Baydemir (1)

HDP Sözcüsü Osman Baydemir, HDP’nin İzmir’de devam eden Vicdan ve Adalet Nöbetinde basın açıklaması yaptı. Baydemir, şöyle konuştu:

Darbe girişiminin üzerinden bir yıl geçti. Darbe girişimini Allah’ın lütfu olarak görenler darbenin siyasi ayağı konunda hala dut yemiş bülbül gibiler. HDP olarak her yerde sorduğumuz sorular şu ana kadar yanıtsız kaldı. Sözüm ona bir komisyon kuruldu. Bu komisyon darbede rolü olan siyasi aktörlerin aklanması komisyonuna dönüştü. 1 yıl geçmesine rağmen yaygın medyada hemen her gün darbenin siyasi ayağına dair bir şey yok. Ya meclisteki sıvacı ya da pazarda sebze satan teyzeler alınıyor.

Eğer gerçekten darbenin siyasi ayağıyla yüzleşmek isteniyorsa 13 yıl boyunca darbenin kilit noktası olduğu söylenen cemaat yapılanmasını kim palazlandırdı, kim bu kadar yetkiyle donattı sorusunun cevaplandırılmasıdır. Ayrıca darbeyi Allah’ın lütfu olarak tanımlayıp karşı darbe gerçekleştirenler, OHAL ilan edenler, KHK’lerle insanları aşından edenleri alt alta koyun darbenin siyasi ayağı açığa çıkar.

AKP adı darbeyle kirlenmiş bir siyasi harekettir

Vicdan ve Adalet Nöbetimizin 23. gününde temel amaçlarımızdan biri darbenin siyasi ayağını ortaya çıkarmaktır. Vicdan bunu gerektirir, adalet bunu gerektirir.

AKP artık darbeyle ilişkilenmiş, darbeyle adı kirlenmiş bir siyasi harekettir. AKP kuruluş felsefesindeki bütün değerlerine düşmanlık yapan bir siyasi harekettir. Hukukun üstünlüğü, adalet, yoksullukla mücadele, demokrasi onlar açısından tehlike. Hani OHAL’i kaldırmakla övünüyordunuz. Bırakın OHAL’i kaldırmayı Kürt coğrafyasını sıkıyönetimle yönetiyorlar. Türkiye’nin batı yakasını OHAL cenderesine almışlar.

Gül’ün tespiti doğru ancak gerçekleşmesi beklentisi yanlış 

AKP demokratik değerleri kendisine düşmanlık olarak görüyor. Lakin AKP ve mevcut yönetim anlayışına ‘kuruluş felsefesine geri dön’ çağrısı, ‘hukukun üstünlüğüne geri dön’ çağrısı olabildiğince naiftir. Gerçekten faşizmin şu andaki zulmüne ortak olmak istemiyorsanız faşizme karşı sizin de sesinizi yükseltmeniz lazım. Abdullah Gül dün AKP’nin kuruluş değerlerinden uzaklaştığı ve demokrasi değerlerine dönmesi çağrısında bulundu. Bu tespit doğru ama gerçekleşmesi beklentisi yanlıştır. Çünkü AKP’nin şu anki yönetimi varlığını savaşa ve muhalefetin susturulmasına endekslemiştir.

Susmak suça ortak olmaktır 

Tarih öyle bir zaman dilimini önümüze getirecek ki sadece yaptıklarımızla değil yapma imkanına sahip olduğumuz ancak yapmaktan imtina ettiklerimizle de yargılanacağız. Bugüne kadar AKP’ye destek veren, hatta kuruluşunda bulunan bütün yurttaşlara çağrımızdır: Bundan sonra susmak suça ortak olmaktır. Her birimizin görevi bu zulme dur demektir. Aksi takdirde siz harekete geçtiğinizde bu ülke geç kalmış olacaktır. Bu ülke geç kalmasın diye vicdan nöbetindeyiz.

