MİT TIR’ları bir FTÖ kumpasıymış.

MİT TIR’ları davasından Enis Berberoğlu 25 yıl hüküm giyince, mahkümiyet sonrası dava ve dava konusu MİT TIR’ları yeniden aktüel gündem oldu.

Kartvizitlerinde; Prof.Dr, Avukat, Hukukcu, Sosyolog, Araştırmacı Yazar, Stratejist, Öğretim Görelisi v.s. ibareleri bulunan bir takım yandaş zevat, gazete yazılarında ve Tv. tartışma programlarında meseleyi bu şekilde sunuyorlar. Can Dündar ve Enisberberoğlu’nun da bu kumpasın bir parçası olduğunu iddia ediyorllar. En son aynı şeyi, CNN TÜRK’deki bir tartışma programında Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu yaptı. “MİT TIR’ları bir FTÖ kumpasıdır” dedi.

Ben mi kumpasın ne olduğunu bilmiyorum, yoksa bunu söyleyen zevatın akademik ünvan ve kartvizitlerinde ki bilgilerde bir yanlışlık mı var? Emin olmak için, kumpas sözcüğünün sözlük anlamına bir kere daha baktım.

Sözlük, kumpası şöyle tanımlıyor. “Birisine karşı, onu güç duruma düşürecek gizli bir düzen, tuzak hazırlamak.”

Bu tanımdan hareketle, bana göre, “kumpas” iddiasında bulunalar, şunu kastediyorlar. Hükümeti ve MİT’i güç duruma düşürmek için, bazı FTÖ’cüler, ya da MİT’e ‘sızmış’ FTÖ’cüler, MİT’e ait TIR’lara silah ve mühimmat yükleyip, Suriye’ de ki bazı yasadışı gruplara göndermek istemiş. Yargı ve Jandarma’da ki FTÖ’cü ler de bu TIR’ları yakalamış.

MİT’i atlatma pahasına böyle bir tuzağın kurulmuş olması akla hayale sığacak gibi değil. Ama burası Türkiye, diyelim ki olmuş. Bu durumda, hükümetin eline büyük bir koz geçmiş olmaz mı? TIR’ları yükleyeni de yaklayanı da derdest yakalayıp yargı önüne çıkarmak daha akıllıca bir yöntem değil miydi?

Aklın gereği budur.

Bu yapılmalıydı!

Ama yapılmadı!

Ne yapıldı?

Yakalananlar kendi kimliklerini açıkladı. “Biz MİT’iz” dediler, zorla yollarına devam etmek istediler. Yakalayanlarla yakalananlar arasında silalı çatışmaya varacak bir gerilim yaşandı. Hükümet, yaklananlara sahip çıktı, yakalayanları da yargı önüne taşıdı. Bu da gösteriyor ki; hükümet ve MİT, bile isteye ortaya çıkması halinde, uluslararası alanda kendilerini sıkıntıya sokacak bir operasyona imza atmışlar.

Ortada bir ‘kumpas’ falan yok yani!

Bütün dünyada gizli servislerin hükümetlerin bilgisi dahilinde bu tip operasyonlar yaptığı bilinen bir şeydir. Evet hemen hemen her ülke, başka ülkelerdeki yasadışı örgütlere, gruplara v.s. alet,edevat, silah, mühimmat gönderir. Ama oralarda bu işi yapmakla görevlendirilenlere söylenen şudur: “Yakalandığınız takdirde biz sizi tanımıyoruz, siz de bizi tanımayacaksınız.”

Yakalandıkları takdirde, göstermelik de olsa onlar yargılanır, bazı cezalar da verilir. Ama o operasyon başka yollardan yine yapılır.

Bu gün, kumpas diye aklanmağa çalışılan meselenin özü şudur . TIR’lar, MİT ve Hükümetin bilgisi dahilinde yüklenmiştir. FTÖ’ cü MİT’çiler Hükümet’i zor durumda bırakmak için, Adliye ve Jandarma’dakilere ihbarda bulunup TIR’ları yakalatmışlardır.  Bunda mantığa aykırı bir durumda yoktur. Mantığa aykırılık TIR’lar yakalandıktan sonra yaşananlardadır. Mantıki olan, dünyada diğer ülkelerde izlenen yolun izlenmesiydi.

TIR’lara sahip çıkılmayacaktı. Göstermelikte olsa, yakalananlar hakkında adli takibat başlatılacaktı. Bu takibat devam ederken çok gerekli idiyse (bu tip operasyonları onayladığım şeklinde anlaşılmak istemem) o TIR’lar başka yollardan yine gönderilebilirdi.

Ama bu yapılmadı!

Ne yapıldı?

Hükümet, ‘kumpascıların’ murad ettiği şekilde, kendisini sıkıntıya sokacak bir uygulamaya imza attı.

TIR’lara sahip çıktı. Yakalayan güvenlik görevlileri ve savcılar hakkında işlem yaptı. TIR’larla ilgili haber yapan, TIR’ların görüntülerini yayınlayan gazeteciler Can Dündar, Erdem Gül hakkında dava açtı. Onlarla bağlantılı olarak Milletvekili Enis Berberoğlunu yargılatıp 25 yıl hapse mahkûm ettirdi.

Bütün bu davaların ve mahkûmiyetin gerekçesi; “devlet sırrını ifşa etmek”tir.

Bu gerekçenin mefhumu muhalifi şudur: “Evet biz devlet olarak, uluslararası hukuku hiçe sayarak, Suriye’de bazı gruplara (Hükümet,bu grubun Türkmenler olduğunu söylüyor. Ama yakın zamana kadar Başbakan yardımcılığı yapan Tuğrul Türkeş, yeminle o TIR’ların Türkmenlere gitmediğini söylüyordu.) silah ve mühimmat gönderdik. Ulusararsı hukuk umuaramuzda değil. Hala yaptığımız işin arkasındayız….”

Yani şecaat arzederken sirkat söylenmiştir…

Böylece, Can Dündar, Erdem Gül, Enis Berberoğlu haberlerinden bi haber olanlar, devletimizin gizli sırlarını bilmekten mahrum kalanlar da bu sırları öğrenmiş oldu…

Başa dönecek olursak, sahi ben mi kumpas sözcüğünün anlamını bilmiyorum, yoksa bu zevatın akademik ünvanlarında ve kartvizit bilgilerinde mi bir yanıltma var???

 

Özür: Uzunca bir süredir Yolcu Haber’e yazamadım. Bu arada verilmiş bir sözüm varmış, unutmuşum.  Bu yazıyı yayınlmak için Gazeteye giriş yapınca gördüm. En son Star Yazarı Ahmet Kekeç’in köşesinde yaptığı darbe değerlendirmeleri ışığınad; 12 Mart Muhtırasını ve 12 Eylül Darbesini değerlendirmiş ve bir daha ki yazımda 28 Şubat ve 15 Temmuz darbesini değerlendirme sözü vermişim. Unutkanlığıma kurban gitti. Özür dilerim. Birdaha ki sefere görüşmek üzere…