22181599_10155719623738674_1041630102982545582_o

Artvin’in yaşayan asırlık çınarlarından, Cilavuz Köy Enstitüsü mezunu emekli İdareci Öğretmen Mahmut Delikanlı(90) hem Yaşlılar haftası hem de 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü nedeniyle kendisini ziyaret eden Artvin Engelliler Derneği Başkanı ve AFGAD Başkan Yardımcısı Sami Özçelik’e teşekkür etti.

Varan sitesindeki evinde ziyaretçileriyle geçmiş, an ve gelecek üzerine koyu bir sohbet başlatan ve konuşmasında satır aralarında önemli uyarı ve nasihatlerde bulunan Delikanlı, Türkiye’de eğitimin hızla geriye gittiğini, Mili Eğitimin kullanılmış olduğu logosunda yer alan Meşalenin giderek söndüğünü savundu. Delikanlı ile facebook üzerinden canlı söyleşide bulunan Hatice Nur Ersöz, eğitim, Türkiye ve Artvin ile ilgili soruları yöneltti. İşte o sohbetten Mahmut Öğretmenin sözlerinden bazı önemli bölümler.;

22195499_1530946706958871_6974483560967676906_n

KÖY ENSTİTÜSÜ ÜRETEN, ÇALIŞAN, VATANPERVER İNSAN YETİŞTİRİYORDU

“Bu akşam, böyle anlamlı bir günde ziyaret ettiğiniz için size teşekkür ederim. Ben Köy Enstitüsü Mezunuyum. İlk mezunu Osman Peker’dir. Köy Enstitülerini açanlara saygılarımı, hürmetlerimi sunarken hayırla yad ederken bu okulları her kim yada kimler kapattıysa onlara da beddua ediyorum.. Köy Enstitülerini kapatanlar bu memlekete çok büyük bir kötülük yaptılar.

ÜRETEN BİR TÜRKİYE DEĞİL, TÜKETEN, HAZIRCI TEMBEL BİR TOPLUM YARATAN SİSTEME GEÇİLDİ!

Üreten bir Türkiye modelinden tüketen, miskin, tembel, hazırcı, bilim adamı çıkaramayan, ezberci bir modele geçirdiler. Bu da ülkemizi bugünlere getirdi. Bakın Köy Enstitüsü nedir kısaca yaşayan ve orada 6 yıl eğitim gören biri olarak anlatayım. Köy Enstitülerinde teori ile pratik aynı anda verilirdi. Eğer dersimiz arı ise okulumuzun arılığında arıları inceleyerek arıcılığı öğrenirdik. Bahçelerinde tarım yaparak tarım dersini öğrenir, uygulamasını yapardık.

Köy enstitüsünden mezun olan biri, köylülere tarımı, hayvancılığı, eğitimi, öğretimi dört dörtlük uygulaması ile birlikte aktaracak tam donanımlı muhteşem bir öğretmendi. Şimdi ki öğretmenler alınmasın. Ama köy enstitülerinden mezun olmuş bir öğretmenin yanında çok daha az donanımlı, nasıl bir mesleğin erbabı olduğunun daha az farkında.

22181579_10155719623743674_2958669086949420469_o

1948 YILINDA ÖĞRETMENLİĞE KİSKİM’DE BAŞLADIM

Ben 1948 yılında öğretmenlik mesleğine başladım. Ben aslında 1928 doğumluyum ama 1930 yazılmışım. 18 yaşında Yusufeli Kiskim (Alanbaşı) köyünde göreve başladım. 1 ay boyunca tek bir öğrenci gönderilmedi. İlk günlerde kimse bana yüz vermedi, yalnız kaldım, aç kaldım. Bir ay sonra İlçe Merkezi’ne yaya olarak gittim. Çok yol var. Köylüleri mahkemeye verdim. Hâkim bunlara 10’ar gün ceza verdi. Hapis yattılar. Baktım 15 gün sonra çocuğunu kapan okula getiriyor. 140 öğrenci geldi. Tek başıma bu öğrencilere okuma yazma öğretmek için çok çalıştım. Burada 3 yıl görev yaptım, ayrılırken de köyde yas vardı. Çok üzülmüşlerdi.

ALACAĞINIZ MAAŞA DEĞİL ÇOCUKLARIMIZA ODAKLANIN BEN ÇOK YOKSULLUK GÖRDÜM

Şimdiki öğretmenlere yukarıdaki sözü bu yüzden söyledim. Ben derse girmeden önce saatlerce dersime çalışır, öyle girerdim. Öğrencilerime daha çok ne öğretebilirim derdim. Hazırlıksız derse girerseniz 4 dakikaya söyleyeceğiniz biter, ondan sonrası boşa geçer, yazık değil mi? Sevgili öğretmenlerime nasihatim; Ne olur fidanlarımıza iyi bakın. Alacağınız maaşa değil, çocukların geleceklerine odaklanın. Çocuklardan daha büyük bir sermayeniz olmayacak. Para tren, biz istasyon. Para dediğiniz en nihayetinde el kiridir. Ama iyi yetiştirdiğiniz öğrenciler sizin yüzakınız, gururunuz, onurunuz olur.