Erdoğan dut yemiş bülbüle döndü

HDP Eş Genel Başkanı, 6 buçuk milyonun iradesini temsil eden Demirtaş; G20’de Erdoğan’ın sözlü saldırısına maruz kaldı. Erdoğan haddini aşarak Demirtaş’ı terörizmle suçladı. Eş Genel Başkanımız dört duvar arasından bir çağrıda bulundu. “Varsa bir iddian, belgen bunu mahkemeye sun. Eğer ispat etmezsen yalancısın” dedi. Aradan tam 36 gün geçti. Bir siyasi liderin, bir cumhurbaşkanının iddiasını ispatlaması için 36 gün yetmiyor mu? 36 gün geçmiş dut yemiş bülbüle dönmüş. Eğer sen belgeni mahkemeye sunmuyorsan suç işliyorsun. Eğer mesnetsiz konuşuyorsan iftiracısın.

İddianın 1 kuruşluk bile değeri yok 

Hukukçularımız haklı olarak manevi tazminat davası açtı. Her bir seçmenimiz adına 1 kuruşluk dava açtı. Neden 1 kuruşluk, çünkü her iddia ancak değeriyle kıymetlendirilir. Bu iddia bir kuruş dahi etmiyor. Bu, siyasetlerinin, karartma politikalarının hiçbir sonuç doğurmayacağının göstergesidir.

Bu toprakların Kerbela’ya dönmesine izin vermeyeceğiz

Siyasette HDP faktörü vardır. Öyle bir siyasi harekettir ki, rakibi kim olursa olsun eğer bir lider doğru söylüyorsa rakip de olsa sahip çıkarız. Eğer yalan söylüyorsa yalanına da karşı çıkarız. Son 3-4 yılda Erdoğan bir kez doğru söyledi. Ayder’i rezil ettiklerini ifade etti. Bu kirletme sadece çevre politikasıyla mı ilgili? Hayır, demokratik siyaset zemini kirlendi, rezil edildi. Sadece Ayder Yaylası değil insanlığa dair ne varsa bu zihniyetin saldırısı altında. Dersim’de günlerdir ormanlar yakılıyor. Bütün Hasanlara, Hüseyinlere canlara selam olsun. Onların yangına döktüğü su bizim vicdanımızdan yangını söndürecek olan sudur. Biz bir daha bu toprakların Kerbela’ya dönmesine izin vermeyeceğiz.

Hasankeyf’i dinamitle patlatmanın IŞİD’in Palmira’da yaptığından ne farkı var

10 bin yıllık bir tarihi miras, kültürel miras, insanlığın hazinesi; bir kaç müteahhitin zenginleşmesi pahasına Ilısu Barajı’na kurban edildi. Ilısu Barajı’nın ekonomik ömrü 60 yıldan fazla değildir. Oysa 12 bin yıllık tarihin beşiği Hasankeyf dinamitlerle yıkılıyor. Hasankeyf’te patlattığın dinamitlerle Taliban’ın yaptığı arasında ne fark var. Hasankeyf’te yaptığınla IŞİD’in Palmira saldırısı arasında ne fark var. Kirlendiniz, benzeştiniz, iflas ettiniz.

Kimsenin suç işleme özgürlüğü yok 

Demokratik bir hukuk rejiminde hiçbir kimsenin suç işleme hakkı yoktur. Cumhurbaşkanı da başbakan da olsa suç işleme özgürlüğü yoktur. Suç işleyenler, cinayet işleyenler yargılanmalıdır. İnsanlar adalet istiyor. Yoldaşımız, kardeşimiz Seve Demir’in anne babası aramızda. Adalet istiyorlar. İzmir’de, İzmir’in  göbeğinde katledilen Ekrem Kaçaroğlu’nun babası sadece ve sadece adalet istiyor. Neymiş, dur ikazına uymamış. 20 yaşındaki Baran Tursun’un babası sadece ve sadece adalet istiyor. Emrah Barlak’ın katilleri hala yargılanmadı. Ağrı Diyadin’de tek suçu ekmek parası için fırını açmaya giden iki çocuğun katilleri yargılanması diye dönemin valisi soruşturma izni bile vermedi. Bütün kamu görevlilerine çağrımızdır, suç olan talimatın gereğini yaparsanız bunun sonucu eninde sonunda hüsran olur. O dönemin valisi her türlü hükümet propagandasının sopası oldu. Günü geldi açığa alındı. Günü gelecek insanlık onuru işkenceyi yenecek. Şemdinli’de işkence yapanlar da yargılanacaklar.

