu inciten aslında hem Sayın Başbakan, hem AK Parti Genel Başkanının tutum ve söylemleri, darbenin siyasi ayağını gizlemeye dönük tutumlarına baktığımızda aslında milletin darbeye karşı direniş ruhunu incittiler. Milletin darbeye karşı ortak mücadele ruhunu incittiler. Milletin ortak değerleri savunma konusundaki kararlılığını incittiler. Milletin ortak değerlerini incittiler. Daha Yenikapı ruhu onların söylemiyle devam ediyorken Lozan tartışmalarını biz açmadık Sayın Recep Tayyip Erdoğan açtı. Lozan bir aldatmacadır başarı diye bize yutturdular diyen. Devletin kuruluş belgesi olan, devletin, vatanın tapusu olan Lozan’ı paçavra gibi göstermeye çalışan biz değiliz. Milletin ruhunu inciten bu. Yenikapı’da Genel Başkanımız 12 madde saydı Yenikapı manifestosunda. Hamaset yapmadı. Milleti kandırmak içinde çıkmadı. Gerçekten uzlaşma ruhunun ne olduğunu anlattı 12 madde saydı. Sayın Genel Başkanımızın dışında Yenikapı’da böyle bir manifesto yayınlayan bir başka lider yoktur. O 12 maddenin bir tanesine uymadılar. 12 maddeye uysalardı bugün Türkiye bambaşka bir noktada olurdu. O yüzden 15 Temmuz darbe girişimini tek adam yaratma hevesinin malzemesi haline getirenler Yenikapı ruhunu incitmişlerdir.

 

Soru- Sayın Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun Alman Focus dergisine yaptığı mülakatla ilgili de açıklamalar geldi….

Bülent TEZCAN- İktidar kurdukları, kurguladıkları yalanlar üzerinden saldırma alışkanlığında çok mahir, maharetli. Ona destek olan bir haylide zengin medya grupları var ellerinde ve o yalanları gerçekmiş gibi anlatmaya çalışıyorlar. Sayın Genel Başkanımızın söyledikleri çok açıktır, Türkiye’yi dışarıya şikayet etmeye dönük bir beyanatı yoktur. Çok açık. Siz adaleti yok ederseniz, hukuku yok ederseniz ülke içerisinde Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı da bunu söyleyecektir. Bunu nerede hangi gazete olursa orada söyleyecektir. Ha dergi kendi yorumunu katarak bir açıklama yapmış, gerçeğe aykırı bir açıklama yapmış. Onu da derhal düzelttik. Böyle bir açıklamamız yoktur diye derhal düzelttik.

Ancak Türkiye’yi yurtdışına, yabancı ülkelere şikayet etme konusunda bir tecrübe arıyorlarsa o tecrübeyi bizde bulamazlar. O tecrübeyi kendi geçmişlerine baktıklarında çok rahat görürler. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidar olmadan önce Avrupa’da ve Amerika’da şikayet etmedik kapı bırakmadılar Türkiye’yi. Bütün işleri güçleri mesailerinin yarısını dışarıda Türkiye’yi şikayet etmeyle geçiriyorlardı. Davalarının bir kısmını da iktidar olduktan sonra utanma belası çekmek zorunda kaldılar Avrupa İnsan Hakları Mahkemelerinde açtıkları davaları. Onun için bunlar sadece tükenen iktidarın son çırpınışlarıdır. Yalan üzerinden iktidarını sürdürme çırpınışlarıdır.

Soru- Az önce bir kumpastan söz ettiniz. Bu kumpasın yine Sayın Berberoğlu’nun da sizin ifadenizle rehin alındığı dava üzerinden yani MİT tırları üzerinden mi yapılacağı?

Bülent TEZCAN- Öyle söylüyor zaten. Benim beklentimin ötesinde dün Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanının Trabzon’da yaptığı konuşma odur. Söylediği şey MİT tırlarıyla ilgili Enis Berberoğlu hakkındaki davanın sonucunun nereye uzanacağından rahatsızsın adliye önünde hesap vereceksin bu sana uzanacak diyor. Bu kendi sözü bizim sözümüz değil. Zaten bununla ilgili havuz medyasında yürüttükleri bir kampanya var o haberleri hep beraber izledik, biliyoruz ve sıfatlı trollerin yazdıkları var. En sonunda işte en sıfatlı parti yetkilisi bu açıklamayı yapıyor. Bu çok açık bir şekilde oradan yeni bir kumpasın planlamasıdır. Ama o kumpas bize dokunmaz, bizim onlardan çekinecek, geri adım atacak bir durumumuz yoktur. Evet Enis Berberoğlu’nu bu sebeple rehin almışlardır. Asıl mesele bunun üzerinden Cumhuriyet Halk Partisi ve Sayın Genel Başkana bir iftira süreci başlatmaktır. Ama ne Sayın Enis Berberoğlu böyle bir rehin alma tehdidine teslim olur, ne herhangi bir milletvekilimiz teslim olur, ne Cumhuriyet Halk Partisi teslim olur ne de Genel Başkanımız teslim olur.

 Soru- Adalet Kurultayı’nın yeri konusunda Kültür ve Turizm Bakanlığına yaptığınız başvuruya yanıt geldi mi?

Bülent TEZCAN- Gelmedi henüz bekliyoruz. Yani anlayamıyorum Gelibolu, hükümetler gelip geçicidir. AK Parti hükümeti Türkiye’nin ilanihaye hükümeti olmayacak. Gelibolu’da hükümetlerin malı değildir bu milletin malıdır. Çanakkale’de ortak kanımız akmıştır. Türkiye’de Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i herkesin ortak kanının aktığı yerdir. O yüzden Gelibolu’yla ilgili bu büyük buluşma konusunda izin verileceğini umuyoruz, verilmesini bekliyoruz. Sanıyorum bazı işlemlerdeki gecikmelerden dolayı bekliyoruzdur diye düşünüyorum. Yani iyi niyet ve samimiyetle düşünüyorum. O yüzden Sayın Bakandan haber bekliyoruz. Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Numan Kurtulmuş’un biran önce cevabını hızlandırmasını umuyor ve bekliyoruz.