MERKEZ İLÇE MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜ OLARAK 7 YIL GÖREV YAPTIM

Kiskim’den Melo’ya 1951 yılında geldim 1 yıl kaldım..Oradan Sarıbudak’a geçtim. Hasan Yavuz benim öğrencimdir. Ben ona Hasan İleri adını vermiştim. Çok zeki bir öğrenciydi. Ballı Üzüm’de 4 sene çalıştım. Ondan sonra askere gittim. 1 Yıl yedek subay olarak askerlik yaptım. Askerden geldikten sonra Sinkot’a verdiler. 1 yılda Sinkot’ta çalıştım. Oradan kendi köyüm olan Orcuk’a (Oruçlu) geldim 3 yıl da orada çalıştım. Daha sonra İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü yaptım.7 yıl çalıştım. Artvin Öğretmen Okulu’nda dersler verdim.

“80 DARBESİ AYDINLIK TÜRKİYE’NİN EN DEĞERLİ ÖĞRETMENLERİNİ YOK ETTİ”

Şimdi daha trajik bir bölümü anlatacağım. Türkiye’nin karanlığa gömüldüğü, bugünlerin de başlangıcı diyebileceğimiz, 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi… Bu darbenin en büyüğü öğretmenlere yapılmıştır. Öyle ki en kıymetli öğretmenlerimiz ya hapse atıldı, ya meslekten atıldı, yada sürgün edildi. Ben sürgün edilenler arasındaydım. 32,5 yılık öğretmendim. Beni Erzincan’a sürgün yaptılar. Ben de emekliliğimi istedim. Bir anlamda zorla emekli edilmiş oldum. Şimdi okulları görünce, okulların önünden geçerken içim yanar.

80 Darbesi Türkiye’nin eğitim sistemine vurulmuş korkunç bir darbeydi. Bu süreçte Artvin’in en iyi öğretmenleri maalesef yok edildi. O günden beri Artvin sürekli geriye gitmeye devam ediyor.

“ARTVİN EĞİTİMDEKİ BAŞARIDA İLK 10’DAYDI”

Bizim dönemde Artvin eğitimde ilk 10’lardaydı. Bugün sonlarda. Bakın ben de çocuklarımı okuttum. 4 çocuğum okudu. Bir maaşla bu çocukların ilkokuldan alıp üniversite okutmak gerçekten çok zordu. Allah Rahmet eylesin eşim çok muhteşem, çok çalışkan bir insandı. O gece gündüz elişi yaparak, bunları satarak eve katkı sunardı. Biz çocuklarımızı bu şekilde okuttuk. Kimseye muhtaç etmedik.

“ÇOCUK OKUTMANIN ZORLUKLARINI ÇOK İYİ BİLİRİM”

Şimdi öğrenci okutan anneler babalar ne zorluklara katlandıklarını iyi biliyorum. İmkânım olsa da onlara katkı sunsam ama maalesef imkânım yok. İmkânı olanların eğitime mutlaka destek vermesini rica ediyorum. Ben öğrencilerime, defter, kalem, kitap alırdım, imkânı olmayana verirdim. , Yokluk vardı, fakirlik vardı. Dediğim gibi 32,5 yıl öğretmenlik yaptım. Ama ben öğretmenlik mesleğinden doyamadım. Beni en verimli olacağım çağlarımda çocuklarımdan kopardılar. Eğer 80 darbesi olmasa ben emekli olmazdım.

Şimdi bakıyorum, Milli Eğitim maalesef çok kötü durumda. Çocuklarımız o sistem, bu sistem, şu sistem diyerek 2 yılda bir sistem değiştirerek adeta kobaya döndü. 3-4 yaşındaki çocuklar anaokullarına gönderiliyor, kreşlere gönderiliyor. O çocuklar aileleriyle olması gerekiyor. O yaşta

çocuklar okula gider mi? Daha bedensel ve beyin olarak eğitime hazır olmayan çocuklar bu kadar küçük yaşta eğitime tabi tutulunca olumsuz etkilenebiliyor. Elbette ki çocukları çok iyi eğitimden geçirmeli. Ama zamanında ve doğru bir biçimde.. (Devam edecek…)

FOTOĞRAF: HATİCE NUR ERSÖZ
HABER: SAMİ ÖZÇELİK