Artvin Dernek, Vakıf ve STK’şarla Yeşil Artvin Derneği organizasyonunda katledilen doğayı ve daha maden üretimine bile geçemeyen maden şirketinin çevreye verdiği zararı göstermek için Artvin-Cerattepe gezisi düzenlenmiş, geziye 20 gazeteci katıldı. Bu gazeteciler maden şirketinin verdiği metinleri değil, gözlemlerini, izlenimlerini dile getiren yazılar yazmaya devam ediyorlar.

Bu gazetecilerden birisi de Birgün gazetesinden Burcu Cansu’ydu..

hJiYcbR1
Cansu, Cerattepe ile ilgili bir yazı dizisi kaleme aldı. Cerattepe gezisine katılan gazeteciler yazılarını yerel basınla da paylaşarak Artvin Halkıyla paylaşacaklarını dile getirmişlerdi. Bu yazı dizisi gerek Yeşil Artvin Derneği Facebook sayfasından gerekse yerel basında yayınlanıyor. İlk bölümünü szi değerli okurlarımızla paylaşıyoruz

Dünyanın en sakin kentlerinden birinde yaşayan Artvinlilerin huzuru AKP ve Cengiz Holding işbirliği ile yapılan maden yüzünden bozuldu. Yaklaşık iki hafta önce Yeşil Artvin Derneği’nin daveti ile bir grup gazeteci ile maden alanına giderek yaşanan tahribatı yerinde gördük. Cerattepe’de karşılaştığımız manzarada, derelerin gri-beyaz aktığına, yaklaşık 2 bin 500 ağacın kesildiğine, hafriyatın ormana döküldüğüne, patlatma seslerinden insanların uyuyamadığına tanıklık ettik.

Şimdi söz sırası Artvinlilerin. Cerattepe hukuksuzluğun somutlaşmış haldir Sürecin başından bu yana davayı yakından takip eden, tarihi savunmalara imza atan Avukat Bedrettin Kalın, hukuki süreci ve tanıklık ettikleri hukuksuzlukları şöyle anlattı:

“Son 10 yıllık süreçte çevre davalarında yaşanan her türlü sorunun, sıkıntının ve hukuksuzluğun somutlaşmış hali Cerattepe Davası’dır. Birçok hukuksuzluğu somut olarak yaşadık. Yargıya müdahale olduğunu hep söylüyorduk, 2013 yılında ÇED iptal davasında karar veren mahkeme heyeti sürgün edildi. İkinci bir heyet görevlendirildikten sonra daha dava kazanamaz olduk.

2009-2012 ARASI HUKUKSAL KAZANIMLAR

Cerattepe mücadelesi 25 yılı aşkın bir süredir devam ediyor. 1995 yılında Yeşil Artvin Derneği kurulmuş. İlk şirket Cominco mücadele sonucunda maden ruhsatı haklarını ikinci şirket olan İNMET Mining’e devrederek gidiyor. 95-2005 arası herhangi bir hukuksal mücadele yok.

2005 yılında ikinci şirket galeride çalışmalar yapmaya başlayıp çevresel etkileri başladığında Yeşil Artvin Derneği, baroya gelip dava açmamızı istedi. Bir seminer ile bizi bilgilendirdiler. İzmir Bergama Davası dosyalarını istedik, onları inceledik, İzmir’in avukatlarının Bergama deneyimi bize ışık tuttu. İlk dava 2005’te İNMET Mining sürecinde açıldı. İşletme hakkının ve ruhsatın iptalini talep ettik. Önce yürütmeyi durdurma, sonra da iptal kararı verildi. Karar temyize gittiğinde usul yönünden bozuldu. 2007 yılında Rize İdari Mahkemesi’ne 2 yeni dava açtık ve yürütmeyi durdurma verildi. Temyiz ettiklerinde de Danıştay’dan talepleri reddedildi. 2009 sonu itibarı ile mahkeme kararları kesinleşti. İNMET Mining bir açıklama yaparak çekildiğini açıkladı. Yargısal sürecin ilk aşaması buydu. 2009-2012 arasında hiçbir şey yoktu.