Kürtsen, Aleviysen, muhalif sendikaya üyeysen yaşam hakkı yok

Öyle bir rejim inşa ediliyor ki muhalif olmak, Kürt olmak, Alevi olmak suç. Düşünün 15 bini aşkın insan KHK ile ihraç ediliyor. Erzurum Devlet Tiyatrosunda görev yapan kamu emekçisi Sebahat Güley bakanlık müfettişlerini sorgusuna maruz bırakılıyor. Bu sorguda sorulan sorular kurulmak istenen faşist düzenin göstergesi. Diyor ki sorguyu yapan kişi: “bunları sormam doğru değil ama sormak zorundayım. Kürt ve Alevi misin”.  Kürt olsa suç mu? “HDP’ye oy vermişsin, doğru mu?” HDP’ye 6 milyon insan oy verdi. “Kültür-Sen’e üye misin” bütün bunlar doğru olsa ne olur. Sen Kürtsen, Aleviysen, muhalif sendikaya üyeysen sana yaşam hakkı yok.

Faşizmin faturası emekçiye çıkarılıyor 

Faşizmin insani değerlerimize saldırısının faturası var. Bütün insani değerler şu anda saldırı altında. Bu saldırılar sadece demokratik değerlere sirayet etmiyor. Aynı zamanda bir ekonomik faturası var. Hükümet kamu emekçilerinin maaşlarına dair öngördüğü zam teklifi 3+3. Yani bir kez daha dağ fare doğurdu. Yani bir kez daha faşizmin faturası emekçiye, işçiye, çalışana çıkarılıyor. Bu teklifle 3 milyonu aşkın kamu emekçisi ve 2 milyonu aşan kamu emeklisi vicdansızlıkla karşı karşıya bırakılıyor.

Bu yüzden HDP diyor ki: Ey emekçi kardeşlerim daha fazla sömürülmek istemiyorsanız, emeğinin keneler tarafından emilmesini istemiyorsan faşizme sen de dur de. Faşizmi durdurmazsak senin ekmeğin de elinden alır. Faşizmin ekonomik faturasının emekçiye çıkarılmaması için yapılması gereken tek şey faşizmi durdurmak.

İlhamımızı direnen kadınlardan alıyoruz 

Ağızlarına sakız etmişler, milletin iradesi diye. Sizden daha fazla milletin iradesine ihanet eden var mı? Sizden daha fazla sözde savunduğu değerlere ihanet eden bir iktidar çıktı mı? Dün Gültan Kışanak ve Sebahat Tuncel’in duruşması vardı. Bir hiç uğruna yargılanıyorlar. Bir kumpasla, tıpkı ortaklarının 2009’da KCK davasında yaptığı gibi rehin olarak tutuluyorlar. Bir kez daha direnen tüm kadınlara selam olsun ki biz ilhamımızı onlardan alıyoruz.

AYM’nin tutumu yargı tarihine geçecek 

Demitaş’ın, Eş Genel Başkanımızın şu anda tutuklu bulunduğu dosya bir hukuksuzluktur. Demirtaş’ı tutuklatan iddiadan dolayı dokunulmazlığı kalkmamıştır. Demirtaş, yargılanmasının önünün açılmadığı bir dosyadan rehin tutulmaktadır. Bir kez daha dosya Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Niçin 6-7 Ekim Kobani olaylarıyla birleştirilmesi için. Bu hukuksuzluk dayatmasıdır.

AYM üyelerine çağrıda bulunuyorum: Geciken adalet adalet değildir. Adaletin gecikmesinde sizin de rolünüz vardır. Bir yüksek mahkeme kimden korkar, çekinir de kararını açıklamaz, kendi içtihadına sahip çıkamaz. Bugün bu ülkede faşizm kurumsallaşma sürecinde. Yargının tarihi yazıldığında bu gecikme de yazılacaktır. Ama hiç şüpheniz olasın Demirtaş, Yüksekdağ, milletvekillerimiz özgür kalacak, bu zulmü uygulayanlar toplum karşısında mahkum olacaklar. Şehirleri yıkanlar, yakanlar, gencecik çocukları ölüme gönderenler mahkum olacakt