CENGİZ GELDİ HUKUK BİTTİ

2012 yılında Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, bin 344 ruhsat alanını ihaleye açacaklarını duyurduğunda, kazanımlarla dolu mahkeme kararlarımız olduğu için Cerattepe’nin tehlikede

olduğunu düşünmemiştik. İhaleye açılacak ilk alanlar içerisinde Artvin’i gördük. Bu hukuksuzluğa itiraz ettiğimizde, arazinin boşa çıktığı için ihaleye açıldığı yanıtı ile karşılaştık.

İhaleyi Cengiz Holding’e ait Eti Bakır şirketi aldı. İhalenin feshi ve ruhsatın iptali için dava açtık. Bu iki davayı da kaybettik, ama yürütmeyi durdurma çıktı. Ruhsatın iptali talebimiz reddedildi. 2013 yılında ÇED olumlu kararının iptali için üçüncü davamızı açtık ve kazandık. O davada 5 kişinin verdiği bilirkişi raporunda kent yaşamı ve maden sahasının bir arada olmayacağı çok net şekilde ifade ediliyordu.

Bir kez daha ‘tamam bu iş bitti’ dedik. Artvin meydanında horonlar tepildi. Maden şirketi bu kararı temyiz etti, ama Danıştay 14’üncü Dairesi reddetti. Burada madencilik yapılamayacağına ilişkin kesinleşmiş bir kararımız varken, şirket yeni bir ÇED raporu hazırlayarak yeni bir ÇED olumlu kararı aldı.

AYM’YE BAŞVURDUK SIRADA AİHM VAR

Birinci ÇED i iptal ettirdik, ikinciyi aldılar. ‘ÇED raporu mahkeme kararı tarafından iptal edilmişse iptal gerekçelerinin bir ya da birkaçının düzeltilmesi ile yeniden ÇED raporu alınır ve alınan ÇED raporu da ÇED prosedürüne uyulmadan doğrudan Bakanlığa sunulabilir’ diyen genelgenin Cerattepe’ye uygulanmasının mümkün olmadığını belirttik. Türkiye’nin en büyük davaları arasında yer alan 751 kişi ile ikinci ÇED’in iptal davasını açtık. İkinci ÇED raporunda yer alan ‘cevherin teleferikle taşınması’nın mevcut sorunu çözmeyeceğini; yıllık rezerv olarak 500 bin ton vaatte bulunulurken, teleferik ile 365 gün aralıksız taşıma yapılsa 292 bin ton taşınabileceğini belirttik. ‘Maden yapılırsa Artvin yaşam alanı olmaktan çıkar’ raporlarına karşın Danıştay ikinci ÇED’i onayladı.

AYM’ye başvurduk, AİHM’ye de başvuracağız. Şu an 22 hektar için ÇED’leri var, alan ise 4 bin 406 hektar. 240 hektara da işletme izni aldılar. Bununla da kalmayacak. Her ÇED ile yeni dava süreçlerimiz başlayacak. Hukuksal süreç devam edecek. Mücadelenin hukuksal ayağı sürecek.”

Cengiz korunsa da gidişi imkânsız değil
Hakan Yavuz
TMMOB İKK Artvin Temsilcisi

“TMMOB olarak her zaman Artvin halkının ve Yeşil Artvin Derneği’nin mücadelesine destek olduk. Bütün davalara TMMOB bileşenleri olarak avukatlarımızla katıldık. 2012 yılına kadarki hukuki süreçlerin tümünde bilime ve tekniğe önem veren meslektaşlarımızdan oluşan bilirkişi heyetleri Artvin’de maden çıkmaması yönündeki görüşlerini belirttiler. “Artvin’de maden çıkarsa yaşam durur, Artvin ölür” dediler.

Tek adama yönelik ihale ile Mehmet Cengiz süreci 2012’de başladı. Hukuk tersten işlemeye başladı. Ama bu duruma teslim olacak değiliz. AYM kararlarını tanımayan bir Cumhurbaşkanı varken bizim de sanırım Danıştay’ın kararını tanımama gibi bir lüksümüz olur. Danıştay’ın kararını TMMOB olarak da Artvin halkı olarak da tanımıyoruz. Mücadelemizi umutsuzluğa sürüklemek istiyorlar. Umutsuz değiliz. Mücadeleyi daha büyük bir hırsla sürdüreceğiz. Cerattepe’den ilk ve en fazla etkilenecek olan Hatila Köyü muhtarı iş makinelerini kiralamışken aynı köyde maden çıkarsa ben bunları vururum diyenler var. Aradaki gerginliği düşünün. Sosyal ilişkiler bozulmaya başladı. Direnişi kırmaya çalışıyorlar.

Vali zaten şirketin valisi, bütün güvenlik güçleri maden alanını koruyor, jandarma şirketi koruyor. Halkını koruyamayan devlet, Mehmet Cengiz’i koruyor. İşimiz zor ama imkânsız değil. Daha önce de iki şirket geldi, çalıştı. Cengiz’in şirketi korunuyor. Şirket korunarak bu süreç işletiliyor, bu süreç böyle bitmeyecek, mücadeleye devam edeceğiz.”

Direniş Artvinli kadınların eseridir.
Aydan Yerlikaya-Artvin Kadın Platformu Üyesi

“Cerattepe direnişinde kadınların öncülüğü çok önemliydi. Polisin sert müdahalesinde de en önde kadınlar vardı. Kadınlar olarak kitlesel toplantılar yaptık. Dernekte yaptığımız toplantılarda eylemde en önde kadınlar olması gerektiğine karar verdik. Yürüyüşün en önünde kadınlar vardı, polislerle göğüs göğüse geldik ve biber gazı ile saldırdılar. Bu saldırının basına yansıması da kadınların isyanı da ses getirdi. O gün eylemde olan çok sayıda kadın politik değildi. Kimisi anneydi, kimisi eşti, bizim bakmadığımız açıdan baktıkları direnişe farklı bir renk kazandırdılar. Sokaklarda da bizim daha fazla olmamız gerektiğinin farkına varan çok sayıda kadın vardı. O güne kadar sadece örgütlü kadınlar aktifti, direnişe katkı sunmanın sadece afiş asmayla, slogan atmayla olmayacağını gösterdik. Kimisi ekmek yaptı, kimisi yemeği pişirdi. 24 saat ormanda kadınların nöbet tutabileceğini gösterdik. Cerattepe direnişine aidiyet hisseden pek çok kadın kendisini eylemci olarak konumlandırmıyordu.

HAVVA ANANIN ÇIKIŞINDAN BESLENDİK

Pek çok kadın bir şeyler yapmak istiyordu. Ama bir siyasi parti etrafında da toplanmak istemiyordu. Biz de platform olarak kadınları örgütledik. Kadınlar kadın platformunda örgütlendi. Daha önce hiç sokağa çıkmamış bir kadın en önde olalım diyendi. Cerattepe direnişinde kadınlar daha fazla söz sahibi olmaya başladı. Yeşil Yol direnişindeki Havva Ana’nın çıkış da bizi cesaretlendirdi.

Farklı konulardaki eylemlere katıldığımızda bizi geri çekmeye çalışan annelerimizin söz konusu yaşam alanları olunca ve tehlikeyi somut olarak görünce neler yapabileceklerini gördük. Annem 55 yaşında biber gazı ile tanıştı.

Şu an madencilik faaliyetinin başladığı yer bizim resmi olarak yaylalarımızın, tapulu arazilerimizin olduğu yerler. Müdahale döneminde yukarıdaki kendi evimize gidemedik. Annem ilk başta bizi korumak için gelirken suyunun, evinin elden gideceğini görünce kendisi geldi. Dedemiz genç yaşta Murgul’da madende çalışırken kanserden ölmüş. Öyle bir tecrübeleri de var. Orada madenin etkilerini gördükleri için burada madencilik başladığında etkisiz olacağına inanmıyorlar. Madencilik daha yeni başladı, evler çatlamaya başladı, hayvanlar zehirlendi, su kirlendi, tarım alanları zarar görmeye başladı…

Galerinin alt tarafında bizim de çayırımız var, hayvanları alt tarafta besliyorduk ama yayla zamanı yukarıdaki otu biçip hayvana indiriyorduk, o da doğallığında zaten aşağıdaki hayata zarar veriyor. Evlerimizin olduğu yerler köylerimiz de etkileniyor, sularımız oradan geliyor, heyelan tehlikesi var…”

Öğretmenlere KHK baskısı
Köksal Gümüş
Artvin Eğitim Sen Şube Başkanı

“Öğretmenlikte 24’üncü yılım. Cerattepe için geçirdiğim soruşturmalar 24 yıla bedel. Siyasi iktidarın baskısı burada daha ağır hissediliyor. Eğitim Sen olarak biz sadece bir meslek örgütü, bir sendika değiliz. Tüzüğümüzde yer aldığı gibi toplumsal muhalefeti örgütleyen çevreci bir örgütüz. Eğitim Sen’de Çevre Komisyonu kurulması ile birçok arkadaşımız daha aktif rol üstlendi. Bütün süreci birlikte örgütledik. Kolektif hareket etmemiz sayesinde direniş büyüdü. 70 yaşındaki annem de sürece dahil oldu. Biber gazına limonun iyi geldiğini duyan ama nasıl kullanacağını bilmeyen bir yaşlımız, 6 limon yediğinden tansiyonu düşmüş bayılmış… Böyle katıldı insanlar sürece, şimdi hepimiz göze sürülmesi gerektiğini biliyoruz.

Eğitim Sen’in direnişe katkısını KHK’larla kırmaya çalıştılar. Ülke terörden yakınırken, Artvin’de terör adına hiçbir şey yokken OHAL ilanının ardından Artvin’de ikinci bir OHAL ilan edildi. Vali daha gelmeden OHAL ilan etti. Artvin için direniş bitmedi.” *****

Arıcılık madenden daha çok para kazandırır

Hasan Yaşar Artvin Ormancılık Kooperatifi Birliği Başkanı

“Patlatmalardan arıların zarar görmeyeceğini iddia ettiler ama yalan. Arılar seçici hayvanlardır, maden tozları kirli ve zehirli olduğundan çiçeklerin özünü almayacaklardır. Hem üretim düşecek hem de kalitenin düşme tehlikesi var. Arıları maden sahalarından nasıl uzak tutacağız? Köyümüz ateşin tam ortasında, biz doğal arıcılık yapıyoruz. Bu vadi içerisinde 25 bin kapasiteyi dolduracak alan var. Şu anda kooperatifte bin 500 koloni var, 5 bin rezervi geçmemek kaydıyla arıcılık yapıyoruz. 3 bin arıya ulaştığımız zaman yılda en az 4 milyon kazanacağız. Artvin’de katma değer yaratacağız.

Madenin zararsız olduğunu söyleyenler yüzümüze baka baka yalan söylüyor. Kirli suları gördük, arılar suya da gidiyor. Sudan içtiklerinde zehirlenecekler. Artvin’de Kafkas arısı yetişir. Gen koruma merkezleri var. Artvin’de 2 bin ton bal üretiliyor. Eğer biz 2 bin ton balı doğru politikalarla dünyaya tanıtabilirsek madenin iki katı para kazanırız. Birinci sınıf doğal bal. Laboratuvarlarda yarışmaya hazırız. Madenciden devlete kalan ne? Görün, duyun, bir vilayet gidiyor, bunun hesabını veremezsiniz. Yüreklerinde cüzdan değil de vicdan taşıyorlarsa buna müdahale etsinler. Feryadımızı duyun, para uğruna bunlar yapılamaz. Batırmaya çalıştıkları bu gemi içerisindeyiz hepimiz. Doğa ile bu kadar uğraşılmaz, doğa bunun hesabını sorar.” (Devam Edecek…)

Haber: Sami Özçelik